129K’nın hayatıma girmesi bundan 7 ay öncesine dayanmakta. Gerçi varlığından haberdardım zaten, ama kendisiyle haftanın 6 günü, özellikle sabah saatlerine yönelik yolcu-otobüs ilişkimiz tam olarak eylül ayında, benim Avrupa Yakası’ndan Anadolu Yakası’na taşınmamla başladı. Peki bu 129K, tam olarak kimdir, nedir derseniz eğer, İstanbul’da yaşayan hemen herkesin bildiğine eminim, ama İstanbul dışındaki arkadaşlara yönelik şöyle bir açıklama yapabiliriz; 129K, Kozyatağı-Mecidiyeköy arasındaki İETT hattına ait belediye otobüslerinin adı ya da numarası diyebiliriz, artık ne deniyorsa tam olarak bunlara...
Evet, 129K ile bir geçmişimiz var ama Yaşar Bey’le tanışma şerefine yazık ki yeni eriştim. Geçen gün iş çıkışı, eve dönüşüme yönelik her zamanki güzergahımın dışına çıkıp Mecidiyeköy’den 129K’ya binmeye niyetlendim. Otobüse adımımı atmamla birlikte şoför mahallinde elleri önünde ayakta bekleyen, bir çift gülen gözle karşılaştım. Bu bir çift gülen göz önce sevimli, babacan bir yüze sonra da gayet içten ve samimi bir tavırla “iyi akşamlar buyrun” şeklinde bir karşılamaya dönüştü. Yaşadığım şaşkınlıkla kendime yer aranırken, adının sonradan Yaşar Bey olduğunu öğreneceğim çok sevgili şoförümüz, diğer yolcuları da aynı içtenlikle kapıda ve ayakta karşılamaya devam ediyordu. Hatta otobüse binen yolculardan bazıları “Yaşar Bey, nasılsınız?” “Gözükmüyordunuz ne zamandır, tatilde miydiniz yoksa?” “Torun nasıl Yaşar Bey, büyüdü mü?” şeklinde bu selamlamaya karşılık verip sevgili şoförümüzle ayaküstü hal hatır diyaloglarına giriyorlardı. Ve nihayet kalkış saati geldiğinde, adının artık Yaşar Bey olduğuna emin olduğum sevgili şoförümüz herkese iyi yolculuklar, sevgi ve saygılar dileyerek seromoniye son noktayı koydu ve yolculuk başladı.
Korkunç bir trafik yüzünden şehirlerarası otobüs seyahatine dönüşen yolculuğumuz boyunca, bu durumun beni baştan oldukça şaşırttığını ve hatta biraz da komik geldiğini söylemem gerek, yalan yok. Ama sonrasında Yaşar Bey’in gösterdiği bu ilgi ve alaka, saygı ve iyiniyet beni gerçekten keyiflendirdi. Çok değil, kısa bir süre önce yaşadığım bir olay geldi aklıma.İş yerinden biriyle karşılaşmıştık durakta. Adını bilmiyordum, sanırım o da benimkini. Farklı departmanlardaydık çünkü, ve şu ana kadar tek kelimelik bir diyaloğumuz dahi olmamıştı. Ama biliyorduk işte birbirimizi, aynı çatı altında çalışıyorduk sonuçta, ve eminimki birbirimizi görmek istediğimiz pek çok insandan daha sık görüyorduk zorunluluktan.Durakta aramızdaki birkaç metrelik uzaklıkta süren sessiz bekleyişimiz aynı otobüse binerek sona erdi bir süre sonra. Ve ne tesadüf ki aynı durakta indik, birbirimizin yanından kaçamak bakışlarla ters yönlere doğru geçip gittik. Birkaç adım attıktan sonra yolun ortasında durduğumu hatırlıyorum. Neydi ki bu şimdi böyle, tamam sarılıp öpüşecek değildik elbet, ama bir tebessüm, bir Allah’ın selamı bile çok muydu yani birbirimize. Kızgınlığım sadece ona değildi yanlış anlaşılmasın. Hatta bu sessizliğin, bu selamsız sabahsızlığın bir parçası olduğum, ve değiştirmek adına çaba göstermediğim için kendime daha çok kızmıştım. İşte bunu düşününce Yaşar Bey’in bu yaklaşımını gerçekten bana çok hoş, çok yakın geldi.
Yaşadığımız bu koşturmaca içersinde o kadar çok anlık tanışıklıklar, paylaşımlar yaşıyoruz ki. Otobüs kuyruğunda,banka veznesinde, sinema salonunda yan koltuğumuzda, ilk ve belki de son defa gideceğimiz bir cafenin garsonuyla, kısa süreli, standart diyaloglardan kurulu ve hatta çoğu kez sessiz bir sürü an ve günün karmaşası sona erdiğinde, paylaşılan anların kısalığından ve tekdüzeliğinden bir daha hatırlanmayacak bir sürü yüz var belleğimizde...Bir tebessüm sadece bir arkadaşa mı edilir, bir selam sadece tanıdık bir yüze, sıcak bir bakış sadece sevgiliye mi verilir? Adını bilmediğin, tek bir söz etmediğin, tanımadığın bir yüze tebessüm etmek, bir günaydın veya iyi akşamlar dileği hatta sadece sıcak bir bakış bile kısa bir anlığına da olsa keyif vermek, insan olmanın güzelliğini ve sıcaklığını hissetmek ve hissettirmekten başka ne kaybettirir ki bize? İşte tüm bu düşünceler içerisinde otobüsten inerken, beni görmediğinden ve duymadığından emin olduğum halde, “iyi akşamlar Yaşar bey, ve teşekkürler” diye seslendim çok sevgili otobüs şoförüme.
Gerçekten teşekkürler Yaşar Bey, İstanbul trafiği düşünüldüğünde, böylesine stresli ve sıkıntılı bir işte çalıştığınız halde, bizlere bu olumsuzluklar yerine insanlığınızı, iyiniyetinizi, sıcaklığınızı ve saygınızı yansıttığınız için teşekkürler. Sizi tanıdığıma gerçekten çok memnun oldum. İyi ki varsınız.
*Bu yazı tarih olarak çok eski ama Yaşar Bey ve bana düşündürdükleri hala bugünmüş gibi aklımda. Şu anda evimle birlikte işyerimde Anadolu Yakası’nda olduğundan eskisi gibi 129K hattını kullanmıyorum ve Yaşar Bey hala bu hatta mı, hala çalışıyor mu bunu da bilmiyorum ama yine de ona sevgilerimi ve selamlarımı yolluyorum.
Görsel: http://pagehall.deviantart.com/
Evet, 129K ile bir geçmişimiz var ama Yaşar Bey’le tanışma şerefine yazık ki yeni eriştim. Geçen gün iş çıkışı, eve dönüşüme yönelik her zamanki güzergahımın dışına çıkıp Mecidiyeköy’den 129K’ya binmeye niyetlendim. Otobüse adımımı atmamla birlikte şoför mahallinde elleri önünde ayakta bekleyen, bir çift gülen gözle karşılaştım. Bu bir çift gülen göz önce sevimli, babacan bir yüze sonra da gayet içten ve samimi bir tavırla “iyi akşamlar buyrun” şeklinde bir karşılamaya dönüştü. Yaşadığım şaşkınlıkla kendime yer aranırken, adının sonradan Yaşar Bey olduğunu öğreneceğim çok sevgili şoförümüz, diğer yolcuları da aynı içtenlikle kapıda ve ayakta karşılamaya devam ediyordu. Hatta otobüse binen yolculardan bazıları “Yaşar Bey, nasılsınız?” “Gözükmüyordunuz ne zamandır, tatilde miydiniz yoksa?” “Torun nasıl Yaşar Bey, büyüdü mü?” şeklinde bu selamlamaya karşılık verip sevgili şoförümüzle ayaküstü hal hatır diyaloglarına giriyorlardı. Ve nihayet kalkış saati geldiğinde, adının artık Yaşar Bey olduğuna emin olduğum sevgili şoförümüz herkese iyi yolculuklar, sevgi ve saygılar dileyerek seromoniye son noktayı koydu ve yolculuk başladı.
Korkunç bir trafik yüzünden şehirlerarası otobüs seyahatine dönüşen yolculuğumuz boyunca, bu durumun beni baştan oldukça şaşırttığını ve hatta biraz da komik geldiğini söylemem gerek, yalan yok. Ama sonrasında Yaşar Bey’in gösterdiği bu ilgi ve alaka, saygı ve iyiniyet beni gerçekten keyiflendirdi. Çok değil, kısa bir süre önce yaşadığım bir olay geldi aklıma.İş yerinden biriyle karşılaşmıştık durakta. Adını bilmiyordum, sanırım o da benimkini. Farklı departmanlardaydık çünkü, ve şu ana kadar tek kelimelik bir diyaloğumuz dahi olmamıştı. Ama biliyorduk işte birbirimizi, aynı çatı altında çalışıyorduk sonuçta, ve eminimki birbirimizi görmek istediğimiz pek çok insandan daha sık görüyorduk zorunluluktan.Durakta aramızdaki birkaç metrelik uzaklıkta süren sessiz bekleyişimiz aynı otobüse binerek sona erdi bir süre sonra. Ve ne tesadüf ki aynı durakta indik, birbirimizin yanından kaçamak bakışlarla ters yönlere doğru geçip gittik. Birkaç adım attıktan sonra yolun ortasında durduğumu hatırlıyorum. Neydi ki bu şimdi böyle, tamam sarılıp öpüşecek değildik elbet, ama bir tebessüm, bir Allah’ın selamı bile çok muydu yani birbirimize. Kızgınlığım sadece ona değildi yanlış anlaşılmasın. Hatta bu sessizliğin, bu selamsız sabahsızlığın bir parçası olduğum, ve değiştirmek adına çaba göstermediğim için kendime daha çok kızmıştım. İşte bunu düşününce Yaşar Bey’in bu yaklaşımını gerçekten bana çok hoş, çok yakın geldi.
Yaşadığımız bu koşturmaca içersinde o kadar çok anlık tanışıklıklar, paylaşımlar yaşıyoruz ki. Otobüs kuyruğunda,banka veznesinde, sinema salonunda yan koltuğumuzda, ilk ve belki de son defa gideceğimiz bir cafenin garsonuyla, kısa süreli, standart diyaloglardan kurulu ve hatta çoğu kez sessiz bir sürü an ve günün karmaşası sona erdiğinde, paylaşılan anların kısalığından ve tekdüzeliğinden bir daha hatırlanmayacak bir sürü yüz var belleğimizde...Bir tebessüm sadece bir arkadaşa mı edilir, bir selam sadece tanıdık bir yüze, sıcak bir bakış sadece sevgiliye mi verilir? Adını bilmediğin, tek bir söz etmediğin, tanımadığın bir yüze tebessüm etmek, bir günaydın veya iyi akşamlar dileği hatta sadece sıcak bir bakış bile kısa bir anlığına da olsa keyif vermek, insan olmanın güzelliğini ve sıcaklığını hissetmek ve hissettirmekten başka ne kaybettirir ki bize? İşte tüm bu düşünceler içerisinde otobüsten inerken, beni görmediğinden ve duymadığından emin olduğum halde, “iyi akşamlar Yaşar bey, ve teşekkürler” diye seslendim çok sevgili otobüs şoförüme.
Gerçekten teşekkürler Yaşar Bey, İstanbul trafiği düşünüldüğünde, böylesine stresli ve sıkıntılı bir işte çalıştığınız halde, bizlere bu olumsuzluklar yerine insanlığınızı, iyiniyetinizi, sıcaklığınızı ve saygınızı yansıttığınız için teşekkürler. Sizi tanıdığıma gerçekten çok memnun oldum. İyi ki varsınız.
*Bu yazı tarih olarak çok eski ama Yaşar Bey ve bana düşündürdükleri hala bugünmüş gibi aklımda. Şu anda evimle birlikte işyerimde Anadolu Yakası’nda olduğundan eskisi gibi 129K hattını kullanmıyorum ve Yaşar Bey hala bu hatta mı, hala çalışıyor mu bunu da bilmiyorum ama yine de ona sevgilerimi ve selamlarımı yolluyorum.
Görsel: http://pagehall.deviantart.com/
48 yorum:
ben ankara'da çok çekmiştim bunun ceremesini. bakkala girersin merhaba dersin, sanki küfür etmişsin gibi bakarlar, okula girersin hizmetlilere "kolay gelsin "dersin yine aynı... ama az sayıda da olsa yaşar bey gibi olanlar vardı elbet iyi ki de varlar :)
ben de liseye giderken bir otobüs şöförü vardı bizi geç gelirsek 2 dk. bekler, durak dışında da indirir, herkes onu tanır, çok iyi çok nazik bir adamdı.İett ye bağlıydı ama sanki özel servis şöförümüz gibiydi.Otobüste de herkes birbirini tanırdı.
Ne güzel bir şey güleryüz, tatlı dil.
yaşasın Yaşar bey'ler!
burdaki şoförlerin adamları bi dövmediği kalıyo otobüse binmem ben çok zorda kalmayınca.
ama taksi dolmuşcularımızdan bazıları çok kibarlar onlarla yolculukta keyifli oluyor ama diğerlerini boğasım geliyo ne yazıkki :)
Öğrenciyken canımız sıkıldığında hiç bilmediğimiz bir mahallenin otobüsüne biner son durakta inerdik. İnsan kalabalığı dağıldığında hep aynı yolda, aynı tonda gitmek nasıl bir şey diye sorardık üç kafadar şoföre. Yüzümüze bakardı.. Öyle yol hikayeleri dinlemişliğim var ki...
Bazen pek çok insanı görmezden geliyoruz. Onları duygu ve düşüncelerini yok sayıyoruz. Sadece bizim varoluşumuz için düzenlenmiş araçlar gibi davranıyoruz insanlara. Oysa bir tatlı dil...........
Uzun zaman olmuş ben otobüse binmeyeli. Hele bilinmedik mahallelere gitmeyeli.
Selamını dilerim almıştır Yaşar bey. Anımsattıkların için sayfana bir gelincik bırakıyorum. Selam ve dostlukla..
çok güzel yaa, çok sevdim ben Yaşar Beyi tanımadan sevdim. önce lise servisim aklıma geldi. ardından Beşiktaş'ta çalıştığım zamanlarda benim için servisten farkı olmayan 8:15 Kadıköy-Beşiktaş vapuru:) her sabah aynı vapura binerken akrabalarımdan çok görür olmuştum hiç tanımadığım insanları ve çokçası ile selamlaşırdık. göz aşinalığı böyle bir şey herhalde.. bir de komşuluk var tabi.. aynı asansöre binip günaydın demeyen komşular var. sen deyince de Coffeé'nin dediği gibi sanki küfretmişsin gibi bakanlar..
insanlar tuhaf yani.. bir günaydın ya da bir tebessüm güne başlarken pek çok şeyi değiştirebiliyor. herkes bunu bir gün farkeder umarım. sevgiler..
şehirler büyüdükçe insanların insanlıkları bir lüksmüş gibi görünüor gözümüze. oysa ne kadar da insanca, bizden bi duygu bu.
Yaşar bey gönüllere sihirli değneğiyle dokunmayı bilenlerden olsa gerek.Ben de bazen tanıdık tanımadık herkese tanrı selamı vermeye çalışırım.İnşaat işçisinden, sucu, hatta çöp toplayıcına hayırlı işler dilerim, tebessüm edip selam veririm kırk yıllık dost gibi.İnsanların içine sıcaklığın dağıldığını bu beklenmedik tebessümün ne büyük gücü olduğunu bir gün blogumuzda anlatırım.Sevgilerimle dilek.
Sevgili eğreltiotun'a çok hak veriyorum. Aslında gayet doğal olan bu ve benzeri olayların artık bizi şaşırtır olması çok acı. Babamın emekli olduğu, Karşıyaka'ya gelip yerleştiğimiz 70 li yıllarda akşam üzerleri herkes sahile dolaşmaya çıkardı ve 100 kişiden en az 80 kişisi ile selamlaşırdınız. Şimdi çarşıda dolaşmaya kalktığınızda sanki insanlar üstünüzden geçecek gibi yürüyorlar ve kimse kimsenin yüzüne dahi bakmıyor.
Keşke her belediye şöförü böyle olsa.
Kayseri'ye Beşiktaş deplasmanına gidiyoruz bu sene, şehir girşinden stada doğru polis kortejinde giderken şöför önümüze 2 kere kırdı ve kazaya zorladı bizi, sonra da polisden kopunca ışıklarda yanyana geldik, camını açıp bize fiili küfür edince, bizde fiili salırdık haliyle, sonuçta maç 12-12=24 saatlik yolu maç izleyemeden geri gelmiştik :)
Yaşar bey'e selamlarımı iletiyorum.
Çünkü otobüs şöförlerden uzun süredir haz almam :)))
Cumartesi günü gittigim büyük bir süpermarketin kasasina gelince, kasada oturan kizagülümseyip, günaydin dedigimde, yüzüne yayilan önce saskinlik, sonra sicak bir gülümsemeyi hic bir zaman unutamayacagim anilarimin arasina koydum.
Kizin dedigine göre, o günaydin dese bile cogu zaman insanlar, günaydin demeyi birak, yüzüne bile bakmiyorlarmis. Bu durumun, ona kendisini nasil kötü hissettirdigini anlativermisti bir cirpida.
Yasar beye bizden de kucak dolusu sevgiler, iyi ki böyle insanlar hala var.
Sevgilerimle
benim de vardır 129K'ya binmişliğim çokça. Atatürk Caddesi çıkışında Yeni Sahra durağından binerdim.
Bak şimdi kızdım kendime Yaşar Bey'in ayrınıma varamadım diye. O zamanlar da o hatta mı çalışıyordu acaba. Ama bilirim o yolculukları... Zamanla tanış olur sohbete başlar insan şehirlerarası yolculuğunda...
Ben de her sabah apartmanımızın önünde bulunana parkı temizleyen görevliye günaydın kolay gelsin diye seslenirdim. Sonra bakkala, markete, kuaföre... Sokak bitip caddde başlayıncayya kadar. İnsnalar ilkinde dönüp arkasında bakıyor nedense... ÜStüne alınmıyor...Öylesine unutmuşuz bir selamı esirger olmuşuz. Günlük telaşın bizi getirdiği soyutlanmış yalnızlıklar...
sanırım 2003 yılıydı? Yaşar Bey'i Pendik- Mecidiyeköy hattında tanımıştım:)) Aynı şaşkınlığı ben de yaşamıştım... Merhabasız yaşadığımızı, büyük şehirlerde kimse bize çarpmasın diye yürüdüğümüzü Yaşar Bey'in sesiyle irkilerek farketmiştim:))
Ne güzel olmuş hatırlatman Mayamm:)
Okul yolum dolayısıyla İETT ile akraba olmuş durumdayım ama anlattığın bir şoföre benzeyen başka biriyle daha karşılaşmadım gerçekten ne kadar hoşmuş!
Günlük stres altında böyle şeyler görmek insana huzur verir bazen.
Selam konusundaki algımızın payı var sanırım bu konuda.
ABD'de de yaşamıştım benzer duyguyu. Wshington Dc'de... Çevreyi gezmek amacıyla dolaşırken rastladığımız kişiler İngilizce selam vermeden geçmiyordu yanımızdan. Şaşırmıştım, kızıma sordum. Komşuluk ilişkisi de var mı diye... Yokmuş, sadece selamla yetinmek zorundalar çoğu dedi...
Oysa bizde genelde tanıdıklarla selamlaşılıyor ve ayaküstü uzun uzun sohbetler yapılıyor. Ev ziyaretlerine gidilip geliniyor. Yabancılarla böyle bir ilşki kurulamayacağı için, yanlış anlaşılmalara meydan vermemek için selam konusunda cimri davranılıyor.
Küçük kentlerimizde selam sıkıntısı çekmiyoruz. Dün yürüyerek çarşıya indim. Kaç kişiyi öptüğümü, kaç kişiyle söyleştiğimi bilemiyorum. İki adımda bir durmak zorunda kaldım, gideceğim yere de geciktim.
Büyük kentlerde böyle bir şey çok zor. Hiç olmazsa bir selam güzel olur koşuşturma arasında. Ama bunu bile yanlış algılayıp kendince yorum çıkaracak kişiler de olabilir.
Yaşar Beye benden de sevgiler gitsin. Görevini güler yüzle yapan tüm güzel insanlara...( O hattaki otobüslere benim de binmişliğim var,ama sanırım Yaşar Bey değildi şoförümüz.)
Uzattımsa affola. Güzel bir yazı olunca ölçüyü kaçırıyorum bazen...
Hay ruhuna sağlık kız. Gene ne güzel yaşamış ve ne güzel yaşadığını yazmışsın. Bak...
:) bu türünün son örneği olabilir, çünkü iett çalışanlarının %85 lik bi kısmının suratı asık, hayattan bezmiş bi moddalar.. en ufak birşeyde tersleme girişiminde olan insanlar...
herhangi bi insanın bize düşündürebildiklerine bakar mısınız? işte gerçekten yaşamak için gelmiş bi bünye... hayata "sayfa ekleme" çabası olan bi birey..
sen de iyi ki varsın mayam :)
Yaşar Beye bayıldım, hayran oldum... benden de çok selam ve sevgiler tüm Yaşar Beylere :)
Sevgili Beenmaya, bu yazın beni birkaç sene öncesine götürdü, İstanbul'da bir yaz günü, pazar sabahının erken saatleri, Yeniköy'den motorla Beykoz'a geçeceğiz. Motora adım attığımız anda şakıyan bir ses ve gülen gözlerle "günaydıın" dedik, mahmur mahmur oturan 6-7 kişiye... herkes tuhaf tuhaf yüzümüze baktı, sanki çok büyük bir kabahat işlemişiz gibi... o gün ki şaşkınlığımı hiç unutamam...
bir günaydın, iyi akşamlar ve gülen bir yüz o kadar kolay ki hem de bedava... ama kazandırdığı da müthiş bir zenginlik, büyük bir doygunluk, harika bir paylaşım... ne yazık ki koşarak sürdürülen hayatlar bu küçük ama önemi büyük paylaşımları unutturuyor... mutlaka ki tanışmak gerekmiyor gülen bir selam için ve mutlaka karşıdan beklemek te gerekmiyor... en fazla selamı almaz, asar suratını geçer ama selamı veren için tüm gün süren bir gönül hoşluğu yaratır...
asık suratlarla HAYATI ISKALAMAMAK üzere, sevgilerimle...
iki gün önce sarıyer tarafına giden otobüs şöforüne soruyorum "emirgan korusundan geçer mi" geçer geçer diyor. ilerliyoruz. sarıyer'e yaklaşınca yanına gidip tekrar soruyoruz "ee hani emirgandan geçerdi" aldığımız cevap sinir bozucu "yok geçmez bu" Ee Allah'ın cezası geçmezdi madem ne diye geçer dedin diye çemkirmek geliyor içimden susuyorum inip dönüyorum geldiğim yolu. Böyleleri de var malesef. Ama bu yazı ile Yaşar Bey gibilerinin de olduğunu öğrendim kimbilir belki birgün denk geliriz biz de Yaşar Beye :))
Kayseri'de sokakta birbirini tanımayan insanlar birbirine selam verir gülümser ve belki iyi günler dileğinde bulunur. İstanbul'a oranla daha küçük bir şehir olduğu için sanırım öyle. İstanbul'a ilk geldiğimde sudan çıkmış balık ben gülümsüyordum insanlara :) Sonra dediler yapma burda hırlısı var hırsızı var sapığı var :D Hiçbir yere bakmadan gideceği yere odaklanmış insanlardan oldum bende :) Ama bazen özellikle yaşlı teyzeler yüzüme bakıp gülümseyince mutlu oluyorum :)
Şehirlerearası otobüs seyahatine dönüşen belediye otobüsü yolculuğu... süper bir yazı konusu.. Benim 15 er dakikalık koank-karşıyaka vapur günlerimi anımsattı. :))
teğet geçmiş ama tanışamamış bir sürü insan. şimdi ne yapıyorlar acaba?
Ne guzel bısey sıcak ınsan ılıskılerı..
Hayatı daha bı katlanılır kılıyor..
Ben inadına Merhaba diyenlerdenim.:) Garsonlara bile hatır sorarım. Bu yüzden çoğu arkadaşım bunlar seni nereden tanıyor der. Almayı beklemeden vermek gerekir bazen.. Yaşar bey gibi, bizlerde bu güzelliği taşımalıyız bence...
@coffeé: sahiden de iyiki varlar. bende bir keresinde otobüs sırasında yanımda hapşıran kıza "çok yaşa" demiştim de sadece o değil, onunla beraber duyan herkes hayretler içinde bakakalmıştı :))
@Ful yaprakları: sahiden de yaşasın :)) düşünsene istanbul gibi bir şehrin trafiğinde çalıştığın halde bu kadar güleryüzlü ve samimi olmak herkesi harcı mıdır :))
@Bekriya: valla zaten Yaşar Bey gibi davranan, davranabilen birini bulmak çok zor. pek çok şoför çektikleri eziyet düşünüldüğünde çok da haksız değiller aslında ama çok sinirli oluyorlar ne yazık ki...
@Uzağa Giden Kadın: düşündüm de ben bunu hiç yapmadım, yapamadım. lisede zaten küçük bir şehirde olduğum için otobüse binmeme genelde gerek kalmazdı. üniversite için istanbul'a geldiğimde de hep bir koşturmaca ve yetişme içinde geçti okul dönemim. ama düşününce aslında çok eğlenceli olmalı...
gelinciğini selam ve dostlustla alıyorum bende. ve sevgilerimi yolluyorum sana çok teşekkürler ve hoşgeldin sayfama, hayatıma :))
@Nily: komşuluktan bahsetmişsinde öyle bir apartmanda oturuyorum ben şu anda ve bununla ilgili de bir yazım var. düşünsene sadece karşı dairedekilerle selamlaşıyoruz ki o da bizim çabamızla başladı. ve o kadar çok taşınıp duran oluyor ki binaya şu anda kim hangi dairede oturuyor hiçbir bilgimiz yok...sahiden bir selam bir tebessüm niye bu kadar zor ki...
@eğreltiotu: insanlık nasıl bir lüks olarak düşünülebilir ki öyle değil mi...ve dediğin gibi şehirler büyüdükçe biz küçülüp, kendi içimize çekilip duruyoruz ne yazık ki...
@sufi: seninde Yaşar Bey gibi sihirli değneğin olduğunu, o kocaman yüreğinden herkese sevgini dağıttığını biliyorum zaten sevgili dilek :)) ve dediğin gibi o yerine hiçbir şeyin konulamayacağı bir sıcaklık, bir güçtür...kocaman sevgiler sana...
@tutsak: hayatımız pek çok anlamda özellikle teknolojideki gelişmelerle gitgide kolaylaşıyor bu yadsınamaz bir gerçek. ama insanlığımızdan gitgide uzaklaşıyor, en başta kendimize gitgide yabancılaşıyoruz öyle değil mi...
@Cimbakuka: keşke olsa ama olmuyor ne yazık ki. yapılan işten ziyade bu biraz da insanlıkla ilgili öyle değil mi...
@Belgin: iyiki varlar sahiden. insan olduğumuzu, bir sıcak tebessümün yerini hiçbirşeyin alamayacağını hatırlatıyorlar bizlere. sevgiler :))
@Evren: günlük telaşın bize getirdiği soyutlanmış yalnızlıklar ne kadar doğru bir tanımlama...bugün kardeşim eve gelince 129K nın metrobüs seferleri başladığı için kaldırıldığını söyledi. oysa ben kozyatağına gittiğim ilk fırsatta iett amirliğine Yaşar Beyi sormayı düşünüyordum. ne tuhaf bir tesadüf değil mi...
@Arzu'm: sahiden de ne iyi oldu hatırlamamız öyle değil mi. az önce Evren'e de dediğim gibi 129K kaldırılmış ne yazık ki. tuhaf bir tesadüf olmuş bu yazıyı bugün yayınlayıp bu haberi yine bugün almam...
@pRncfRn: hem de öyle bir huzur ve mutluluk oluyor ki bu canım yerine hiçbirşey konamıyor :))
@aysema: uzatmak ne demek güzellik kattınız fikirlerinizle sayfama çok teşekkür ederim. ve dediğiniz gibi görevini güleryüzle yapan tüm insanlara sevgiler selamlar. en başta da size :))
@Kaptanzade: sağolasın kaptanım. sevgiler :))
@Serzeniş Meraklısı: insanlarla birebir dialog halinde olan mesleklerin zorluğunu zaten biliyoruz. buna bir de ist. trafiği eklenince yaptıkları gerçekten çok zor aslında hak vermemek elde değil. ama biraz güleryüz, biraz içtenlik insani bir davranış meslekten ziyade birey olarak kendimizde olması gereken özellikler öyle değil mi...canım benim sağolasın. sevgiler kocaman :))
@Nilambara: bir tebessüm, bir selam günlük koşturma içinde öyle çok keyif ve güç veriyor ki insana yerine başka hiçbirşeyin geçebileceğini sanmıyorum ben de...ve de canı gönülden katılıyorum dileğine; asık suratlarla HAYATI ISKALAMAMAK üzere...kocaman sevgiler :))
@böcük: gerçekten de var Yaşar Bey gibi insanlar umarım kendsine yada bir başkasına sende rastlarsın tabi Yaşar Bey hala çalışıyorsa...büyük şehirlerde yanlış anlaşılma vb durumlar düşünüldüğünden selam verme, tebessüm etme gibi insani özelliklerimizi geri plana atmamıza nedne oluyor ne yazık ki haklısın...
@Vladimir: teğet geçmiş bir sürü insanın ne yaptığını sorunca sen aklıma başka birşey geldi; ist.daki ilk senem yine otobüsteyim ve ağlıyorum nedenini hatırlamıyorum şu anda. otobüs tıklım tıklım o sırada derken benim oturduğum koltuğa bir hayli uzakta ve ayakta duran bir çocukla gözgöze geldik. ben hemen gözlerimi çevirdim ağlıyorum ya hani ama o ısrarla bana bakmayı sürdürdü farkındayım bunun. sonra tekrar ona baktığımda gözlerinde öyle sıcak, öyle güzel ve umut dolu bir bakış gördüm ki sanki omzuna yaslanıp da içimi dökmüş ve rahatlamış gibi hissettim kendimi ve gülümsedim teşekkür niyetine. o da bana gülümsedi ve sonra inip gitti. düşünsene seneler sonra o an neden ağladığımı hatırlamadığım halde o bakışı ve tebessümü hala net bir şekilde hatırlıyorum. işte o kadar çok böylesine bakışar, gülüşler, yüzler gizli ki aslında belleğimizde öyle değil mi...
bu arada senin şu vapur seferlerini de bir okusak ya ne dersin :))
@öykü: aynen öyle sevgili öykü...hayatın tüm ağırlığını yükünü hafifletiyor bir tebessüm, bir bakış...
@Burcu'm: almayı beklemeden vermek gerekir kimi zaman haklısın...ben de elimden geldiğince bunu yapmaya çalışanlardanım işte. kocaman sevgimle sana...
beenmaya'cım;
babamın bazı sağlık problemleri var. biraz hayattan koptum. düzeliyor ve tabii ben de...
aylardır ilgilenemiyorum blogla ve sizleri de izleyemiyorum. mesajını cevaplamak istedim alakasız oldu biraz. affına sığınırım:)
sevgilerimle özlemişim sizleri...
@Su İzi: çok çok geçmiş olsun canım. umarım en kısa sürede herşey yoluna girer. acil şifalar diliyorum ve sevgilerimi yolluyorum...
Mayam yaa okul yıllarındaki bütün diyaloglar yaşadıklarım geçti beynimden..Özledim özlediğimi hissetirdin ....
@perim: özlüyoruz be perim...öyle çok güzel şey geride kaldı ki hepimiz özlüyoruz...
Bende istiyorum yaşar amcadan.Yaşar amca klonlansın hocam.Ayrıca bende avrupa yakasındayım utubüs kardeşliği yapalım mı mayam :)
@perikızı: :))) otobüs kardeşliği yapalım elbet ama metrobüs olmasın anlaştık mı :))
Yaşar amca'nın trafik kuralları ile ilgili bir sorunu olduğunu da sanmıyorum.. Hani kırmızıya sarıya dikkat edenlerden sanırım.
Ne güzel insanlar var... Ve tabi ne öküzler var ayrıca, afedersiniz.
@Abi: bende sanmıyorum. hatta kendiyle bile hiçbir sorunu yoktur eminim buna :))
Bu yazı o kadar güzel ki izninle
1 Milyon Kalem (1mk) da konuk yazar köşesinde yayınlamak isterim.. Böylece okurlarda bir hafta boyunca kendi yolculuklarını anımsarlar. Yol hikayelerindeki arkadaşlarını.......
Yeni yazında mutluluk nedir demişsin dostlarına?
Gülümsedim! Buraya hoşça gelmiştim, meyer hayatına gelmişim ne hoş. Bu nedenle hoşça gelmişim demek. Mutluluk! Galiba bu.. Onca nesnenin ardında saklı, nesnesiz gerçeklik..
İyi akşamlar dileklerimle..
@Uzağa Giden Kadın: izin ne demek layık gördüysen eğer benim için büyük bir onur ve mutluluktur. çok teşekkür ederim. bende büyük bir keyifle yeni yolcuları, yolculuk öykülerini takip edeceğim...
mutlu ettiğin için sağol...
mutlu ettiysem ne güzel...
çok teşekkürler...
sevgiler...
Ayy iki gündür gelip gidiyorum kabul ettimi utubüs kardeşliğini diye kendi yorumumu görmeyip küsüp gidiyorum bak meğersem oradaymış:D
Yapalım yapalım kuruyemiş falan yirik heee:)
@perikizi: deliiii :)))
Şu anda kozyatağı'na gidip yaşar bey'i sormak, bulmak, sonra da öpmek istiyorum ellerinden.
Bir gün böyle bir şoförle karşılaşmak istiyorum bir de. Yaşar Bey de pekala olabilir :)
Çok keyifli bir yazı olmuş, nasıl bitti anlamadım ben.
Sonra gördün mü bir daha iş yerindeki arkadaşını? :)
@feanor: yok canım ayrıldım çünkü o işyerinden :))
valla ilk fırsatta kozyatağına gidip bende sorucam Yaşar Beyi...
Buralar küçük yerler ya selamlaşma çok olur burada.
Ve ben tanımadığım aslında aşina olduğum pek çok yüze mutlaka selam vermeye çalışırım.
Bir de ne kaybederiz ki kalabalık arasında gördüğümüz insanlara bir kaç saniyeliğine tebessüm etmekle
Ne güzel şeyler düşündürdü yazın güzel yürekli arkadaşım benim...
@özlem: öyle çok şey kazanırız ki hem de canım benim...
yayındayız...
http://www.birmilyonkalem.com/?p=12482
Editörün Notu: Bir gün aynı sayfada yazmayı hayal ettiğim bir Kalemi okuyacaksınız birazdan. Duru bir aklın kaleme ruh vermesi dedikleri bu olsa gerek. İnce, hassas, duygulu en önemlisi vefa onun kalbinde oturuyor.
@Uzağa Giden Kadın: :))) çok teşekkür ederim onur duydum orada yer alıyor olmaktan. hemen bakacağım :))
Yazıyı okudum, yorumların tamamını da. Merak ettim, bu kadar ünlü mü ki bu Yaşar Bey diye. İnternetten araştırma yaptım. Evet öyleymiş. Birebir, yüzyüze göremesem de Yaşar Bey'i, videolarından izledim.
İtüsözlükten bazı yorumları kopyama gereği duydum:
1-"kaptan orta kapı" şeklindeki feryadıma koltuğundan kalkarak "özür dilerim beyefendi, buyrun , iyi akşamlar" şeklinde cevap veren, iett'nin üstün hizmet madalyası, yaşam boyu hizmet ödülü vs ödüllerine layık şöför.
2-sabah ilk ders verilmesi gereken ve tek satır bir şey hazırlayamadığım "ultra mechanics for internal electrodes of computers" ödevime yardımcı olmuş süper insan. gerçi kaldım dersten ama olsun.
bundan başka nikah dairesine yetiştiremediği bir çift için kahrolduğunu, iki şahit bulup bizzat kendisinin kıydığını gözlerimle gördüm. onlar da 2 ay sonra boşandılar ama önemli olan niyet.
3-hastasınım! yani kendisine söyleyemiyorum bunu, fakat tekrar, olur da hani bi' yerlerde ansızın, kuşluk vakti, hanımeli kokularının caddeleri sardığı bir akşam, karşılaşırsak; rakı masasında devlet meseleleri, ülkeyi kurtarma geyikleri çevirmeyi, teklif edeceğim.
-----------
Özellikle ikinci yorum, bana çok dokundu. Ne insanlar var dedirtti.
Üçüncü yorumu kopyalamaya değer bulmamın nedeni şudur: biz beğendiğimizi, sevdiğimizi bile söylemeye çekiniyoruz.'Hastasıyım' dediği halde, bu hareketini beğendiğini ona söyleyemiyor. Halbuki söylemeliyiz ki; o kişi de anlasın yaptığının doğru mu, yanlış mı olduğunu. Geri bildirim çok önemli. Bişey kaybetmeyiz ki, aksine kazanan o kişiden çok yine biz oluruz.
Ben de iki örnek vermek istiyorum. Birinci örnek: Eskişehir'de bazı otobüslerin numaraları aynı olduğu halde, güzergahları farklı olabiliyor. O yüzden otobüs şoförüne sormadan binmek bazen tahmin dışı bir yere gitmek ile sonuçlanabiliyor. Bazen 'şurdan geçer mi?' diye sorduğumuzda ters cevaplar alınabiliyor. Bir keresinde şöyle bir cevap vermişti şoför: 'Önde tabelada yazıyor işte, görmüyor musun?'. Böyle bir cevap alma olasılığı barındırdığı için, soru sormaya da korkuyorum.
Diğer örneğim ise işyeri ile ilgili:
20 gün staj yaptığım fabrikada, stajın ilk gününden son gününe kadar kadar, orada dış satış departmanında çalışan bir çalışan her gün sabah geldiğinde tüm departmanları dolaşarak herkesle selamlaşıyor, herkesle tokalaşıyor ve kısa da olsa halini hatrını soruyordu. Bana da aynı şeyleri yapmıştı, stajer olmama bakmadan.
Bu çok hoşuma gitmişti. Kendi kendime söz verdim ben de aynısını yapacağım diye. İnşallah sözümü tutarım.
Tanımadığım bir insana selam vermek, tebessüm etmek 'yapmadan önce' çok zor geliyor, 'yaptıktan sonra' ise çok kolay ve çok memnun edici. Ama yine de ilk adımı atmak zor oluyor.
Tanıdığım, tanımadığım herkese selam ve tebessümlerimle...
@ercandüzgün206: bu örneklerle dolu, güzel yorumun için çok teşekkürler...
tebessümler ve selamlar benden...
sevgiler :))
Yorum Gönder