21.09.2010

RÜYA/GERÇEK

Bütün bir gece rüyamda gördüm onu. Nasıl olduğunu tam olarak hatırlamasam da bütün bir rüyayı birlikte ve konuşarak geçirdik. Oysa uzun zaman önce sona ermişti herşey. Tersyüz edilmiş bir zamanın iki ayrı tarafında, nedeni sorulmamış bir sessizliğin (bilinenlerin yeterli olduğu düşünülerek belki de), kabullenilmiş iki ayrı ucunda çoktan yerimizi almıştık, biraz kendi seçimimiz, çokça da mecburiyetten. Aynı dilsizliğin kelimeleriyle takip ediyordum onu çoğu zaman, görüyordum aynı cümlelerden bahsediyorduk ama habersiz. Sessiz ve izsiz bir takipti benimkisi var olduğu halde yok sayılan, kendi gözüme bile batmayan, kimseyi rahatsız etmeyen. Sadece göz önünde değil, içimde, belleğimde, hatırladığım hatırlamadığım her şeyde silik, artık canımı yakmayan bir yaşanmışlık, bir iz olarak yerini almıştı bir süre sonra. Almalıydı. Öyle sanmıştım. Ama değilmiş.

Düşünüyorum da şimdi beni en çok şaşırtan ve üzen, hiç ummadığım bir anda zamanın ve hatta kendi belleğimin oyununa gelmek mi, yoksa bunca zamanın ardından bir rüyanın etkisiyle ilettiğim bir dileğin, sadece nezaketime teşekkür edilmesi şeklinde tek bir cümleyle geçiştirilerek (ki aslında tam olarak beklediğim nasıl bir cevaptı bunu da bilmiyorum ya) bu yaşanmışlığın, bu izin sadece bende kaldığını, benim canımı yaktığını bu şekilde anlamış olmak mı?

Öyle ya, hayat akıp gidiyor ve çoğu insan geçmişini hiç yaşanmamışcasına ardında bırakarak, çoğu zaman şimdiyi bile atlayarak, önüne bakmaya devam ediyor. Bense hala böylesine belirgin, böylesine yüzeyde izler taşıyıp, hala yakın bir tarihin içinde, ya da tarihi kendi içimde demek daha doğru sanırım, yaşıyorum. Merak ediyorum, bir geçmişe sahip ol(a)mamak, kendimi bir yere ait hissedememek mi acaba yaşadığım ve yaşayacağım benzeri anları unutmamamı sağlayan. Beni birilerine, birşeylere bağlayan bu izler aracılığıyla, o bağın hiç kopmaması adına, şimdiden kendimce bir geçmiş oluşturma çabası mı tüm bu yaptıklarım, hissettiklerim. Bilmiyorum.

Ama bildiğim bir şey var ki; zamansız dahil olduğum ve aynı şekilde dışında bırakıldığım bu tuhaf öyküde benim dışımda herkes kendi payına düşeni almış durumda. Bense bir yalanın uzantısında, sorulmamış soruların cevaplarını, cevapların bir bıçak gibi keskin, can acıtıcı yanlarını taşıyorum içimde tek başıma. Belki de bu yüzden sadece kendi kendimi kesip, kendi kendime kanıyorum.

Peki ben bunları sana niye ve neden bu şekilde anlatıyorum. Bilmiyorum deyip işin içinden çıkmak isterdim ama o an için biz bilmiyor bile olsak her şeyin mutlaka bir nedeni olduğuna inandığımdan bu soruyu es geçemiyorum ne yazık ki. Yüzünü bildiğim ama konuşamadığım birini, yüzünü bilmediğim ama konuşabildiğim birine anlatmak belki de bir şekilde rahatlatıyor beni. Bir şekilde içimdeki eksik kalan yanları tamamlıyor kendi kendine kim bilir. Neden bu şekilde kısmına gelince işte bu daha da zor galiba. Bu sefer bir ekranın başına dikip de gözlerimi, parmaklarımı klavye üzerinde dolaştırarak oradaki harfleri kullanıp yazmak ve “send” tuşuna basmak yerine, bana ait beyaz bir sayfanın üzerine arada bir kulak arkası takıp arada bir dişlediğim bir kalemle, sadece bana ait olan harflerle yazmak istedim. Yazdıklarımı başka bir ekranın başından değil de benim, parmaklarımın, kelimelerimin izi olan bir kağıda bakarak okumanı. Dokunarak hissedip yazdıklarımı, dokunarak okuyup anlamanı...

Hepsi bu...



UNUTMA MEKTUPLARI-III
EYLÜL 09’



Görsel: Deviantart

32 yorum:

sufi dedi ki...

Unutma mektupları demişsin ama rüyalar da gerçek, gerçekler de aslında rüya değil mi zaten.Kelime cambazım benim sen, varsın yüzünü bildiğin ama konuşamadığın o birini yüzünü bilmediğin ama konuşabildiğin bizlere anlat yeter ki.Seni seviyoruz biz zevkle dinleriz.tontini.

aysema dedi ki...

Sadece yüzüne bakarak insanları tanımıyoruz ki Sevgili Beenmaya'm. Görmediğimiz, yüz yüze gelmediğimiz insanları can kulağımızla dinlediğimizde tanıyoruz, anlıyoruz ve de tuhaf ama sevebiliyoruz
değil mi?
Hem unutma, rüyalar gerçeklerin tohumlarıdır. Sevgilerimle...

Uma dedi ki...

Ne kadar gonulden paylastim yazdiklarini. Benim yapmadigimi sen yapmissin. Beni durduran ise (ki acaba hep durmaya devam eder miyim bilemem) suydu; gecmis gecmiste kaldi, hayatinda ona ihtiyacin olsa burda etiyle buduyla yaninda olurdu. Eger yaninda yoksa demek ki sadece bu ruyayla kendi kendime cozebilecegim veya cozulmusu anlayip birakacagim bir konu icindeyim. Ve hep semboller oluyor ruyalarimda. O ne zaman girse ruyama mutlaka ayni alarmi veriyor oluyor bana. O hayatima ne zaman ve ne icin girdiyse, ayni sorunun tekrari oluyor. Karmakarisik yazdim ama senin anlayacagina guveniyorum. Bu kadar gonulden birlestirmisken bir yazi ikimizi. Ask hic eksilmesin, kimin suretinde olursa olsun.

A-H dedi ki...

her cumle bu kadar dusundurur mu insani, bu kadar derinlere daldirir mi... zevkle okuyorum yazdiklarini her seferinde :)

ayşegül dedi ki...

Ah be mayam.. dağıttın yine beni yahuuu :) seviyorum ama ben seni :)

Vladimir dedi ki...

Bu böyle..

Çünkü sen; sıradan olanların sıradan gördüğü ysıradan yüzey diye geçiştirdiklerinin altında ne olduğunu görebiliyorsun. Hiç bir şey senin için sıradan değil her bir şeyin ayrı değeri var ve sen nesneleri insanları kaplayan yüzeyialtında ne olduğunu görebicek duyarlılıktasın. Bakıyorsun ve görüyorsun. Bazen bu acı verse de sen görebiliyorsun.

öykü dedi ki...

sozcuklerı dantel gıbı ören kız..
yıne muthıs bı yazıyla hepımızı fethettın

Adsız dedi ki...

Sayende nescafe kalmadı evde..Blog değil kitap.En iyisi baştan okumak.

Sevgiler.:)

*Bknz.
http://karpastasi.blogspot.com/2010/09/ikilem.html

Mehmet Osman Çağlar dedi ki...

Rüyalara inanırım,devamı kesin güzel gelir temennilerimle..çok güzeldi!

efrasiyab dedi ki...

geçmiş, aslında hiç geçmeyendir. geçseydi eğer hatırlamazdık dimi.

Elif Gizem dedi ki...

Elinin değdiği, kokunun sindiği sayfalar daha da değerli şimdi, sen bunları yazarken...

Geride bıraktığın, yaşayarak ya da yaşamadan tükettiğin her an daha da anlamlı; bugünden bakarken...

Unuttuk sanarken, yaptığımız tek şey belki de kabullenmek ve kendimizi güvenmediğimiz bir zamana emanet etmek.

Hiçkimse unutulmuyor, hele ki onun sana hissettirdikleri asla. Hislerin son kullanma tarihi yok. Ya da var ve bozuluyorlar zamanı geçince, can yakıyorlar. Hangisi acaba?

mor kedi dedi ki...

Ama bildiğim bir şey var ki; zamansız dahil olduğum ve aynı şekilde dışında bırakıldığım bu tuhaf öyküde benim dışımda herkes kendi payına düşeni almış durumda. Bense bir yalanın uzantısında, sorulmamış soruların cevaplarını, cevapların bir bıçak gibi keskin, can acıtıcı yanlarını taşıyorum içimde tek başıma. Belki de bu yüzden sadece kendi kendimi kesip, kendi kendime kanıyorum.

yine harika bi yazı olmuş mayam...
en çok burası dokundu nedense kalbime değdi...hem de nasıl bilsen... bilirim bilirsin...

beenmaya dedi ki...

@sufi: unut/ma mektupları işte adı üstünde can sufim, içimizde unuttum sanıldığı halde unutulmayanlar...

ve beni dinlediğini, her daim dinlediğini hem de yürekten dinlediğini biliyorum. varlığın için çok teşekkürler can sufim...

beenmaya dedi ki...

@aysema: elbette ki öyle aysema'm bilmez miyim. sizler varlığınızla ve yüreklerinizle zaten bunun en güzel kanıtı değil misiniz?

beenmaya dedi ki...

@Uma: geçmiş geçmişte kalmalı aslında ve bu durumda benim de senin gibi durmam lazım belki de bir noktada...ama şu noktasız cümleler yokmu, şu soru işaretleri, şu kapanmayan boşluklar...işte sırf bunlardan geçmiş ardımda kalmıyor, kalamıyor işte bir gölge gibi takip ediyor beni...

aşk diyorum ben de senin gibi sevgili Uma hçbirimizden ne içimizden ne dilimizden ne sözümüzden hiç eksilmesin...

beenmaya dedi ki...

@A-H: bir parçacık da olsa keyif katıyorsa cümlelerim, bir şeyler düşündürüyorsa ne mutlu bana sevgili A-H...

çok ama çok teşekkür ederim...

p.s: dilerim sorunun çözülmüştür...

beenmaya dedi ki...

@AyŞeGüL KuŞ: dağılma sen sakın dağılma ihtiyacımız var daha sana :))

sen hep iyi ol emi :)))

beenmaya dedi ki...

@Vladimir: görüyor muyum bilemem ama en azından deniyorum ve bu bile bazenden öte sıkca ve çokca acı veriyor sevgili Vladimir....

bunu anlatmama gerek yok çünkü eminim ki sen de bilirsin...

beenmaya dedi ki...

@öykü: "sözcükleri dantel gibi ören kız"

canım öyküm hak ediyor muyum bilmiyorum ama ben bu tanımlamayı çok ama çok sevdim...

çok teşekkür ederim :)))

beenmaya dedi ki...

@Kar Pastası: yorumlarımı okumuşsundur umarım :)))

beenmaya dedi ki...

@JİVAGO: teşekkür ederim sevgili JİVAGO ve evet ben de inanırım :))

beenmaya dedi ki...

@efrasiyab: ve masallara da inanmazdık belki...

beenmaya dedi ki...

@Elif Gizem: her ikisi de belki canım benim her ikisi de...

ve her ne yaşıyorsak boşuna değil öyle değil mi...

beenmaya dedi ki...

@mor kedi: bilirim kedicik bilirim ve seni o güzel yüreğinden öperim...

absalom dedi ki...

beenmayaya mektup...

pek kıymetli maya;
sözcükleri dantel gibi ören kız cümlesini ben sölücektim o öykü kızını kınıyorum burdan:))
pis öykü.

seni ve kurduğun cümleleri bilirsin pek kıskanırım.
bir doğumgününü bir rüyayı bir küçük enstanteneyi abartısız olmasına rağmen bu kadar güsel anlatabilen birini tanıdığım için çok mutluyum.

herkes bişeleri süsleyip püsleyip anlatmak ister...
(ben hariç:)
lakin çoğu zaman eğreti durur maya.
oturmaz üstüne o giydiği kıyafet.
sen nasıl oturtuyosun işte onu anlamıyorum.
kodummu oturturum gibi oluyo.
işte kıskançlığıma sebep budur:)

cümlelerin ne kadar güzelse de...
yazının içeriğine katılamayacağım üzülerekten.

"ama şu noktasız cümleler yokmu, şu soru işaretleri, şu kapanmayan boşluklar.." mesela...

"sorulmamış soruların cevapları" mesela...

soruları sormazsan şöle yazmak zorunda kalırsın;

"Yüzünü bildiğim ama konuşamadığım birini, yüzünü bilmediğim ama konuşabildiğim birine anlatmak belki de......"

konuşamadığı biriyle mutlu olabilir mi insan?
bilmiyorum.
ben olamam.

yoksa yazın çerçeveletilip duvara asılacak kadar güzel.
iltifat etmem ben emin ol samimi düşüncem.

arkadaşlar alınmasın reca ederim...
derinlikleri görüyomuşsun.
kimsenin göremediğini görüyomuşsun.
felan filan.
bana ne.
bana ne.

şimdi bana deseler ki...
maya çok entellektüel...
çok şahane yazılar yazıyo...
çok derin düşünüyo...
mutlu değil.

ya da maya çok mutlu evde oturuyo kıyılarda cıp cıp yapıyo ama çok mutlu.
hangisini seçersin?

ben sevdiğim insanların mutlu olmasını seçerim.
tabi nihai hedef mutlu olmaksa şayet.


mektubuma son verirken iyi dileklerimi kabul ediniz lütfen.
size sonsuz bir bağla bağlı olduğumu unutmayınız.

beni soracak olursanız iyiyim.
hayat gailesi işte.
yuvarlanıp gidiyoruz.

Elif Gizem dedi ki...

Absalom; müdahale etmeden duramayacağım yine döktürmüşsün valla gülümsedim sabah sabah ofiste:)) evet maya mutlu olsun. ama derinliklerde... kıyıda cup cup yaparak elde ettiğimiz mutluluklar sabun köpüğü gibidir bence...

beenmaya dedi ki...

@absolom: ah be absolomcum ah be arkadaşım ah be canım benim sabah sabah iyi oldu bu yorum keyfimi yerine getirdin. sahi sen arayı açmasan da her sabah şöyle bir uğrasan ya buralara :)))

düşünceli arkadaşım benim emin ol ne demek istediğini çok iyi anladım ama merak etme ben şu an olduğum halimden gayet memnun ve mutluyum. arada bir noluyor ya da neden ben dediğim oluyor elbette ama kim demiyor ki insanız ne de olsa öyle değil mi :))

üstelik düşünsene sizler varken benim mutlu olmamam mümkün olabilir mi yahu :))

kıskanmak durumuna gelince ne dyim; nazar etme ne olur, çalış senin de olur :))

yorum cevabıma burada son verirken "öyküme laf yok" cümlesine dikkat çekip bütün güzel sözlerin, düşünceliliğin için teşekkürlerimi iletiyorum.

seviyorum seni bağımız kopmasın emi :))

beenmaya dedi ki...

@Elif Gizem: hepimiz mutlu olalım gönlümüzce :)))

absalom dedi ki...

bana sataşma var bayan sartre tarafından söz hakkımı kullanıyorum maya.

elifff eliffff :)

bu derinlikler mevzusu derin mevzudur.
dur ya ben bi yazı yazayım bu konuyla ilgili o zaman...
buraya sığmıcak.

e şahane bi gün olsun o zamanda :)))

beenmaya dedi ki...

@absolom: canlarım fazla derine inp de boğmayın boğulmayın ama emi :)))

öperim sizi :))

Ateş Böceği dedi ki...

Bununla birlikte diğer üç mektubuda okudum..Öyle ya şimdi sen orda ben burda klavyenin başında sadece düşündüm
hepsi bu ..
Ama biliyorum bir gün herşey hepimiz için çok güzel olacak

beenmaya dedi ki...

@Ateş Böceği: mektup dersen daha çok ben de ateşim böceğim yazılan ama gönderilmeyen çok mektup var yüreğimde...

ve dileğin dileğimdir...

öperim...