29.11.2008
ŞAH VE MAT
yüreğim vezirin gölgesinde
sen şahın peşinde
ne var ne yoksa içimizde bir diğerinden kalan
birer birer oyunda şimdi
her hamlede geçmişten bir parça daha siliniyor
her hamlede gelecek biraz daha uzak
sonra sen uzun bir uykudan uyanmış gibi
yavaşça uzatıyorsun elini
son hamle bu diyerek sessizliği bölüyorsun
vezirin yüreğimi ezip geçiyor
akıl aşkı yeniyor
yalnızlık beni...
farkında mısın bir oyunun gölgesinde duraklamada sanki hayat
zaman sil baştan koca bir duvar örüyor aramıza
sonra sen, oyunun kendince galibi, usulca kalkıp masadan, çekip gidiyorsun
sesin zamana çarpıp kayboluyor peşinsıra
kulaklarımda tek bir sözün kalıyor; şah ve mat...
Resim: forum.arkitera.com/attachments/mimari-gorsell
22.11.2008
EYVAH ÇANTADA MİM VAR!
*Çok da fazla kullanılmadığı her halinden belli olan birkaç parça makyaj eşyasının bulunduğu küçük bir çanta ve 30cc lik Cassis parfüm
*Kimisi okunabilen ama kimisinin ne olduğu belli olmayan yazıların, karalamaların bulunduğu küçük kırmızı bir defter, biri kurşun olmak üzere 3 adet kalem ve küçük bir not defteri
*Elif Şafak’ın Pinhan’ı
*Bir kutu Vermidon ağrı kesici
*Karışık şarkıların bulunduğu bir MP3
*1 paket ıslak mendil, 1 paket selpak, küçük bir dişmacunu ve diş fırçası
*Nokia marka cep telefonu ve şarj aleti
* Sadece madeni paraların bulunduğu küçük bir cüzdan, 4 adet anahtarın bulunduğu bir anahtarlık, akbil ve işyeri giriş kartı
*2 adet 3ü bir arada kahve(kahvesi bol olandan)
*Ve içinde “bu sefer bu mim’i efsa ve bariisss’s dreams’e yollamalı” yazan bir not
20.11.2008
"ADAM" OLAN KİM?
Evet bunlar TDK’da yer alan tanımlar. Ama son günlerde yaşanan olayları düşündüğümde benim aklımın lügatında ne yazıkki “adam” kelimesinin karşısında hiçbir şey yazmıyor. Yok. Koca bir boşluk var sadece.
Nasıl olsun ki siz 78 yaşında 10 çocuk, 40 torun sahibi olup da 11 yaşındaki bir kız çocuğunu uluorta taciz edenlerden, namus kavramını ağızda sakızmışcasına kullanıp da kendi öz kızlarına gözünü kırpmadan tecavüz edenlerden, “gazeteci” sıfatı altında kendi düşünceleriyle bağdaşmayanlar hakkında gayet rahat bir şekilde “pornocu” yakıştırmalarında bulunabilenlerden “adam” diye bahsedebilir misiniz...Sahi siz 14 yaşındaki bir kız çocuğunun bile sahip olduğu(!) ruhsal ve bedensel olgunluğa verdikleri kararlarla, yaptıkları işlerle, düşünceleriyle ulaşamamışlara nasıl hitap edersiniz...
Peki ya kendimize ne demeliyiz...Bir zamanlar her dile geldiğinde, getirildiğinde “ah, vah” deyip anında unutuverdiğimiz acılar, insanlık dışı davranışlar, saçma sapan kararlar artık kapı komşumuz olmuşken, hemen gözümüzün önünde yaşanıyorken, gözümüzü kapatsak kokusunu duyuyorken ve hala hiçbir şey yapmıyorken bizler ne kadar “adam”ız acaba...
Biz daha bir filmi eleştir(ebil)mek yerine, süslü püslü kelimelerle oluşturduğumuz altı boş cümleleri “ötekileştirmek” için, birimizi diğerimizden keskin sınırlarla ayırmak için kullanaduralım “adam”lık elden gidiyor arkadaşlar farkında mısınız....Altı gitgide boşalıyor “adam” kelimesinin, içi çürüyüp gidiyor, küfleniyor...Ve bizler bu halimizle utanmadan Atatürk’ün “insan”lığını tartışıyoruz. Yazık çok yazık...
Resim: loadtr.com
19.11.2008
SEVİYORUM ULEN SENİİİ
18.11.2008
ET VE TIRNAK
15.11.2008
HAYALET DÜNYA
Kulaklarınla duysan inanmayacağın sözlerden konuş bana. Duyup da inanmadıklarından yada duymazdan geldiklerinden...İstediğin halde hiç kullanmadığın kelimelerden anlat. Dilinin dönmediklerinden mesela... Ben sessiz kalayım.
Kırk yıl düşünsen aklına gelmeyecek yerlerden bahset bana. Aslında aklında olup da ihtimal vermediklerinden. Başıma gelmez, bana uğramaz dediklerinden. Görmezden geldiklerinden yada görüp te değer vermediklerinden... Ben düşünmeden durayım.
Gözünle görmezsen inanmayacağın yerlerden bak bana. Olanı değil olmayanı gör. Görmediğini oldur. Köşebaşında bekliyor aşk. Bak eli kulağında... Ben gözüne çarpayım...
Aklının almadığı yerlerden sor bana. Akıl işi değil ki bu. Cevapsız kalayım. Beni olduğum gibi bil. Bildiğinden öte olayım. O incecik sınırdayım şimdi. Yüreğine dayandım. Bırak kendini bana. Aklında sadece ben kalayım. Yüreğinde ben olayım.
Her aşk bir diğerinin kopyası oldu artık. Sen kağıdı kalemi bırak. Ben bu sayfada en temiz kalanım.
Burası hayalet dünya. Hadi gel biz gerçek yapalım...
*İsim ve italik yazılan bölüm “HAYALET DÜNYA” adlı filmden alıntıdır.
**Resim: loadtr.com
12.11.2008
GEÇERKEN UĞRAYAN ZAMAN
10.11.2008
SADECE "MUSTAFA"...
- Ata’m, seninle ilgili bir film yaptılar.
- Ne güzel. Sonra?
- Sonra kavga çıktı Ata’m.
- Kimler kavga ediyor, çocuk?
- Lâik kesim kendi arasında kavga ediyor, Ata’m.
- Bak evlâdım. Sana iki kelâm edeyim; “Cumhuriyet fikir serbestliği taraftârıdır. Samîmi ve meşrû olmak şartıyla her fikre saygı duyarız.” “Türk çocuğu ecdâdını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.” Bunları unuttunuz siz.
Sizler, aranızda kavga edeceğinize, tek yürek olup, asıl hedeflerinize odaklanmalısınız.
Bir filmle benim incitilebileceğimi ya da küçültülebileceğimi düşünüyorsanız, sizler, kendi içinizde yeteri kadar kuvvetli değilsiniz.
Bak, karşı taraftan hiç ses yok...Çünkü onlar, sizin aranızda bir film yüzünden çıkmış olan bu kavgayı, ellerini oğuşturarak seyrediyorlar. Çünkü onlar henüz hiçbir şey söylemeden, filmi seyreden sizler benim hakkımda “sarhoş, kafayı bulunca ağlayan zayıf adam, zampara, diktatör, korkak” sıfatlarını kullanıyorsunuz.
Evet çocuk. Bu sıfatları sizler kullanıyorsunuz. Onlar seyrediyor, gülüyor...Yarın bu kelâmları onlar kullandığında, sizlere diyecekler ki; “Bunlar sizin kendi kelimeleriniz.”
Türk milleti zekidir demiştim hâlbuki. Gördün mü yalnızlığımı?
Yazık. Çok yazık...
***Yazının orjinaline http://ahbeguzelabimbe.blogspot.com/2008/11/insani-bir-ruya.html linkinden ulaşabilirsiniz.
7.11.2008
GÜN SONU RAPORU
Telaşla çıktım muhasebeden. Yok yok vazgeçtim ben bu işten diye söylendim kendi kendime. Ucu bucağı gözükmeyen upuzun bir raporu düşünmesi bile yormuştu beni. Yok yok böylesi daha iyi. Ben kendi kendime hallederim duygularımı, düşüncelerimi, yaptıklarımı, yapacaklarımı, kendime dair ne varsa hepsini...İşleme, rapora, işin içine rakamların girmesine ne gerek var. Hem ben oldum olası matematiği de hiç sevmem...Bırakmalı, akıp gitmeli hayat bir su gibi ellerimden. Ben avucumda kalan su damlalarının değerini, o serinliği hissedeyim yeter...
4.11.2008
OYUN
Balkon demirlerinin arasından bakıyorum şimdi sana. Eski günlerde, dar vakitlerde saklı çocukluğum. Melekler kardeşimin oyun arkadaşı olmuş. Bense annemin korku dolu sığınağı. Düşlerim balkondan düştü de kaç kez, inip toplayamadım. Yeni düşlere gebe, olmayan oyunlara hasret çocuk yaşım.
Ah be hayat sorum sanadır. Yaşım büyüdükçe ufaldım sanki. Kendimi topluyorum da şimdi sokak aralarından. Çocukluğum bir oraya bir buraya dağılmış. Acılar yaşıyorum gizli kapaklı. Artık vakit geniş. Gel desem yeni oyunlara. Yeni baştan. Benimle oynar mısın?
Adını koyamadığım yalnızlıklar yaşıyorum bu aralar. Herkes büyümüş de bir ben kalmışım. Çocuksu inatlara yeniliyor tüm hislerim. İçime sinmeyen yaşamlar gözümün önünde. Eski fotoğraflara takılı aklım. Bir türlü ayak uyduramadım ya senin adımlarına. Hep bir yerlerde asılı kaldım.
Ah be hayat sözüm sanadır. Düşündüğüm gibi değilmişsin. Büyüdük diye mi boşaldı bütün çocuk parkları. Alnımda yüzüme çarpan salıncağın izi kalmış. Yüreğimde senin çarpıp da kaçtıklarının kapanmaz yarası. Vazgeçtim ben senden. Al misketlerini ver bebeklerimi. Oynamıyorum artık seninle desem. Kızıp da bana küser misin?
Hep bir neye niyet, neye kısmet geçiyor günlerim. İçimin kalabalığı çoktan boyumu aşmış. Hayat bir okulmuş öyle diyorlar sağdan soldan. Benim çocukluğum sınıfta kalmış. Pembe yalanlarla gözlerim bağlı. Kendimi kandırıyorum olmadık oyunlarla. Benim aslında kendimin en büyük düşmanı...
Ah be hayat oyunlardayım ben daha. Büyüyemedim otuzluk bedenime inat. Beceremedim. Çocukluğumun derdine düştüm bu yaşta. Sokak aralarında, oyunlar peşindeyim. Üstüme gelmesen. Bozmasan iki kuruşluk keyfimi. Olmadık zamanlarda acıtmasan canımı olmaz mı?
Ah be hayat korkum sanadır. Bilirim bırakmazsın peşimi. Ne yaparsam yapayım iki elin yakamda.
Ah be hayat sitemim sanadır. Ne olur çalışmadığım yerlerden sorma.
Resim: loadtr.com
1.11.2008
BİTMEYEN RESİM
Bir varım bir yokum diyorum, nerede olduğuma bakanlara. Uyanıyorum düş. Uyuyorum gerçek. Yüreğimin yolunda yürüyüp gidiyorum diyorum. Bazen kendi ayaklarıma dolanıyorum. Bazen de başkalarının ayaklarına basıp geçerek. Ama ne olursa olsun yitirmemeye özen gösteriyorum hayatımın yaşanıp ta tüketilmiş, bitirilmiş karelerine. Yüreğimin en kuytu köşelerinde saklıyorum.
Bir orada bir burada sürüp gidiyor işte hayat. İyi misin, diye soruyorlar. Evet, diyorum ve başlıyorum anlatmaya iyiliğimi...Tam anlatırken sözlerimin arasına bir yalan giriyor. Kara kuru bir yılan gibi sinsice kıvrılarak gelip te çörekleniyor tüm kelimelerimin üzerine. Dilimden dökülen herşey kararıp soluyor. Kendi yalanım kendi dilimi sokuyor. Susuyorum.
Koca bir resim tuvalinin önünde dikilip duruyorum bugünlerde. Doğru rengi bulmaya çalışan bir ressamın tedirginliğinde ve telaşında, atılmayı bekleyen son bir fırça darbesini saklıyorum ellerimde. Zamanı ve rengi belirsiz...
Resim: loadtr.com