Burası benim evim. Yaklaşık 2.5 sene olmuş taşınalı. Bir güzel yerleşmişim, emek vermişim, varolanların yerlerini değiştirip yeni yeni eşyalar yerleştirmişim, bir sürü misafir ağırlamışım, kimisinde bir kahve içimlik, kimisinde uzun sohbetler eşliğinde kendiminki gibi bir sürü eve misafir edilmişim. Yaşayıp gidiyorum işte böyle kendimce. Derken birgün evime geliyorum, anahtarımı kilide takıyorum ama dönmüyor. Kapı açılmıyor bir türlü. Pek beceriksizim ya bu konularda, söylene söylene birkaç kere daha deniyorum ama yok, her yer kapı duvar. Kendi evime giremiyorum. Sonra kapının altında bir zarf buluyorum. Ve içinde hiçbir açıklama olmadan “artık evime giremeyeceğim” yazıyor. Hiçbir şey anlamadığım için şaşkınlıkla sağa sola, arkadaşlarıma danışıyorum ve onlarında aynı durumdan muzdarip olduğunu öğreniyorum; kimse evine giremiyor. Sonradan “birkaç kişinin vermiş olduğu rahatsızlıktan ötürü” evlerimize alınmadığımız haberi ulaşıyor bizlere. Evet evet sadece “birkaç kişinin hatası” herkese mal ediliyor. Burada mantık nerede?
Kapının kilidini değiştirip, camı kırıp, arka bahçeden dolanıp evime tekrar girebilir, misafirlerimi, arkadaşlarımı bu şekilde konuk edebilirim. Ya da pılımı pırtımı toplayıp başka bir adrese taşınabilirim elbette. Bunlar olası çözümler. Ama çözüm dediğin bir sorun karşısında üretilmez mi? Burada bir sorun olduğu belli ama sorun ben değilsem, benden kaynaklanmıyorsa neden ben kendi evime girmek konusunda böylesine çözümler aramak zorunda bırakılıyorum ki?
Sahi bunun açıklaması nedir? Sadece okuduğumuz, yazdığımız, kendi kendimize karaladığımız, bununla yetinmeyip bu sayfaları “günce” kavramından çıkarıp da, fikirlerimizi, duygularımızı, anılarımızı, deneyimlerimizi paylaştığımız, kurulan bağlarla ve yapılan organizasyonlarla anadolu’da kız çocuklarımızı okuttuğumuz, İzmir’de diktiğimiz fidanlarla kendi adımızı verdiğimiz bir orman sahibi olduğumuz, hasta çocuğu için madden ve manen yapacak hiçbir şeyi kalmadığından son çare olarak bu sayfalar üzerinden bizden yardım eli isteyen bir babanın çığlığı olup yardım edebilmek amaçlı çırpındığımız blog sayfalarımız hangi nedenden ötürü ve hangi hakla karartılabilir? En doğal, en basit, en insani hakkımız olan “iletişim hakkımız” nasıl elimizden alınabilir?
Farkında mısınız sansürlenen, karartılan, elimizden alınan sadece blog sayfalarımız değil aslında, hayatımız ve hatta insanlığımız. Peki aydınlık için artık birşeyler yapmamız gerekmez mi???
Kapının kilidini değiştirip, camı kırıp, arka bahçeden dolanıp evime tekrar girebilir, misafirlerimi, arkadaşlarımı bu şekilde konuk edebilirim. Ya da pılımı pırtımı toplayıp başka bir adrese taşınabilirim elbette. Bunlar olası çözümler. Ama çözüm dediğin bir sorun karşısında üretilmez mi? Burada bir sorun olduğu belli ama sorun ben değilsem, benden kaynaklanmıyorsa neden ben kendi evime girmek konusunda böylesine çözümler aramak zorunda bırakılıyorum ki?
Sahi bunun açıklaması nedir? Sadece okuduğumuz, yazdığımız, kendi kendimize karaladığımız, bununla yetinmeyip bu sayfaları “günce” kavramından çıkarıp da, fikirlerimizi, duygularımızı, anılarımızı, deneyimlerimizi paylaştığımız, kurulan bağlarla ve yapılan organizasyonlarla anadolu’da kız çocuklarımızı okuttuğumuz, İzmir’de diktiğimiz fidanlarla kendi adımızı verdiğimiz bir orman sahibi olduğumuz, hasta çocuğu için madden ve manen yapacak hiçbir şeyi kalmadığından son çare olarak bu sayfalar üzerinden bizden yardım eli isteyen bir babanın çığlığı olup yardım edebilmek amaçlı çırpındığımız blog sayfalarımız hangi nedenden ötürü ve hangi hakla karartılabilir? En doğal, en basit, en insani hakkımız olan “iletişim hakkımız” nasıl elimizden alınabilir?
Farkında mısınız sansürlenen, karartılan, elimizden alınan sadece blog sayfalarımız değil aslında, hayatımız ve hatta insanlığımız. Peki aydınlık için artık birşeyler yapmamız gerekmez mi???
*25/10/2008 tarihinde Digitürk’ün başvurusu ile Diyarbakır 1.Sulh Ceza Mahkemesi’nin aldığı bir kararla, korsan olarak yapılan maç yayınlarını engelleme gerekçesi öne sürülerek BLOGGER.COM Türk blog yazarları için yasaklanmıştı. Bu yazı da bir süre sonra kaldırılan o yasağa istinaden, ilk olarak o dönemde 28/10/2008 tarihinde yayınlanmıştı. Yazık ki geçen onca zamana rağmen zihniyetlerde hiçbir değişiklik olmamış ki benzer gerekçeler öne sürülerek BLOGSPOT.COM yine yasaklanmış durumda. Hem de sayfanızı açtığınızda gördüğünüz “Bu siteye erişim mahkeme kararıyla engellenmiştir” şeklindeki kocaman bir yazıyla. Bu engel hangi suçuma dair ve hangi hakla diye sorarak ekliyorum ben de; BLOGUMA DOKUNMA!
13 yorum:
Aradan geçen onca zamana rağmen zihniyetlerde bir değişiklik yok çünkü aradan geçen onca zamana rağmen Türkiye'de hala internet hukuku yok...
Hepimiz her gün bir çok düşünceyi özgürleştiriyoruz.
Bunu bazen sözle, bazen de yazarak yapıyoruz.
Ben düşüncelerimi özgürleştirmede kalemi kullanmayı daha çok seviyorum.
Uzağa Giden'i yazıyorum.
Burası benim özgür yüzüm.
Yüzüm gölgelensin istemiyorum!
İnsana ait olan herşey gibi düşünce de yerleşik yaşamı seviyor.
Yazı, düşünceyi ete kemiğe bürüyor.
Böylece, izlediğim dünyada bir renk olarak varlığımın farkına varıyorum.
Fark ediliyorum.
Doğrudur, düşünceyi ifade ediş biçimlerimizin hemen hepsi evcilleşmiş değil.
Bazıları hala vahşi yanlarını koruyor.
Zihnimizdeki hemen herşeyin sözcüğe dönüşmesi için daha zaman olduğunu biliyorum.
Bu zamanı yasaklarla savmak istemiyorum.
Ben sadece özgür yüzümü, Uzağa Giden Kadın'ı yazmak istiyorum.
Birilerinin hakkını araması doğru ama izledikleri yöntem yanlış. kaldı ki hukuk bir kez daha milyonlarca insana kendini güldürmeye devam ediyor.
Üzerine eklenecek bir kelimem yok benm. Eline, kelimelerine sağlık.
Olay biraz da Google şirketinin Türkiye'deki mahkeme kararlarını takmamasından kaynaklanıyor. Başka bir ülkede telif hakkı ihlali olduğunda saniyeler içinde içerik yayından kaldırılıyor. Bunun için mahkeme kararı bile gerekmiyor.
Ancak aynı uygulama Türkiye'de mahkeme kararları olmasına rağmen göz ardı ediliyor.
Türkiye'de ofis açmalarını isterken Bakan da bunu göz önünde bulunduruyor ve hem vergilendirmeyi hem de kontrolü amaçlıyordu.
Şimdi bir de şu açıdan bakın. Bu konudan şikayet eden birçok kişi dahi kendi yayınları için telif hakkı uyarılarında bulunup, kendilerinden izin alınmasını isterken. (http://www.myfreecopyright.com/registered_mcn/B162F_AA869_DC141 - http://www.copyscape.com/) Hatta sağ tıklama yasakları ve bilimum uğraşlara girerken Digiturk şirketinin milyonlarca dolar ödeyerek kazandığı bir telifi korumaya çalışması çokta anormal bir durum değil.
Burada Google başka bir uyanıklığı daha dikkate değer. Aynı taktiği youtube yasaklandığında da kullanmıştı. Şu an çeviri servisi gibi bazı servislerde çalışmıyor. Bunun sebebi bu servislerin de aynı adreslere yönlendiriliyor olmaları. "Bence" bunu mağduriyeti artırrak baskı oluşturmak için kullanıyorlar ki bu başlı başına kötü niyetin bir göstergesi.
Teknik açıdan bu yasakları daha mantıklı şekilde uygulamak mümkün. Hatta bu yasak yönteminin işe yaramadığı da ortada. Öyle ki yasaklardan şikayet eden hemen herkes sisteme erişebiliyor. Ancak bu ortada bir suç olduğu ve bu suçun gereği olarak yapılması gerekenleri Google şirketinin yapmadığı da ortada. Yoksa kimse Ahmet günlük tutuyor diye bu siteleri kapatmaya gitmiyor. Elma ile armudu karıştırmayalım lütfen.
Not: Yorumumu telif hakkı olmadan her yerde paylaşabilirsiniz!..
Buyrun telekom kurumunun 'denetleme' tanımı ve fi tarihinden kalmış, dedem yaşında belki de daha eski telgraf telefon kanunu ile telsiz kanununa yapılmış göndermeler:
http://www.btk.gov.tr/Denetleme/Denetleme.htm
fakat burada dikkatiniz çekmek istediğim husus şu tabir: 'Bu kapsamda, düzenlemelere uymayan işletmecilere müeyyide uygulanabilmektedir.' Elma gayet açık mı?! Değilse altını çizeyim: "işletmecilere" Gözlerim beni yanıltmıyo ise yukarıdaki paylaşımcı 'benim suçum ne' diyor?!
Ha unutmadan buyrun size bir armut:
7 kişiden oluşan telekom kurumu ve de yine 7 kişiden oluşan RTUK..BDDK ve SPK'yı saymayarak evet bir pragmatizm sergiliyorum çünkü onlarla işim yok, muhtemelen paylaşımcının da yok. Meta, emtia piyasalarında işiniz varsa siz de onu düşünün bir başka meyve olarak..
Lakin benim elmam budur: soyut olanın, yani düşünce, yani fikir önünde duranın, engelleyen, yasaklayan, sansürleyen zihniyet köhnedir, ilkeldir..Vergidir, googledır carttır curttur diyerek elma ve armut değil, fakat sap ve saman olayına girmenin alemi yok.
Siz hangi meyvesiniz?
cok sevdigim bir laf vardir sevgili maya "atlar tepisirken arada esekler ezilir" derler bizde, bizimkisi ayni bu hesap oldu.
tek sucumuz milyonlarca liralik sirketlere ve avukatlara sahip olmayisimiz, yoksa parayi veren adaleti isletiyor goruldugu gibi :(
Yorum biraz uzun olunca buradan gönderemedim. Şu pencereden de bakın: http://farklibirsey.erkansen.com
Şu anda 8.8.8.8 ve 8.8.4.4. IP li DNS lerle girebiliyorum. Neden? çünkü dün gece 156.154.70.22
156.154.71.22 nolu DNS IP leri engellendi. Başkalarını bilemiyorum fakat ben veya benim lokasyonum, veyahut benim dahil olduğum lokasyonun telekom tarafındaki portlarına bağlı kullanıcılar artık şimdi şu anda şu satırları okuyamıyor. Şimdi ben ne yaptım? Takla attım. Evet resmen takla. Neden? Burayı okuyabilmek ve yazabilmek için. Yani bir mücadele verdim. Efor sarfettim. Yarın bu yöntemin de işleyeceği belli değil. Şimdi şu köle ruhlu zikre mi sahip olmam gerekiyor: yasaklardan şikayet eden hemen herkes sisteme girebiliyor!
O zaman şu platforma yeni doğan bebeğinin fotoğraflarını koyup sevdikleriyle paylaşmak isteyen gariban arkadaşıma yukarıdaki yolu-yöntemi anlatmaya kimin yüzü tutacak? Yani o zikri kim hangi yürekle sergileyecek?
Kara-kuru, tatsız-tuzsuz bir objektivizm adına böyle mi düşünmem gerekiyor? Bu fikre mi sahip olmam gerekiyor?
Aynı köle ruhlu fikirle, ‘benim mahkemem, benim hukukum bu kararı almıştır ve onlar ne derse doğrudur, benimsenmesi ve uygulanması gerekir’ şeklinde düşüneceksem, 12 yaşındaki çocuklar hakkında, kendi isteği ile şehrin tüm büyükleri ile birlikte olmuştur hükmü veren ‘mahkememin’ her aldığı karar doğrudur ‘ fikrine de sahip olmam gerekir, ve bu ZİKRİ gelip buralarda yansıtacaksam ben gideyim kendimi şurdan atayım.
Kolay gelsin bana..
Yasaklar çok kötü..
Yasağın insani bir yanı olduğunu düşünmüyorum..
Ancak Kuralsız kanunsuz bir kazancı da kimse savunmamalı..
Hepimiz bir şekilde vergi ödüyoruz,direk veya dolaylı..
Ama google ne ülkemizde ofis açıyor, ne de vergi ödüyor..
Bunun da savunulacak bir tarafı yok..
Sonuç olarak şunu demek isterimki;herkes sorumluluklarını yerine getirmeli..
Yasal ve insani sorumluluklarını..
Yasal zemine oturmamış işler en riskli ve en istikrarsız işlerdir..
Ve kendimi aldatılmış hissediyorum doğrusu.
Aslında bizim evimiz değil burası.Kiracıyız biz.Ne zaman kendimize ait bir adres alacağız o zaman bizim evimiz olacak.Blogspot uzantısı durduğu sürece bunlar başımıza sık gelecek.
yorumlarıyla fikirlerini belirten herkese çok teşekkürler. ben de yorum olarak aşağıdaki bilgiyi paylaşmak istiyorum;
"İnternet Teknolojileri Derneği (İNETD), blogların kapatılmasıyla ilgili kurumlar hakkında suç duyurusunda bulundu.
Dernek tarafından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına verilen suç duyurusu dilekçesinde, Ligtv yayınlarını izinsiz yayınlayan şirketlerin engellemesinde alan adı temelli yasaklama yerine IP numarası yasaklamakla, olayla ilgisiz masum milyonlarca blogger ve aynı IP'den hizmet veren Google hizmetlerini (maps.google.com) kullanan milyonlarca internet kullanıcısı ve binlerce şirketin mağdur edildiği ifade edildi.
''İstanbul Merkezli Digital Platform İletişim Hizmetleri A.Ş. (Digitürk) ve Pluton Televizyonculuk A.Ş (LigTV) firmalarının, LigTV'nin yayın haklarına sahip olduğu Spor Toto Lig müsabakalarını yayınladıkları gerekçesiyle Diyarbakır 5. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 14 Ocak 2011 tarih ve 2011/156 D iş sayılı kararı ile Blogspot.com dahil 4O'ı aşkın alan adı ve 60'ı aşkın IP'ye erişimi engelleme kararı verildiğinin'' anlatıldığı dilekçede, ''Karar suç işlediği ileri sürülen alan adlarına erişimi engelleme yapılabilecekken, o alan adının taşındığı tüm IP'lere engelleme kararı talep edilmiş ve karar verilmiş ve uygulanmıştır'' denildi.
Dilekçede, şunlar kaydedildi:
''Blogspot, Türkiye'den 4 milyon kişinin blogunun bulunduğu Blogspot.com'u kapsamaktadır. Blogspot.com'un bulunduğu IP'ler, aynı zamanda milyonlara Türk vatandaşının ve şirketinin kullandığı Google Analytics, Google Maps gibi hizmetleri de barındırmaktadır. Bu karar, bu hizmetleri aksatacaktır. LigTV'nin maçlarını izinsiz yayınladığı ileri sürülen onlar belki yüzlerce altalan adını yasaklamak mümkünken 4 milyon blog sahibi Türk vatandaşına sansür uygulamak ve milyonlarca Türk vatandaşını suç unsuru içermeyen weblere ve binlerce şirketin hizmet alıp, iş yaptığı Google Hizmetlerine erişimini engellemek ya da aksatmak, kanımızca görevi ihmaldir.
Alan adı yerine IP temelli uygulama, bazı apartman dairelerinde suç işlendiği gerekçesiyle, koca bir mahallenin hatta şehrin dünya ile bağlantısına kesme kararına benzemektedir.''
Görev ihmali nedeniyle milyonlarca internet kullanıcısını ve binlerce şirketin hizmetinin aksadığına işaret edilen dilekçede, bunun iş ve zaman kaybına sebep olduğu vurgulandı. Dilekçede, mahkeme kararının, ilgili kanuna maddi olarak aykırı olduğu da savunuldu.
Dilekçede ''Digitürk A.Ş., LigTV AŞ, Diyarbakır Cumhuriyet Savcısı, Diyarbakır 5. Asliye Hakimliği, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu'' hakkında gerekli hazırlık soruşturması başlatılarak görevi ihmal suçundan kamu davası açılması istendi.
Haber Kaynağı: http://www.ntvmsnbc.com/id/25189798/
Yorum Gönder