Pages

CEVAP-SIZ

19.08.2008
Gördüğünü düşünüyorum ve gülümsüyorum. Düşünmesem de gülümsüyorum ya ben zaten. Sana, kendime, halime, gözüm açık geçirdiğim her günüme, kapıya, duvara, ağaca, gökyüzüne, yaşama, acıya ve sevince...Ağlamıyorum artık. Gözyaşı dökmüyorum yanışına içimin. Susuşuna dilinin. Yazılışına iki satır kalemin. Gidişine adı bile hatırlanmayan bir sevgilinin. Sadece gülümsüyorum.

Bıyık altından değil benimkiler. Ortada. Göz önünde. Deli diyen bakışların ağırlığında, kaldırım başlarında, sokak aralarında, hayatın tam orta yerinde. Hayatın tam orta yerinde artık yazılanlar.Yazılarda, satırların arasında izlerin. Yaşlarım iki dudak arasında. İki dudak arasında gördükçe gülümsemelerim.

Uzak diye bir yer var mı gerçekten, diye düşünüyorum. Kafamızı kaldırıp aynı göğe bakmıyor muyuz, aynı gökyüzü kavuşturmuyor mu bizleri? Aynı acıların izleri değil mi sürülen? Bulunup da tekrar kaybedilenler değil miyiz aslında? Kimin bulduğu ve tekrar neden kaybedildiği bilinmeyen. Bulunduğundan bile habersiz değil mi aslında kimimiz? Ya da bulduğundan...Farkedilmeyip, farketmeyip es geçilen yaşamlara dair değil mi aslında bütün özlemlerimiz?

Kayıp eşya bürolarında alınmayı bekleyen umutların sahipleri gelir mi birgün dersin aynı gökyüzünün hatırına. Yoksa masmavi bir yalana mı kanmışım, kandırılmışım ben çocukluğumdan beri...Sorgusuz, sualsiz bakakalmış gözümün bebekleri. Geleceğin yoluna, gidenin ardına.

Ben büyük ve güzel miyim gerçekten diye düşünüyorum. Büyüklük ve güzellik yüreklerde değil midir aslında. Paylaşılınca daha da büyünüp güzelleşilmez mi...Eş, dost, sevgili, baş dayanacak bir omuz, yaş silecek bir el, bankta yanıbaşına ilişiverecek bir vücut, aynı dili konuşacak bir yürek, aynı dil olmasa da konuşacak bir yürek...Nedir ki beklenen, kimdir? Var mıdır gerçekten ve gelecek midir? Bilinmez. Çoğu zaman olmayanları, gelmeyecekleri bekleyerek geçer zaman belki de. Beklenmeden gelenlere teğet geçerek....

İki elin yanında, bir bankın kenarında, seyredersin gelip geçenleri. Gözlerin yorulana, ağır gelip taşana kadar seyredersin gelenleri, gidenleri. Söylenmemiş yalanları, yalanlanmış gerçekleri. Başka başka hayatları, ölümleri. Sonra çıkarıp yanına koyarsın gözlüğünü, yanındaki kocaman boşluğa. Sen kaparsın gözlerini yorulduğunda, gözlüğün bakmaya, seyretmeye, hayata bir ucundan tutunmaya devam eder.

Şehirler yüreklerde değil midir aslında? Adamın nerede olduğu önemli midir gerçekten? Ya da kadının. Ya da her kimse. Hangi şehirde, kiminle olduğu. Ya da olmadığı, birşey değiştirir mi? Bir şehre adını verip, bir yüreğe girdikten sonra...Gidip te dönmedikten sonra. Şehirler, insanlara benzedikten sonra. Aynı şehirde olmak gerçekten önemli midir? Aynı yürekte olmadıktan sonra...

Ruhumun coğrafyası üzerindeki engebeleri düşünüyorum. Acaba birgün geçer mi? Kaç yüreğin yüzölçümü gizlidir acaba içimin atlasında? Ben kaç yüreğin aslına sahibimdir? Kaç yürek benim adıma sınırlara dayanmaya göze alır? Sınır nerededir peki? Surlar sağlam mıdır gerçekten? Dayandığında zorlar da yıldırır mı seni? Çabuk mu pes ettirir? Yoksa gelip geçici midir hepsi? Sahi ne zaman vazgeçeceğiz ilk fırsatta kolayca yıktığımız kumdan kaleleri her seferinde yeniden inşa etmekten...

Acı çekmekten uzakken yaşadıklarımız, kendimizi kurtarmak adına söylenen yalanlar mıdır kendimizi kandırmamız? Çekilen acının sözlüklerde tam karşılığı var mıdır? Hangimiz tam karşılığını yaşarız söylenenlerin, beklenenlerin, istenenlerin... Yoksa öylesine mi yaşamaktayız, “on” tuşuna basılmış gözükse de, bir cızırtı ve bulanık bir görüntüden ibaret aslında hayat belki de. Ve bizler de kayıt dışı bir hayatın sahibiyiz.

Sorusu kaybedilmiş bir cevap mıdır şu anda sana verilen? Yoksa soruların cevaplarla çoğaltılmış hali midir bilemedim. Bilmediğim o kadar çok şey var ki aslında. Hayat kafamı karıştırıyor her gün biraz daha fazla. Ama buradayım işte. Kayıtta veya kayıt dışı, varım. Yaşıyorum. Hala yaşamın kenarından tutunup da hayata, bir bankın kenarından bakıyorum.

Gülümsüyorum onca sert bakışına rağmen hayatın yüzünün tam ortasına. Yetmezse diye bir de kahkaha patlatıyorum. Bu da benim avuntum işte kendimce. Çünkü ne yaparsam yapayım herkes gibi ben de payıma düşeni alacağım nasılsa. Payıma düştüğü kadar. Payıma düştüğü zaman...

Açık havada bekleme odası kokusu sinmiş üzerime. Gözlüklerim gözümde. Bekliyorum...


Resim: Salvador Dali

24 sayfa ekleyen:

Official Editor dedi ki...

bu kadar güzel yazmanı neye borçluyuz??

Adsız dedi ki...

Çok çok güzel bir yazı olmuş. YÜreği büyük insanlar evrenin tüm güzelliklerini içlerinde barındıracak kapasiteye sahiptir. Çünkü cesurlardır. Gülümsemelerinin hep sürmesi dileğiyle...

vili dedi ki...

"gülümsemek" kimileri için günlük hayatın tekdüzeliğinden olsa da...yazını okuduktan sonra, benim gibi düşünenler olduğunu anlamak iyi geldi :) ruhuma..

ilham perisi dedi ki...

Şimdi hangi kelimeni yada hangi cümleni tefsir edeyim şaşırdım .gerçekten her cümlenin ayrı bir yaraya dokunduğu çok güzel bir yazı çıkarmışsın ve acılar ve hayatlar dediğin hep birbirnin aynı ,sevgiler..

Muhabbet Çiçeği dedi ki...

Çok güzel bir yazı. Her satırı okurken evet yaa evet dedim. Nekadar benzettim bazı satırları kendime.Yüreğine sağlık canım. Sevgiyle kal.

Cekingen dedi ki...

tnrzclk arkadaşımın sorduyu soruyu bende sormak istiyorum :)hakikaten okudukca devamını istiyor insan.Süpersiniz

beenmaya dedi ki...

@tnrzclk: "güzel" gerçekten de doğru bir tanım mı bilemedim ama yazmayı herşeye rağmen hayata borçluyum diyebilirim...benim görebildiklerime, hayatın gösterdiklerine...çok teşekkürler. sevgiler...

@maviye yolculuk: ne kadar doğru söylediğin...kendi adıma yüreğim ne kadar büyük bilmiyorum ama elimden geleni sığdırmaya çalışıyorum en azından bunu söyleyebilirim. teşekkür ederim sevgili Hande...ve gülücükler hepimizin yüzünde, içinde, yüreğinde olsun...

@vili: sevgiler sana ve herşeye rağmen kaybolmayan gülücüklerine...bu ruh ruhunun farkında...

beenmaya dedi ki...

@ilham perisi: benzer öykülerin kahramanlarıyız her birimiz. başka zamanlarda, başka hayatlara dokunsa da ellerimiz işte bazen tek bir kelimenin etrafında rastlaşıyoruz işte...sevindim beğenmene...sevgiler benden...

@muhabbet çiçeği: birazı senden birazı benden burada anlatılan öykülerin. ve birazı sana birazı bana olucak her zaman. benzer yüreklerin öyküleri de benzer olur zamanlar farklı olsa da...sevgiler benden...

@çağrı: çok teşekkür ederim sağolun. dedim ya tüm numara hayatta aslında. ben onun kalemi olmaya çalışıyorum elimden geldiğince :)) sevgiler...

Adsız dedi ki...

payimiza dustugu kadar mutlu, dustugu kadar mutsuz oluyoruz. cabalamak niye diyor insan bazen..

yureginize saglik.

beenmaya dedi ki...

@beatiful disaster: kimbilir belki de herşeye rağmen pay oranlarını değiştirebileceğimize dair umudumuz var içimizde bir yerlerde...bu bile denemeye değmez mi...teşekkürler. sevgiler...

Adsız dedi ki...

Ağlamakla ilgili;
Ben 9 sene önce 19 yaşındayken 3 yıl çıktığım çocuğu trafik kazasında kaybetmiştim.Ailem biliyordu onu,onun ailesi de beni çok ciddi yaşanmışlıklar vardı.Belki yaşasaydı şimdi Evli olurduk,5-6 yaşlarında çocuğumuz bile olurdu.(şu an 28 yaşın da ve bekarım)Ondan sonra kimse olmadı,kimseyi sevemedim.Hep ağladım,çok ağladım...
Şimdi 2 aydır hayatım da biri var,çok seviyorum.Geçenler de bir şeye üzüldüm ağlamaya çalıştım olmadı!yaş akmıyor gözümden.Zamanın da öyle çok ağlamışım ki,ağlayamıyorum şimdi.Sulanan burnum ara sıra...
İçten yazına en içten yorum.
Mutlu kal...

beenmaya dedi ki...

@royalrojana: ben sana ne diyim ki şimdi. eve yeni girdim. kan kaybıından ölmeyeyim diye şişelerce şarap içtim ama hala kanıyorum ne yazık ki. bir de geldim üzerine senin yorumunu okudum. şimdi ben sana ne diyim ki be güzelim. sen kanama ve ağlama sakın. bak mutlu olma şansın var bir kez daha. değerlendir bunu. ben senin yerine de kanar ve ağlarım...

akilliigne dedi ki...

sevgili arkadaşım selam
yok ken ne çok güzel şeyler yazmışsın bu yazın ise bir başka
hayatı anlatmışsın bir ucundan bir ucuna arası bize kalmış ne kadar doldurabilirsek işte ama sen tarafsız bir şekilde anlatmışsın sözüm ona bir deyişle bize kalan ise iki şık
..)EVET
..)HAYIR
ve bunu cevaplamak herkezin elinde
kimse bahane aramasın!
en derin sevgilerimle

Adsız dedi ki...

canım,bitanem beeh,kıyamam sana :(

beenmaya dedi ki...

@akıllıiğne: oh be nihayet gelmişsin ve yazmışsın. hoşgelmişsin :)) güzel sözlerin için sağolasın arkadaşım. ama iğnenle şöyle bir didiklenmem lazım. vakti geldi de geçiyor bile hemen yazını okumam lazım. uzatma bir daha arayı böyle :)) sevgiler...

beenmaya dedi ki...

@royalrojana: ben de sana ne olcak peki şimdi :(

buraneros dedi ki...

Italio Calvino'nun -Görünmez Kentler- diye bir kitabı vardır...Kitapta kadın adları verilmiş hayali kentleri anlatır,belki de insanı:)...Orada tam da hatırlayamadığım, ama meali şu olan bir cümle vardı,pek severim; ve çokca da kullanırım onu:))...Sizi bir kente hayran bırakan onun 99 harikası değil,sorduğunuz sorulara verdiği
yanıtlardır,der(bu geneldi:))Ve hayatın en önemli kazancının farkındalık olduğunu bilirim:)...Okuduğum en farkında yazılardan biriydi,sorular ve yanıtları muhteşemdi.(bu da yazıya:))...Aslında bir Hayyam cümlesi de eklemek istedim ama,sabah sabah olmaz mı acaba deyip vaz geçer gibiyim;dayanamadım yazıyorum:)-Şarap iç,sarhoş olmak ne hoş,-sevgilin de varsa, sarılmak ne hoş;(bu cümle çıt çıtlıdır,duruma göre eklenip
çıkarılabilir:))-er geç sonu yokluk madem dünyanın,-yok say kendini,bak,varolmak ne hoş!..demiş:))(bu da şaraplı yanıtına göndermedir:))Ben bırakacağım da klavyeyi durduramıyorum.Tamam,tamam gidiyorum:))Güne güzel bir yazıyla başlattın,yüreğine sağlık...

beenmaya dedi ki...

@buraneros: aynı kitapta; "ben konuşur konuşurum, der Marco, ama beni dinleyen, duymak istediğini duyar yalnızca. senin heyecanla kulak kabarttığın dünya başka, kendi sokaklarıma döndüğümde hamal ve gondolcuların arasında dolaşacak hikayeler başka olacak, eğer Cenevizli korsanlara esir düşüp macera romanları kaleme alan bir yazıcıyla aynı hücrede zincire vurulursam, geç yaşta ona yazdıracağım dünya ise bambaşka olacak. anlatuya yön veren şey ses değil kulaktır." diyor Yüce Han'a...

ve bende sana burada benim yazıp anlattıklarımdan çok senin algıladıkların, farkındalığın önemli diye eklemek istiyorum. ve burada fark benden değil senden kaynaklanıyor aslında...

o zaman ben de çok sevdiğim bir Hayyam sözü ile bitireyim: "zamanın iki yüzü var dedi Hayyam kendi kendine, iki boyutu; uzunluğunu güneşin seyri belirliyor kalınlığını ise tutkular..."

öyle güzel ve dolu dolu bir yorum ki bu bak bende bırakamıyorum klavyeyi bir türlü. kesin bir blog yazısı çıkardı bizim bu yorumlaşmalarımızdan :)) desene ikimizde güne güzel ve koca bir tebessümle başladın ne güzel :))

buraneros dedi ki...

Çok zarifsin,ve kuramsal olarak çok da haklısın:))...Ama şunu tekrar ve üstüne basarak söylemeliyim,hiç bir kulak bu yazıya ''sağır''kalamaz(dı);ve unutmamalı ki her sesin bir de kulağı vardır:))Kulaklar duyguları derin hayata duruşları şık olup çok şeyi görmeli ki ya da görmüş olmali ki, sesler bu kadar güzel çıksın ...

Bu ses kulak işini; tavukmu yumurtadan ,yumurtamı tavuktan çıkar durumuna döndürmemek, yorumlaşmayı ''bendime sığmaz aşarım'' bir hale sokmamak için son sözümü söylüyorum:))Yazı (yaz)ılar çok güzeldi,bunun sebebi de: Ses'tir!:))

Ben durmak istiyorum ama, dur sustan anlamayan klavye durmuyor .Fişi çekip son veriyorum hayatına;bir süreliğine:))

Yine güldüğün bir gün olsun:))

beenmaya dedi ki...

@buraneros: tamam ikimizde haklıyız o halde bir şekilde anlaştık mı? yoksa senin de dediğin gibi bendimize sığmayıp aşıcaz kendimizi ve hatta bu yazılanları yorum kategorisinden alıp blog olarak yazmaya başlayacağız kli hiç te fena fikir değil aslında ne dersin :))

seviyorum dolu dolu yorumlarını o yüzden durmana gerek yok. sen istediğin ve yorulmadığın müddetçe ben burada bekliyor ve cevabını veriyor olucam :))

yine güldüğüm bir gün sayende teşekkürler :))

buraneros dedi ki...

iyi fikir derim:)) bende senin yazdıklarını seviyorum,hatta''aynı dili konuşacak bir yürek, aynı dil olmasa da konuşacak bir yürek..''cümlesinin birinci kısmı gibi,benim söyleyeceklerimi senin söylediğini görüyorum:))...bu renkdaşlık hoş...ama sen duyguları müthiş katıyorsun kelimelere,okunaklı, dokunaklı ve anaların ak sütü gibi içten:))...o yüzden sen yazılanlardan dilediğin gibi ,yeni yazılar oluşturup yazabilirsin:))

çünki, ben tembel bir tenekeyim yazma konusunda:))...

beenmaya dedi ki...

@buraneros: al sana bir benzerlik daha. sen sanırım sadece kendini tembel teneke sanıyorsun ama yanılıyorsun hem de çok fena :)) bazen sırf yerimden kalkmaya yada elimdeki kitabı bırakmaya üşendiğim için beynimde yazıp duruyorum ve sonrasında ya bunları yarım yamalak ne kaldıysa artık (al bak bir de unutkanluk var bende üstüne üstlük) yazıyorum ya da hiçbişey yazmıyorum ve kalıyorlar :)) yani anlayacağın senden daha beter durumda olanlar da var :))

güzel sözlerine gelince öncelikle çok teşekkürler. ama lütfen kendi yazdıklarına haksızlık etme. çünkü gayet iyiler :))

7.oda dedi ki...

kafan gerçekten çok karışıkmış bu kelimelerni düşürdüğün zaman içinden..
aynı anda öyle çok fazla soru sormuşsun ki.. birini bile cevaplayabilmek insanın yıllarını alıyor oysa..

yazının her cümlesi ayrı ve tek başına bir cümlelik yazı olabilecek kalitede bilesin :)

beenmaya dedi ki...

@7.oda: aslına bakarsan bana sorulmuş birkaç soruya cevap vermekti amacım. ama sorular cevaplar yerine yeni soruları doğuruverdi işte. şimdi bu yazının muhatabı başka sorular ve cevaplar peşinde olsa da bende o andan bile çıksa bütün bir zamana yayılan sorular ve cevaplar kaldı :))