Pages

KENDİM/L/E KONUŞMALAR-III

30.12.2009
Gördüm. Duydum. Hissettim. Okudum. Yazdım. Düşündüm. Sordum. Cevap verdim. Dinledim. Sessiz kaldım. Anladım. Anlattım. Merak ettim. Edildim. Tanıdım. Tanındım. Sandım. Kandım. Güvendim.Yanıldım. Yandım. Kırdım. Kırıldım. Acıdım. Acıttım. Şaşırdım. Üzüldüm. Ağladım. Güldüm. Heyecanlandım. Diledim. Sevdim. Sevildim. Sevindim. Düşledim. Gerçek yaptım. Başladım. Bitirdim. Gittim. Geldim. Arada kaldım. Düştüm. Kalktım. Canım yandı. Can yaktım. Ekledim. Çıkardım. Eksildim. Çoğaldım. Büyüdüm. Öğrendim...

Şimdi dönüp de baktığımda ardımda bıraktığım zamana farkındayım ki; YAŞADIM.

Düş gibi ama gerçek daha nice seneler yaşamak, yaşatmak dileğiyle.
Bana, size, hepimize iyi seneler...


Görsel: Deviantart

VEDA

25.12.2009

sen;
kalabalığım, tekbaşınalığım, sonsuz çelişkim
yeniyetme asiliğim, kadın endişem, çocuk yanım, adam yüreğim
yakınken uzak, uzakken yakın olduğum
bitmemiş sevdam, yarım kalan düşlerim
hoşçakal

gitmenin
ve kal demenin zorluğu
bu kadar yalın, bu kadar acı, bu kadar kararsız
şaka mı yoksa gerçek mi?
bu kadar olması gereken,
olmasaydı keşke dedirten...

haksız bir zaman paylaşımı bu;
geç kalmanın pişmanlığı
ya da erken tanışıklığın acemiliğine dair
fahişe ruhlarımızın bile elini süremediği
-yaşanmışlık sayılan- ne varsa
zaman kirletti.

hoşçakal sevgili
dost
arkadaş
adam
en doğru yanlışım
hoşçakal

bitti.
ve zaman tamamlandı kendince
ellerimde koyu bir hüznün sıcaklığı
yarım kalan biziz şimdi...



Görsel: Deviantart

TRAFİK CANAVARI OLMAK

23.12.2009
Dün akşam İstanbul TEM Otoyolu’nun Anadolu-Avrupa yönünde 2 tır, bir kamyon ve bir otomobilin birbirine girerek zincirleme kaza yapmasına, hurda haline gelen kamyonun içindeki 2 kişinin yaralanmasına, o yöndeki trafiğin uzun saatler boyunca felç olmasına neden olduğu ileri sürülen, kimliği açıklanmayan, ifadesi alınmak üzere polis tarafından götürülen sevgili ticari araç sürücüsü;

Evet dün akşam belki aceleniz vardı, belki geç kalmıştınız, belki kendi canınızın hiçbir kıymeti yok siz zaten çok önceden gözden çıkarmıştınız, belki siz ani şerit değişikliği yaparken! kendi dikkatinize, hızınıza, akrobatik hareketlerinize güveniyordunuz. Hayatın pek çok alanında kendi bencilliğinize devam edebilirsiniz ve belki sizi sırf bu yüzden el üstünde tutanlar, sizi karşılıksız seviyor olanlar bile vardır. Burası beni ilgilendirmez. Ama kim olursanız olun, trafikte seyir halindeyken bu şekilde bencil olmaya, hiç kimsenin hayatını bu şekilde riske atmaya, hiç kimseye maddi sıkıntılar yaşatmaya, hiç kimsenin zamanını bu şekilde çalmaya hakkınız yok. Hiçbir zaman da olamaz. Bunu lütfen aklınızdan çıkarmayınız. Yok beceremiyorsanız da lütfen bir daha trafiğe çıkmayınız...

Bu arada sadece dün akşam için değil her gün “emniyet şeridini” normal bir şerit haline getiren, bununla yetinmeyip kendisine yol vermeyeni korna, sinyal ve hatta camdan çeşitli içeriklerde seslenişlerle taciz eden, hatta bir seferinde bir ambulansın emniyet şeridi üzerinde ilerleyemediği için normal şeritten gitmesine neden olan özel araçlar, en çok da ticari araçlar ve servis araçları;

Emniyet şeridinin asıl kullanıcıları siz misiniz? Hepimiz aynı yere, aynı koşullarda gitmiyor muyuz? Sizin zamanınız değerliyken biz o saatlerde o yol üzerinde keyiften gezi turu mu yapıyoruz? Siz çok akıllısınız da biz -olması gerekeni yaptığımız için- salak mıyız?

İnsan hayatını önemsememek, yok sayma noktasına gelmek en büyük bencillik değil midir? Galiba biz işte sırf bu bencillik yüzünden olduğumuz yerde kalıp hiçbir yere varamıyoruz.


*22/12/09 tarihinde İstanbul TEM Otoyolu’ nda yaşanan kazaya bir ticari araç sürücüsünün ani şerit değiştirmesinin neden olduğu öne sürülmüştür. Bu durum henüz kesinlik kazanmamış bile olsa hafta içi her gün sabah-akşam içinde bulunduğum İstanbul trafiğinde benzer trafik kuralı ihlallerine, sürücü hatalarına bizzat şahit olduğumdan dolayı bu yazı kişisel olarak görülse bile genele ithaf edilmiştir.

SEÇENEK

22.12.2009
“Seçenek çok mu?” diye sordu adam.
“Seçenek yok” diye cevapladı kadın.
Sustular...
...

Uzaklara bakıyordu adam. Oysa o kadar yakındı ki kadına, elini atsa omzuna dokunacak, yüzünü okşayacak, hatta istese biraz daha yakınlaşıp yanağına ufacık bir öpücük konduracak kadar...Tek bir hareketi yetecekti aslında, elini uzattığında geçmişin hatırlanacağını, yanağına dokunduğunda şimdinin yaşanacağını, tek bir öpücükle geleceğin yeniden var edileceğini biliyordu. Ama adam baktığı yerde kalmayı tercih etti, belirsiz bir ses tonuyla kadının sorularını cevaplamayı, cevapsız kaldığı anlarda kestirip atmayı, soruların cevaplarla çoğaltıldığı böylesi zamanlarda, sessizliğe sığınmayı tercih ettiği gibi...

Oysa seviyordu adam, hem de gerçekten seviyordu. Ama bildiği gibi...
...

Yakınları özlüyordu kadın. Oysa yanındaydı sevdiği adam, hemen yanıbaşında, tek bir sözün ağırlığında, bir gülüşün hayata yeniden bağlayan tınısında. Yüreğe değen tek bir dokunuşta saklıydı iyi-kötü tüm zamanlar ve eğer isterse her şey siliniverirdi bir çırpıda bunu biliyordu. Ama olmayan bir şey vardı işte, eksik kalan birkaç cümle, havada asılı nereden geldiği belli olmayan bir hüzün, bu yakınlığın arasında hiç kapan(a)mayan bir uzaklık...Bu yüzden belki de bu kadar çok canı yanıyordu. Kelimelerde kalsın istemiyordu hiçbir şey ama onun içindeki aşk, artık hiçbir dokunuşa yakışmıyordu.

Oysa biliyordu kadın hem de gerçekten biliyordu. Ama sevdiği gibi...
...

Sonra zaman geldi tüm ağırlığıyla bir nokta koydu bu suskunluğun sonuna. Hayat devam etti kaldığı yerden, onlar da öyle... Az öncesi hiç yaşanmamış gibi kalktılar oturdukları banktan, el ele tutuşup sessizce uzaklaştılar aynı yolun üzerinden aynı adımlarla.

Ama aşk durdu.


Görsel: Deviantart

BİR ÇOCUĞUN RÜYASI İÇİN ŞİİR

18.12.2009

Bir çocuğun rüyasında her zaman
Kaybolmuş bir sevgili vardır
Onu eskiciler çalmıştır
Bir akşamüstü hiç umulmadan

Kırların serinliği gelir
Konar bir çocuğun alnına
Onun için uyurken alınları
Beyaz ve gergindir çocukların

Senin de çocukluğun akrabadır
Yaz bahçeleriyle, elmalarla
Tozlar kalkmıştır bir akşamüstü
Mezarlığın ordaki bayırdan

Kaybolmuş bir sevgi her zaman
Kaybolmuş bir bilyaya benzer
Anımsanır ışıltısı
Belli belirsiz gözyaşlarıyla

Bir çocuğun rüyasında bazen
Bulunur kaybolmuş bir bilya
Kiraz ağaçları sallanır
Güvercinler uçuşur havada


ATAOL BEHRAMOĞLU

*Bir çocuğun gülüşünde yer almak isterseniz lütfen buraya bir göz atın.
**Görsel: Buradan alınmıştır.

UYAN/MAK

16.12.2009

Sen eski düşlerinde
Uyuyorken hala
Ben yeni yeni
Sana uyanıyordum
Kayıptı söz...

Bulduğumuzda
Sen uyandın
Ben yoruldum.



Görsel: Tuğba Ilgaz

KURULU SAAT

14.12.2009
Bir yelkovanın telaşında akıp gidiyor yaşam. Aynada kendi suretim. Suretimde başka başka hayatlar. Eski bir fotoğrafa bakar gibi bakıyorum kendime şu an durduğum yerden. Tarihim yok. Kimliğim belirsiz. Bilinmeyen bir zamanda sıkışıp kalmışlığım. İçimde yer etmiş bir sıkıntının izlerinde her seferinde önce kendimi bulup, sonra yeniden kaybediyorum.

Bir akrebin zehirinde eksilip gidiyor yaşam. Her gün başka bir parçamı bırakıyorum ardımda. İçimde kalanlar, düşlerimdeki zamanlar, çalamadığım kapılar üşüşüyor belleğime. Üzerimdeki açıkları kapatıyorum son bir telaş. Dikiyorum yaralarımı. Ruhumdaki deliklere gücüm yetmiyor. İçimdeki boşluk anlaşılmasın diye her seferinde en güzel elbiselerimi giyip, en renkli makyajımı yapıyorum.

Ben zaman yoksunu kurulmuş saat. Bir yanılsamanın içersinde, tanımı olmayan bir öfkeyi taşıyorum. Her seferinde yineleyip kendimi iklimsiz mevsimleri yaşıyorum sil baştan. Yüreğimin sarkacı aklımın çıkmazlarında...Her salınışında kendi kendimin önce celladı, sonra kurbanı oluyorum.

*İlk yayın tarihi: 02/12/08


Görsel: Deviantart

İYİ Kİ...

10.12.2009

Aldığın her nefesin tadını çıkar. Hayatın aslı sende. Senin içinde. Unutma hayatın aslı sensin. Bir beklentin varsa eğer hayattan, önce kendine hak ettiğin değeri vermelisin.

Kaçırma gözlerini hayattan. Hep hayatın içinde olsun bakışların. Hep kendi içinde. Baktığın kadar varsın bu hayatta. Hatta sadece bakmakla da yetinme. Görmen de lazım. Görüp de bilmen, bilip de sevmen lazım. Hayatı kendi içinde, kendini hayatın içinde...

Bir nefeslik molaları çok görme kendine. Arada bir karanlıkta kalsa da bir yanın, sakın pes etme. Çekil kendi kabuğuna bir süre. Sadece içine bak. Kendi aydınlığın senin içinde. Ara ve bul. Gerçeğin düşlerle bölünmesine, düşlerin gerçeğin altında ezilmesine izin verme.

Ve unutma sakın; hepimiz aynıyız en başından beri. Başladığımız yol da aynı, yolun sonunda varacağımız kapı da. Seni farklı kılan bu yolu nasıl geçtiğin, nasıl ilerlediğin sadece. Bu hayatta sen, gerçeğinle varsın. Ama düşlerin kadar, düşlerinle yaşarsın.


İyi ki doğdun kardeşim
İyi ki varsın...


***Yolculuk adlı yazımdan alıntıdır.

KORK/MAK

8.12.2009
Bir kere yerleşirse içine
Kötü bir tohum gibi
Karanlıkta boy verip
Karanlıkla büyürse
Bir kere aldanmışsa eğer yürek
Ve şaşmışsa akıl kendinden öte
Kesildiysen eğer kan kırmızı
Aşkla, zamanla, sözle
Bilirsin işte
O korku senden de öte
İçinde bir yerlerde
Hep vardır.
Ve sonrasında
Ne kadar savaşsan da kendinle
Geçmişin karanlığından
Kendini çekip kurtarmak
Ve yeniden uzanmak aydınlığa
Hep çok zor, çok uzaktır...

O yüzden
Hoşgör sen beni sevgili
Kendimle yüzleşmelerimi
Karanlıktan kurtardığım nefesimle
Aydınlığa iç çekmelerimi
Sevemeden sevilmelerimi
Kendinden ayrı tut
Ve zamana yağdır

Ve sen sadece ol lütfen
Masallar anlatıp da yüreğime
Bir düşün kollarıyla sar beni önce
Ve sonra uyandırıp da senli gerçeğe
İçimde yer eden o korkuyu
Varlığınla kaldır...


Görsel: Deviantart

BİR ÇOCUĞUN GÜLÜŞÜNDE YER ALMAK İSTER MİSİNİZ?

4.12.2009
Bu yılbaşı siz de çocuk gülücüklerinde yankılanabilirsiniz. Birmilyonkalem sitesi olarak Adıyaman’daki çocuklarımızla birlikte yeni yılı karşılamak istiyoruz. Siz de bu kutlamaya katılmak ister misiniz?

Nasıl mı?

Adıyaman 80.Yıl Rehabilitasyon Merkezi'nde kalan yaşları 8 ile 17 arasındaki zihinsel engelli 30 erkek çocuğumuz için giysi* (gömlek, kazak, pantolon, çorap, ayakkabı vb) armağan edebilirsiniz. Adıyaman Sevgi Çocuk Yuvası’nda yaşayan yavrularımız için oyuncak* (grup oyuncakları, bebek, araba vb) ve giysi* (elbise, gömlek, kazak, pantolon, çorap, ayakkabı vb.) gönderebilirsiniz. Yuvada 7–10 yaş arasında 13 kız, 7 erkek; 11–15 yaşları arasında da 7 kız, 2 erkek çocuğumuz yaşamaktadır.

Yolladığımız armağanların çocuklarımıza ulaşmasını aynı zamanda Adıyaman'da yaşayan Birmilyonkalem yazarımız Gazeteci Sn. Naif Karabatak ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Sn. Murat Demirkol sağlayacaktır. Bu kampanyada ortak amacımız çocuklarımızı sevindirmek, onların yüzlerindeki tebessümde pay sahibi olabilmektir.

Yuvada kalan çocuklarımızdan birisine armağan gitmezse ya da hediyeler arasında denge olmazsa yavrularımız incinebilir. Bu yüzden sizlerden ricamız yolladığınız armağanları birmilyonkalem@gmail.com adresine bildirmeniz. Böylece 1MK editörleri ilgili güncellemeleri yapar, eksikleri belirler ve ilgili organizasyonları yapabilirler. Ayrıca dileyenler armağanlarını ISPANAK hediyelik eşya mağazasından seçerek LÖSEV’e de destek verebilirler.

Çok şey yapmak isterim, ama elinden ancak kampanyayı bir blog yazarı olarak desteklemek gelir derseniz: Kampanyamızı daha çok insana duyurmak amacıyla Birmilyonkalem (1MK)yazarlarımızdan PİNO tarafından çizilen logoyu sayfanıza ekleyerek okurlarınızı bu kampanyadan haberdar edebilirsiniz.

Bizim düşümüz, tüm dünyada çocukların daha mutlu olması...

2010 GÜLÜMSEYEN ÇOCUKLARIN YILI OLSUN!

Bu düşü paylaşmaya var mısınız?

1MilyonKalem AdınaA. Şebnem Soysal – Erkan Bal

ARMAĞANLARINIZI GÖNDERECEĞİNİZ ADRESLER:

ADIYAMANDA BİR ÇOCUĞUM VAR YILBAŞI ARMAĞAN KAMPANYASI
Sosyal Hizmet İl Müdürü Murat Demirkol
Adıyaman Sevgi Çocuk Yuvası
Karapınar Mahallesi
Adıyaman


ADIYAMANDA BİR ÇOCUĞUM VAR YILBAŞI ARMAĞAN KAMPANYASI
Sosyal Hizmet İl Müdürü Murat Demirkol
Adıyaman 80.Yıl Rehabilitasyon Merkezi
Adıyaman

*Kullanılmış giysi ve oyuncaklar bu kampanya dâhilinde değildir.

**Logo: Pino

DESTEK OLMAYA ENGELİNİZ VAR MI?

3.12.2009
Bugün Dünya Engelliler Günü! Ancak, Engelleri Kaldır Ekibi olarak, biz bu günü kutlamıyoruz! Türkiye’deki 8,5 milyon engellinin bir gün ile görünür ve duyulur kılınmaya çalışılmasına karşıyız ve düzen değişmediği sürece duruşumuzdan taviz vermeyeceğiz! İnsan olmanın getirdiği temel insan haklarına kâğıt üzerinde sahip olan neredeyse her 10 kişiden birini sadece bugün mü el üstünde tutacağız? Teselli olma bilinciyle hareket etmeyi daha ne kadar sürdüreceğiz? Toplumda öteki olarak görülen ve konumlandırılan engellileri, bugün de mi “özürlü” olarak tanımlayacağız?

Zihinlerdeki engelleri kaldırmadığımız müddetçe aynı yaşam alanını paylaştığımız 8,5 milyon kişinin yaşamı için engel teşkil etmeye devam edeceğiz! 80 milyon kişinin engel oluşturduğu bir toplumda yaşadığınızı düşünün…

Eğer engellileri sadece bir gün ile hatırlamaya ben de karşıyım diyorsanız; Engelleri Kaldır Hareketi’nin, tüm Türkiye'de Facebook fan sayfasında “Dünya Engelliler Günü” için başlattığı kampanyaya destek olmak amacıyla, öncelikle "insan" olduğumuzu bize hatırlatan, bu değerin her şeyin üstünde “en yüce” değer olduğuna ve her şeyin bu değerle başladığına vurgu yapan “önce insan” afişimizi, Facebook profil fotoğrafınız yapabilir ve arkadaş listenizle paylaşabilirsiniz.


***Destek olmak için lütfen bu sayfayı ziyaret edin...


ENGELLERİ KALDIR HAREKETİ

DÜŞ/TÜĞÜMÜZ YER

2.12.2009
Düş bitti mi sahiden zamanın tam ortasında? Hayatın tam da ortasında kendimize dair hayal ettiğimiz iyi kötü ne varsa, gerçeğin acımasız telaşı ve sivriliğinde kesilip de sona mı erdi sahi? Bir soruda mı kaldık aralarda bir yerlerde cevabı yanlışlara kurban edilen? Herkes geçip giderken yanıbaşımızdan, kimi zaman biz bile terk ederken adı yasaklanmış bir geçmişi, günün geceye döndüğü, iklimin değiştiği, dünyanın gitgide çirkinleştiği, şimdi’nin gölgesinde kendimizden bile sakladığımız, saklandığımız zamanlarda hep yetim, hep yarım, hep eksik mi bırakıldık? İnsan olmak düşmektir. Kalkmaktır da, demiş ya hani yazarın biri. Yoksa biz elden ayaktan, gözden, gönülden, kendimizden, içimizden düşüp de çoğu zaman düştüğümüz yerde, düşlerimizden mi kaldık?

Alışmayacağız güzel dostum, alıştırmayacağız da kendimizi...Alışmak vazgeçmektir en çok, dünyadan, hayattan, kendinden geçmektir, en büyük ihaneti kendine etmektir de, gizlenip de hayatın olmadık kuytularına, yaşıyorum yalanının en dibine çöreklenmektir. Varsın düşsün süngüleri düşlerimizin, o yüzümüze gözümüze bulaştırdığımız hayatın içinde, o gerçeğin en keskin yanında bile varız biz. Olmalıyız. Gerçeğin en olmadık yerlerinde kendimize dair, her daim yeni, yepyeni düşler kurmalıyız...

İki ucu var bu hayatın aslında herkes kadar sen de biliyorsun bunu. Bir tarafı aydınlığa, bi tarafı karanlığa bakar. Bir de arada duranlar vardır. Gidip gidip gelenler. Aydınlıkta karanlığı kurcalayıp, karanlıkta ışığı özleyenler...Peki ya gerçeği nerede, hangi zamanda yitirdik biz sevgili dostum? Yitirdik de böyle amansız düşlere daldık...Zamansız düşlerde esir kaldık. Söylesene bana şimdi bir diğer ucunda olduğun kanadın üzerinden, hayatın tam da bitti dediğin orta yerinden, herşeye inat hala avuç içlerinde sakladığın düşlerin en eskisinden, diğer yanı olduğun o gülümsemeden ses verip de sesime, söylesene bana şimdi sen nerede, hangi zamanda ve nasılsın? Hangi gerçeğin kanatıp da yaraladığı sol yanını hangi düşün eli hafifliğiyle onarmaktasın?


UNUTMA MEKTUPLARI-II
NİSAN 09’


Görsel: Deviantart