Pages

AÇIK BÜFE

30.05.2011
kim kaldıysa
iyi kiracı

yine de
kuyu su tutmamış
bahçe duvarı yıkık
ot bürümüş
köşe bucak

yine de
açık büfe açık

seni hatırlar gelsen

evlerin
hafızası var!


EMİN AKDAMAR



Görsel: Flickr.com

KENDİM/L/E KONUŞMALAR-IX

27.05.2011
Ben büyük ve güzel miyim gerçekten, diye düşünüyorum. Büyüklük ve güzellik yüreklerde değil midir aslında? Paylaşılınca daha da büyünüp güzelleşilmez mi? Eş, dost, sevgili, baş dayanacak bir omuz, yaş silecek bir el, bankta yanıbaşına ilişiverecek bir vücut, aynı dili konuşacak bir yürek, aynı dil olmasa da konuşacak bir yürek...Nedir ki beklenen, kimdir? Var mıdır gerçekten ve gelecek midir? Bilinmez. Çoğu zaman olmayanları, gelmeyecekleri bekleyerek geçer zaman belki de. Beklenmeden gelenlere teğet geçerek...


* CEVAP/SIZ adlı yazımdan alıntıdır.
**Görsel:
Deviantart

GİDEN'E...

24.05.2011
Sen masanın bir tarafındasın şimdi, ben diğer tarafında. Aramızda, masanın üzerinde iki bardak bira, bir tabak karışık kroket, bir sürü kelime ve bir de akıp giden koca bir deniz var. Dalga seslerine kulak kabartıp da maviliklerine bulandığımız. Benzer fırtınaların sığınakları saklı yüreklerimizde. O yüzden belki de zamana endekslenmeyen, acelesi olmayan, telaşsız bütün anlatımlarımız. Kendimizi dinlendirdiğimiz küçük kayıklarımız aynı denizin ortasında karşılaşıyor.

Sen denizin bir kıyısındasın şimdi, ben diğer kıyısında. Görebildiğim, sesini duyabildiğim kadar yakın hissediyorum seni kendime. Hep öyle hissettim zaten. Bu yüzden belki de hiç susmadan masanın üzerine kelimeleri hızla yığışım. Sense alışkanlıktan belki de benim karman çorman sunduğum kelimeleri alıp da masadan derleyip düzeltmeye çalışıyorsun büyük bir dikkatle. Sessizliğini fırtına sonrası dinginliğe benzetiyorum. Demir alma zamanı gelmiş olan bir geminin kendinden emin, kalkış saatini beklemesi gibi bakıyorsun bana. Gözlerinden deniz yansıyor.

Sen yolun bir tarafındasın şimdi, ben diğer tarafında. Giden kısmına yazılacak olan adından bahsetmiyoruz. Üzülmüyorum istediğini bildiğim için. Uzak diye bir yerin olduğuna asla inanmadım.Ve biliyorum ki sesim sana ulaşacak her zaman bu zamana kadar ulaştığı gibi. Ben ses verdiğim, sen dinlediğin sürece. Masada kalan kelimelerini, havada asılı sesini alıp, özenle katlayıp, yüreğime yerleştiriyorum. Daha şimdiden sana uzanan koca bir yol oluyor.

Sen hayatın bir tarafındasın şimdi, ben diğer tarafında. Aramızda, birazdan kalkıp gideceğimiz ve belki de bir daha dönmeyeceğimiz masanın üzerinde, yarıyı çoktan bulmuş iki bira, içindeki karışık kroketleri bitmiş boş bir tabak, kimi karışık kimi düzgün bir sürü kelime, akıp giden koca bir deniz ve bir de o denizde tutunmaya çalışan benzer iki yürek var.

Yüreklerimizi alıp masadan kalkıyoruz. Ellerimde denizin kokusu kalıyor...



*İlk yayın tarihi: 09/11/09’
**Görsel:
Deviantart

ANLAMAYA DAİR...

20.05.2011
Düşündüğünüz, söylemek istediğiniz, söylediğinizi sandığınız, söylediğiniz, karşınızdakinin duymak istediği, duyduğu, anlamak istediği, anladığını sandığı ve anladığı arasında farklar vardır. Dolayısıyla, insanların birbirini yanlış anlaması için en az dokuz olasılık vardır.

Sylviane Herpin



Görsel: Deviantart

İNAN/MAK

18.05.2011
çok sıcak değil belki. öyle deli gibi ısıtmıyor insanın içini, kıştan kalan üşümelerini almıyor üzerinden, yüreğinin yorgunluklarını hafifletmiyor. biliyor çünkü o da senin gibi; daha vakit var, henüz çok erken. ama yine de yalandan bile olsa bir güneş var şimdi dışarıda. yalana da inanmak gerekir ya hani her biri gerçeğin bir parçası ne de olsa. o yüzden ben en azından bu/gün inanıyorum. şimdi kaldır gök/yüzüne başını ve bak. bakmakla kalma ve gör. gör ki sen de inan!


B.’ye...



*Görsel: Deviantart

KİTAPLI MİM

17.05.2011
İşte aylar öncesinden gecikmiş bir mim daha. Sevgili Özlem, Kitap Sesleri blogunda mimlemişti beni bu güzel sorularla. Kusura bakmayasın arkadaşım ve işte benim geç kalmış cevaplarım. Ve ayrıca bunca zamandır bende takılıp kalmış olan bu mimi de isteyen herkes cevaplasın.

*Okumana gerek olmayan kitaplar: Yeni dönem vampir kitapları...

*Daha önce okuman gereken kitaplar olmasaydı okumak isteyeceğin kitaplar: O kadar çok ki yazmakla bitmez.

*Uzun zamandan beri okumayı düşündüğün kitaplar: Binbir Gece Masalları, Yerdeniz Üçlemesi, Mesnevi...

*Uzun zamandan beri arayıp bulamadığın kitaplar: Elif Şafak’ın ilk öykü kitabı; Kem Gözlere Anadolu.

*Şu anda üzerinde çalıştığın konu ile ilgili kitaplar: Üzerinde çalıştığım bir konu olmadığı için böyle bir kitap da yok.

*Her olasılığa karşı elinin altında bulunmasını arzuladığın kitaplar: Amin Maalouf, Paul Auster ve Milan Kundera kitapları...

*Belki bu yaz okumak için bir kenara kaldırabileceğin kitaplar: Şu ana kadar öyle bir düşüncem olmadı.

*Kitaplığında öteki kitaplara eşlik etmesi için gerek duyduğun kitaplar: Dünya ve Türk klasikleri...

*Sende beklenmedik ve çılgınca bir ilgi uyandıran üstelik buna haklı bir gerekçe bulamadığın kitaplar: Bu derece olmasa da Kamil Karlıdağ’ın Karga Korosu bir nedenle ve bir şekilde takıldığım ve neredeyse her sene okuduğum bir kitaptır.

*Çok uzun zaman önce okunmuş olsa da şimdi yeniden okumak isteyeceğin kitaplar: Aslı Erdoğan ve Mine Söğüt kitapları.

*Hep okumuş numarası yaptığın ama artık gerçekten oturup okumanın zamanı geldiği kitaplar: Binbir Gece Masalları, Yerdeniz Üçlemesi, Mesnevi...



Görsel: Deviantart

15 MAYIS PAZAR/İSTİKLAL

16.05.2011










*Fotoğraflar: Tuğba Ilgaz

SANSÜRE HAYIR!

14.05.2011

























*Görsel ve ayrıntılı bilgi için lütfen SansüreSansür.org

ZAHİR

11.05.2011
Bazı şeylerin gitmesine izin vermek işte bu nedenle çok önemlidir. Onları serbest bırakmak. Gevşek olanı kesmek. İnsanların hiç kimsenin işaretli kağıtlarla oynamadığını anlaması gerekiyor; bazen kazanırız ve bazen de kaybederiz. Hiçbir şeyi geri almayı bekleme, yaptıkların için takdir edilmeyi bekleme, ne kadar zeki olduğunun keşfedilmesini bekleme ya da aşkının anlaşılmasını. Daireyi tamamla. Gururlu, yeteneksiz ya da kibirli olduğun için değil sadece artık onun senin yaşamında yeri olmadığı için. Kapıyı kapat, plağı değiştir, evi temizle, tozdan kurtul. Geçmişte olduğun kişi olmayı bırak ve şu anda kimsen o ol.


ZAHİR
PAULO COELHO



Görsel: Flickr

ÖDÜL VE MİM

10.05.2011

Sevgili AyŞeGüL vakti zamanında göndermişti bu ödülü bana. Benim ödül ve mimler konusundaki zaman kavramıma bir de blogların kapanması eklenince teşekkürüm ancak bugüne denk geldi. Sevgili AyŞeGüL bir hayli geç kalmış olsam da kocaman bir teşekkür borçluyum sana. Uzun zamandır sesin soluğun çıkmıyor ama iyi olmanı diliyor ve kocaman sarılıyorum.


Sevgili kamikaze’de beni şubat ayında “Okuması En Keyifli Blog Ödülü”ne layık görmüştü. Geç kalmış ve mahçup bir teşekkür de kamikaze’ye borçluyum. Ama o, güzel yüreğiyle beni affedecektir biliyorum.


Ve son olarak gelelim sevgili siyah karabatak’dan gelen mime. Bu gecikme için ondan da özür dileyerek hemen cevaplamaya başlıyorum.

*Gün içersinde eğer gerçekleşirse şok geçireceğin şey?
Bu soru öyle beklentisiz ve sakin bir halime denk geldi ki, bana bugün hiçbir şey şok geçirtemez gibi geliyor.

*Gördüğün zaman eğer almazsan uyuyamam dediğin şey?
Bu iyi bir şey mi kötü bir şey mi bilemedim ama yok öyle bir şey...

*Uğruna diyetini bir kalemde bozduğun şey?
Annemin yaptığı her şey için bozabilirim.

*Uğurun var mı?
Hayır bu da yok.

*Kendine en yakıştırdığın renk?
Siyah, mavi ve gri...

*En sevdiğin takın?
Sağ baş parmağıma taktığım kalın, gümüş yüzüğüm.

*Takıntın?
Tek rakamları sevmeyip mümkün mertebe kullanmamaya çalışmam olabilir mesela.

*Ben bu şarkıyı duyunca şakırım.
Ben duyduğum her şarkıda bir şekilde şakırım zaten o yüzden panik yok.

*Solunda ne var?
Şu aralar iki arada bir derede takılıp duran bir yürek...

Ve bu mim de eğer cevaplamak isterlerse benden sevgili Selin, A-H ve kırmızı'ya gitsin.

SENİN DAĞINIKLIĞINI SEVMEK

5.05.2011
Bugünlerde çok yoğun çalıştığından bahsediyorsun, sen konuşurken ellerin bir yandan ortalığı düzeltmeye çalışıyor alelacele. Bırak kalsın diyorum sana, içimden aslında evinin bu dağınık halini sevdiğimi geçiriyorum; kitaplığından taşıp duvar diplerinde kendine yer bulmuş olan kim bilir senin tarafından kaç kez okunmuş, satırları çizilmiş, belleğinde ya hepsi ya da sadece tek bir kelimesi yer etmiş kitaplarına, sağa sola bıraktığın üzerine belli belirsiz kokunun sindiği kıyafetlerine, dinlerken sadece kendinin duyabileceği bir sesle eşlik ettiğin cd’lerine, benim gözümün görebildiği, senin ellerinin değdiği her yere bakarken...Senin bu dağınıklığını seviyorum ben aslında, diye düşünüyorum. Senden bir parça, sana dair her parça sağa sola, her yere dağılmışken, her yerde gözlerimin sana çarpmasını, seni bulmasını seviyorum.

Aklının dağınıklığını seviyorum mesela. O tatlı unutkanlıklarını, yanlış zamanlamalarını, kimi zaman bana, kimi zaman kendine geç kalmalarını. Ellerinin dağınıklığını seviyorum; nereye koyacağını bilemediğin ellerinin, o çocuk telaşında sağa sola değip, her dokunduğu yerde senden bir iz bırakmasını. Gözlerinin dağınıklığı seviyorum sonra. Geçmişten bir parça hüzün, şimdiden belirsizlik ve geleceğe dair umut taşıyan gözlerinin bazen bana yakın, bazen çok uzaklarda olmasını. Yüreğinin dağınıklığını seviyorum, yaşadığın o umarsızlığı, o kırılganlığını, sonra tek bir sözle, tek bir sözde yeniden başlamalarını. Saçlarının dağınıklığını seviyorum, o küçücük yüzünün her yanına bulaşmış ışık parçaları gibi gözlerimi kamaştırmasını ve parmaklarımın arasında kaybolmalarını...

Senin bu dağınık hallerini seviyorum ben aslında biliyor musun? Evinin dağınıklığını, aklının dağınıklığını, saçlarının dağınıklığını, ellerinin, gözlerinin, yüreğinin sonra...Senin bu dağınıklığını seviyorum en çok. Sonra o en masum, en utangaç hallerinle bana, sadece bana olan toplanmalarını...



*İlk yayın tarihleri: 11/08/08’ ve 31/08/09’
**Görsel:
Deviantart

ESKİ VE ŞİİRLİ

3.05.2011


Ben ona aşıktım. O ise bir başkasına....

SANA

Küçük çocuklar yapıp geceleri kendimden
Seni öpsünler diye gönderiyorum sana
Bana, kucaklarında seni getiriyorlar
Ben de sonra o seni getiriyorum.


Ben ona dair düşlerdeydim. O, bir başkasının peşinde...

AKIL GÖZÜ

Seni bulmaktan önce aramak isterim
Seni sevmekten önce anlamak isterim
Seni bir yaşam boyu bitirmek değil de
Sane hep yeniden başlamak isterim.


Ben ona aşk dolu bakarken o benim dostluğumda, karşılıksız aşkına teselli arıyordu.

AŞK

Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin
Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin
Bir ısıtır, bir üşütür, bir ağlatır, bir güldürür
Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.


Lise sıralarına sığmaya çalışan koca bedenlerimize rağmen küçüktük o zamanlar. Ama benim O’na, O’nun bir başkasına olan aşkı, hepimizden, her şeyden büyüktü.

BİRİ

Ona seni anlattı, sana onu anlattı...
Başı ona anlattı, sana sonu anlattı...
Yarım yarım yaşayan darmadağın evlere
Birin ne kadar bütün olduğunu anlattı.


Sonra birgün o hayatından vazgeçmeye niyetlendi karşılıksız aşkı yüzünden...

HOŞÇAKAL

Siyah beyaz tuşlarında piyanomun
Seni çalıyorum şimdi
Çaldıkca çoğalıyorsun
Sen arttıkça ben kayboluyorum

Seni doğuruyorum geceye
Adını koyuyorum aya bakarak
Her şey sen oluyor her yer sen
Ben ölüyorum

Sesini duyuyorum rüyalarımda
Gözlerimi kamaştırıyor ışığın
Rüzgar sen gibi dokunuyor bana
Ben doğuyorum

Duymak istediklerimi söylemiyorsun hiç
Dokunmuyorsun bana
Sen gibi bir şimşek çakıyor
Tam kalbime düşüyor yıldırımı
Ben gidiyorum


Bense bu yaşattığı acı nedeniyle O’ndan...

ONARMAK ZORDUR

Şarkılar değil de
Hep kulaklar bitiyor,
Onarmak zordur.

Bir yürek üşümüş
Kapamış kapılarını
Onarmak zordur.

Bir şey yitirilmiş
Hiç eskimeyecektir
Onarmak zordur

İnsanın içine düşen korku
Özgürlüğünden olmuştur
Onarmak zordur

Ölümü düşünmek yenilmektir
Sevmek ölümü yenmektir
Onarmak zordur.


Şimdi bu anının kahramanları nerede bilmiyorum. Tek bildiğim O’ndan bana kalan; sayesinde tanıdığım bir sürü şair, şiir ve içime işleyen dizeler oldu. En çok da Özdemir Asaf...

MUHASEBE

Kazandıklarım bitti, yitirdiklerim kaldı
Söylediklerim gitti, dinlediklerim kaldı
Bir bilmek ülkesinin, düşün iline vardım
Öğrettiklerim gitti, öğrendiklerim kaldı...



*Şiirler: ÖZDEMİR ASAF
**İlk yayın tarihi: 23/03/09’
***Görsel:
Deviantart