Cinsel taciz ve tecavüz. Hep vardı ve hala da var. Ama son günlerde birbiri ardına patlak veren olaylar, özellikle çocuklara yönelik taciz ve tecavüz vakalarının sayısındaki hızlı artış ve gün yüzüne çıkan, çıkartılan dosyalar nedeniyle daha çok konuşulur, tartışılır oldu. Bir çocuğun bir başka çocuğa tecavüz edip öldürmesi ise bu konunun ne vahim ve tehlikeli bir boyuta geldiğinin en büyük kanıtı ne yazık ki...
Yapılanlar karşısındaki acı ve olabilecekler karşısındaki korku artık hepimizin yüreğine yerleşmiş durumda. Artık görmezden gelemeyeceğimiz, sessiz kalamayacağımız bu durum karşısında aslında pek çok olasılığın bizzat içimizde, evimizin içinde yer alabileceğini gösteren bir araştırmanın sonuçları açıklandı geçtiğimiz günlerde.
Yeni Yüzyıl Üniversitesi’nin 29-30 Nisan tarihlerinde düzenlediği “Cinsel Suç Kavramı ve Delillendirme” konulu sempozyumunda İstanbul Adli Tıp Enstitüsü’nden Prof. Dr. Fatih Yavuz’un açıkladığı araştırma sonuçlarına göre; saldırganların çoğu aslında içimizden biri.
Adli Tıp Enstitüsü’nün en küçüğü 1, en büyüğü ise 78 yaşında olan 1200 cinsel istismar mağduru arasında yaptığı araştırmada saldırıya uğrayanların yüzde 50’sinin çocuk ve saldırganların yüzde 90’ının ise tanıdık olduğu ortaya çıkmış durumda. Yine aynı araştırmada saldırının gerçekleştiği yerlere bakıldığında yüzde 60’ının saldırgan ya da mağdurun evi olduğunu görmekteyiz. Cinsel saldırının ortaya çıkmama nedenlerinin başında ise toplumun olumsuz yaklaşımı ve saldırı iddiasının ciddiye alınmayacağı korkusu yer almakta.
Yine Prof. Dr. Fatih Yavuz’un deyimiyle her yıl cinsel suçlarla ilgili adliyeye yansıyan davaların toplamı 13-18 bin arasında değişiyor. Yansımayanlar, yansıtılmayanlar düşünüldüğünde ise bu rakam neredeyse 20 katına yani 336 bin civarına ulaşıyor. Araştırmada yer alan diğer sonuçlar da aynı oranda çarpıcı ve düşündürücü.
Namus konusuna bu kadar önem verilen ve hatta uğruna acımasızca cinayetlerin işlendiği bir ülkede, cinsel taciz ve tecavüz olaylarında saldırganların büyük bir oranının tanıdık olması ve tüm bu saldırıların sonrasında toplumun olumsuz yaklaşımından korkularak sessiz kalınması büyük bir çelişki değil mi sizce de? Ve devletin bu çelişkiyi gidermek ve bu sorunu çözmek adına eğitim, yaptırım, ceza vb konularda bir an önce gerekli tedbirleri alması gerekirken, aksine bu çelişkinin devlete bağlı bazı merciler tarafından “kan davası olmasın” vb bahanelerle üstü örtülürmüşcesine sürdürülmesi ne kadar doğru?
Farkında mıyız acaba; bu çocuklar hepimizin. Bu çocuklar geleceğimiz bizim. Ne aileleri ne de devlet olarak kendi çocuklarımıza, kendi geleceğimize sahip çık/a/mıyor, hastalıklı ve ruhları zarar görmüş bir nesil yaratarak onların yüreklerini, masumiyetlerini yok edip vicdanlarımız kadar geleceğimizi de karartıyoruz. Kendi ellerimizle kendi çocuklarımızı cehenneme sokuyor ve orada onları yalnız bırakıyoruz. Peki böylesine bir cehennemin içersinde hangimiz yanmadan yaşayabilir ki?
ARAŞTIRMA SONUÇLARI:
MAĞDUR PROFİLİ:
*Erişkin Kadın: %35-40
*Çocuk: %50
*Erişkin Erkek: %5
*Zihinsel Engelli: %3
*Yaşlı: %1-3
SALDIRININ GERÇEKLEŞTİĞİ YER:
*Issız ve karanlık bir yer: %10
*Saldırgan ya da mağdurun evi: %60
*Bir başka ev: %20
*Diğer kapalı yerler: %20
ZORLAMA TÜRÜ:
*Fiziksel şiddet: %50
*Tehdit ve korkutma: %20-50
*Hile-kandırma: %20
SALDIRGAN PROFİLİ:
*Kadınlara yönelik: %75’i tanıdık
*Çocuklara yönelik: %90’ı tanıdık
*En küçük mağdur: 1 yaşında
*En büyük mağdur: 78 yaşında
CİNSEL SUÇLARIN ORTAYA ÇIKMAMA NEDENİ:
*Toplumun olumsuz yaklaşımı
*İddiasının ciddiye alınmayacağı korkusu
*Saldırganın cezalandırılmayacağı korkusu
*Saldırganı zor durumda bırakmamak
*Saldırganın misilleme korkusu
*Konuyla ilgili bilgiler buradan alınmıştır
**Siz de sessiz kalmamak adına lütfen 1MK olarak düzenlediğimiz kampanyamıza katılın. Ayrıntılı bilgi için lütfen buraya göz atın.
Yapılanlar karşısındaki acı ve olabilecekler karşısındaki korku artık hepimizin yüreğine yerleşmiş durumda. Artık görmezden gelemeyeceğimiz, sessiz kalamayacağımız bu durum karşısında aslında pek çok olasılığın bizzat içimizde, evimizin içinde yer alabileceğini gösteren bir araştırmanın sonuçları açıklandı geçtiğimiz günlerde.
Yeni Yüzyıl Üniversitesi’nin 29-30 Nisan tarihlerinde düzenlediği “Cinsel Suç Kavramı ve Delillendirme” konulu sempozyumunda İstanbul Adli Tıp Enstitüsü’nden Prof. Dr. Fatih Yavuz’un açıkladığı araştırma sonuçlarına göre; saldırganların çoğu aslında içimizden biri.
Adli Tıp Enstitüsü’nün en küçüğü 1, en büyüğü ise 78 yaşında olan 1200 cinsel istismar mağduru arasında yaptığı araştırmada saldırıya uğrayanların yüzde 50’sinin çocuk ve saldırganların yüzde 90’ının ise tanıdık olduğu ortaya çıkmış durumda. Yine aynı araştırmada saldırının gerçekleştiği yerlere bakıldığında yüzde 60’ının saldırgan ya da mağdurun evi olduğunu görmekteyiz. Cinsel saldırının ortaya çıkmama nedenlerinin başında ise toplumun olumsuz yaklaşımı ve saldırı iddiasının ciddiye alınmayacağı korkusu yer almakta.
Yine Prof. Dr. Fatih Yavuz’un deyimiyle her yıl cinsel suçlarla ilgili adliyeye yansıyan davaların toplamı 13-18 bin arasında değişiyor. Yansımayanlar, yansıtılmayanlar düşünüldüğünde ise bu rakam neredeyse 20 katına yani 336 bin civarına ulaşıyor. Araştırmada yer alan diğer sonuçlar da aynı oranda çarpıcı ve düşündürücü.
Namus konusuna bu kadar önem verilen ve hatta uğruna acımasızca cinayetlerin işlendiği bir ülkede, cinsel taciz ve tecavüz olaylarında saldırganların büyük bir oranının tanıdık olması ve tüm bu saldırıların sonrasında toplumun olumsuz yaklaşımından korkularak sessiz kalınması büyük bir çelişki değil mi sizce de? Ve devletin bu çelişkiyi gidermek ve bu sorunu çözmek adına eğitim, yaptırım, ceza vb konularda bir an önce gerekli tedbirleri alması gerekirken, aksine bu çelişkinin devlete bağlı bazı merciler tarafından “kan davası olmasın” vb bahanelerle üstü örtülürmüşcesine sürdürülmesi ne kadar doğru?
Farkında mıyız acaba; bu çocuklar hepimizin. Bu çocuklar geleceğimiz bizim. Ne aileleri ne de devlet olarak kendi çocuklarımıza, kendi geleceğimize sahip çık/a/mıyor, hastalıklı ve ruhları zarar görmüş bir nesil yaratarak onların yüreklerini, masumiyetlerini yok edip vicdanlarımız kadar geleceğimizi de karartıyoruz. Kendi ellerimizle kendi çocuklarımızı cehenneme sokuyor ve orada onları yalnız bırakıyoruz. Peki böylesine bir cehennemin içersinde hangimiz yanmadan yaşayabilir ki?
ARAŞTIRMA SONUÇLARI:
MAĞDUR PROFİLİ:
*Erişkin Kadın: %35-40
*Çocuk: %50
*Erişkin Erkek: %5
*Zihinsel Engelli: %3
*Yaşlı: %1-3
SALDIRININ GERÇEKLEŞTİĞİ YER:
*Issız ve karanlık bir yer: %10
*Saldırgan ya da mağdurun evi: %60
*Bir başka ev: %20
*Diğer kapalı yerler: %20
ZORLAMA TÜRÜ:
*Fiziksel şiddet: %50
*Tehdit ve korkutma: %20-50
*Hile-kandırma: %20
SALDIRGAN PROFİLİ:
*Kadınlara yönelik: %75’i tanıdık
*Çocuklara yönelik: %90’ı tanıdık
*En küçük mağdur: 1 yaşında
*En büyük mağdur: 78 yaşında
CİNSEL SUÇLARIN ORTAYA ÇIKMAMA NEDENİ:
*Toplumun olumsuz yaklaşımı
*İddiasının ciddiye alınmayacağı korkusu
*Saldırganın cezalandırılmayacağı korkusu
*Saldırganı zor durumda bırakmamak
*Saldırganın misilleme korkusu
*Konuyla ilgili bilgiler buradan alınmıştır
**Siz de sessiz kalmamak adına lütfen 1MK olarak düzenlediğimiz kampanyamıza katılın. Ayrıntılı bilgi için lütfen buraya göz atın.
20 yorum:
Hemen bakıyorum canım tşk.ederim bu paylaşım ve duyarlılığın için..sevgiler.
Sevgili Editörüm!
Emeğine, yüreğine sağlık. Seninle birlikte çalışmaktan çok keyif aluyorum. Sayfana gelen tüm dostlarında bu konuda bize destek vereceğine inanıyorum.
Sevgimle...
Tüm çabalar daha aydınlık bir ülke için değil mi canım?
İyi ki varsın, iyi ki varsınız hepiniz.
hassasiyetin ve duyarlılığın karşısında tebrik etmemek imkansız... Ben ne zamandır bu kon udan bahsetmemek için kendimi tutuyordum fakat görüyorum ki herkes bu konuda içindeki hayvanı ortaya salmalı ve duyarsız olmadığını kanıtlamalı.. Sevgiyle...
Sevgili beenmaya,
Birilerinin "basın, bir yıl önce olmuş bir vakayı yeni olmuş gibi önümüze sermektedir" dediğini asla unutmayacağım.
Birilerinin bağlı olduğu kesim, 1999 Depreminde Gölcük için fuhuş yapılıyor Allah'ın gazabına uğradılar denmişti.
O birilerine sesleniyorum Siirt'te neyin varlığı hüküm sürüyor ki olay yıllardır saklanılıyor.
Olay ne Gölcük'te ve nede Sosyatik et pazarı dedikleri Etiler'de gerçekleşmiyor namus adına töre bahane edilerek gencecik kızların taşlanarak öldürüldüğü Siirt'te uygulanıyor. Ve Devlet halâ olayı saklamakla meşgul..
Oysa bizlere Devlet'in baba olduğu öğretilmişti ve oturduk kalktık devlet baba sözünü işittik. Baba bilinen varlık evlatlarına işlenen kötülüğü saklayabilir mi? Saklayabiliyorsa hangi vicdana sığınarak saklıyor?
Bu işte bir iş var ama kafamın yaşlılığı çözemiyor bir türlü.
Elin kolun dert görmesin sevgili beenmaya paylaşımın kadar olayın güncel tutulmasınada sevindim ve belirttiğin adrese köşuyorum şimdi.
Sevgi ve saygılarımla
Bilgi için teşekkürler arkadaşım, ekledim hemen ben de.
Nasıl bir toplum olduk biz böyle, inanılır gibi değil :((
bir yerlerde birkaç kez daha söyledim sanırım, cahil bi topluma tepeden indirirsen bu ve bunun gibi sabah, öğle, akşam programlarını tv de, hak arayışında şiddeti ön plana çıkartırsan böyle olur...
geçmişte de vardı tabi bunlar, 13-14 yaşlarında zorla evlendirilen kızların maruz kaldığı ''yasal evlilik dahilindeki cinsellik'' de bir nevi tecavüz değil mi?
bizde böyledir, kendi kızına yapıldımı namus sorunu, aynı kişi başkasının kızına yaparsa sorun yok... göstermelik hayatlar yaşıyoruz işte.. hep o-bu ne der tavırları..
Tablo utandırıcı...
Bloguma ekledim. Konuyla ilgili yazmıştım zaten.
Tüm yüreğimle son bulsun diyorum. Sevgilerimle...
Toplumda ki yozlaşma zaman içerisinde ta en derinlerimize kadar işledi ..yazık..
söyleyecek çok şey var ama bazen de kelimeler diziliyor boğazıma ..
yüreği kocaman arkadaşım ..elebette her birimiz elimizi taşın altına koymak zorundayız buna mecburuz bu ülke için ve en çokda kendi çocuklarımız için bizler yani okuyan yazan en azından bakamsı bilen insanlar...
Sevgili Maya'm;
Yazdım sildim, yazdım sildim...Tacize uğramış bir kızın dilindendi sözlerim.Canan'dı adı ve "ne olur YAPMA" diye haykırıyordu.Sonra da lal olmuştu dilleri.Bu konuda konuşmamayı tercih eden erkek-kadın belki de yüzbinlerce kişi var toplumumuzda.Yüzde doksanı da bu sırlarıyla giriyor toprağa.Sevgilerimle canım.Tontini.
Çok vahim bir tablo.Duyarlılığınız için sağolun.ben de kampanyaya tüm yürğimle katıldım.Artık SON bulsun.insanlık ayıbı çocuk istismarcılığı.her çeşit istismara DUR diyelim.
İnsanın inanası gelmiyor. Hiçbir şekilde mantıklı bir açıklaması olamaz yaşananların. Yine de beni en çok üzen suçlular arasında çocukların da olması!! Ya nasıl bir çocuk 1 yaşındaki bebeğe tecavüz edebilir??Ailecek hatta şehircek biz kendi aramızda anlaştık, üzerini kapattık denebiliyorsa daha yaşayacağımız çok şeyler var demektir.. :(
@nehircce: asıl ben teşekkür ederim canım. sağolasın. sevgilerle...
@Uzağa Giden Kadın: Can dostum, yoldaşım, editörüm, bakmakla kalmayıp görmemi sağlayan insan daha çok işler yapacağız birlikte eminim buna...
yüreğinden öperim...
@özlem: daha aydınlık ve yaşanılası bir dünya için elbette sevgili arkadaşım ve dilerim çocuklarımıza böyle bir dünyayı sunabiliriz bir şekilde...
@bed@rdem: sessiz kalınmamalı artık öyle değil mi arkadaşım. ve sana da çok teşekkürler desteğin için...
@haykırış: sevgili abim hasta yatağından bile ses oldun ya sesimize, el verdin ya bize, yüreğini sundun ya kelimelerinle gerçekten sağolasın. kocaman sevgiler ve selamlar sana...
@Sokak Kedisi: teşekkürler canım desteğin için sağolasın...
@gereksiz adam: haklısın elbette ama bizler de varız bu ülkede be arkadaşım. hani biraz daha farklı bakan, doruyu yanlışı seçebilen, tepkisini gösterebilen bizler. o halde bizler de sessiz kalarak bu cehaletin hızla ve sessizce, sinsice yayılmasına izin vermiyor muyuz ne dersin? bizim de bu taşın altında elimiz yok mu?
@aysema: dileğin dileğimdir aysema. desteğin için sağolasın...
@Ateş Böceği: asıl bizler bu durumdayken ses etmezsek bu suça iştirak etmiş sayıaz mıyız ateş böceğim?
@sufim: ne yazık ki öyle sufim. bu istatistikler buzdağının görünen kısmı. asıl ve en tehlikeli bölümü suyun altında hala ne yazık ki...
@kamikaze: desteğin ve duyarlılığın için asıl sen sağol canım benim...
@cinar: zaten o nokta durumun vehametini göstermiyor mu arkadaşım. düşünsene tecavüz edilen bir çocuk. edense yine bir çocuk???
@beenmaya
14 ya da 15 yaşında bir kız. evlilik dışı doğum yapmış. evlenemiyor 16 dan küçük olduğu için ve dava açıyor yaşını büyütmek için. genelde de kazanıyor. yaşını büyütüyorlar ve anne babasının da rızasıyla evleniyor.
peki tamam, bütün hepsine kesin yasak gelsin. o cocuk sahibi kızın durumu ne olacak. v.s.
bunların önüne geçmek çok zor. kişileri eğitmek gerekiyor tek çözüm bu.
ha bu tecavüzcülere gelince. herkesin de belirttiği gibi onların cezası belli aslında ama ne yazık ki yasalar müsade etmiyor.
@gereksiz adam: elbetteki öncelikle eğitim şart. katılıyorum. ama bir o kadar da yaptırım şart...
Yorum Gönder