Pages

NİCE SENELERE...

27.08.2010

Anladım ki; büyüdükçe daha bir küçük kalıyorum hayatın içinde. Daha çocuk, daha aciz, daha yalnız...Nedense beceremiyorum bir türlü herkes gibi yaşamayı. Ne zaman niyetlensem, yüzüme gözüme bulaşıyor hayat. Ve üstüm başım değil de artık, içim kirleniyor günden güne...

İşte en çok böyle zamanlarda, benim küçük, hayatın büyük, zamanın acımasız, içimin bölük pörçük olduğu anlarda eskiden olduğu gibi sığınıp da dizinin dibine orada dindirmek istiyorum acıyan yanlarımı. Biliyorum çünkü bir tek senin sözlerinin yalanı yok. Bir tek senin sevgin acıtmıyor canımı. Bir tek senin öptüğün, dokunduğun yer temiz kalıyor.

Hep yanımda ol lütfen.
Yanıbaşımda
Yüreğimde
İçimde
İyi ki doğdun annem
İyi ki varsın
Nice nice senelere...


*Brajeshwari’min yeğeni Defne’sinin de doğumgünü bugün, aldığı ilk yaşı...Daha nice yaşları olsun dilerim. Düş gibi ama gerçek zamanları...

KİM/LİK

25.08.2010

Kimsin sen?
Hangi addan çağırmalı seni?
Aynalardan hangi yüzünü toplamalı?
Gidip de geldiğin yerlerden,
Hiç yer edin/e/mediğin yüreklerden
Terk ettiğin ve edildiğin tüm iyi niyetlerden
Hangisini sadece sana yormalı?

Ne hayalin var?
Kaçına sahipsin, kaçında mağlup?
Zamanın neresinde takılı aklın?
Kaç tekbaşınalığın çoğaltırken seni uçsuz bucaksız,
Hangi kalabalıklarda azalıp kaldın?
Sahi kimsin sen?
Ne kadar kendinsin,
Ne kadarına bir yabancı?
Avuçlarında hangi yaşamların gizleri saklı?

Gittiğim ve geldiğim yerlerden, zamanlardan bir türlü yetinemediğim, sığınıp da kendi içime kendime yetmelerimden, yaşayıp yaşayıp ölmelerimden ve her seferinde yinelemelerimden, hayatın tam da bitti dediğim yerinden kendimi yeniden bulup çıkarmalı. Ay bir sis bulutunun ardında şimdi. Güneşten çok uzak. Güneş belki de bir tuzak. Bil/e/mediğim...

Sahi kimsin sen?
Ne hayalin var?
Hangisi gerçeğin?



*İlk yayın tarihi: 02/07/09
**Görsel:
Deviantart

UMUT ÇİÇEKLERİ OKULDA...

23.08.2010
24 Ağustos 1999 günlerden Salı
Marmara depreminden 7 gün sonra...

Enkazın altından 2 kişi sağ çıkartıldı. Bunlardan birisi 155 saat sonra Yalova/Çınarcık’ta kurtarıldı. Kurtarılan erkek çocuk 5 kilo kaybetmiş, susuzluktan dili kurumuştu. Ailesiyle 6 katlı bir binanın giriş katında oturuyorlardı. Babası ve 3 ablası depremde öldü.

O çocuk, yani İsmail Çimen bugün nerede, ne yapıyor dersiniz? İsmail gibi depremin yıkıntıları arasında doğan pek çok çocuğumuz bugün ne yapıyor? Nerede, hangi imkanlarla yaşıyorlar, okula gidiyorlar mı? Bir ihtiyaçları var mı? Deprem yaralarını ne kadar sarabildiler?

DEPREM ÇİÇEKLERİ UMUDA AÇSIN!
1 Milyonkalem'de yeni bir kampanya daha başlıyor. Bir milyonkalem olararak, Yeşilovacık, Dursunbey, Tokat, Ulupamir, Adıyaman derken bu sonbaharda Yalova/Çınarcık’taki çocuklarımızın tuttuğu kalem, yazdığı defter olmak için hazırlanıyoruz.

Onlar bizden okul çantası istiyorlar. Çizgili ve kareli defterler. Kırmızı ve kurşun kalem. Kalemkutusu. Düş dünyalarını resimlemek için renk renk boyalar istiyorlar. Bu sese kulak verin, bir milyonkalem kampanyasına siz de destekte bulunun. Bloglarınızda banner ve kampanya linklerimizi vererek, etrafınızı haberdar ederek bizlere yardımcı olabilirsiniz.

Hediyeleriniz için;

Çınarcık İlköğretim Okulu
Halit Kılıç (Okul Müdür yardımcısı)
Hasan Baba Yolu Çınarcık/Yalova

Nakdi yardım için;

Yalova/Çınarcık Ziraat Bankası
Çınarcık İlköğretim Okulu
Okul Aile Birliği Hesabı
560-9858-5002

Gönderilerinizi takip edebilmemiz için lütfen birmilyonkalem@gmail.com adresine e-posta ile bilgi veriniz. Ve lütfen gönderilerinizin üzerine “Birmilyonkalem Umut Çiçekleri Okulda” Kampanyası notunu eklemeyi unutmayınız.

Çocuk gülücüklerinde yer bulmak umuduyla...

1MK
1milyonkalem Sitesi Editörleri adına
Erkan Bal & A.Şebnem Soysal
Site Admini Genel Koordinatör


NOT: Gönderiler direkt okul müdürlüğüne yapılmalıdır. Bir milyonkalem sitesi bütün kampanyalarında olduğu gibi asla yardımları kendisi kabul etmez. Bu konuda okul müdürlüğü dışında herhangi bir yere gönderimde bulunmayınız.

BAŞKA DİLDE AŞK/KAMURAN'IN DİLİNDEN...

19.08.2010
Karanlık bıçak gibi. Sert ve keskin. Her saplanışında biraz daha gömüyor geçmişe. Her saplanışında kan lekeleri gibi dökülüyor kelimeler; yazıldıktan sonra buruşturulup atılacak kağıtların üzerine. Oysa ben aşk şiirleri yazan bir şair olmak isterdim, bilirsin. Unutmak için, içinde birikenleri bir apartman boşluğuna atarak öldüren bir katil değil. Ama olmadı. Bir avcıydı zaman ve geçmişimden yakalanmıştım ben ona. O günden beri de esir kaldım ellerinde...

Hayat böylesine ağır aksak ilerlerken akmayan bir zamanın içersinde, sonra bir gün aşk geldi. Kelimeleri olmayan bir adamla, kelimelerden yorulmuş bir kadının aşkı geldi ve kapı komşum oldu bir anda. Bu bir işaretti belki de, bu bir şifa, bu aşkın iyileştirici yanıydı. Bu bir iyi niyet, bir hayra yorma, bu zamanın zamansızlığında yelkovanla akrebin tekrar ilerlemek adına gösterdiği bir çabaydı. Bu benim yok sandığım içimdeki hayatın, bana varlığını yeniden hatırlatmasıydı. İşte o gün fark ettim ki; benim unutmak için öldürmeye yeltendiğim kelimeler yeniden hayat bulmuştu başka bir aşkın dilinde. Başka dilde bir aşk; beni kendimle yeniden buluşturmuştu, tanık ederek kendine...

Şimdilerde; içimdeki hayata uzattım ellerimi yeniden. Dışımdaki hayata yenilmemek için önce kendimden yola çıkmalıyım, anladım. Bu yüzden yeniden başladım hayatla gevşeyen bağlarımı düğümlemeye. Sadece senin için. Sadece kendim için. Ama asla unutmak için değil. Unutmak diye bir şey yoktur çünkü. Ve affetmek de...İşte sırf bu yüzden, akreple yelkovana yardım edip, içimdeki zamanı yeniden şimdi’ye kurmam lazım. Belki böylece kelimelerime sahip çıkıp, bir gün gerçek bir şair olabilirim. Ve belki bir gün gerçekten yazabilirim içimde taşıdığım aşkı, sadece senin dilinde...



KAMURAN’IN DİLİNDEN...
BAŞKA DİLDE AŞK



* Başka Dilde Aşk/Onur'un Dilinden...
*Başka Dilde Aşk/Zeynep'in Dilinden...

11 YIL

17.08.2010
daha kaç sene geçse de üzerinden
bu acı silinmeyecek yüreklerimizden...
çünkü ölüm;
hele böylesine bir ölüm
her şeyiyle tanımsız
ve zamansızdır!


*1MK ailesi olarak bu yıl deprem bölgesindeki bir okulumuzda okuyan çocuklarımızın yanında olmaya; ellerinde kalem, önlerinde defter, yüreklerinde umut, yüzlerinde tebessüm olmaya hazırlanıyoruz. Kampanya duyurumuz yakında...

*Görsel:
Deviantart

GİDERKEN...

5.08.2010
çok değil, birkaç parça eşya aldım yanıma sadece
birkaç kitap, bir defter ve bir kalem...
dilimin ucunda en sevdiğim şarkılar var bir de...
daha şimdiden yazılacak kelimeler birikmeye başladı üstelik
aklımda ve yüreğimde...

aşk’la gidiyorum
ve aşk’la döneceğim.

10 gün sonra görüşmek üzere...


Görsel: Deviantart

CEVAP/SIZ SORULAR

3.08.2010
Bazı sorular vardır, cevapları daha sorulmadan bellidir. Üstünkörü geçilir o yüzden, cevaplamaya gerek bile kalmaz. Bazı sorular vardır, cevapları değişkendir. Kişiye, zamana, duruma göre farklılaşır. Hatta bazen aynı kişiden farklı zamanlarda farklı cevaplar gelebilir. Bazı sorular vardır, o an için cevapsızdır. Sadece yaşarken veya yaşatırken o cevaplarla yüzyüze gelirsiniz. Cevap biraz sizde, biraz da yaşananlarda gizlidir aslında. Ama yine de soruya asıl cevabı belki de hiçbir zaman tam olarak veremezsiniz.

“Aşk evcilleşmememiş bir güçtür. Onu kontrol etmeye çalıştığımızda bizi yok eder. Onu hapsetmeye çalıştığımızda o bizi esir alır. Onu anlamak için çabaladığımızda kendimizi kaybolmuş ve şaşkına dönmüş hissetmemizi sağlar.” diyerek uzun ve şaşırtıcı bir yolculuğa çıkartıyor bizi Paulo Coelho, Zahir adlı kitabında. Bu yolculuk ruhumuz üzerine, kader üzerine, geçmiş üzerine ama en çok da aşk üzerine, sevmek üzerine...Ve sonra da, tüm bu akıp giden yolculuk esnasında birdenbire o soruyu saplıyor bir hançer gibi yüreğinizin tam da orta yerine; “Bir insan aynı anda iki kişiyi sevebilir mi?”

Bir yanda kendisini terk edip giden, ne aklından ne de yüreğinden bir türlü çıkaramadığı eşi, diğer yanda ise varlığından hep hoşlandığı, sevdiğini ve sevildiğini bildiği güzel, akıllı, başarılı sevgilisi....Biri kendini bulmasına yardım eden ama sonra aniden kendisi ortadan kaybolan ruh eşi, diğeri belki de bu içsel yolculuğun her anında varlığıyla destek olan ve her şeye rağmen seven, çok seven bir kadın...Ve tüm bu çelişkilerin genişletip daralttığı, eksiltip çoğalttığı, kısaltıp uzattığı bir içsel yolculuk...Derken yine aynı soru çıkıveriyor bir yerlerden, çıkıp da tam önünüze düşüveriyor; “Bir yüreğe aynı anda kaç sevgi sığabilir?”

Bazı sorular vardır, gerçek bir cevabı olabilmesi için belki de gerçekten sorulması gerekir. Ben kendime gerçekten sordum ama cevabım konusunda hala düşünüyorum. Sahi sizin cevabınız nedir?



*İlk yayın tarihi: 21/04/09
**Görsel:
Deviantart

AJANDAM/1

2.08.2010
Evet sevgili ajandam. Bugünden itibaren sana yazdığım notlarımdan bazılarını gözler önüne sermeye karar verdim. Hani gitmeye, görmeye niyet edilen ama hepsine birden yetişecek ne bünyeye, ne zamana ne de paraya sahip olunamayan etkinlik notları bunlar. Ben yetişebildiklerimi bir şekilde dile getiriyorum zaten. Yetişemediklerime ise belki yetişen olur ve bana da anlatır temennisindeyim. Tabi es geçtiğim, kaçırdığım etkinlikler içinde haberdar edilmeyi bekleyerek...Bakalım tatilden önce yapmayı istediğim notlarımda neler varmış;

*Kim Ki Duk’un yeni filmi Yepyeni Bir Hayat/A Brand New Life bu haftasonu tatile çıkmadan mümkünse görülecek.

*Her sene 6 Ağustos’da Türk ve Japon çocukları ile İstanbul Oyuncak Müzesi’nde gerçekleştirilen etkinliğe, bu Cuma Sadako Sasaki’nin anısına turna kuşu yapmaya ne yazık ki gidilemiyor. Ama evde yapmaya çalışılacak.

Bir Japon inanışına göre kağıttan 1000 turna yapanın dileği gerçekleşirmiş. 12 yaşındaki Sadako Sasaki’de Hiroşima’ya atılan bomba nedeniyle kaybettiği sağlığına yeniden kavuşabilmek için kağıttan turna yapmaya başlamış. Tekrar iyileşip oyuncaklarıyla oynayabilmekmiş tek dileği...Öldüğündeyse yatağının başucunda kağıtlardan yaptığı 646 tane turna kuşu varmış. Şimdi ise dünyanın pek çok ülkesinden Japonya’ya gönderilen Sasaki’nin tamamlayamadığı ve şu anda sayısı milyonları bulan turna kuşları bir müzede sergileniyor.

*10 Temmuz’da Tünel Sanat Galerisi’nde başlayan ve Türkiye, Hollanda, Almanya ve İsviçre'den seçilmiş olan karikatüristlerin yaklaşık 200'den fazla eserinin yer aldığı “Karikaturka 2010 Sergisi” 6 Ağustos’ta sona eriyor aman dikkat!

*Gidemeyeceğim ama benim yerime belki sizler gidersiniz de anlatıp bir de beni çatlatırsınız diyerek yazacağım iki konser. İlki Radyo Voyage’nin “7 Kıta 7 Konser” serisinin başlangıcı olan BUIKA konseri. 6 Ağustos’da Suada Club’da...Diğeri ise Kral Harbiye Konserleri’nde 7 Ağustos tarihli Zülfü Livaneli Konseri...

*2. Uluslararası İsmet Sıral Yaratıcı Müzik Atölyesi Festivali devam ediyor. Kalan etkinlikler için şansı zorlamalı...

2 Ağustos 2010: Bir Çalgının Hafızası-Tamirane
5 Ağustos 2010: Üstgeçidin Üstüne-Sepetçiler Kasrı
6 Ağustos 2010: Seyyar Satıcılar Sahnede-Sepetçiler Kasrı
7 Ağustos 2010: Kültürlerarası Doğaçlamalar-Sepetçiler Kasrı
8 Ağustos 2010: Masada-Sepetçiler Kasrı

*Bu arada 27 Temmuz’da başlayan ve Selamiçeşme Özgürlük Parkı Amfi Tiyatrosu’nda her gün farklı bir oyunun sahnelendiği 8.Kadıköy Belediyesi Tiyatro Festivali de 10 Ağustos’a kadar devam ediyor. Son oyunlar;

2 Ağustos: Uçurtmanın Kuyruğu - İstanbul Yeni Sahne
3 Ağustos: Evliliğe Gelince - Tiyatro Dialog
4 Ağustos: Sınır - Kartal Sanat Tiyatrosu
5 Ağustos: Bir Yaz Gecesi Rüyası - Tiyatro Kedi
6 Ağustos: Harika Doğum Günü - Asuman Dabak Tiyatrosu
7 Ağustos: Altı Haftada Altı Dans Dersi - Tiyatro İstanbul
8 Ağustos: Marks'ın Dönüşü - Dostlar Tiyatrosu
9 Ağustos: Alevli Günler - İstanbul Halk Tiyatrosu 1
10 Ağustos: 72. Koğuş - Sadri Alışık Tiyatrosu

*Yine tarih olarak bana uymayan bir gösteri daha; Avrupa Yakası’ndan da tanıdığımız oyuncu Veysel Diker’in 8 Ağustos’da Caddebostan Kulis Oda Sahnesi’ndeki Türkçe Müzikli İnteraktif Gösterisi. “Sözün Bittiği Yer!”de Veysel Diker’e piyanist Ahu Kahraman Yıldırım eşlik ediyor...Bir de yine aynı sahnede 12 Ağustos’a kadar devam eden ve Okan Yücetürk’ün oynadığı“Boş Oda” adlı gösteri var ki oldukça merak uyandırıcı benden söylemesi...

*Gidebilir miyim bilmiyorum ama “Ramazan’da Caz Festivali”de ilgi çekici...Her ihtimale karşı tarihleri not etmeli;

14 Ağustos Cumartesi: Anouar Brahem Quartet / Arkeoloji Müzesi
17 Ağustos Salı: Ahmad Jamal Quartet / Topkapı Sarayı
18 Ağustos Çarşamba: Dhaffer Youssef Quartet / Arkeoloji Müzesi
20 Ağustos Cuma: Dede Efendi Ensemble – Münip Utandı / Arkeoloji Müzesi
21 Ağustos Cumartesi: İlhan Erşahin & İstanbul Sessions / Arkeoloji Müzesi
24 Ağustos Salı: Abdullah İbrahim Trio / Topkapı Sarayı
26 Ağustos Perşembe: Aydın Esen Group / Arkeoloji Müzesi
(Aydın Esen Plays For Ramadan)
31 Ağustos Salı: Kudsi Ergüner Ensemble – İslam Blues / Topkapı Sarayı

*Hasankeyf’i Bilir misin? Fotoğraf sergisi 31 Ağustos’a kadar devam ediyor. UNESCO’nun on ‘Dünya Kriteri’nden dokuzunu sağlayan dünyadaki tek yer olan Hasankeyf’i Coşkun Aral, Tahsin Aydoğmuş, Okan Bayülgen, Mithat Bereket, Kutup Dalgakıran, Zekai Demir, Saygun Dura, Ali Konyalı, Naz Köktentürk, Levent Yalınay ve Tamer Yıldız’ın yanısıra projenin onur konuğu olan Ara Güler’in objektifinden görmenin güzelliği sanırım dile dökülemez. Bu nedenle tatil dönüşü soluğu Kadir Has Üniversitesi Rezan Has Müzesi’nde almalı...

*Beyoğlu Asmalı Mescit’te 16 Haziran’da Artium Modern Sanat Galerisi’nde başlayan Bedri Rahmi Eyüboğlu sergisine hala gidilmedi. Oysa Bedri Rahmi’nin en değerli tablolarından biri sayılan ve nadir rastlanan biçimde çift yüzlü çalışılmış tablosu Atölye, şiddetle merak edilmekte. Üstelik sergide sanatçının eşi Eren Eyüboğlu’na ait 52 eser de sergileniyor. 11 Eylül’e kadar vakit olduğu unutulmayacak. Bu arada Artium Sanatevi Türkiye’nin en kapsamlı resim koleksiyonlarından birine sahipmiş bir kenara not alınacak.

*İstanbul Modern’de Hüseyin Çağlayan’ın 1994 ile 2009 yılları arasında ürettiği moda koleksiyonları, sanat ve film projelerinin sergilendiği “Hüseyin Çağlar Sergisi” var. Paniğe gerek yok 10 Ekim’e kadar devam ediyor.


Görsel: Deviantart