27.03.2012

KENDİM/L/E KONUŞMALAR-XV


Unutmak diye bir şeyin varlığına hiçbir zaman inanmadım. Bana göre; belleğin gizli kapaklı odalarında, tozlu raflarında duruyordur sadece olanlar ve göz önünde olmadığı için göz ardı ediliyordur. Bu yüzden unutmuş gibi yapar ya insanoğlu en fazla. Ve buna kendi bile öyle çok inanır ki çoğu zaman, gün gelir unuttuğunu sanır. Bu inancın büyüklüğüne, zamana, yaşanana ve daha pek çok etkene bağlı olarak da ya zaman zaman açılır o kapılar, çıkar her şey gün yüzüne ve hatırlanır ya da o odaların anahtarları hiçbir zaman bulunmaz, hiç açılmayan kapıların ardında yaşananlar unutulmuş sanılarak kalır.

İşte bu yüzden; unutmak diye bir şey yoktur bence. Unutmuş gibi yapmak, unuttuğunu sanmak vardır sadece...




Görsel: Buradan alınmıştır.

20.03.2012

KİM/LİK



kimsin sen?
hangi addan çağırmalı seni?
aynalardan hangi yüzünü toplamalı?
gidip de geldiğin yerlerden
hiç yer edin/e/mediğin yüreklerden
terk ettiğin ve edildiğin tüm iyi niyetlerden
hangisini sadece sana yormalı?

ne hayalin var?
kaçına sahipsin, kaçında mağlup?
zamanın neresinde takılı aklın?
kaç tekbaşınalığın çoğaltırken seni uçsuz bucaksız,
hangi kalabalıklarda azalıp kaldın?
sahi kimsin sen?
ne kadar kendinsin
ne kadarına bir yabancı?
avuçlarında hangi yaşamların gizleri saklı?

Gittiğim ve geldiğim yerlerden, zamanlardan bir türlü yetinemediğim, sığınıp da kendi içime kendime yetmelerimden, yaşayıp yaşayıp ölmelerimden ve her seferinde yinelemelerimden, hayatın tam da bitti dediğim yerinden kendimi yeniden bulup çıkarmalı. Ay bir sis bulutunun ardında şimdi. Güneşten çok uzak. Güneş belki de bir tuzak. Bil/e/mediğim...

sahi kimsin sen?
ne hayalin var?
hangisi gerçeğin?




*İlk yayın tarihleri: 02/07/09’ ve 25/08/10’
**Görsel: Buradan alınmıştır.