Burası benim evim. Yaklaşık 3 ay olmuş taşınalı. Bir güzel yerleşmişim, emek vermişim,varolanların yerlerini değiştirip yeni yeni eşyalar yerleştirmişim, bir sürü misafir ağırlamışım, kimisinde bir kahve içimlik, kimisinde uzun sohbetler eşliğinde kendiminki gibi bir sürü eve misafir edilmişim. Yaşayıp gidiyorum işte böyle kendimce. Derken birgün evime geliyorum, anahtarımı kilide takıyorum ama dönmüyor. Kapı açılmıyor bir türlü. Pek beceriksizim ya bu konularda, söylene söylene birkaç kere daha deniyorum ama yok, her yer kapı duvar. Kendi evime giremiyorum. Sonra kapının altında bir zarf buluyorum. Ve içinde hiçbir açıklama olmadan “artık evime giremeyeceğim” yazıyor. Hiçbir şey anlamadığım için şaşkınlıkla sağa sola, arkadaşlarıma danışıyorum ve onların da aynı durumdan muzdarip olduğunu öğreniyorum; kimse evine giremiyor. Sonradan “birkaç kişinin vermiş olduğu rahatsızlıktan ötürü” evlerimize alınmadığımız haberi ulaşıyor bizlere. Evet evet sadece “birkaç kişinin hatası” herkese mal ediliyor. Burada mantık nerede?
Kapının kilidini değiştirip, camı kırıp, arka bahçeden dolanıp evime tekrar girebilir, misafirlerimi, arkadaşlarımı bu şekilde konuk edebilirim. Ya da pılımı pırtımı toplayıp başka bir adrese taşınabilirim elbette. Bunlar olası çözümler. Ama çözüm dediğin bir sorun karşısında üretilmez mi? Burada bir sorun olduğu belli ama sorun ben değilsem, benden kaynaklanmıyorsa neden ben kendi evime girmek konusunda böylesine çözümler aramak zorunda bırakılıyorum ki...
Sahi bunun açıklaması nedir? Sadece okuduğumuz, yazdığımız, kendi kendimize karaladığımız, bununla yetinmeyip bu sayfaları “günce” kavramından çıkarıp da, fikirlerimizi, duygularımızı, anılarımızı, deneyimlerimizi paylaştığımız, kurulan bağlarla ve yapılan organizasyonlarla anadolu’da kız çocuklarımızı okuttuğumuz, İzmir’de diktiğimiz fidanlarla kendi adımızı verdiğimiz bir orman sahibi olduğumuz, hasta çocuğu için madden ve manen yapacak hiçbir şeyi kalmadığından son çare olarak bu sayfalar üzerinden bizden yardım eli isteyen bir babanın çığlığı olup yardım edebilmek amaçlı çırpındığımız blog sayfalarımız hangi nedenden ötürü ve hangi hakla karartılabilir? En doğal, en basit, en insani hakkımız olan “iletişim hakkımız” nasıl elimizden alınabilir?
Farkında mısınız sansürlenen, karartılan, elimizden alınan sadece blog sayfalarımız değil aslında, hayatımız ve hatta insanlığımız...Peki aydınlık için birşeyler yapmamız gerekmez mi???
***Gün içersinde BLOGGER.COM üzerindeki kapatma kararının yürütülmesi durduruldu. Ne zamana kadar bilinmediği gibi internet üzerinde hala eksik kanun ve yanlış uygulamalar nedeniyle kapatılmış olan site ve yayınların varlığını da göz ardı etmemeli. İşte bu nedenle SERBEST YAZARLAR PLATFORMU haklarını savunmaya, taleplerini iletmeye ve demokratik çözümler aramaya yani kısaca yoluna kaldığı yerden aynen devam ediyor.
Resim: bp3.blogger.com/.../pyHiHzQfqSo/S220/sansür.jpg
21 yorum:
evet, seni sansürlesinler kafi.
hatta seni gerçek hayattan da sansürlesinler. gözlerine siyah bant çekelim.
kimseyle konuşama bakışama duyuşama. Zira külliyen zil-zurna zararsın ziyansın dünyaya. Tüketici haklarına da şikayet etcem seni.. Gezegenimin kaynaklarını tükmeyesin daha fazla.
kadın başımıza bir de blog açtık. sonra bir de yasağı protesto ettik. imza kampanyasına da katıldık. ha bir de deldik, girmeye devam ettik bloglara.
başımıza taş yağacak. taş.
İşte yine geldim misafirliğe.:) El ele verirsek yapamayacağımız şey yok anlamış olduk. Gözümüz aydın.:)
Valla beenmaya, sana da gelemeyeceğim diye korktum.. Hayır, bir tek bu adresteki evini biliyorum.. Neyse, sonunda yine evindesin de oturuyoruz beraber.. Neler yaptın bakalım bu sefer çayın yanında :)
:)
Hercümlene katılıyorum canım. Sadece blog sayfalarımız değildi kapatılan.Emimiz gibi burası. O kadar üzüldüm ki anlatamam böyle birşey olduğuna. Neyseki geri geldi sayfamız umarım hiç gitmez :(
yazdıklarına sonuna kadar katılıyorum..Bazı kişiler yüzünden birçok kişi mağdur edildi..Ama kahretsinki mantığımın dışındada konuşamıyorum..
Sırf bu durumlar için ücretsiz servisten çıkıp ücretli olmamız gerek..Parayı veren düdüğü çalar misali..Tabiki burası engellenince çok üzüldüm ama bazı noktalarda yapılabilecek olanlar sınırlı..Bunu da düşünmek gerek..şimdi buraı onca tepkiye rağmen açılmasaydı ne gelebilirdki elimizden..
Bu ülkedeki birçok olay gibi sadece tepki vermekle kalırdık..Ve derdikki biz elimizden geleni yaptık..
Elimizden gelenin daha fazlası yok..Umarım bir daha kapatılmaz kırmızım..
Bu süreç garantisi olmayan bir süreç malesef
bütün yazdıklarına katılıyorum..burası artık benim evim gibi oldu ..belki çok fazla zaman ayıramıyorum..ama yınede butün sırlarımı paylaştığım tüm duygularımı anlattığım tek yer burası..umarım birdaha gıtmez sayfam..
ne güzel bir cum-hürriyet bayramı
orwell 1984 de ne dedirtiyordu o'berin'a:
önce kelimelerinizi alacağız, kelimeleriniz olmayınca düşünemeyeceksiniz, düşünemeyince de kurtulamayacaksınız...
önce kelimelerimizi alacaklar, almaya çalıştılar, bir daha çalışacaklar ve belki alacaklar. düşünemeyince onlar söyleyecekler kavramların anlamlarını. mesela özgürlük köleliktir diyecekler. barış için savaş lazım diyecekler. inanacağız. düşünemeyince de asla iletişim kuramayacağız. ve hayat aşk değil iletişimdir. iletişim olmayınca kendimizde boğulacağız...
ne yazık ki çok olanların kazanmak için haklı olmak gibi bi zorunluluğu yok. ama kelime her zaman azınlıkların malı olmuştur. az olmak her zaman insani olanı yaşayan olmuştur. ne mutlu az olanlara. azlığını kelimeyle çoğaltanlara. bize...
ne güzel yazmşsn ve anlatmşsn :) sözcü olsana sen :D
sen o kapının altındaki notu doğru okumamışsın deli.
baklavasıyla meşhur gaziantep mahkemesinin gerekçesiz kararı gereğince bilinmeyen bir tarihe kadar evine giremezsin.
neden ve ne zamana kadarın cevabının olmaması yaptıkları terbiyesizlikten biraz da olsa utandıkları izlenimi verdi bana.
tamini gerekçe
sanırım şöyle;
sizin mahalledeki komşulardan biri adamın birine küfretmiş,
biri sabah akşam medya patronunun telifini çiğnemiş,
çekin cezasını.
bu tür uygulamalar askerde çok olurdu.
bir askerin cezası yüzünden bütün bölük sürünürdü.
işte bu olay da,
bir ülkeyi askerlerin yönetmemesi gerektiğine ve yönetemeyeceğine dair bir fikir verdi bize
iyi oldu :)
efrasiyab,
kelimelerimizi alma işini türkdil kurumu kimseye kaptırmaz bi kere.
bu yapılan ise ağzımızı kapatmak.
ama yıllar yılı kelimelerimizi eksilterek düşüncemizi baltalayanlar daha tehlikeliler.
katılıyorum size.
çok güzel anlatmışsın..
evet şu an için anahtarlarımızı geri dağıttılar.. ama ne zamana kadar orası belli değil işte malesef :(
@arti: ahahaha deli artiii. yahu ben olmasam kimle uğraşıcaksın sen. hayatın ne kadar sönük, renksiz, tuhaf, acayip bişi olup çıkacak farkında mısın çok ama çok özlersin beni bak demedi deme. o yüzden otur şimdi bir daha düşün bakayım...
@arzu pınar: bir de sen utanmadan hala böyle bir tuhaf yazılar yazıyorsun. çok ayıp ya çok ayıp...
@ela'dan mektup: gözümüz gerçekten aydı mı yoksa bu sus payı amacıyla verilmiş geçici bir aydınlık mı bilemedim :((
@brajeshwari: yahu sen misafir değilsin ki artık. gir mutfağa ne istiyorsan al bakalım :))
@muhabbet çiçeği: valla pek aydınlatıcı bir durum değil gibi geliyor bu bana ama umarım yanılıyorumdur. sağolasın canım...
@birikim: evet garantisi olmayan bir süreç. ki hala eksik kanunu ve uygulamalar yüzünden kapalı olan bir sürü site ve yayının varlığını da düşünürsek aslında geçici bir çözüm bu. yani ne yazıkki asıl sorun hala devam ediyor...
@mixx: ne yazıkki bu ülkede hiçbir şeyin garantisi yok arkadaşım :((
@siminya: ya siminim çok güzel. Mustafa'yı seyrettim de dün kemikleri sızlıyordur Atatürk'ün...
@efrasiyab: bu sözlerin üzerine sadece teşekkür ediyorum sana...
@tnrzclk: senin sözcün mü :))
@korhan: :))
@korhan: bende...
@7.oda: ne yazıkki :((
Bu Tam bir Askerliğe benzemiş.Bi tane Askerin yaptığı yanlış bütün herkeze mal ediliyor malesef:(
@cekingen: korhan'ın dediği gibi yani :))
28'inde bu yazı yayınlanıp 30'unda anahtarlarınızı geri aldığınızdan bahsettiğinize göre 2 gün sürmüş demek ki mağduriyetiniz. Ben o günleri görmedim, bu yazıyı okumasaydım haberim de olmayacaktı. insanın kanını beynine sıçratacak bir durum. Bu resmen adamın ağzını kapatmak demek.
Bir hukuk devletinde, ne demek ya en temel haklardan biri olan konuşma hakkını elinden almak!
'Temel Hak'tan öte 'Temel ihtiyaç'tır iletişim; ekmek gibi, su gibi, hava gibi... İnsan yaşayabilir mi iletişim kurmadan! Nasıl böyle birşeye müsaade edilir anlamıyorum.
Olan olmuş galiba. Ne diyelim, geçmiş olsun. Hem de büyük geçmiş olsun.
Gerçekten geçsin ve bir daha yaşanmasın inşallah.
@Ercan DÜZGÜN: olan olmuş bitmiş evet sağolasın dileklerin için.
ama onca zamandan sonra geçip gitti gözüyle bakamıyorum ben hala. çünkü burada her an her şey olabilir ne yazık ki ve hatta oluyor da...
Yorum Gönder