Hayat ikinci el elbiseler satan dükkanların tezgahına düşmüş sanki. Defolu. Hayat üzerimde eğreti duran bir elbise. O mu benim üzerimden dökülüyor. Yoksa ben mi sığamamışım içine bilmiyorum. İğne iplikler yetmiyor dikmeye. Gün ve gün sökülmekte. İpin ucu kaçmış ya bir kere. Yama tutmuyor.
Aynanın karşısına geçiyorum. Her zamanki saatlerimin dışındayım bu gün. Acele yok. Zaman durgun. Akreple yelkovan sessizce beni izliyor.
Soyunuyorum. Çırılçıplak. Çıkarıyorum üzerimden bana büyük gelen ya da benim küçük kaldığım hayatı. Naftalinliyorum katlıyorum bir güzel. Atmaya kıyamadıklarımın yanına yerleştiriyorum güzelce. Dolabın bir köşesinden kıyılıp da atılan hayallerim bakıyor.
Kendimi giyiniyorum dikkatlice. Üzerime tam oturuyor. Şimdi hayat “ben”im işte. Hayat benim üzerimde...Omzuma bulutlardan bir şal atıyorum her ihtimale karşın. Dışarıda eskilerden kalma bir kış serinliği. Çantamı hazırlıyorum. İçinde iğne iplik, bozuk para, çocuk ruhum, gazoz kapakları...
Gökyüzünü sürünüyorum yüzüme makyaj yerine. Gözlerimin rengi çıkıyor ortaya. Beğeniyorum. Kendi gözlerimi kıskanıyorum kendimden. Gülüyorum. Kulaklarımda kuşlu küpelerim var. Güneyden yeni gelmişler daha. Gelip de kulağıma konmuşlar. Söyleniyorlar inceden. Kulağımda aşk nakaratları.
Kararlıyım bu sefer. Şimdi herşeye yeniden başlamam lazım biliyorum. Hangi durakta indiysem yola devam etmem lazım. İçimdeki kışa inat bahara kanmam lazım. Kaçarım yok artık. Hesabım tam.
Son bir kez daha sorguluyorum aynadaki güzelliğimi. Beğeniyorum. Güzel oldum galiba ben. Yakıştım kendime. Nasıl da gözlerimin rengine uydum. Bu sefer hayat üzerime tam oturuyor. Bedenimin tüm kıvrımlarını çıkarttı gözler önüne...İçimin yangınları, uçsuz hayallerim, bucaksız hayal kırıklıkları...İçimin astarı olmuş hayat. Nasıl da açtı bu renk , bu kesim beni. Suskun dilim konuşmaya hasret. Çözülmek istiyor.
Saatime bakıyorum. O da bana dalmış akıp gidiyor. Güzelliğime çarpıldı belli. Göz kırpıyor bana hadi geç kalma demek istercesine. Gitmem gerek artık.
Mevsimi gelmiş. Bahara davetliyim bugün. Dönüşüm şerefine bir parti düzenlemiş. Üstelik kavalye de aranmıyor.
Yola çıkıyorum. Bütün bakışlar benim üzerimde. Farkındayım. Ama ben yine de başka kızların kıyafetlerini kıskanıyorum arsızca. Şeytana uyup makaslar alıyorum yakışıklı çocukların yanaklarından. Çocuklar şeytana, şeytan bana hayran kalıyor.
Elimdeki adres tanıdık geliyor. Yüreğinin sesini dinle diyor sokak Umudun rengine bırak adımlarını. Hayallerinin caddesinden geç. Apartman rengi mavi. No dört. Daire yedi.
Kapıya geliyorum. İçeriden sesler geliyor belli belirsiz. Panikliyorum. Yine geç mi kaldım yoksa. Ya bensiz başladıysa her şey. Ya birkaç mevsim sonraya ertelenirse yaşanacak tüm öyküler. Yoo daha fazla bekleyemem. Dayanamam. Mecalim yok artık. Bu iş burada biter.
Elim zile varmadan kapı açılıyor. Göz kamaştıran bir ışık var karşımda. Öyle ki ben sönük kalıyorum. İçeri alıyor bahar beni. Sıcaklığı içimi ısıtıyor. Kıştan kalan son buzlar da eriyip gidiyor içimden.
Kollarını açıyor iki yanına. Tam zamanı, diyor. “Herşey yeni başladı. Ve çok da güzel olacak.” Yüzünde sıcacık bir tebessüm. Ve gelmiş –gelebilmiş- olmamın verdiği memnuniyet. Ilık bir nefes ve tatlı bir sesle fısıldıyor sonra kulağıma;
“Hoşgeldin küçüğüm...”
*Yine, yeni, yeniden başlangıçlar adına herkese iyi yıllar...
Görsel buradan alınmıştır.
Aynanın karşısına geçiyorum. Her zamanki saatlerimin dışındayım bu gün. Acele yok. Zaman durgun. Akreple yelkovan sessizce beni izliyor.
Soyunuyorum. Çırılçıplak. Çıkarıyorum üzerimden bana büyük gelen ya da benim küçük kaldığım hayatı. Naftalinliyorum katlıyorum bir güzel. Atmaya kıyamadıklarımın yanına yerleştiriyorum güzelce. Dolabın bir köşesinden kıyılıp da atılan hayallerim bakıyor.
Kendimi giyiniyorum dikkatlice. Üzerime tam oturuyor. Şimdi hayat “ben”im işte. Hayat benim üzerimde...Omzuma bulutlardan bir şal atıyorum her ihtimale karşın. Dışarıda eskilerden kalma bir kış serinliği. Çantamı hazırlıyorum. İçinde iğne iplik, bozuk para, çocuk ruhum, gazoz kapakları...
Gökyüzünü sürünüyorum yüzüme makyaj yerine. Gözlerimin rengi çıkıyor ortaya. Beğeniyorum. Kendi gözlerimi kıskanıyorum kendimden. Gülüyorum. Kulaklarımda kuşlu küpelerim var. Güneyden yeni gelmişler daha. Gelip de kulağıma konmuşlar. Söyleniyorlar inceden. Kulağımda aşk nakaratları.
Kararlıyım bu sefer. Şimdi herşeye yeniden başlamam lazım biliyorum. Hangi durakta indiysem yola devam etmem lazım. İçimdeki kışa inat bahara kanmam lazım. Kaçarım yok artık. Hesabım tam.
Son bir kez daha sorguluyorum aynadaki güzelliğimi. Beğeniyorum. Güzel oldum galiba ben. Yakıştım kendime. Nasıl da gözlerimin rengine uydum. Bu sefer hayat üzerime tam oturuyor. Bedenimin tüm kıvrımlarını çıkarttı gözler önüne...İçimin yangınları, uçsuz hayallerim, bucaksız hayal kırıklıkları...İçimin astarı olmuş hayat. Nasıl da açtı bu renk , bu kesim beni. Suskun dilim konuşmaya hasret. Çözülmek istiyor.
Saatime bakıyorum. O da bana dalmış akıp gidiyor. Güzelliğime çarpıldı belli. Göz kırpıyor bana hadi geç kalma demek istercesine. Gitmem gerek artık.
Mevsimi gelmiş. Bahara davetliyim bugün. Dönüşüm şerefine bir parti düzenlemiş. Üstelik kavalye de aranmıyor.
Yola çıkıyorum. Bütün bakışlar benim üzerimde. Farkındayım. Ama ben yine de başka kızların kıyafetlerini kıskanıyorum arsızca. Şeytana uyup makaslar alıyorum yakışıklı çocukların yanaklarından. Çocuklar şeytana, şeytan bana hayran kalıyor.
Elimdeki adres tanıdık geliyor. Yüreğinin sesini dinle diyor sokak Umudun rengine bırak adımlarını. Hayallerinin caddesinden geç. Apartman rengi mavi. No dört. Daire yedi.
Kapıya geliyorum. İçeriden sesler geliyor belli belirsiz. Panikliyorum. Yine geç mi kaldım yoksa. Ya bensiz başladıysa her şey. Ya birkaç mevsim sonraya ertelenirse yaşanacak tüm öyküler. Yoo daha fazla bekleyemem. Dayanamam. Mecalim yok artık. Bu iş burada biter.
Elim zile varmadan kapı açılıyor. Göz kamaştıran bir ışık var karşımda. Öyle ki ben sönük kalıyorum. İçeri alıyor bahar beni. Sıcaklığı içimi ısıtıyor. Kıştan kalan son buzlar da eriyip gidiyor içimden.
Kollarını açıyor iki yanına. Tam zamanı, diyor. “Herşey yeni başladı. Ve çok da güzel olacak.” Yüzünde sıcacık bir tebessüm. Ve gelmiş –gelebilmiş- olmamın verdiği memnuniyet. Ilık bir nefes ve tatlı bir sesle fısıldıyor sonra kulağıma;
“Hoşgeldin küçüğüm...”
*Yine, yeni, yeniden başlangıçlar adına herkese iyi yıllar...
Görsel buradan alınmıştır.