Birkaç gün önce sevgili “böcük” tarafından sobelenmişim ama ne yazıkki bunun biraz geç farkına vardığım için bu konudaki düşüncelerimi de geç yazabiliyorum. Bu arada bu benim buradaki ilk sobelenme vakam olduğundan ve yapmam gerekenleri ne kadar doğru ve yerinde yapabileceğimi bilmediğimden şimdiden kusura bakmayın diyorum. Hadi bakalım hepimize hayırlı uğurlu olsun :))
Konu “taklitçilik”. Aslında çok basit ve birkaç cümlede özetini yapabileceğinizi düşündüren bir konu gibi görünse de bana kalırsa ince ayrımları olan, beraberinde esinlenme, çalıntı vb birtakım başka kelimelerinde varlığından bahsedebileceğimiz oldukça derin bir konu bu. Ama sanırım burada yapmam gereken konunun derinliğine inmeden sadece, kısaca kendi fikirlerimi söylemek. Taklitçilik birinin veya birşeyin davranışlarını, konuşmalarını tekrarlayarak eğlenme (ki eğlendirme unsuru da aslında dikkat edilmesi, özen gösterilmesi gereken bir konu bana göre) sınırları içersinde yapıldığı müddetçe kulağa çok da kötü gelmiyor. Hele ki taklit edilenlerin başarılı, beğeni ve takdir gören örnekler olması çoğu zaman hoşa giden, gurur okşayan bir durum olarak kabul ediliyor. Çocukların küçükken örnek olarak alıp yaptıkları ebeveyn davranışları ya da çeşitli show ve skeçlerde seyrettiğimiz güldürü amaçlı taklitler bu işin belki de en komik, en zararsız yanını teşkil ediyor.
Ama işin eğlence kısmını geçtiğimizde “taklitçilik” kişiye ilerleyici hiçbir bir katkı sağlamayan bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Zaten var olan, bir başkası tarafından yaratılmış, yapılmış herhangi bir şeyi birebir alıp kendinden hiçbir şey katmadan tekrar sunmak ne kendimize ne de bir başkasına faydası olmayan bir davranış şekli. Başkalarından ziyade aslında tamamen kişinin kendisini kandıran “taklitçilik” düşünmeyi engelleyen, yaratıcılığın kullanılmadığı ve özgünlüğün olmadığı bir noktada tıkanıp kalıveriyor. Hatta bir adım daha attığımızda birebir alınıp, kopyalanan davranış ve eserleri düşündüğümüzde bu iş emeğe saygısızlıktan “çalıntı” olma durumuna kadar da gidebiliyor.
İşte en çok da bu nedenle başka öykülere kendimizinmiş gibi sığınıp öyle göstermek yerine belki de sadece çocukça ve gülünç durumlarla taklitçiliğin hayatımızda yer almasına izin vermeliyiz ve hepsi de bununla sınırlı kalmalı. Çünkü eminim ki her insanın kendine ait kelimeleriyle yaratabileceği kendi öyküleri var ve her zamanda olacak.
Evet benden bu kadar. Şimdi sanırım benimde birilerini sobelemem gerekiyor. Bu konuda eğer isterlerse, gerçekten iyi yazacaklarını düşündüğüm sevgili Maviye Yolculuk, İnandığım Masallar ve Muhabbet Çiçeği hadi bakalım sıra sizde. Sobeledim sizleri...
Resim: loadtr.com
Konu “taklitçilik”. Aslında çok basit ve birkaç cümlede özetini yapabileceğinizi düşündüren bir konu gibi görünse de bana kalırsa ince ayrımları olan, beraberinde esinlenme, çalıntı vb birtakım başka kelimelerinde varlığından bahsedebileceğimiz oldukça derin bir konu bu. Ama sanırım burada yapmam gereken konunun derinliğine inmeden sadece, kısaca kendi fikirlerimi söylemek. Taklitçilik birinin veya birşeyin davranışlarını, konuşmalarını tekrarlayarak eğlenme (ki eğlendirme unsuru da aslında dikkat edilmesi, özen gösterilmesi gereken bir konu bana göre) sınırları içersinde yapıldığı müddetçe kulağa çok da kötü gelmiyor. Hele ki taklit edilenlerin başarılı, beğeni ve takdir gören örnekler olması çoğu zaman hoşa giden, gurur okşayan bir durum olarak kabul ediliyor. Çocukların küçükken örnek olarak alıp yaptıkları ebeveyn davranışları ya da çeşitli show ve skeçlerde seyrettiğimiz güldürü amaçlı taklitler bu işin belki de en komik, en zararsız yanını teşkil ediyor.
Ama işin eğlence kısmını geçtiğimizde “taklitçilik” kişiye ilerleyici hiçbir bir katkı sağlamayan bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Zaten var olan, bir başkası tarafından yaratılmış, yapılmış herhangi bir şeyi birebir alıp kendinden hiçbir şey katmadan tekrar sunmak ne kendimize ne de bir başkasına faydası olmayan bir davranış şekli. Başkalarından ziyade aslında tamamen kişinin kendisini kandıran “taklitçilik” düşünmeyi engelleyen, yaratıcılığın kullanılmadığı ve özgünlüğün olmadığı bir noktada tıkanıp kalıveriyor. Hatta bir adım daha attığımızda birebir alınıp, kopyalanan davranış ve eserleri düşündüğümüzde bu iş emeğe saygısızlıktan “çalıntı” olma durumuna kadar da gidebiliyor.
İşte en çok da bu nedenle başka öykülere kendimizinmiş gibi sığınıp öyle göstermek yerine belki de sadece çocukça ve gülünç durumlarla taklitçiliğin hayatımızda yer almasına izin vermeliyiz ve hepsi de bununla sınırlı kalmalı. Çünkü eminim ki her insanın kendine ait kelimeleriyle yaratabileceği kendi öyküleri var ve her zamanda olacak.
Evet benden bu kadar. Şimdi sanırım benimde birilerini sobelemem gerekiyor. Bu konuda eğer isterlerse, gerçekten iyi yazacaklarını düşündüğüm sevgili Maviye Yolculuk, İnandığım Masallar ve Muhabbet Çiçeği hadi bakalım sıra sizde. Sobeledim sizleri...
Resim: loadtr.com
10 yorum:
ben sobeleme oyunu falan anlamam :)) birileri bir dilek tutmuş, şişeye koyup uzak diyarlara göndermiş :) ve ben geldim =} belki dileğini belkide minik bir isteğini gerçekleştiririm :) Not: dilekle istek aynı şey değildir :P
Beenmaya cığım soben için çok teşekkür ederim. Ama kendimce nedenlerden dolayı artık blog oyunları ve sobelere katılmamaya karar verdim. Bugün Tuğba da beni sobelemiş. onunkini de cevaplayamadım. anlayışla karşılayacağını umuyorum. Darılma bana olur mu?
@tnrzclk: hah bak bunu yazman iyi oldu yoks az kalmıştı ben seni sobeleyecektim neyse konuşmayayım daha fazla :))
@maviye yolculuk: darılmak mı o nasıl söz be arkadaşım olur mu hiç öyle şey aşkolsun. içinden ne geliyorsa onu yap, öyle davran. ve bir zorunluluğun olmadığı halde durumunu açıklayan bu mesajın, inceliğin içinde ayrıca teşekkürler. sevgiler...
Sobeye cevap verdiğiniz için çok teşekkür ederim :) Yazılarını keyifle okuyorum ve her defasında "keşke ben de böyle şeyler yazabilsem" diyorum :) Sobe konusunu görünce özellikle size pasladım çünkü yazacağınız yazıyı ve yorumunuzu merak ediyordum :) İyi ki cevap verdiniz :))
@böcük: asıl ben teşekkür ederim "sobe"n ve güzel sözlerin için. dediğim gibi benim için ilkti umarım yazı ve yorum anlamında uygun olmuştur. sevgiler selamlar...
Canımcım yaa, pardon bu yazını okumamışım :( Sanırım yoğun zamanıma geldi. Ben geçen haftalardada aynı konudan sobelendim :) http://muhabbetcicegi.blogspot.com/2008/08/blog-oyunu.html
Teşekkür ederim canım benim. Öptüm en kocamanından.
@çiçeğim canın sağolsun. bende de iki ayrı kişiden gelen aynı konu var :))
bazen bazı kişiler, birilerini taklit ettiğini bile farketmiyor ne yazık ki, buna ne dersin ??
@7.oda: işte bu en kötüsü zaten. bir başkasının yaşamını kendininmiş gibi yaşamak...sana ait olmayan bir elbiseyi üzerinde nasıl taşıyabilirsin ki...sen rahat etsen bile eğreti durması başkalarını rahatsız etmez mi...
Yorum Gönder