“Gün sonu alıyorum” dedim. “Ne alıyorsun diye şaşkın bir sesle sordu, anlamadı tabi haklı olarak. Telefonun çalıyor, açıyorsun ve “efendim” diyorsun. Arayan kişi sana selamsız sabahsız, açıklamasız “gün sonu alıyorum” diyor birden. Aslında arayan kişi sana demiyor onu, o sırada kendisine ne yaptığını soran Meltem’e (iş arkadaşı) söylüyor. Fakat bir yandan seni arıyorken -telefonu bu kadar çabuk açacağını beklemiyor elbet- bir yandan da arkadaşına laf yetiştiriyor. Derken sen aniden açıyorsun telefonu ve karşından bir ses “gün sonu alıyorum” diyor sana. Ben olsam ben de şaşırırım tabi...
Neyse, “gün sonu alıyorum” dedim ben tekrar ona. Ve küçük bir açıklamayı hakettiğini düşünerek, küçük de bir açıklama yaptım. Yani işin en basit anlatımıyla “çeşitli bankalara ait pos makinalarından gün boyunca yaptığım bütün işlemleri ayrıntılarıyla gösteren işlem raporlarını alıyorum” dedim. Kırk yıldır tanışıyor değildik hatta yıl bile uygun bir zaman kavramı değildi tanışıklığımıza dair, ama biz kırk yıldır tanışıyormuş gibi, gerçekten günün sonunu getiren bir konuşma, gülüşme ve vedalaşma aşamalarını gerçekleştirip anlamsız başlayan ama anlamlı biten (en azından benim için) telefon konuşmamıza son noktayı koyduk. Yerimden kalktığımda en azından kırk yıldır tanıştığım çoğu insandan beni daha fazla anladığına emindim.
Elimde evraklarım muhasebenin yolunu tutmuşken bir yandan da kendi kendime konuşuyordum çoğu zaman yaptığım gibi. Kendi gün sonumu da alsam nasıl olur acaba diye düşünmeye başladım birden. Bedensel ve zihinsel faaliyetlerim için her gün “gün sonu” yapsam mesela. Duygusal, zihinsel, fiziksel raporlarımı sırasıyla akıl ve yüreğimden alsam. Sonra vicdanıma sunsam, “al işte bugünde böyle geçti bak bakalım ne var ne yok” diye. Eksik mi kalmışım çoğu zaman olduğu gibi yoksa fazlalığım var mı bir sonraki güne kalan? Ya da ucu ucuna eşitlemiş miyim bugünümü, ne karda ne zararda, ortalarda bir yerlerde yaşayıp gitmiş, tüketmiş miyim? Yarına ne bırakmışım, ne taşımışım bugünden? Yarından yana neye ümitlenmişim, heveslenmişim? Bak bakalım ne katmışım kendi ellerimle kendi yaşamıma, ve neleri atmış, azaltmışım kendimden? Hadi kendime olmadı diyelim, bir başka yaşama bir yararım dokunmuş mu acaba, kendim için olmasa bile bir başkası için iyi bir şey yapmış mıyım? Yoksa suya sabuna dokunmadan bir günü daha yırtıp atmış mıyım ömür denen bu sayfaları hızla tükenen takvimden?
Tüm bu ve benzeri soruların cevaplarından oluşan uzun bir rapor sunsa bana vicdanım. Sonra ben o raporu okuyup, üzerinde iyi kötü düşünüp, artık “dün” olan bugünden alacağımı alıp, yarına doğru devam etsem. “Gün başı” yapsam yeni bir gün için mesela. Sil baştan, yine, yeni ve yeniden başlasam....Olur mu acaba? Neden olmasın ki...Gerçi bu soruların çoğunu zaten gün içinde sormuyor muyuz kendi kendimize? Ya da geceleri tekbaşınalığımızı bu cevabı çoğu zaman bilinmeyen, bilinse bile nedense tam olarak verilemeyen sorularla boğup durmuyor muyuz? Sonra da sırf bu soruların ağırlığından kurtulmak için belki de, uykunun o sıcacık kollarına sığınıp da kaçmıyor muyuz kendimizden? Belki de bu cevapları erteleyerek aslında bütün bir yaşamımızı ertelemiş olmuyor muyuz? Ve her seferinde biraz daha eksik yaşamıyor muyuz hayatı olması gerektiğinden?
Telaşla çıktım muhasebeden. Yok yok vazgeçtim ben bu işten diye söylendim kendi kendime. Ucu bucağı gözükmeyen upuzun bir raporu düşünmesi bile yormuştu beni. Yok yok böylesi daha iyi. Ben kendi kendime hallederim duygularımı, düşüncelerimi, yaptıklarımı, yapacaklarımı, kendime dair ne varsa hepsini...İşleme, rapora, işin içine rakamların girmesine ne gerek var. Hem ben oldum olası matematiği de hiç sevmem...Bırakmalı, akıp gitmeli hayat bir su gibi ellerimden. Ben avucumda kalan su damlalarının değerini, o serinliği hissedeyim yeter...
“Ne oldu ne bu suratının hali” diye sordu Meltem. Topladım pılımı pırtımı, “yok birşey” dedim, “işim bitti, çıkıyorum ben. Gün sonlarını muhasebeye teslim ettim.”
*İlk yayın tarihi: 07/11/08
Görsel: Deviantart
24 yorum:
Ah keşke ah keşke öyle gün içinde tamam artık bu gün bitti deyip gün sonu yapsak. Ertesi güne geçsek, güneş açsa, tatlı bi meltem esse, hızla yürüsem..
"Belki de bu cevapları erteleyerek aslında bütün bir yaşamımızı ertelemiş olmuyor muyuz?"
13 soru sormuşsun.doğum ölüm gün yıl dönümlerinde, nedenli nedensiz zmanalı zamansız o muhasebe yapılır.ama bunu rutin bir şekilde görev olarak yapmak sana duygularına haksızlık,yorar.
mutlu kal+sen ve sendekiler+
gün bittiğinde silip atmak istiyorum ne varsa güne dair. gün dökümü yapınca yeniden yorulup, üzülüp, kırılıyorum.
zihnim ses duymak istemiyor artık maya :(
Sevgili kardeşim beenmaya,
"Gün sonu" hiç dilimizden düşmedi ama bu yaşamla değil işlemlerle ilgili "gün sonu" idi güzel ve tatlı günlerdi halâ özlüyorum lakin bende çoğu kez düşünmüşümdür aynen sizin "Kendi gün sonumu da alsam nasıl olur acaba" dediğiniz gibi..
Ama kendimiz için olanının asla yapılamayacağına hükmettim çünki hatalarımız o kadar çok ki hangi tarafa koyacağımı bilemedim.
Hayatın acılı yanında değil, huzur ve mutluluk veren, başarı dağıtan işlemler yanında gezinmenizi diliyorum.
Sevgi ve saygılar,
başlangıç ve son kavramları hayatımıza girdiğinden bu yana herşeyin hesabını yapmak adetimiz oldu..ne zaman başladı, ne zaman bitti, bitecek.. bunlarla oyalanırız daha çok..
düşün ki takvim yok, hiç olmadı.. geriye dönüp nasıl bakardık, uzun zaman olmuş dermiydik ya da hey gidi günler diye başlayan hikayelerimiz olur muydu.. geçen günler, tarihler, azalan takvim yaprakları vs.. işte tüm bunlar bir geçmişin olduğunu, geçmişin biriktiğini, ve sanki bir gelecek varmış da ondan yediğimiz yalanını sunar bizlere.. yaşanmış ve tüketilmiş acıları taze taze yaşamaya çalışırız, ve bunu bir erdem, olgunluk olarak görürüz.. ah ne çok yanlış var bu takvim yapraklarında, tarih sayfalarında ve akıp giden şu dakikalarda..
Öyle mutlu ol ki gün-ün son-suz olsun. Hatta muhasebeciler işsiz kalsın. Gün sonu değerlendirmeye, hesapların üzerinde uzun süre durulmasına gerek kalmadan yaşa sen emi:))
:)
Bırazdan ben de gun sonu alıcam
soyle bı bakıcam gunume
hmmm
eh ıste orta karar bı gundu dıycem:)
sevgıler.
Ben her ay sonununda hedef hesaplarken bunu düşünürüm.. Ama en zorları "yıl sonu" kısmı. Yılmamak elde değil kalemini sevdiğim, insanın pılını pırtını alıp işinden çıkması değil hayattından çıkası geliyor. Süpersin..
bu hayat beni çok kazıkladı bu yüzden naylon fatura kesiyorum ben. dolayısıyla "off the record" hocam,
z raporu, gün sonu falan yok bu bünyede :(
bugün kendin için ne yaptın? ne kadar yordun kendini? kimi kızdırdın, birini sevindirebildin mi? yarın daha güzel olur mu? olması için ne yapmalı?
ben soruyorum, illa ki soruyorum. yorsa da soruyorum cevapsız kalsa da. illa ki...
@Vladimir: keşke diyorum ama bir yandan da bunu yapabilecekken yapmayanın, yapamayanın da yine kendimiz olduğunu biliyorum...
@beyazmavi: 13 soru ve ayın 13ünde yayınlamışım bir de bu bir işaret midir ne dersin :))
muhasebe yapmaya gelince evet sürekli bunu yaparsak ne yaşayabilir ne de yaşatabiliriz dediğin gibi...
@Bekriya: dünde bırakmalı aslında düne ait ne varsa öyle değil mi. zaten yaşarken yeteri kadar eksiltip katmadı mı bize...
@haykırış: çok fazla takılmadan yaşamalı biten güne. elbette alınacakları alıp ekleyip kendimize önümüze bakmalı. fazla geride kalırsak yarına nasıl varabiliriz ki öyle değil mi...
dilekleriniz dileğimdir. teşekkürler ve sevgiler :)))
**: söylenecek pek bir söz bırakmamışsın bana. zamanın oyununa geliyoruz, kanıyoruz ona bir çırpıda. başlangıca ve sona takılmaktan, hep oralarda dolanmaktan içinde bulunduğumuz anı, şimdiyi yaşayamıyor ve yaşatamıyoruz bir türlü...
sağolasın bu güzel yorum için...
@Arzu_Su: ama birlikte olsun sende ol emi :)))
@öykü: orta karar mıydı sahiden gün sonun merak ettim. hep iyi ol sen, hep iyi olsun her günün...
@Galadriel Ar Feiniel: şöyle bir gitmeli sahiden de hadi bkalım ne dersin :))
@delirapunzel: olmasın zaten boşver. hesapsız kitapsız olduğu gibi yaşamalı aslında yaşatmalı. hep bir baş ve son beklentimiz olması yüzünden yaşanmıyor mu zaten çoğu hayal kırıklığı...
bundan sonrasına dair düş gibi ama gerçek bir hayat yaşaman, yaşatman dileğiyle canım sevgiler...
@Karakutu: sorularımız çok da güzelim cevaplarımız azaltmıyor hiç birini...
İnsan yapısı kadar girift labirentte son ve başı bulmak bu kadar zorken kulaklarımızda unutturma suyu ,zihinlerimizde geçmişi hatırlatan engramlar oldukça nerdeee gün sonu raporu, nerde temiz ve bakiyesiz bir gün açılımı?Vazcayalım kendimize gün sonu raporu almaktan.Hayali bile bizi mekanik bir robota çevirir zaten.Seninde dediğin gibi toplayalım pılımızı pırtımızı teslim edelim muhasebeye makinalardan çıkan raporları, sevgilerimle.
@sufi: aynen öyle can sufim bırakalım öncesini sonrasını ki yaşayıp olanı yaşatabilelim öyle değil mi...kocaman öperim...
bu aralar arka arkaya aynı günleri yaşıyorum bir ara gün sonu alırım elbet...
okurken ben bu yazıyı hatırlıyorum diye diye okudum, belki benzetiyorumdur dedim ama yok yok bu yazıyı biliyorum ben...
alttaki tarihi görüncede şaşırdım ben tam bir sene önce yine seni okuyormuşum :)çok güzeldi yüreğine sağlık...
@İlk...: bana sorarsan alma. bırak yaşanan yaşansın geride. sen şimdine, şimdiye bak sadece hesapsız kitapsız içinden geleni, içinden geldiği gibi yaşa derim ben ama tercih elbette senin :))
her ay 1 sene önce o ay yayınladığım yazılardan birini seçip tekrar yayınlamaya başladım bir süredir ve hoşuma gitti bu durum eski yazıları tekrar gün yüzüne çıkarmak. bir sene sonra da okuyor olman ve paylaşıyor olmamız dileğiyle :))
sevgiler...
Yorum Gönder