Olman gereken yerdesin şu anda. Kocaman bedenini sığdırdığın, değer verdiğin kadınla keyifli bir akşam yemeğini paylaştığın küçük bir masanın diğer yanında. Yerin neresi olduğuna dair tahmin yürütebilecek bir konumda değilim. Ne de olsa seni şu an sadece bir fotoğraf karesi üzerinden görmekteyim. Ama Arnavutköy’de bir balıkçı olduğu söyleniyor. Ve ben de söylenene inanıyorum. Ne yapabilirim ki zaten başka?
Hemen yan masada senin farkında olmayan bir adam var. Ya da baştan fark etmiş olsa bile –ki eminim fark ettiğine- şu anda senin orada olmanın hiçbir önemi yokmuş gibi davranan bir adam. Bir sohbetin tam ortasında yakalanmış gibi bir tebessüm ve henüz tamamlanmamış bir cümle asılı kalmış sanki ağzında. Kendi masasında, kendi zamanında, kendi keyfinde olan bir adam. Sesi, şamatayı, sevincin, heyecanın coşkuyla karışık taşkınlığa dönüştüğü halleri, göz önünde olmayı sevmezsin ya pek. İşte şu an tam da senin olmasını istediğin gibi. Sakin, sessiz ve durağan...Çapraz masada da birinin oturduğu dikkatimi çekiyor ama bir erkek olmasından şüphelendiğim bu kişinin yüzünü hiç görmüyorum ki bunun bir önemi de yok zaten...
Üzerindeki ceket tanıdık. Ekim soğuğundan –eskiden serin derdik belki ama bu sene gerçekten soğuk- bir parça da olsa koruyor olsa gerek seni. Tarihini hatırlamadığım, uzun saçlı zamanlarından kalma bir fotoğrafın geliyor hemen aklıma. Üzerinde aynı ceket, yanında fotoğraftan kesilip atılmış, kim olduğu belli olmayan biri. Fotoğraf yine benzer zamanlarda hatta belki de daha soğuk bir ayda çekilmiş olmalı ki boynunda yeşil bir de atkı sarılı. Gözlerinin rengini ortaya çıkaran yeşil bir atkı...
Sağ elin, belki anlamsızca, belki anlattığın şeye kendini kaptırmış olmanın etkisiyle, belki sadece bir refleks, belki de senin için çok değerli bir çift eli avucunun içerisine almak amacıyla havaya kalkmış olan sağ elin, o an için boşta, çenene yakın bir yerde asılı kalmış. Avuç içini saklamak istermişçesine kıvrılmış parmakların. Tamamlanmamış, gevşek bir yumruk gibi geliyor bir an için elinin görüntüsü sanki anlamını kendine sakladığın. Ama biliyorum ki sadece şaşkınlıkla yapılmış, başka bir niyetin yüklü olmadığı bir yumruk bu. Amaçsız, öylesine...
Akşamın karanlığını aydınlatan bir fener var masanın üzerinde. Işığı, solunda duran su dolu kadehine yansıyor. Senin gözlerindeki ışıksa tüm yüzüne...Bu bakışı biliyorum ben. Bu huzur, bu keyif, yüzüne yerleşip kalmış olan bu içten tebessüm hiç yabancı değil. Çok iyi tanıyorum. Gözlerin, yüreğine gelip yerleşen koca bir yaşamın habercisi. Birken iki olmuş gibi bakıyor artık. Sadece aşk bakıyor, aşktan bakıyor. Mutlusun, ve bu öyle belli ki...
Olman gereken yerdesin şu anda. Bu hayat oyununda, başrolü seninle birlikte paylaşan diğer kahraman, esas kadınla birlikte büyük bir tutkuyla bağlı olduğun sahnenin diğer yanında. Bense hiç olmak istemediğim ama hiçbir zaman da çıkamadığım izleyiciler arasından her zaman olduğu gibi seyretmekteyim seni. Olmam gereken yerdeyim yani. Salonda, numaralı koltuğumda oturuyorum işte. Sessiz, sakin, varken yok gibi...Bakma sol yanımın ağrıdığına, ağırlığına. Yüzümdeki, yüreğimdeki solgunluğa, sarılığa kanma sakın. Bilirim geçer. Son-bahar bu ne de olsa. Aldanma mevsimi...
*Görsel: Buradan alınmıştır.
24 yorum:
nasıl iyi geldi bu yazı bana..ah maya, fotoğraflar nasıl da konuşuyor böyle işte, iş ki dinlemesini bilelim, hergün gözümüzden geçip giden sayısız imaj var, sesleri uğultu içinde kaybolup gidiyor...
Özlemişim yazılarını Sevgili Beenmaya...
Oldugun yerden daha guzel yer var mi Maya'cigim, keske herkes o seyirci koltugunda oturup seyredebilse, var gibi ama yok, yok gibi ama her yerde :) ASKla kal...
Geçiyr mu gerçekten diye sormak lazım..
Hayatta iki çeşit insan vardır ..Kimisi o fotoğraf karesinde ki gibi hep huzurlu geriye kalanlar hep izleyip huzursuz olanlar ..Bu hiç değişmiyor dünde böyleydi bundan sonrada hep böyle sanırım..
mayam, dokundu yine söylediklerin içimde bi yaraya..ne güzel hissetmektir bu böyle.
Hani söylenir ya okurken hissettim diye. İşte bu sefer öyle oldu bana. Okurken hissettim son paragrafta yazılanları. Canım acıdı sanırım. sessiz, sakin varken yok gibi oturmaktan korkuyorum sanırım birde..
böcük
bi fotoğrafın ardı ancak bu kadar temiz anlatılırdı...
Ne güzel anlatmışsın Mayam ...
mayam.. canım
yaz günü bu sonbahar yazısı
bir iş var bu işte
sevimsizce sanki
hayırlara vesile....
içim titredi desem okurken.
tekrar tekrar okumak istedim.
yoğun çok yoğun..
Gerçekten etkilendim.
çok sade ve duygu dolu kelimeler
Yaz sicaginda sonbahar huznu...
Yuregin guzun gelecek bir umudu derinlerde sakliyor sanki?
@nil: dediğin gibi yeter ki dinlemesini bilelim canım nil...
teşekkürler ve öperim :))
@aysema: ben de hem seni hem kelimelerini özledim :))
@Uma: aynen öyle sevgili Uma'm...ve elbette ki her daim AŞK'la...
:))
@Ateş Böceği: geçiyor ateşim böceğim geçiyor geçmesine de hiçbir zaman unutulmuyor. ve nasıl, ne sıklıkla hatırlandığı da kişiden kişiye, yaşanandan yaşatana değişiyor elbette...
@suvebeyaz: her bir kelime her bir harfine kadar yürekten yazılmıştı ve gerçekti suvebeyaz o yüzden belki senin de yüreğine ekleniverdi...
@mutlulukoyunu: öyle gerçek ve içten yazılmıştı ki bu cümleler vakti zamanında o yüzden belki de böyle yürekten hissedildi sevgili böcük...
ve orada oturup bunları farkedip hissetmek bile, eğer konu AŞK'sa emin ol çok önemli ve değerli...
@cem: o fotoğraf ta yürekten hissedildiği için belki...
@Hayat İzlerim: teşekkürler canım benim...
@Yazgüneşi: yaz sıcağında bir nebze olsun serinlemek için belki de aşkın o en hüzünlü haliyle ve sadece yad etmek eski günleri...
yoksa her şey yolunda canım benim, her şey iyi :)))
@memento mori: tekrar tekrar oku ışığım ve şansım ve sen de benle birlikte yaşa o zamanlar yürekten geçenleri...
@safransarı: çok teekkür ederim sevgili safransarı...
@zafer ekin: güzün gelir mi bilmem ama o umut hep içimde bir yerde olacak sevgii zafer bak bunu biliyorum işte :)))
Yorum Gönder