“Bu aralar daha sık toplanmaya başladılar” diyor yarı duyulur bir sesle yanındakine. Tam kapının ağzında duruyorlar, eşiğin neredeyse üzerinde, girmekle çıkmak arasında bir yerde. Üzerlerinde belli belirsiz bir kararsızlık ve ne yapacağını bilememenin şaşkınlığı...
“Bu sefer 40 kişi saydım ben” diyor diğeri kapının önündeki ayakkabıları göstererek. Ama onu yalancı çıkarmak istercesine içerden çok daha kalabalık ve keyifli konuşmalar, sesler geliyor.
“Buraya kadar geldik madem, biz de içeri girelim” diyor ilk konuşan. “Herkesin gelebileceği söylenmedi mi, o halde biz de katılalım ve görelim.”
“İyi ama” diyor diğeri, “uzun zamandır toplanıyorlar, oysa biz daha çok yeniyiz, bizi aralarına alacaklar mı dersin? Ya yalnız kalırsak, ya dışlanırsak, ya içerde hoşlanmadığımız kişiler varsa, ya bir sorun çıkarsa? Hem ne çok yazılıp çizildi biliyorsun kavgaların ve anlaşmazlıkların yaşandığı, ya biz de onlardan birisine karışırsak?”
“Evet ama tüm yazılanlara rağmen hala belli zamanlarda bu kapının ardında toplanıyorlarsa, hala görüşüyorlarsa bir sorun yok demek ki. Hem belki de tüm bu yaşananlar sadece yanlış anlaşılmalardan, bazı olayların gerektiğinden fazla büyütülmesinden ibaret. Ya da sadece birkaç kişinin arasında yaşanan ve belki de çoktan çözülmüş olan şeyler. Birkaç kişinin kendi arasında yaşadığı bir durumu bütün bir topluluğa mal etmek ne kadar doğru ki? Üstelik aile deniyor buraya, görmüyor musun sadece kendileri katılmıyor, eşlerini, dostlarını hatta çocuklarını da hiç tereddütsüz getiriyorlar.”
Bana bu kapının önünde kaldığım, girip girmemek arasında tedirginlik yaşadığım ilk günlerimdeki halimi hatırlatıyorlar. Aslında böylesine kararsız olmakta ve ve tereddüt etmekte o kadar haklılar ki. Ama anlatmakla olmaz işte. En azından bir kere o kapıdan girip o kapının ardındakilere bakmaları, o havayı solumaları, o yüzlerle karşı karşıya gelmeleri gerekiyor. Yazılanlarla, anlatılanlarla, duyduklarıyla değil sadece kendi gözleriyle görmeleri. Aynı benim bir kere o kapıdan girme cesaretini gösterdikten sonra sık sık yaptığım gibi. Sonrasındaysa o kapıdan tekrar girip girmemek sadece kendi tercihleri...
Bu kapı bu sefer Büyükada’da Yörük Ali tesislerine açıldı. Kapının ardında vapur havası, ada sefası, faytonlar, martılar, deniz, yağmur, aşk, neşe, sohbet, eğlence, oyun, eski dostluklar, yeni arkadaşlıklar, tatlı atışmalar, yanlış anlaşılmalar, belki biraz hayal kırıklığı ve gerginlik ama çokça mutluluk ve keyif vardı. Bu kapının ardında eli kalem tutan ama bu sefer kağıt kalem yerine bizzat kendilerini ve sözlerini yanlarında getiren 40 yürek vardı. Bu kapının ardında 40 insan vardı, sevgisiyle seygısıyla birbirini tanımaya çalışan...
Geldiğimi görünce susuyorlar. Kısa bir selamlaşma ve tanışmanın ardından içeri davet ediyorum onları. Henüz karar vermediklerini söylüyorlar. İçeri girmeden önce “eğer girmek isterseniz kapıyı çalmanıza gerek yok” diyorum. “Çünkü bu kapı herkese açık ve bu nedenle anahtar paspasın altında. Ama sadece şunu bilmenizi isterim. Kapıdan girmeden önce tek bir isteğim var sizden. Gerginlikleri, hayal kırıklıklarını, yanlış anlaşılmaları, hataları, yalnızlıkları, kişisel hesaplaşmaları, günlük yorgunlukları, yanınızda farkına bile varmadan taşıdığınız ve belki de iyi niyetinizi engelleyip sizi olduğunuzdan farklı gösteren tüm kötü niyetli düşünceleri, sözleri bir kenara bırakın. Lütfen sadece ayakkabılarınızı değil önyargılarınızı da çıkarıp bırakın kapının dışında. Yanınızda birazcık sevgi ve saygı olsun yeter ve sadece kendiniz olarak girin içeri...”
“Bu sefer 40 kişi saydım ben” diyor diğeri kapının önündeki ayakkabıları göstererek. Ama onu yalancı çıkarmak istercesine içerden çok daha kalabalık ve keyifli konuşmalar, sesler geliyor.
“Buraya kadar geldik madem, biz de içeri girelim” diyor ilk konuşan. “Herkesin gelebileceği söylenmedi mi, o halde biz de katılalım ve görelim.”
“İyi ama” diyor diğeri, “uzun zamandır toplanıyorlar, oysa biz daha çok yeniyiz, bizi aralarına alacaklar mı dersin? Ya yalnız kalırsak, ya dışlanırsak, ya içerde hoşlanmadığımız kişiler varsa, ya bir sorun çıkarsa? Hem ne çok yazılıp çizildi biliyorsun kavgaların ve anlaşmazlıkların yaşandığı, ya biz de onlardan birisine karışırsak?”
“Evet ama tüm yazılanlara rağmen hala belli zamanlarda bu kapının ardında toplanıyorlarsa, hala görüşüyorlarsa bir sorun yok demek ki. Hem belki de tüm bu yaşananlar sadece yanlış anlaşılmalardan, bazı olayların gerektiğinden fazla büyütülmesinden ibaret. Ya da sadece birkaç kişinin arasında yaşanan ve belki de çoktan çözülmüş olan şeyler. Birkaç kişinin kendi arasında yaşadığı bir durumu bütün bir topluluğa mal etmek ne kadar doğru ki? Üstelik aile deniyor buraya, görmüyor musun sadece kendileri katılmıyor, eşlerini, dostlarını hatta çocuklarını da hiç tereddütsüz getiriyorlar.”
Bana bu kapının önünde kaldığım, girip girmemek arasında tedirginlik yaşadığım ilk günlerimdeki halimi hatırlatıyorlar. Aslında böylesine kararsız olmakta ve ve tereddüt etmekte o kadar haklılar ki. Ama anlatmakla olmaz işte. En azından bir kere o kapıdan girip o kapının ardındakilere bakmaları, o havayı solumaları, o yüzlerle karşı karşıya gelmeleri gerekiyor. Yazılanlarla, anlatılanlarla, duyduklarıyla değil sadece kendi gözleriyle görmeleri. Aynı benim bir kere o kapıdan girme cesaretini gösterdikten sonra sık sık yaptığım gibi. Sonrasındaysa o kapıdan tekrar girip girmemek sadece kendi tercihleri...
Bu kapı bu sefer Büyükada’da Yörük Ali tesislerine açıldı. Kapının ardında vapur havası, ada sefası, faytonlar, martılar, deniz, yağmur, aşk, neşe, sohbet, eğlence, oyun, eski dostluklar, yeni arkadaşlıklar, tatlı atışmalar, yanlış anlaşılmalar, belki biraz hayal kırıklığı ve gerginlik ama çokça mutluluk ve keyif vardı. Bu kapının ardında eli kalem tutan ama bu sefer kağıt kalem yerine bizzat kendilerini ve sözlerini yanlarında getiren 40 yürek vardı. Bu kapının ardında 40 insan vardı, sevgisiyle seygısıyla birbirini tanımaya çalışan...
Geldiğimi görünce susuyorlar. Kısa bir selamlaşma ve tanışmanın ardından içeri davet ediyorum onları. Henüz karar vermediklerini söylüyorlar. İçeri girmeden önce “eğer girmek isterseniz kapıyı çalmanıza gerek yok” diyorum. “Çünkü bu kapı herkese açık ve bu nedenle anahtar paspasın altında. Ama sadece şunu bilmenizi isterim. Kapıdan girmeden önce tek bir isteğim var sizden. Gerginlikleri, hayal kırıklıklarını, yanlış anlaşılmaları, hataları, yalnızlıkları, kişisel hesaplaşmaları, günlük yorgunlukları, yanınızda farkına bile varmadan taşıdığınız ve belki de iyi niyetinizi engelleyip sizi olduğunuzdan farklı gösteren tüm kötü niyetli düşünceleri, sözleri bir kenara bırakın. Lütfen sadece ayakkabılarınızı değil önyargılarınızı da çıkarıp bırakın kapının dışında. Yanınızda birazcık sevgi ve saygı olsun yeter ve sadece kendiniz olarak girin içeri...”
*Artık her sene geleneksel hale gelen, bu sene de 18-19 Haziran tarihlerinde yapılacak olan Milliyet Blog Büyükada Toplantıları’na dair...
**Görsel: Flickr.com
**Görsel: Flickr.com
12 yorum:
Gelenlere selam söyle, ben misafir de olsa girdim o kapıdan içeri. Kİmsenin yabancılık çektiği yok, eğlenceli insanlar hepsi.:)
İlginç olabilir. Bir denemek lazım o kapıyı çalmayı :)
Toplantiya gelemiyorum ama, buraya kapiyi bile calmaya gerek duymadan girdim iceriye ve cok ama cok özel ve güzel bir kadinla tanistim yillar önce:) Iyi ki varsin, iyi ki seni tanimisim bitanem. Seni cok özledim ben..
Öpüyorum güzel yanaklarindan.
Ne güzel özledim İstanbul'u ve Büyükn ada'yı :))
Eeeee! Cocuklarla girebiliyormuyuz o kapidan :)))))özlemisim bu guzel kalemi ve ona duygu veren insani... Sevgilerimle...
@AVRAM: evet sen de denk gelmiş oldun benim bahanemle :))hiç fikri olmayan benim üzerimden fikir yürütebilir hem de öyle değil mi :))
@Vladimir: o zaman gel ve dene derim ben de sana :))
@Belgin: canım ben o -iyi ki- asıl bana ait. keşke sen de gelebilsen...
@özlem: gelsen ya sen de...
@Portakalmavisi: yine, yeni, yeniden hoşgeldin canım benim özlettin kendisi :))
elbetteki çocuklarıyla gelen aileler de var yani kapılar sonuna kadar açık sen yeter ki gel :)))
İzliyorum, okuyorum yazdıklarınızı... Yeni sayfa düzeninizi daha çok sevdiğimi belirtmek istedim.
@AY: demek ki karşılıklı birbirimizin kelimelerindeki konukluğumuz ne güzel :)))
sayfamın yeni halini beğenmenize de sevindim. çok teşekkürler :)))
Yorum Gönder