Bir fotoğraf karesini tutmak şimdi... Bir fotoğraf karesinden şimdiki zamana tutunuvermek... Ellerinde seneler öncesinin yansıması. Ellerinde senelerin ağırlığı...
Saçların aynı. Rengi ve şekli bugünkü gibi. Aynı tebessüm var yine yüzünde. Dudağının gülümserken aldığı şekil bile hiç değişmemiş. Elmacık kemiğinin üzerindeki koyuca lekeden kilona kadar herşeyinle aynı, aynanın karşısında duruyorsun işte. Sen aynanın karşısında, fotoğraf senin ellerinde... Bir aynaya, bir elindeki fotoğrafa bakıyorsun bulmaca çözüyormuş gibi: İki resim arasındaki farkı bulun. Fark mı, ne farkı? Ha evet, elindeki sadece bir fotoğraf, aynadakiyse sensin, hem de kanlı canlı. Gong sesini duyuyorsun; yanlış cevap. Sonra bir kere daha bakıyorsun daha dikkatli. Bakmak ve görmek ayrı şeyler çünkü biliyorsun içten içe. Sen aynaya bakıyorsun, ayna fotoğrafa yansıyor, gözlerin arada kalıyor. Aynı gözler, ayrı zamanlardan, sana farklı bakıyor.
İnsan yüzünün en önemli yeridir belki de gözler... Kah bilinçli kah farkında olmaksızın her türlü hissiyatımızı ortaya döken kelimelerin fışkırıp durduğu ağzımıza, başlıca görevi olan "koku almak" eylemine yönelik hakkında bir kitap yazılıp hatta bir de film çekilen, merkezi konum itibariyle dikkat çekici bir yere sahip olan burnumuza rağmen gözler çok daha ön saflarda yer alır aslında. Hem de "dokunulmazlık" kisvesi altında... Ağzının hem içi hem dışıyla her türlü oynayabilir, burnunu şekilden şekile sokabilirsin günün modasına göre, peki ya gözlerini? Sahte renklerin arkasına gizlemek dışında bakışlarını ne yapabilirsin ki gözlerine? Hele ki gördüğün hala aynı renk olduktan sonra...
Seneler öncesinin gözleri değil şu anda karşında sana bakanlar. O enerji dolu, içi içine sığmayan, o asi, dediğim dedik ve bir o kadar da tecrübesiz değiller artık. Evet yine pırıl pırıl, yine sevgi dolu ama nasıl demeli bir yorgunluk var sanki, bir olgunluk, bir durgunluk. Yürekten gelip te dile dökülemeyen onca şeyin ağırlığı. Ve senelerin acı-tatlı birikmişliği, keskin yaşanmışlığı... Çok şey anlatmış bu bakışlar, çok şey yaşatmış gizliden gizliye, çok şey saklamış dilden yürekten öte... Ve artık büyümüş. Büyümüşsün...
"Bir bakış bile yeterken anlatmaya herşeyi, kalbinizi dolduran duygular kalbinizde kaldı." diyor ya Behçet Necatigil. Ne kadar da haklı aslında. Kalbinde taşıdıkların, içinde yaşattıkların, anların, anıların, cevapsız soruların ne kadar çok ne kadar büyükse, bakışlarında o kadar yoğun bir o kadar ağır oluyor galiba. Yüreğinin büyüklüğü gözlerine yansıyor. Çünkü gözler kalbin aynası..
Şimdi ayna karşısında, ilk defa güzelliğini sorgulamak dışında başka bir amaçla yerini almışken, nasıl gözüktüğünü anlamaya çalışıyorsun. Hala umut dolu, heyecanlı mı eskisi gibi, yoksa bedeninden daha büyük daha yorgun mu bakıyorsun artık yaşama? Ne önemi var ki aslında, sen yaşadıktan, yaşattıktan sonra. Yaşadıkça varsın. Baktıkça yaşarsın. Yeri gelsin gözlerin bedeninden daha yorgun, daha büyük baksın. Ama tatlı bir yorgunluk olsun bu, huzur dolu...İçinde bugüne kadar yaşadığın ve yaşattığın tüm güzellikleri ve tüm sevgileri barındırsın. Ve hep böyle kalsın, hep böyle baksın...
Bir fotoğraf karesinden bakıyorsun şimdi zamana. Gözlerin aynadan durgun, fotoğraftan daha canlı...
Görsel: Deviantart
Saçların aynı. Rengi ve şekli bugünkü gibi. Aynı tebessüm var yine yüzünde. Dudağının gülümserken aldığı şekil bile hiç değişmemiş. Elmacık kemiğinin üzerindeki koyuca lekeden kilona kadar herşeyinle aynı, aynanın karşısında duruyorsun işte. Sen aynanın karşısında, fotoğraf senin ellerinde... Bir aynaya, bir elindeki fotoğrafa bakıyorsun bulmaca çözüyormuş gibi: İki resim arasındaki farkı bulun. Fark mı, ne farkı? Ha evet, elindeki sadece bir fotoğraf, aynadakiyse sensin, hem de kanlı canlı. Gong sesini duyuyorsun; yanlış cevap. Sonra bir kere daha bakıyorsun daha dikkatli. Bakmak ve görmek ayrı şeyler çünkü biliyorsun içten içe. Sen aynaya bakıyorsun, ayna fotoğrafa yansıyor, gözlerin arada kalıyor. Aynı gözler, ayrı zamanlardan, sana farklı bakıyor.
İnsan yüzünün en önemli yeridir belki de gözler... Kah bilinçli kah farkında olmaksızın her türlü hissiyatımızı ortaya döken kelimelerin fışkırıp durduğu ağzımıza, başlıca görevi olan "koku almak" eylemine yönelik hakkında bir kitap yazılıp hatta bir de film çekilen, merkezi konum itibariyle dikkat çekici bir yere sahip olan burnumuza rağmen gözler çok daha ön saflarda yer alır aslında. Hem de "dokunulmazlık" kisvesi altında... Ağzının hem içi hem dışıyla her türlü oynayabilir, burnunu şekilden şekile sokabilirsin günün modasına göre, peki ya gözlerini? Sahte renklerin arkasına gizlemek dışında bakışlarını ne yapabilirsin ki gözlerine? Hele ki gördüğün hala aynı renk olduktan sonra...
Seneler öncesinin gözleri değil şu anda karşında sana bakanlar. O enerji dolu, içi içine sığmayan, o asi, dediğim dedik ve bir o kadar da tecrübesiz değiller artık. Evet yine pırıl pırıl, yine sevgi dolu ama nasıl demeli bir yorgunluk var sanki, bir olgunluk, bir durgunluk. Yürekten gelip te dile dökülemeyen onca şeyin ağırlığı. Ve senelerin acı-tatlı birikmişliği, keskin yaşanmışlığı... Çok şey anlatmış bu bakışlar, çok şey yaşatmış gizliden gizliye, çok şey saklamış dilden yürekten öte... Ve artık büyümüş. Büyümüşsün...
"Bir bakış bile yeterken anlatmaya herşeyi, kalbinizi dolduran duygular kalbinizde kaldı." diyor ya Behçet Necatigil. Ne kadar da haklı aslında. Kalbinde taşıdıkların, içinde yaşattıkların, anların, anıların, cevapsız soruların ne kadar çok ne kadar büyükse, bakışlarında o kadar yoğun bir o kadar ağır oluyor galiba. Yüreğinin büyüklüğü gözlerine yansıyor. Çünkü gözler kalbin aynası..
Şimdi ayna karşısında, ilk defa güzelliğini sorgulamak dışında başka bir amaçla yerini almışken, nasıl gözüktüğünü anlamaya çalışıyorsun. Hala umut dolu, heyecanlı mı eskisi gibi, yoksa bedeninden daha büyük daha yorgun mu bakıyorsun artık yaşama? Ne önemi var ki aslında, sen yaşadıktan, yaşattıktan sonra. Yaşadıkça varsın. Baktıkça yaşarsın. Yeri gelsin gözlerin bedeninden daha yorgun, daha büyük baksın. Ama tatlı bir yorgunluk olsun bu, huzur dolu...İçinde bugüne kadar yaşadığın ve yaşattığın tüm güzellikleri ve tüm sevgileri barındırsın. Ve hep böyle kalsın, hep böyle baksın...
Bir fotoğraf karesinden bakıyorsun şimdi zamana. Gözlerin aynadan durgun, fotoğraftan daha canlı...
Görsel: Deviantart
36 yorum:
en tatlı yansımaları çarpsın aynaya o güzel gözlerinden...
öperim :)
Fotoğrafçılık anı yakalamaktır, bakacağımız fotoğrafta doğru anı çekmek, çektiğimiz anı gözlerimizin önünden ayırmamak gerekir. Bazen o karede yakaladığımız günlerce gecelerce düşünerek yakalayamayacağımız anları saklar içinde. Bir bakış bir duruş, bazen bir fotoğrafa bile bağlayabilir bizi.
Ve evet ağız gülerek kandırabilir, mimikler rol yapabilir, yakalanan o anda bir tek gözler ele verir herşeyi...
Hayat bir fotoğraf karesinden daha büyük penceresiz baktığımız, bir tek kendi gözlerimizle gördüğümüz anlara inandığımız, yeri gelince bir başkasının gözü olabildiğimiz zamanlar diliyorum insanlığa...
Yüreğinden öperim Mayam:)
gözlerin durgun, gözlerin yorgun, gözlerin dolu dolu... omuzlarındaki yılların ağırlığını boğuyorsun bakışlarında..biraz suspus, biraz nemli, hala ferli..
Bunlar ne muhtesem yazilar! Tanimadan, gozlemleri okuyunca gozleri tasavvur edebiliyor insan...Daha yorgun ya da buyuk belki ama, derin ve parlak eminim ben! Sevgiler...
Mantıklı bir yorum yazmak isterdim ama özetle yazının çok hoşuma gittiğini söylemek istemiştim :)
budur budur!
ya diyorum sen çok iyi yazıyorsun:))))
Fotoğraflara şerh koymayı seven birisi olarak son dönemde okuduğum en keyifli yazıydı. Şimdi okuduğum bu yazının fotoğrafını çekmeliyim...
Ilık bir zamanı düşürdün içime..
nasıl da güzel...nasıl da böyle tutuldum kaldım ve hatırlayamadığım kadar geçmişten fotoğrafları, yüzleri, anıları nasıl da getirdi bulup yerlerinden. bir yazı bunları nasıl yaptı..
Herkesten herşeyi saklaya bilir insan yalanını gerçeğini yaşadıklarını yaşayamadıklarını ama hiç bir şey gözler kadar ele vermez insanın aslını o yüzden nefret ederim ben gözlerimin içine bakmadan konuşan insanlardan ve baktığımda ghörmek isterim sadece gözlerini :)
aynaya bakmayı çook sevenlerdenim. megalomanlık mı bu biilmem. ama baktığımda gördüğüm şeyi heeep sevdim. nedense aynaya bakınca hep gülümsemek gelir aklıma. sanki resim çektiriyormuşum gibi. ayna yoksa vitrinlere, filmle kaplanmış camlara ve aklınıza ne gelirse ona bakanlardanım. Şööyle bi süzerim kendimi pek de beğenir yürür giderim:)
o fotograf karesı eskıye aıtse
hele bı de yaşlanmıssan
o kare ve aynadakı gorunum arasındakı fark acı olabılır ınsanda baktıgında..
ve fonda
Öyle bı gecer zaman kı.....
Canım yine çok güzel yazmışsın. Yine götürdün beni en derinlere. Bence mükemmelll...
Bilmem nedendir, aynalari sevmem pek. Belkide cocukken, seni cirkin seni, diye sevmelerine inanmisligimdandir. Aslinda o sözlerin, nazar degmesin diye söylendigini anlayana kadar epey zaman gecti, ama cocukken nereden bilebilirdim ki, genede icimde kalmis demekki:)
Cok güzel bir yazi Maya`cim, ellerine, yüregine saglik.
Sevgilerimle
"Bir fotoğraf karesinden bakıyorsun şimdi zamana."
ahhhhh ki ne ahhhh. .
Belki yorgun, belki ağır, belki dolu dolu gözlerin; ama baktığımda gözlerinin taa içine, sevgi görüyorum gözlerinde senin, yalnızca bana değil, anla işte...
Anılar biriktiriyoruz seninle, tanıştığımız ilk günden beri... Aklımda kelimelerin, kalbimde sevgi(m)(n)... Ve buluşmalarımızın kaydını tutan onlarca fotoğraf!
Açtım ve baktım fotoğraflarımıza bu yorumu yazmadan önce, bu sefer fotoğrafa değil, gözlerine baktım hem de. Çok şey var ardında, tanımlayamadığım, bilmediğim ama hissettiğim; gördüm Kırmızı'm, güvercinim...
Belki de, dostlarının olmasındandır yanında, bir çoğunda öyle bir gülmüş ki içi gözlerinin; bakınca, farkedince; seni inanamayacağın kadar çok özledim.
Öptüm yanaklarından maya'm...
"Karanlık ve uzaklık büyütür gözbebeğini; aydınlık ve yakınlık küçültür. Yani bu kararsız çember, ışık varsa küçülür, ışık yoksa büyür. Yakına bakarken de küçüldüğüne göre, yakın olan aydınlıktır, aydınlıktadır. Uzağın payına karanlık düşer. Zaten karanlığı kimse yakınında görmek istemez.Aşık olunca da büyür gözbebeği; demek ki âşık olunan hep uzaktadır. Aradaki mesafenin verdiği acıyı azaltmak için, maşuka gözbebeğim! diye hitap edilir."
Elif ŞAFAK-Mahrem
Tesadüf bu paragrafı düşünürken senin yazın denk geldi:))
Ben şöyle bir şey öğrenmiştim bi keresinde,doğumdan ölüme kadar ölçüleri değişmeyen tek yer gözbebekleriymiş...Boş bakmamak gerekiyor demek ki...Görmek lazım.Görmeyi öğrenmekte lazım sanki,güzel fotoğraflara bakabilmek için...Hatta başkasının gözlerinden de görebilmek lazım......Bir yazımda görmüştüm galiba,öyle hatırlıyorum.Gidip bir bakim.:))Yazı muhteşem,okurken birde sis vardı dışarda o da süper.:))Elif Şafak, senin yazın,sis , gece... Yazmak için epey güzel şey var:))
Hani bir gün bir yazı yazacaksın. Yeni bir kitap basılacak.
Birileri o kitabın içindeki karkterlerle kendini yaşatacak ben göremiyeceğim.
İşte bu korkutur beni biliyormusun.
Tıpkı fotoğrafların çerçeveleri gibiyim.
İçi boş olunca, dağılıyorum.
Çok güzel bir anlatımdı.
Yüreğine sağlık
Ahmet
Aynada gördüğün gözler hep huzuru dinginliği ve mutluluğu yansıtsın inşaallah.
Sevgilerimle.
çok güzel bir yazı , yüreğine sağlık.
Aynalar bazen gerçeği yansıtmayabiliyor mayacım,mutlu olduğunu zannettiğin anda bi bakış herşey altüst edebiliyor.Her karen her bakışın mutluluğu göstersin sana arı mayam benim :)Hep aklıma arı maya geliyo söylicem sölicem kızarsın deeyiiii sölemiyordum :)))
"Siz geniş zamanlar umuyordunuz"
"Yılların telaşlarda bu kadar çabuk/ Geçeceği aklınıza gelmezdi"
Güzellikleri görmeniz, güzelliklerle yaşamanız dileğimdir.
yaşamın yüzümüze çizdiği resmi anlamak için değil mi fotoğraflar? anlayıp anıları hatırlamak. ve anılarımız arttıkça yalnızlığımız da artıyor galiba...
İşte bu yüzden buruk bir özlemle bakarım eski fotoğraflara ben, bakmayı severim.
Sevgilerimle Canım.
Fotoğraflara bakmayı çok severim ben. Biraz da hüzünlü yönüm itekler beni buna. Artık yanımda olmayanları ya da neşeli bir günde topluca objektife gülümseyen yüzleri görmek buruk bir mutluluk verir. Zaten fotoğraflar hep mutlu anlarda çekilir. Belki de bu yüzden yani hp mutlu anları yaşamanın hevesiyle fotoğraflar en değerli hazinelerimdir benim için.
@coffeé: canım benim senin de öyle...bende öperim :))
@Arzu'm: gözlerimizle hayata dair ne fotoğraflar çekip yerleştiriyoruz belleğimize öyle değil mi...dileğin dileğimdir canım...
@Nily: hayat belki de en çok gözlerimizde, gözlerimizden yakalıyor bizi...
@Eliza Doolittle: :)) çok teşekkür ederim. kocaman sevgiler görmeden nasıl olduğunu hissettiği gözlerine ve yüreğine...
@Ms.Parilda: önemli olan içinden geleni, içinden geldiği gibi yazman benim için...ve de çok teşekkür ederim. sevgiler :))
@Ful yaprakları: :)) teşekkür ederim canım kendimce karalıyorum işte hepsi bu :))
@Uzağa Giden Kadın: çektiğin o fotoğrafı merak ettim bende şimdi :)) teşekkürler sevgiyle...
@Karakutu: ne fotoğraflar kazılı içimizde oysa öyle değil mi...çok teşekkürler sevgiyle :))
@Ateş Böceği: aynen öyle. gözler içimizin aynası...sevgiler canım...
@guguk kuşu: gördüğün güzellik karşısında gülümsersin elbet :)) hep böyle güzel kal emi :))
@öykü: ama yaşadıkların ve yaşattıkların öğrettiyse sana pek çok şeyi o zaman hüzünden acıdan çok gülümsemeler kaplamalı içini öle değil mi...
@Muhabbet Çiçeğim: sağolasın çiçeğim. sevgiler :))
@Belgin: çocukken söylenenler öyle bir işliyorki insanın içine sonradan saçma veya yanlış olduğunu anlasan bile içindekileri kazıyıp atman çok zor oluyor ne yazıkki...teşekkürler canım benim sevgiyle :))
@LoLLa: kız ben seni birgün olsun güldüremeyecek miyim :)) tabi böyle yazarsan nasıl güleyim dediğini duyar gibiyim :))
@feanor: sen o gözlerin pek çok halini görenlerdensin o nedenle çok iyi bilirsin canım benim neyin ne olduğunu...kocaman öperim...
@buraneros: Elif Şafak deyince akan sular durur zaten. onun üzerine laf söylemek de düşmez bana...bu arada gözbebekleriyle ilgili bilgiyi de ekledim dağarcığıma sağolasın...
@Kara Kalem: içi boş olunca hepimiz dağılmıyor muyuz arkadaşım, boşluğun içinde kendi kendimize kocaman bir hiç olup çıkmıyor muyuz...ne demeli bilemedim. en azından umuda dair içi dolu çerçevelere dair olsun dileğimiz...sevgiler benden...
@tutsak: çok teşekkür ederim. hepimiz için olsun bu dileğin. sevgiler...
@Dolunay: çok teşekkür ederim. sevgiler :))
@perikizi: dileğin dileğimdir canım benim hepimiz için...bu arada de tabiki arı maya benim adım :))
@aysema: dileğiniz dileğimdir benim de hepimiz için. şair'in dediği gibi kalbimizde kalmayan ulaşılan, ulaştırdığımız sevgiler yaşamak umuduyla...
@efrasiyab: büyüyor muyuz sahiden...ve büyüdükçe daha da yalnız mı kalıyoruz...
@özlem: buruk bir özlem vardır hepsinde...baktıkça yüreğimizin kenarında ışıldayan...
@Yeşim Özdemir: en değerli anlarımızın en büyük kanıtları öyle değil mi...
gördüğümz ,hissettğiğimiz herşey yaşamın yansıması değil mi?
ruhumuzu aşırı hırslardan beynimizi negatif düşüncelerden koruyarak başlayalım bir an önce
sevmeyi herşeyi sevmeyi deneyelim bunun için önce kendimizi sevmekle başlayalım yaşanacak tekbir hayat var oda bizim hayatımız hal böyle olunca dönüp baktığımız aynada her sefer de bir öncekinden daha diri daha güzel olduğunu görürüz yaş 85'e ersede "ölüm artık güzeldir"
sevgilerimle
@akıllıiğne: yaşamak önce kendini sevmekle başlar öyle değil mi...o zaman çıkar gerçek tadı, değeri o zaman yansıtabilirsin hayata, çevrene başkalarına içindeki sevgiyi...sağolasın arkadaşım bu güzel yorum için sevgiler...
Elimizde tuttuğumuz her an mı bir fotoğraf karesi yoksa biz zihnimizde mi çekiyoruz bu kareleri? Sonrasında etiket yapıştırıp üstüne, başka kareler ekleyip daha güzellerini en arkaya koyuyor ve eski fotoğraflar ne de güzeldi diye kendimiz mi sokuyoruz kendi girdabımıza kendimizi?
İnsanın en önemli yeri belki değil kesinlikle gözleri. Görmeyi biliyorsa eğer!
@pRncfRn: görmeyi bilirse eğer...oysa ne çok, ne kadar körüz hepimiz...
Yok yok yeri geldiğinde eski fotoğrafları görmekte üstümüze yok!!!
@pRncfRn: bak orası öyle tabi :)))
Yorum Gönder