
Adım atamadığım yolculuğumda
Uçurtmam cambaz bedenlere takıldı
Oysa serçecik kanadında
Kentler kıtalar aşacaktım
Yeryüzünün aynası yok
Sessizliğimin sesini de yitirdim.
N.KARABULUT
Görsel: Deviantart


Ne kadar zamandır buradayım bilmiyorum. Kırmızı saçlı bir kadın tarafından yerden alınarak posta kutusuna bırakılıp da, arada sırada apartmanda yaşadığını düşündüğüm insanların özellikle de çocukların ellerinde ve meraklı gözlerinde yer edinip gerisin geri tekrar posta kutusuna bırakılıyor olmamın üzerinden kimbilir kaç zaman geçti.
Elde birikmiş yazılmayı bekleyen onca mim varken, daha ilk yolladığını henüz yazamamışken Bekriya Hanım yetinmemiş bir tane daha yollamış bana. Bari ikisini birarada çıkaralım elden diyerek bol sorulu ve bol cevaplı 2 adet mimi sunuyorum ortaya. İşte ilk mimimiz;
Adını biliyordum. Çok iyi gitar çaldığını, iyi şarkı söylediğini, flamenkoya aşık olduğunu bildiğim gibi...Uzun saçlıydı ve benim onu tanıdığım gün gitar çalıp Doğan Canku’dan Sonsuza Dek’i söylüyordu...
Gri;
Bir yara gibi...
Beni mimleyenler ya da bana ödül gönderenler bilir. Bu konularda ne zamanlamaya, ne de kurallara uygun yazabilmekteyim. Hatta bazen öylesine geç kalmış oluyorum ki mim yollayan arkadaş beni mimlediğini bile unutmuş oluyor. İşte yine üzerinden uzun bir zaman geçmiş olan ödülümle karşınızdayım. Ve bu gecikmeli teşekkür ve ödül dağıtımı içinde özürlerimi sunmaktayım. Affola...
Giriş; Gerçek bir prenses o. Sadece dış güzelliğine dair değil bu söylediğim; yüzünden önce ve öte yüreğini gördüm, yüreğini bildim ben onun. Bu yüzden en çok yüreğinden yanadır söylediklerim...
Adımı sorma
Unutulmaktan korkarken, teker teker unutuyorum unutmamam gerekenleri. Gidenleri gelenleri, yalanları, gerçekleri, el değmemiş düşleri, uzak ve kırgın bir zamandan gelip de artık kendime bile yabancı gelen sesimi, ama en çok da kelimelerimi...