Pages

BİR BABAYA MEKTUP

23.11.2011
“Alınan bu karar en doğrusu. Çünkü yakında af çıkacak ve senin aftan yararlanmak için yakalanmış olman lazım. Korkmana gerek yok. Biz her türlü teması yaptık ve hiç sıkıntı çekmeyeceksin. Ve kesinlikle daha rahat edeceksin. Yakında af çıktığında ise bu olay bitmiş olacak ve unutacağız, geleceğe bakacağız.”

Unutacağız elbet. Hatta çoktan unuttuk bile, baksana artık bu haber eskidi. Sizler eskidiniz. Şimdi yeni gündemlerimiz var bizim hayata ama en çok da ölüme dair. Yeni cinayetlerimiz var, yeni tecavüzlerimiz, kazalarımız var sonra, ortadan kaybolup bir daha kendilerinden haber alınamayan çocuklarımız var. Grevlerde açlık sınırına dayanmış işçilerimiz var, vatan sağolsun diyerek evlatlarını şehit vermenin acısını yüreklerine gömen ana babalarımız, ısrarla çözülmeyen, adalet önünde cezası verilmeyen, hapisten davullarla zurnalarla salıverilen katillerimiz var sonra.

Anlayacağın hayat devam ediyor aynı şekilde ve bizler yeni yeni acılar ekliyoruz kendimize her gün gazete sayfalarından. Televizyon ekranlarından yeni yüzler kazınıyor belleklerimize, eskilerin, sizlerin üzerine. Ekliyoruz, bir süre kendi aramızda bire bin katarak konuşuyoruz, sadece konuşuyoruz hiçbir şey yapmadan, bitirip tüketiyoruz sonra sıkılıp bıkıyoruz aynı konudan ve yavaşça hatta kendimize bile fark ettirmeden bir bakmışsın başka bir konuya geçiyoruz. Hep bir sonrakine, hep bir sonra ki unutmaya kadar...

O yüzden siz sakın endişelenmeyin aileniz, kendiniz, en çok da oğlunuz için. Sizin deyiminizle istemeden bir kaza yapmışsınız, arabayı duvara vurmuşsunuz sadece, ama en azından siz sağsınız, oğlunuz sağ nasıl olsa. Her şeyi unuttuğumuz, unutabildiğimiz gibi bunu da unuturuz, sileriz hafızalarımızdan. Aslında unutmak diye bir şey yoktur da bence, işte nasıl denir unutmuş gibi yaparız, bir daha anmayız adlarınızı, yok sayarız düşünmeye bile dayanamadığımız, kaldıramadığımız bu yaşanmışlığı, en azından. Af çıkacak demişsiniz ya hani, henüz ufukta gözükmüyor olsa bile siz istedikten sonra, sizler onay verdikten sonra olur elbet pek yakında, biz buna da ses çıkarmayız. Göstermelik olarak birkaç yıl yatıp çıkarsınız sadece “af”ın dayanılmaz hafifliğinden yararlanarak.

Hapisteki o birkaç yıl zaten dışardaymışcasına rahat geçer sizler için, siz bir baba, bir aile reisi olarak ailenize sahip çıkar, üzerinize düşeni fazlasıyla yaparsınız, öncesinde yaptığınız gibi. Başka bir yerde yaşamanıza gerek kalmaz belki de ama en kötüsü yurtdışında kendinize yeni bir hayat kurarsınız. Bu sefer kaçak olarak değil ama, bir “hata”nın bedelini ödemiş, cezasını çekmiş insanlar olarak başınız dik dolaşırsınız sağda solda. Hiçbir şey olmamış gibi devam edersiniz işinize, gündelik yaşamlarınıza. Hiç olmadı yeni bir düzen kurarsınız yepyeni hallerinizle. Sonra bir gün bakarsınız oğlunuz evlenir, güzel bir eşi olur ve sonra da çocukları. Dede olmanın müthiş hazzını yaşarsınız, çok ama çok seversiniz torunlarınızı. Ve o küçük melekler için dua edersiniz içten içe; bir gün gelir de birine inanmanın, birini sevmenin bedelini Münevver gibi ödemesinler diye...


*27 Ocak 2010: Yukarıdaki bölüm Münevver Karabulut’u öldürmek suçuyla şu an hapiste bulunan ve şubat ayında yargılanmayı bekleyen Cem Garipoğlu’na, yine bu cinayet sırasında oğluna yardım etmek suçuyla yargılanacak olan babası Mehmet Nida Garipoğlu’nun, teslim olması amacıyla yazdığı söylenen bir mektuptan alıntıdır.

**Ve 18 Kasım 2011: Münevver Karabulut’un katil zanlısı sanık Cem Garipoğlu, “çocuğa karşı tasarlayarak, canavarca bir hisle ve eziyet ederek” öldürmek suçundan, en üst sınır olan 24 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Baba Nida Garipoğlu beraat ederken, anne Garipoğlu ve amca Hayyam Garipoğlu’nun aralarında bulunduğu diğer 5 sanık 3’er yıl hapse mahkum edildi.

24 yıl ceza alan Cem Garipoğlu 2 yıl 3 aydır tutuklu. Normal koşullarda 21 yıl 9 ay daha infaz süresi var. Şartlı salıverme kanununa göre eğer bu tarihten 13 yıl 9 ay sonra iyi halli olduğuna dair rapor verilirse 8 yıl öncesinden serbest kalacak.


***Görsel: Flickr.com

9 sayfa ekleyen:

Parpali dedi ki...

Bazı yazılar karşısında suskun kalıyor insan. Ama öyle sessizce geçip gitmeye de razı olmadı gönlüm. Sessizliğim senin olsun ve sen sözcüklere dök hep böyle.

Ateş Böceği dedi ki...

hayat öğüte öğüte ve hatta öğürte öğürte devam ediyor ..Ve benim bu günlerde her zamankinden daha çok midem bulanıyor .Haberler ve gazetelerden uzak durarak gidermeye çalışıyorum yaşamayı ama işte olmuyor böyle de.

Yaşamın kıyısında dedi ki...

YARGIDA EN KOLAY YOLDUR KADINA ŞİDDET,ÖLDÜRME,TECAVÜZ, HELE Kİ BASINDA FAZLACA YER ALMAMIŞ İSE DELİL FALAN ARAŞTIRMAYA GEREK BİLE DUYULMADAN BERAATİ SAĞLANIR.
AMAN YETER Kİ! BÜYÜK BAŞLARA SAYGIDA KUSUR EDECEK BİRKAÇ SÖZ SÖYLEME..

Evren dedi ki...

ve 13 yaşında bir çocuk kendi rızası ile tecavüze uğrayacak... bütün bu ve benzeri kararlar ise benim adalet duygumu zedelemeye devam edecek.

aysema dedi ki...

Ve o 13 yaşındaki çocuğa tecavüz edenler aramızda insanım diye dolaşacak... Hem de çocuklarımızı emanet ettiğimiz, güvenliğimizden de sorumlu olanlar var aralarında! Utanıyorum, bin kez utanıyorum onlar adına bu yapılanlardan; bu karara imza atanlardan...

Ebru dedi ki...

Eren keskin'in bir yazısı var burada http://www.sesonline.net/php/genel_sayfa_yazar.php?Yazar=Eren%20Keskin&KartNo=56623
Nice utanç

siyah karabatak dedi ki...

ne denir ki doğru söze...
uzun bir of çekilir:/
öyle güzel dile dökmüşsün ki...

Vladimir dedi ki...

Kötüye ve kötülük yapmakta hak bulanlara hizmet eden bir adalet sistemi içinde ayakta durmaya çalışıyoruz. Bunlara gözlerimiz kapatıp kulaklarımızı tıkamaktan başka bir seçeneğimiz var mı?

beenmaya dedi ki...

Sevgili;
Parpali,
Ateş Böceği,
YAŞAMIN KIYISINDA,
Evren,
aysema,
Nehir İda,
siyah karabatak,
Vladimir,

25 Kasım Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü'nde hepinize teşekkürler...