Bir yara gibi...
Hani içinde bir yerde, senin bile farkında ol/a/madığın, gözle görülmeyen bir yanında mesela, artık senin ayrılmaz bir parçanmış; elin, gözün, kulağınmış gibi taşıdığın, her canın sıkıldığında, acıdığında veya acıttığında başkalarını istemeden, bir günün bir diğerine uymadığında mesela, kendini bilmediğin huysuz ve umarsız zamanlarında, içindeki boşluklar üşüdüğünde, şimdiye kadar kaç kişiyi üşüttüğünü düşündüğünde, başkalarına az kendine fazla geldiğinde, ya da tam tersini hissettiğinde, yakalayamadığında akıp giden zamanı, tutamadığında her istediğinde istediğin yerinden hayatı, kendini hep geç kalmış hissettiğinde, ama yetişmek için artık çabalamadığını farkettiğinde, sürekli anlaşılmadığından şikayet ettiğinde, ama sen anlatabildin mi bilmediğinde, gün bitişlerinde, mevsim geçişlerinde, her sene sana bir yaş daha eklendiğinde, bir sevgiliden ayrıldığında, bir başkasına sil baştan aşık olduğunda, bir dosta kırıldığında, ailene gücendiğinde, kimi zaman hiç sebebsiz, kimi zamansa sebebini bile bilmediğinde, el yordamıyla çabucak bulup da yerini, bir anda gün yüzüne çıkardığın, tatlı-sert kaşıyarak, canını acıtarak hatta tekrar tekrar kanattığın, ve o kan dinip o sızı geçene kadar, hani tekrar kabuk bağlayıp da içindeki o vazgeçilmez ama bir o kadar da farkedilmez yerini alana, sen kendi içinden çıkıp da tekrar yaşamla bağını kurana kadar, hem kendi hayatına hem de başka hayatlara kan kırmızı bir izle bulaştırdığın bir yara gibi yalnızlığın...
Bilirsin işte...
Boş verilmiş bir yalnızlıktır aslında seninkisi...
Ama boş değil!
*İlk yayın tarihleri: 07/10/08’ ve 13/10/09’
**Görsel: Özge Baki
Hani içinde bir yerde, senin bile farkında ol/a/madığın, gözle görülmeyen bir yanında mesela, artık senin ayrılmaz bir parçanmış; elin, gözün, kulağınmış gibi taşıdığın, her canın sıkıldığında, acıdığında veya acıttığında başkalarını istemeden, bir günün bir diğerine uymadığında mesela, kendini bilmediğin huysuz ve umarsız zamanlarında, içindeki boşluklar üşüdüğünde, şimdiye kadar kaç kişiyi üşüttüğünü düşündüğünde, başkalarına az kendine fazla geldiğinde, ya da tam tersini hissettiğinde, yakalayamadığında akıp giden zamanı, tutamadığında her istediğinde istediğin yerinden hayatı, kendini hep geç kalmış hissettiğinde, ama yetişmek için artık çabalamadığını farkettiğinde, sürekli anlaşılmadığından şikayet ettiğinde, ama sen anlatabildin mi bilmediğinde, gün bitişlerinde, mevsim geçişlerinde, her sene sana bir yaş daha eklendiğinde, bir sevgiliden ayrıldığında, bir başkasına sil baştan aşık olduğunda, bir dosta kırıldığında, ailene gücendiğinde, kimi zaman hiç sebebsiz, kimi zamansa sebebini bile bilmediğinde, el yordamıyla çabucak bulup da yerini, bir anda gün yüzüne çıkardığın, tatlı-sert kaşıyarak, canını acıtarak hatta tekrar tekrar kanattığın, ve o kan dinip o sızı geçene kadar, hani tekrar kabuk bağlayıp da içindeki o vazgeçilmez ama bir o kadar da farkedilmez yerini alana, sen kendi içinden çıkıp da tekrar yaşamla bağını kurana kadar, hem kendi hayatına hem de başka hayatlara kan kırmızı bir izle bulaştırdığın bir yara gibi yalnızlığın...
Bilirsin işte...
Boş verilmiş bir yalnızlıktır aslında seninkisi...
Ama boş değil!
*İlk yayın tarihleri: 07/10/08’ ve 13/10/09’
**Görsel: Özge Baki
46 yorum:
Bir yalnızlık, böyle sade, aynı zamanda böyle uzun bir tek cümleyle anlatılabilir mi? Anlatılmış işte.
İlk okuduğumda ne hissettirdiyse yine o! Hiç eskimeyen bir şey var yazılarında.
=Bu aralar pek bir tembelleştiniz.. Tek resim yollamalar ikiyi aştım üçüncü baskılar.:) Ayıp oluyor ama.:)=
Yalnızlık yara değildir ama. Buna katılmıyorum. Sen hiç, kalabalıkların, hem de yürürken zorlandığın, omzuna çarpılmadan, sürütünülmeden geçemediğin türden kalabalığın içinde, krımızı pelerinin üstünde fark edilmeden yürümeyi denedin mi? Herkes bakar aslında ama sen görmezsin, bakmıyorlardır- bakamıyorlardır.
3 defa okudum.
Sadece
......
diyerek gideyim. Son 3 günümün özetine:((
pilli bunu çoook beğendi :))))
Bugünlerde elimde sevdiğim birinin hediyesi bir kitap var. Ve bak, altını çizdiğim şu satırlar ne diyor:
"Bütün bu yolculuklar geçmişini yeniden yaşamak için mi?" diye sordu bu noktada Han. Şöyle de sorabilirdi aslında: "Bütün bu yolculuklar geleceğini yeniden bulmak için mi?"
Şöyle cevap verdi Marco: "Başka yer, negatif bir aynadır. Yolcu sahip olduğu tenhayı tanır, sahip olmadığı ve olmayacağı kalabalığı keşfederek."
Görünmez Kentler
Yazarın adını da, hediye eden arkadaşımı adını da yazmayacağım. Her ikisi de kelimeleriyle burada nasıl olsa.
Onlar, benim yeni aldığım bez ayakkabılarıma ne kadar da benziyor...
Yalnızlık, benim...
Yalnızlık tam anlamıyla kendimiziz aslında...
Kalabalık gördüklerimizse; kırılmış bir aynadaki kendi görüntülerimiz sadece.
Sevgiler
bir şey demeli
bir şey demeli ve öyle gitmeli
diyemeyince böyle saçmalıyor insan
bilirsin işte sevince bir şeyi insan saçmalar böyle..
hani tamir ede ede, eksik parçalarından artık su koyamadığın bir vazo misali... sen suyu gene de koyuyorsun ama su sızıyor. bir daha düşmez sanıyorsun, köşeyi dönüp biriyle çarpışıyorsun, olmadı hayaletlerden korkuyorsun, o da olmadı kolun çarpıyor işte. her seferinde toplayıp, birleştiriyorsun yılmadan. sen yılmıyorsun, o yılıyor, eksiliyor. böyle böyle büyüyor kara deliğimiz belki de deliliğimiz.
Özlemişim yazılarını çok. Etkilendim. Çok güzeldi yazın. Yüreğine sağlık canım. Sevgiler.
içime işlettin yanlızlığı cümlelerinle. uzun soluklu bir yalnızlık. hep içimdeymiş daha iyi anladım. yüreğine sağlık
http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=1363134
@Elif Gizem: yalnızlık hiç eskimiyor hiç kimsede, hiçbir yürekte o yüzdendir belki de...
öperim yüreğinden...
@AVRAM: tembellikten değil o eskileri deşesim geliyor bu aralar o yüzden. ama sadece yazılar kısmında ha için rahat olsun :)))
hiç geçmeyen, bitmeyen, sen eksildim sanarken seni aynı zamanda çoğaltan bir yara diyorum ben yine de ısrarla :)))
@Nehir İda: seviyorum seni...
@Pilli Petro: ben o Pilliyi yerim :))
@Parpali: o satırların altını çizmekle kalmıyorum bir kez daha senin adını da çiziyorum. şairin yazdığı gibi;
seni seviyorum diye yazmıştım.
üstünü değil altını çiziyorum!
@Doğan Ömür: senin mi? sen misin?
:)))
@tutsak: sevgili tutsak ne güzel seni tekrar buralarda görebilmek. hoş geldin :))))
@siyah karabatak: bazen bir şey demeden de gidiyor insanlar. demeye gerek duymadan. kelimelerin üstüne basarak...
öperim...
@y. ne tuhaf her seferinde ben de büyüdüğümü hissediyorum biliyor musun? peki hangimiz daha da büyüyüp diğerini alıyor içeriye, içine işte bunu bilmiyorum.
özledim kelimelerini açma arayı sevgili y.
@Muhabbet Çiçeği: çok etkilenme sen ama. senin daha yaşayacak nice mutlulukların var yeni hayatında. hem hadi bakayım vakit harcama buralarda kendine gelinlik beğen :))
@losstime: hem içinde, içimizdedeir ki o hiç ayrılmaz ki bizden. şarkıda dediği gibi;
yalnızlık benim
eski sevgilim
yalnızlık benim
en vefalı yarim
ben onu kimler için terkettim
o beni bırakmıyor...
@Larien Beyinütüleyen: ne güzel dizeler bunlar ve ne çok benzedim aşağıdaki dizeye...
"yalnız
sürekli dinleyendir
söylenmemiş bir sözü."
sağolasın...
benim için yazdın biliyorum, teşekkür ederim...
@banu(çifte kavrulmuş hayat): evet senin için yazdım. aklın ve yüreğin de evin gibi misss olsun diye :)))
sevgiyle...
Tekrarlar çoğalmaya başladı ne dersin?
@Adsız: yaşadıklarımız da hep tekrar değil mi zaten? ha elbette ne zaman, ne biz ne de diğerleri aynı değilizdir aslında ama benzerlikler öyle çoktur ki ya da biz farkları göremeyecek kadar öyle körleşmişizdir ki hep aynı şeylerden geçiyormuşuz gibi gelir çoğu zaman...
öyle değil mi adsız...
Nedense daha iyi hissettim şimdi kendimi.Sağlıcakla kal.
@Adsız: hep iyi ol dilerim...
yalnızlık sahip olduğumuz, ve olabileceğimiz birşey değil, o daha çok unuttuğumuz, bozuk para gibi harcadığımız, nadide, kristal parıltısı, su gibi değerli ve akışkan can suyu.. bir ab-ı hayat..
@**: harikasın. bayıldım bu tanımlara. bu kadar işte az ve öz...
Beenmaya, Yalnızlık ile olan ilişkimiz ne derece samimi bir ilişki, ne derece selam verip geçilecek bir ilişki olmalı? Sence?
Ne kadar dostane olmalıyız yalnızlığa? Tüm içtenliğimizle mi sarılmalı yalnılığa, itelemeli mi yoksa başka bir tarafa?
Alıntı yaptığın görselde, üstteki ayakkabı sağ ayağa giyilen bir ayakkabıya benziyor, ben öyle tahmin ettim.
Alttaki ayakkabı ise sola benziyor.
Tahminim doğruysa eğer, ya fotoğrafta iki kişi var, ya da ayakkabıları ters giymiş!!!
Rica etsem, bunu öğrenip merakımı giderebilir misin? (Görsel sahibinin linkindeki diğer fotoğraflara da göz gezdirdim, çok güzel ve profesyonel çalışmalar var blogunda. Beğendim.)
bu harikaydı... bu kadar güzel anlatılamazdı...
@ercanduzgun206: varlığını kabullenmek yeterli aslında ne ona hiç yokmuş gibi bir düşman gibi davranmalı ne de tüm hayatımızı ona adamalı vazgeçilmez yapılmalı...
@ercanduzgun206: doğru tahmin. biri kızkardeşimini diğeri de erkek kardeşimin ayakkabısı. fotoğrafı çeken ve linkini verdiğim blog sahibi de kızkardeşim olur :))
@Tabula Rasa: çok teşekkür ederim sevgiler :))
MUHTEŞEM... bir anlatım.. herkesin yaşadığı, yazmak isteyip beceremediği, herkes adına yazabilmek ... ne büyük bir hissediş!
"İçindeki boşluk üşüdüğünde..." ve "kendine az başkalarına fazla geldiğinde.." .. Evet kalabalıklar içinde bile insanın kendisini yalnız hissetmesine sebep olan taşlardan ikisi..
Kutlarım seni sevgili beenmaya..
@hasret senfonileri: çok ama çok teşekkür ederim onur verdiniz cümlelerinizle...
her zaman benimle olan yalnızlığıma farklı ama bir o kadar da tanıdık bir pencereden bakmak gibiydi yazınızı okumak. yüreğinize sağlık...
@Tosbaaa ~.~: dediğiniz gibi farklı ve bir o kadar da yakın aslında bize yalnızlığımız...
hoş geldiniz ve çok teşekkürler...
"yalnızlık!" ancak bu kadar derin anlatılabilir ve işte ancak bu kadar içe dokunabilir yüreklere!..
tebrik ederim! bir solukta nefessiz okudum yazınızı..kaleminize ve yüreğinize sağlık...
güzel bir haftasonu dilerim...
sevgilerimle,
@ESMİR: çok teşekkür ederim güzel sözleriniz için ve de hoş geldiniz :)))
Çok güzeldi..
@kamikaze: çok teşekkürler :)))
Yorum Gönder