-Nasılsın!
Yaklaşık 10 dakikadır aynı kelimeye, tek bir kelimeye bakıyor gözlerim. Anlamadığımdan, görmediğimden, bilmediğimden değil. Aksine anlamak, görmek ve bilmek belki de beni böylesine cevapsız bırakan. Oysa yazacağım kelime, vereceğim cevap o kadar basit ki; “iyiyim” demek ve bitirmek. Ama ben o “nasılsın” sorusunun (sonunda soru işareti yok ünlem var dikkatinizi çekerim) hep duyduğum, bildiğim, çoğu zaman herkes gibi denk geldiğim, hatta soran tarafında da bulunduğum hani üstünkörü sunulan ve aynı şekilde cevaplanan, aslında içeriğinde ne merak, ne de başka bir şey, herhangi bir niyet barındırmayan içi boş bir kelime olmadığını biliyorum. İşte bu nedenle belki de içi dolu dolu olan, gerçek bir soruya gerçek bir cevap yazma konusunda bu kadar zorluk çekiyorum.
-Nasılsın!
Sahiden nasılım diye düşünüyorum şimdi. İyiyim dersem yalan olacak, değilim dersem koca bir nankörlük. Arada bir yerlerde gidip gelmek, sürekli med cezirler yaşamak, anı anına uymamak belki de bu bende ki. Dengeli dengesizlik halleri işte tipik bir terazi örneği. Ah be Maya; başkaları adına göstermek için tüm gayretinle çabaladığın adaletin bir kısmını, çok değil sadece bir kısmını birazcık kendine de gösterebilseydin ya diye söyleniyorum yine kendimle dalga geçer gibi. Kendimle dalga geçebildiğime, espri bile yapabildiğime göre iyiye yakın duruyorum demektir şimdilerde, tam da şu anda. Ama beş dakika sonrasını bilemem.
-Nasılsın!
Telefonum çalıyor ve gözüm bilgisayar ekranında, annemin şaşkın, üzgün ve bir an önce yola çıkmaya hazırlanan telaşlı sesini dinliyorum. Ben az önce “beş dakika sonrasını bilemem” diye yazmamış mıydım sahi. Oysa biliyormuşum ne yazık ki. Yine o bilindik, bu aralar sıkça duymakta olduğum ağır kelime. Ölüm. Bir yakınımızı daha almış yanına hastalık maskesine bürünerek. Ve ben o yakınımızı senelerden beri görmediğimi, yüzünü gözümün önüne getiremediğimi fark ediyorum ilk şoku atlattıktan sonra. Şimdi boğazına düğümlenen acıyı çözüp de birden, çözülüp de ta içinden, ölüme hiç susmadan ağlamalı mı? -bir tanesi bile nasıl kanatır böyle zamanlarda, nasıl açtırır eski mezarları, geçmiş duaları hatırlatıp nasıl gevşetir hayatla arandaki bağı- Yoksa yakınım dediğin bir insanın ne kadar da uzak olduğunu fark ettirdiği için -böyle zamanlarda hep fark ettirdikleri ama sonrasında, üzerinden kısa bir zaman geçince mesela bizim ısrarla unutmuş gibi yaptıklarımız için- karşısında dikleştirip de kendimizi, hayatımızı yeniden mi gözden geçirmeli, yeniden mi sıkılaştırmalı gevşeyen bağları? Hangisi yine bilemedim.
-Nasılsın!
İyiyim iyi. Ellerimde günün getirdikleri bir öyle bir böyleyim işte. Demiştim ya hani medcezir halleri. Hangimiz sağlam kalabiliyoruz ki hayatta tam olarak, eksilmeden, eksiltmeden hangimiz yaşayabiliyoruz ki? Ama deniyoruz en azından. Düşe kalka, önümüzde çıkan taşlara çarpa çarpa yürüyüp gidiyoruz işte. Durmak da çözüm değil en azından bunu biliyoruz ya öyle değil mi?
*Yazı eski tarihlidir. Ama içerik hala güncelliğini korumakta...
**İlk yayın tarihi: 20/07/10’
***Görsel: Özge Baki
Yaklaşık 10 dakikadır aynı kelimeye, tek bir kelimeye bakıyor gözlerim. Anlamadığımdan, görmediğimden, bilmediğimden değil. Aksine anlamak, görmek ve bilmek belki de beni böylesine cevapsız bırakan. Oysa yazacağım kelime, vereceğim cevap o kadar basit ki; “iyiyim” demek ve bitirmek. Ama ben o “nasılsın” sorusunun (sonunda soru işareti yok ünlem var dikkatinizi çekerim) hep duyduğum, bildiğim, çoğu zaman herkes gibi denk geldiğim, hatta soran tarafında da bulunduğum hani üstünkörü sunulan ve aynı şekilde cevaplanan, aslında içeriğinde ne merak, ne de başka bir şey, herhangi bir niyet barındırmayan içi boş bir kelime olmadığını biliyorum. İşte bu nedenle belki de içi dolu dolu olan, gerçek bir soruya gerçek bir cevap yazma konusunda bu kadar zorluk çekiyorum.
-Nasılsın!
Sahiden nasılım diye düşünüyorum şimdi. İyiyim dersem yalan olacak, değilim dersem koca bir nankörlük. Arada bir yerlerde gidip gelmek, sürekli med cezirler yaşamak, anı anına uymamak belki de bu bende ki. Dengeli dengesizlik halleri işte tipik bir terazi örneği. Ah be Maya; başkaları adına göstermek için tüm gayretinle çabaladığın adaletin bir kısmını, çok değil sadece bir kısmını birazcık kendine de gösterebilseydin ya diye söyleniyorum yine kendimle dalga geçer gibi. Kendimle dalga geçebildiğime, espri bile yapabildiğime göre iyiye yakın duruyorum demektir şimdilerde, tam da şu anda. Ama beş dakika sonrasını bilemem.
-Nasılsın!
Telefonum çalıyor ve gözüm bilgisayar ekranında, annemin şaşkın, üzgün ve bir an önce yola çıkmaya hazırlanan telaşlı sesini dinliyorum. Ben az önce “beş dakika sonrasını bilemem” diye yazmamış mıydım sahi. Oysa biliyormuşum ne yazık ki. Yine o bilindik, bu aralar sıkça duymakta olduğum ağır kelime. Ölüm. Bir yakınımızı daha almış yanına hastalık maskesine bürünerek. Ve ben o yakınımızı senelerden beri görmediğimi, yüzünü gözümün önüne getiremediğimi fark ediyorum ilk şoku atlattıktan sonra. Şimdi boğazına düğümlenen acıyı çözüp de birden, çözülüp de ta içinden, ölüme hiç susmadan ağlamalı mı? -bir tanesi bile nasıl kanatır böyle zamanlarda, nasıl açtırır eski mezarları, geçmiş duaları hatırlatıp nasıl gevşetir hayatla arandaki bağı- Yoksa yakınım dediğin bir insanın ne kadar da uzak olduğunu fark ettirdiği için -böyle zamanlarda hep fark ettirdikleri ama sonrasında, üzerinden kısa bir zaman geçince mesela bizim ısrarla unutmuş gibi yaptıklarımız için- karşısında dikleştirip de kendimizi, hayatımızı yeniden mi gözden geçirmeli, yeniden mi sıkılaştırmalı gevşeyen bağları? Hangisi yine bilemedim.
-Nasılsın!
İyiyim iyi. Ellerimde günün getirdikleri bir öyle bir böyleyim işte. Demiştim ya hani medcezir halleri. Hangimiz sağlam kalabiliyoruz ki hayatta tam olarak, eksilmeden, eksiltmeden hangimiz yaşayabiliyoruz ki? Ama deniyoruz en azından. Düşe kalka, önümüzde çıkan taşlara çarpa çarpa yürüyüp gidiyoruz işte. Durmak da çözüm değil en azından bunu biliyoruz ya öyle değil mi?
*Yazı eski tarihlidir. Ama içerik hala güncelliğini korumakta...
**İlk yayın tarihi: 20/07/10’
***Görsel: Özge Baki
44 yorum:
İlk okuduğumda da şimdide aynı hisleri uyandırdı ben de ve ben birisi bana nasılsın dediğinde hep geçiştiriyorum iyim diye..
"Nasılsın" diye sorup, sonra derhal kendinden bahsetmek için senin kısaca "iyiyim" demeni sabırsızlıkla bekleyen insanlar da var ve ben yazdıklarını okurken içimden küfrettim onlardan olanların hepsine. Edepsizim bugün...
o halde
zamanı olmayan
sadece sevmek değil
safları sıkılaştırmanın
görmenin anlamanın fark etmenin
ölüm ile yolların ayrılabileceğini
bilmenin ama ölüme değil
yaşama takılmanın da zamanı
yok;
nasılsın sorusuna
hep baştan aşağı
duygulardan sinir uçlarına dek
cevap vermek isterim,
bazı cevap da verdim
safları sıkılaştırmalı desemde
ben de kopuğum
çoğu eş dost akraba tanıdıktan
...
açık mavi kal
A: Nasılsın?
B: Gerçekten mi soruyorsun yoksa bu senin konuya giriş cümlen mi?demek istiyorum genelde, ve nedense çok iyiyim diye cevap veriyorum, hiç olmadığım halde...
ah yavrum ya terazisin işte:) hepsi bende de var, ne yapalım böyle olmuşuz biz:)
Mayam Nasılsın?
ve
ben nasılım acaba?
:)
hep güncel kalacak bir yazın daha..
nefis
Nasılsın, naber, ne var ne yok? vs..
Nasıl sorulduğu önemli değil; teraziler iyidir (:
Yazını okuyunca ben de sordum kendime Nasılım diye?
Sahi nasılım!!!!!
Hiç iyi değilim bu aralar :/
Ozon tabakası delindi hayatın..
Hayat yerine "yaşam" der, olduk.
Hayatın, hayatdoluluğunun yerini;
yaşamın, yaşamderdi aldı.
Kasvet, günışığını kovaladı.
"Nasıl"ımız bizim değil, yaşamın kanat çırparken yarattığı dalgaların etkisinde.
Nasıl olduğumu bilmiyorum ben. Sahi nasılım ki.
bir arkadaşım demişti ki okul yıllığımda, çoookk eskilerde yani, herkes için kullandığın o rengarenk boyaları kendin için de kullandığın gün ayakta alkışlayacağım seni, ya da buna benzer bişi işte :)
kendinden esirgeme o adaleti emi, hep iyi ol, laf olsun diye değil, gerçek olanından :)
'İyiyim desem yalan, değilim desem nankörlük olacak' tam böyleyim Mayam.
nasılmıyım ?
bir yanım çocuklarının gözlerinin önünde tecavüze uğramış kadın gibi, öteki yanım açlıktan midesi sırtına yapışmış çocuğun çöplükte şeker bulması gibi. bir yanım ölüm bir yanım hayat. bir yanım hüzün bir yanım neşe. bir yanım çıplak bir yanım örtülü .. med cezir hallerindeyim.
Herkes nasılım sorusunun içinde iyilerini arayarak yakalıyor kendını.Gerçekten iyiyim demek için..
Nasılsın!
İyiyim.
@Ateş Böceği: hangimiz geçiştirmiyoruz ki ve kaç tane "nasılsın" sorusu geçiştirilmeden soruluyor ki...
@Sokak Kedisi: öylesine sorulmuş bir soru bu, içi boş, anlamsız, değersiz hatta öyle değil mi?
olsun edepsiz ol -ki olmak gerekiyor da bazen- hem ben senin her halini severim :))
peki bugün nasılsın sevgili kedicim?
@mavi pervane: kendimizden kopuğuz çoğu zaman sevgili mavi pervane eşe, dosta, başkalarına nasıl yakın olalım ki...
sen iyi bak kendine ve hep yakın kal, yakınında kal o güzel ailenin...
@yerdenuzak: sorunun içtenliğini, amacını anladığımızda vereceğimiz cevabın içtenliği ve doğruluğu da değişiyor belki de...
@Aslısın: dengeli dengesiziz yani işte :)))
bu arada benim yükselenim de terazi nasıl ama :))
@Yazgüneşi: sahi nasılız Yazgüneşim? iyi olmayız iyi...
@Must.: bir teraziden bunu duymak güzel ve evet katılıyorum teraziler iyidir :)))
@Hayat İzlerim: sahi nasılsın?
@Prometheus: hayırdır sevgili Prometheus neden iyi değilsin? neyin var?
:((
@AVRAM: hayat veya yaşam ne fark eder ki bir noktadan sonra. içinde yer alamadıktan, içimizde yer alamadıktan sonra...
@Galadriel Ar FeinieL: hangimiz tam olarak biliyor ki?
@suvebeyaz: güzelmiş sevdim ben de bu lafı tabi uygulamaya gelince ne derece başarılı olurum bu saatten sonra bilemem ama :))
sen ne derece başarılısın peki?
@Nehir İda: aynı benim gibi yani gel git halleri...
@Lô - Lâ: nasıl da özetlemişsin her şeyi...
Nasılım? Cevabı senin yüreğinden çıkıp, hepimizin yüreğinde gezindi...
Yazgüneşi'nin söylediği gibi, hep güncel kalacak bir yazı...
@"ELİF": belki de öyle sevgili "ELİF" belki de dediğin gibi...
@Elif Gizem: gerçekten sorup gerçekten cevaplanamadığı müddetçe hepimizin yüreğinde bir yerlerde kalacak belki de Elifim Gizemim...
Bu "Nasılsın" en zavallı en değeri anlaşılamammış ama en çok kullanılıp eskitilmiş sorulardan bir tanesidir. Sonunda ne işareti olursa olsun bir düşünüp de cevap vermeye kalkışanın hali yaman olur :)
Hayat insanı bazen fena yoruyor malesef :/ Yine de güneşli günler çok güzel...
@Vladimir: aynen öyle sevgili Vladimir aynen öyle...
@Prometheus: hem de ne fena. yormakla da kalmıyor hatta bazen sıkı sallıyor, sarsıyor, düşürüyor hatta. ama işte güneşli günler de olmasa...
iyi ol sevgili Prometheus, lütfen sen iyi ol...
iyi dilekler için teşekkürler :)) sen de iyi ol lütfen...
@Prometheus: ikimiz de iyi olalım :)))
Kötü olduğum zamanlarda çok zor geliyor bu nasılsın sorusu bana, upuzun anlatmak geçiyor içimden ama...
"Durmak çözüm değil" kesinlikle, o zaman hep iyi olalım değil mi?
@Cocukla Cocuk: arada kötü de olalım ki bilelim iyi zamanların değerini ama çok kötü olmayalım kesinlikle :)))
Mayam o lafın söylendiği yıllar da pek anlamamıştım :) ama son bir yıldır sanırım maksimumda uyguluyorum :))
En azından artık ''iyi demek adet olmuş,iyiyim'' diyebiliyoruz en iyimserinden :) 10 yıl sonra da okunası bir yazı olmuş mayam. öperim.iyi kalasın..
@suvebeyaz: güzel o zaman :)))
@AyŞeGüL: iyi kalalaım hepimiz her zaman canım benim sağolasın...
Yorum Gönder