Belki duymuşsunuzdur; Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ile Uluslararası Değerlendirme Programı’nın eğitimle ilgili tüm dünyada referans kabul edilen bir çalışması var: PISA testi. Ülkelerin eğitim politikalarını değerlendirmelerine ve eğitim sistemlerindeki eksikliklerini ortaya çıkarıp kendilerini geliştirmelerine yarayan bu çalışma 2000 yılından bu yana her 3 yılda bir yapılıyor ve 15 yaşındaki öğrenciler bu çalışma aracılığıyla okuma, matematik ve bilim kategorisinde değerlendiriliyor. Türkiye bu çalışmaya göre en son 2006 yılında OECD üyesi 30 ülke arasından 29. olabilmişti. Geçtiğimiz gün açıklanan 2009 PISA testi sonuçlarına göre ise görüyoruz ki 3 yılda değişen fazla bir şey olmamış ve ülkemiz “sondan bir önceki” yerini koruyarak 33 ülke arasından 32. sırada yer alma başarısını göstermiş durumda! Bu arada Türkiye’nin 2000’den bu yana son 3 arasında bulunduğunu hatırlatmadan da geçmeyelim.
Kamu sektöründe en az ücret alanların başında olan eğitimcilerimizin, öğretmenlerimizin gününü kutlayalı çok olmadı. Demokratik özgürlükleri var sanarak söz almak isteyen öğrencilerimizin üzerinde kalan cop izleri de daha yeni sayılır. Kopya skandallarımızdan, kendini taraftar sanarak birbirlerini dövüp bıçaklayan insanlardan, okutulmayan kızlarımızdan, ellerine kalem yerine silah tutuşturulan ve namus temizletilen gençlerimizden, sürekli değiştirilen sınav ve eğitim sisteminden ve özünde “eğitim” içeren daha pek çok konudan bahsetmiyorum bile. Peki ülkemizdeki eğitim yeterliliği ile ilgili bu haber sizi şaşırttı mı? Beni hiç şaşırtmadı!
Görsel: Deviantart
Kamu sektöründe en az ücret alanların başında olan eğitimcilerimizin, öğretmenlerimizin gününü kutlayalı çok olmadı. Demokratik özgürlükleri var sanarak söz almak isteyen öğrencilerimizin üzerinde kalan cop izleri de daha yeni sayılır. Kopya skandallarımızdan, kendini taraftar sanarak birbirlerini dövüp bıçaklayan insanlardan, okutulmayan kızlarımızdan, ellerine kalem yerine silah tutuşturulan ve namus temizletilen gençlerimizden, sürekli değiştirilen sınav ve eğitim sisteminden ve özünde “eğitim” içeren daha pek çok konudan bahsetmiyorum bile. Peki ülkemizdeki eğitim yeterliliği ile ilgili bu haber sizi şaşırttı mı? Beni hiç şaşırtmadı!
Görsel: Deviantart
28 yorum:
Malumun ilanı sadece bu sonuç benim açımdan.Gerçi , "onlar" için , bir kalem darbesi ile halledilebilecek bir istatistiki bilgiden fazlası değil.NAsıl olsa , bir şekilde (şapkadan tavşan çıkartırcasına uzmanızdır çünkü bu işlerde ) halledilebilecek bir mevzuu.Varsın , öğretmenler maaşlıdan ücretliye , kadroludan sözleşmeliye geçsin;maaşları yerlerde sürünsün önemi yok.Onlar için önemli olan , Maarif Vekaletinin mümkünse okulsuz yürütülmesi.Yarın gazetelerde , kapadık biz okulları diye bir haber görürseniz şaşırmayın.Şimdi başka şeyler de yazacağım ayıp olacak...Ağzımı bozmadan , bitireyim ben.
Oturup düşünelim yarınlarımızın haline bence...
ya bu ülkede başka bi sorun var. son yüzyılın 2. yarısı belki belki de tamamında baş gösteren bi garip bir şey. ahlak erozyonu mu desem, bilinç kaybı mı desem. o yüzden her şeyi sistemlere yüklemeyi de yediremiyorum. 70 küsür milyon hepten mi suçsuz. mesela öğretmenler, önceki öğretmenler daha mı iyiydi maaş bakımından, ülke ekonomik anlamda çok mu iyiydi ama sanki insan eğitimi (her anlamda) daha kaliteliydi, daha bilinçliydi halk. şimdi beleş tatlı kuyrugunda birbirini ezen insanları görünce kimi suçlayacaksın. yok yok parasızlıktan değil bu, eğitimsizlikten. aile içi eğitimle başlayıp devam eden eksikliklerden bütün bunlar. gerçekten ben artık siztemden, siyasilerden çok her boku yutan halka kızmaya başladım, hatta uzun zamandır onlara kızıyorum. ayrıca öğretmenlerin maaşları da ülke ortalamasının gayet üstünde ama yetmez elbette o başka...
çok yazdım, yoruldum..:)
her saniye bir eğitim skandalının patlak vermesi artık olağan sayılan bir ülkede yaşıyoruz.. bu sonuçta beni şaşırtan asıl konu: hangi ülkeyi geçtiğimizdir?!
Bu yüzden yaşanmıyor mu beyin göçü. Yurtdışında başarılarını duyuyoruz orada okuyup yaşayan doktorlarımızın,bilim adamlarımızın. Zakkumu kullanarak kanser tedavisi yapan Dr.Ziya Özel'i bir taşa tutmadığımız kalmıştı hatırlarsanız. Yurtdışına gidince kendi adına fon oluşturulmuştu çalışmaları için.Sadece biri bu örneklerin.Çok,çok umutsuzum bu anlamda.İyimser olamıyorum kızım adına.Çok yazık..
Isin kotusu herkes en iyi bildigini yapmaya calisiyor. En iyi bilinen ne yazik ki en dogru olan olmuyor.
Egitim ise yillar icinde daha da gerilerken, hala umut dolu konusanlara sormak lazim. Bunca karmasa icinde acaba ne size umut veriyor, mesela nedir heyecanlandiran ve sunlar sunlar iyiye gidiyor dedirten?
Kaliteli egitimin mumla arandigi bir durumda bir de boylesine daha da umut kirici ornekleri yasamak cok kotu elbette.
Sevgili Beenmaya,
Korkarım bu günleri de arayacağımız günler geliyor. KPSS'de kopya çeken gençler öğretmen olarak atandı. Ve yine okullarda bir öğretmen polis muhbiri olarak görevlendiriliyormuş, bakandan duyduk.Sözleşmeli öğretmenler, vekil öğretmenler...
Düzelir demek istiyorum, ama...
Canım,bende önce aile içi eğitimin gerekliliği konusunda hem fikirim.
Kpss sınavı tam bir rezaletti..Resmen bizi kullandılar sınav bitiminde gerçekten kendimi kullanılmış paramla acaba kimlere malzeme oldum diye düşündüm kaba oldu biraz ama ayne böyle..Devletine güvenmeden yaşamak,ve bu ülkede bir çocuk büyütüyor olmak onun eğitiminden sorumlu olmak öyle zor ki inan..Çocuğum için onun gibi küçücük tazecik beyinler için çok endişeleniyorum..Ama umudumu korumalıyım.. Belki düzelir belki..
günlerdir evdeyim, sabah programlarının kalitesi üzerine bişey söylemeyeceğim ama bu ülkede kadınların ne hale geldiğini gördükçe, hele bu kadınların çocuk yetiştirdiğini düşündükçe diken diken oluyor tüylerim.
o yüzden artık pes dediğim olaylara aşina olmaya başladığımı farkettim, uzanıp kapttım televizyonu çünkü korktum. öğretmenler, öğrenciler diyorsun mayam, öyle öğretmenler biliyorum ki, çocuğunu evde oturtup hiçbişey yapmasan daha çok şey öğretirsin, oysa ben çalışan bir annenin çocuğuyum bildiğim herşeyi öğretmenlerimden yönlenerek öğrendim nerdeyse, annemden çok onları gördüm okul hayatımda. mesele artık sadece geçim, hayat şartları değil, dalgalı bir biçimde yayılan eğitimsizlik ve yaşam kültürü eksikliği.hayatın hiçbir alanına gerçek manada sokulmayan gençlerin spordan, edebiyattan,aile kültüründen ve bilumum külliyattan uzak düşürülmeleri.sorun artık heryerde, işin içinden nasıl çıkılır bilen yok.
biz hala kızların namusu, oğlanların aile şerefi,yeni çıkan cep telefonu modelleri, sanal alem hikayeleri,mahalle kadınlarının dedikodularıyla uğraşalım, hayat da böyle akıp gitsin bakalım nereye kadar...
Keşke şaşırabilseydim. Biraz umudum varmış derdim. Şaşıramıyorum.
@AVRAM USTA: biliyor musun bazıları yine de "başarı" olarak lanse etmiş bu durumu, medyada böyle yansıtanlar var. neymiş matematikte mesela bir önceki seneye göre yükselme varmış. ilköğretimde başarı puanı yükselmişmiş. ama genel anlamda eğitim seviyesinde son 3 ülkeden biri olmamızın hiçbir önemi yok tabiki...
@özlem: düşünmemiz lazım hem de çok acil!
@gereksiz adam: hepsi birden diyorum ben aslında kısaca sana artık hepsi birden var bu ülkede. ama asıl sorunumuz ne biliyor musun kimse elini taşın altına sokmuyor. bana dokunmayan yılan bin yaşasın misali herkes kendince yaşayıp gidiyor.
@s'ius: genel sıralamada ilk 3'ü kore, finlandiya ve kanada'nın oluşturduğu listede bizle birlikte son üçteki diğer iki ülke ilk defa geçen sene bu çalışmaya katılan şili ve meksika...
@AyŞeGüL: örnekler o kadar çok ki arkadaşım ve bu olumsuz örnekler çoğaldıkça umudumuz da azalıyor yazı ki haklısın...
@Biraz: bugün okuduğum bir haberde de birkaç sene sonra 30yaşın üzerinde olup ikinci üniversite okumak isteyenlere sınavsız üniversite sistemine geçileceği söyleniyor. kulağa hoş gelen güzel bir haber öyle değil mi? peki ya hiç okul okuyamayan, okulu bile olmayan çocukları düşününce...
@aysema: düzelmez mi dersin aysemam...
@nehircce: kendimiz için, birbirimiz için bir şey yapmadık yapmıyoruz belki ama en azından çocuklarımız için birşeyler yapmalıyız ne dersin sevgili nehircce...
@y: bana dokunmayan yılan bin yaşasın misali devam ediyoruz hayatımıza üstelik...
baksana dayak yiyen öğrencimizin durumundan, insani haklarından, sağlığından, demokrasiden ziyade gayrimeşru hamileliğini konuşup o halde oraya gitmeseymiş diyoruz bir de üzerine...
yazık...
@Elif Gizem: ne yazık ki ben de öyle. ama işte en tehlikelisi de bu hale gelmek değil mi?
zaten hangi blogger arkadaş yazmıştı hatırlamıyorum ama şöyle demişti, "şimdi herkes bırakacak bu öğrencilerin durumunu, dayak yemelerini, kızın namusunu sorgulayacak, olmadı karnında bebeğiyle orada ne işi olduğunu", okuyunca yok artık demiştim ama şimdi öngörüsünden ötürü kutluyorum kendisini.
@y: bizim en büyük sorunumuz, çözülmesi gereken sorunumuz o öğrencinin karnında o çocuğun ne aradığı ve o öğrencinin hamile haliyle orada ne yaptığı...
yoksa her şeyi çözdük biz!
Normal olmayan şeyler normal görünmeye başladı artık.O yüzden hiç şaşırmadım. Kralın çıplak oldupunu ilk kim söyleyecek bakalım?
Sevgiler...
@Onur: kanıksamaya başladık, alışmaya, şaşırmaya. zaten kördük çoğu zaman şimdi hepten görmez olduk.
birimizin değil hatta hepimizin söylemesi, bağırması lazım öyle değil mi?
sevgiler benden...
öğretmenlerimizin çoğu da mesleğinin bilincinde değil ki. hadi meslek bilincini bir kenara bırakalım, haklarını nasıl savunacaklarından bihaberler.
'E ama bu konuda yakınıyorsanız, harekete geçin.' dediğim zaman (en basitinden kendi ailemde görüyorum bunu) '657 diye bir şey duymadın mı sen?' cevabını alıyorum. harekete geçmekten anladıkları bile çok farklı. oysa ki öğretmenler masasında dedikodu yerine farklı muhabbetler de dönebilirdi. bir eğitimci olarak, bizim camiamızın bu öküzlükle (çok afedersin) bunu hak ettiğini düşünüyorum.
politikalara, dönemlik kalkınma planlarına da değinmek isterdim ancak 80 yıllık çarpık sistemle yetişmiş yöneticiler hangi planı yapacak, neye sahip çıkacak? babadan oğla geçen komut zinciri hala tıkır tıkır işlerken, bizim gibiler de anca çenelerini ya da yazarken parmaklarını yoracak. çok uyuz oluyorum çok...
@Aynadaki Aksim: sevgili Aynadaki Aksim, evet haklısın. bu ne yapacağını, nasıl yapacağını bilememe hali de bir kabullenişi getiriyor aslında öyle değil mi? oysa bir kişi sesini çıkarsa ve bir şey yapmaya çalışsa eminim arkadasından gelecek çok kişi olacak. ama işte herkes birbirini beklemekte bir şekilde ne yazık ki...
teşekkürler. sevgiler...
http://kalemkahveklavye.blogspot.com/2010/11/pink-floydun-ansna-edebiyat-mezunuyum.html
Tebrikler, teşekkürler, sevgiler...
@B.b.B.b.: asıl ben teşekkür ediyorum beni güzel bir blogun daha farkına vardırdığın için...
Yorum Gönder