Ağzından çıkanı kulakların duyuyor mu diye soruyorsun bana. Gözlerinde anlayamadığım bir şaşkınlık. Ellerinde ekilmeye geç kalmış endişe tohumları...
Evet duyuyorum. Görüyorum da üstelik. Senin aklına ve yüreğine kabul edemediğin gerçeklerden bahsediyor söz konusu tüm cümlelerim. Sana sunduklarım aklımdakilerin ve yüreğimdekilerin demlenmiş hali...
Aşılmaz bir set gibi duruyorsun önümde şimdi. Ağzımdan çıkan tüm kelimeler sana çarpıp misket gibi dağılıyor yerlere. Gözlerin tıkalı, kulaklarınsa görmüyor. Üzerine basıp geçiyorsun tüm sözlerimin. Yok sayıyorsun. Hiç çaba göstermiyorsun dinlemeye ve anlamaya dair. Ağzımı ve kulaklarımı değil, aklımı ve yüreğimi eziyorsun.
Oysa bir anlasan temiz havaya ihtiyacımız olduğunu. Tıkandık. Dört duvar arasında kısılı kaldık. Pencereleri aralamak yetmiyor artık. Kapıları açmamız, dışarı çıkmamız, yürüyüp uzaklaşmamız lazım. Birbirimizden, kendimizden...
Nefes. Sadece biraz nefes almamız gerek aslında. Ama sen susarak ve susturarak beni, ikimizi de boğuyorsun. Kendinle beraber beni de çekiyorsun en diplere. Tanımsız derinliklere. Işıksız dehlizlere...Kapı arkalarına yığmışsın tüm korkularını. Ben açmaya çalıştıkça her seferinde kilidi değiştirip anahtarı saklıyorsun. Alınmamış anahtarlarla dolu paspasın altı...
Ağzından çıkanı kulakların duyuyor mu diye soruyorsun bana yeniden. Tüm sözlerim havada asılı kalıyor. Duymak istediklerin aralıktan süzülüyor içeriye. İstemediklerini iteleyip elinle kapatıyorsun yine kapıyı. Kilitte dönen anahtarın sesini duyuyorum. Sen çekip gidiyorsun her zamanki gibi. Kalanlar yerlere dökülüyor. Üzerimde kilitli bir kapının ağırlığı...
Eğilip topluyorum kelimelerimi yerden. Aklımda binbir düşünce. Hayat, diyorum belki de böyle birşey işte. Küçük bir çocuğun ağzından dökülen kelimelere benziyor. Sırasız. Öznesi, yüklemi karışmış. Anlamsız gibi geliyor ilk dinlediğinde. Ama ne söylediği, ne istediği belli aslında. Sadece yürekten dinlemek ve anlamak lazım.
Görsel: img93.imageshack.us/.../dilevekelimelerqh6.jpg
Evet duyuyorum. Görüyorum da üstelik. Senin aklına ve yüreğine kabul edemediğin gerçeklerden bahsediyor söz konusu tüm cümlelerim. Sana sunduklarım aklımdakilerin ve yüreğimdekilerin demlenmiş hali...
Aşılmaz bir set gibi duruyorsun önümde şimdi. Ağzımdan çıkan tüm kelimeler sana çarpıp misket gibi dağılıyor yerlere. Gözlerin tıkalı, kulaklarınsa görmüyor. Üzerine basıp geçiyorsun tüm sözlerimin. Yok sayıyorsun. Hiç çaba göstermiyorsun dinlemeye ve anlamaya dair. Ağzımı ve kulaklarımı değil, aklımı ve yüreğimi eziyorsun.
Oysa bir anlasan temiz havaya ihtiyacımız olduğunu. Tıkandık. Dört duvar arasında kısılı kaldık. Pencereleri aralamak yetmiyor artık. Kapıları açmamız, dışarı çıkmamız, yürüyüp uzaklaşmamız lazım. Birbirimizden, kendimizden...
Nefes. Sadece biraz nefes almamız gerek aslında. Ama sen susarak ve susturarak beni, ikimizi de boğuyorsun. Kendinle beraber beni de çekiyorsun en diplere. Tanımsız derinliklere. Işıksız dehlizlere...Kapı arkalarına yığmışsın tüm korkularını. Ben açmaya çalıştıkça her seferinde kilidi değiştirip anahtarı saklıyorsun. Alınmamış anahtarlarla dolu paspasın altı...
Ağzından çıkanı kulakların duyuyor mu diye soruyorsun bana yeniden. Tüm sözlerim havada asılı kalıyor. Duymak istediklerin aralıktan süzülüyor içeriye. İstemediklerini iteleyip elinle kapatıyorsun yine kapıyı. Kilitte dönen anahtarın sesini duyuyorum. Sen çekip gidiyorsun her zamanki gibi. Kalanlar yerlere dökülüyor. Üzerimde kilitli bir kapının ağırlığı...
Eğilip topluyorum kelimelerimi yerden. Aklımda binbir düşünce. Hayat, diyorum belki de böyle birşey işte. Küçük bir çocuğun ağzından dökülen kelimelere benziyor. Sırasız. Öznesi, yüklemi karışmış. Anlamsız gibi geliyor ilk dinlediğinde. Ama ne söylediği, ne istediği belli aslında. Sadece yürekten dinlemek ve anlamak lazım.
Görsel: img93.imageshack.us/.../dilevekelimelerqh6.jpg
44 yorum:
Gelecek günlere bu korkular belkide...geçmişin izleri dolaşıyor bedenlerde...Açılmayan kapılar değil açmaya gücü olmayan insenlerız belkide...belkide herşeyi yaptık sanırken hiç birşeyi yapmdığımızı göremiyoruz...Herşey eksik gerçekte tam bile bir noktasından yarım...
Bu yazıyı okuyup da kendinden bir şeyler bulmayan var mıdır acaba?
Susmak bazen en iyi çözüm iken bazen de felaket olabiliyor, çıkmazlara çıkabiliyor.
Kulakların duymadığı ağızdan çıkan sözler; her zaman ulaşılması gereken nasibi olan kulaklara ve yüreklere ulaşır...İşte o sözlerdir özün sözleri...
"ağzından çıkanları kulakların duyuyor mu"
diyendir aslında duymayan kişi, kendini anlatır hep sözlerinde.Ben topluyorum dökülen sözcükleri, değiştirilip paspasın altında birikmiş anahtarları bir zincire bağlıyorum, artık kapılar engel olmaktan çıkıyor aralıyorum gönüllerdeki mekansızlığımızı.Beenmaya gözleri tıkalı ve kulakları görmeyenler adına toplayalım yerlere dağılmış misketlerini.Aman düşüp ezmesinler biryerlerini.Sevgiyle çoğal emi?
hepimizin derin bir nefes alması lazım.. durup düşünmesi önce kendine sonra karşısındakilere sonra yaşadıklarına bakması lazım.. bütün insanlara bir dolu temiz hava ve derin bir soluk lazım..kırmamak ve kırılmamak için durup düşünmek lazım..ve tabi ki bunları anlayan, uygulayan insanlar lazım, en yakınımıza...
Bir öğrensek yürekten dinlemeyi, anlamayı, empati kurmayı...O zaman azalacak dertlerimiz...Ama çok zor görünüyor insanlık hızla bencil bir bireyselliğe doğru ilerlerken...
Sadece dinlemek istediklerini duymakta, karşındaki kişiye yapılan bir haksızlıktır aslında..farkına varılmadan, üzerinde durulmadan yapılan bir haksızlık. Onun kalbinden geçen diğer sözlerin, ona ait olduğunu kabullenmemek gibi bir şey..
'O sözcüklere sadece iyileştirmek ve düşlerini açmak için başvururdu. Sessizlikle hiç işi olmamıştı. Sonsuz ve sınırsız ortaya koyardı kendisini, hiç anlatmaktan gocunmazdı. Kendini anlatır ve karşısındakini anlamaya çalışmaktan haz duyardı. Kimseye duymaya hazır olmadığı sözler etmez tam tersine güçlü bir empatiyle ona destek olacak sözcükleri özenle seçerdi. Herkesin kendi dünyası vardı, iyilik ve kötülük göreceli olarak yer değiştirebilirdi. Bu yüzden kimsenin kimseyi yargılamadığı ve suçlamadığı bir hayat yaşanmalıydı. Bir tek sınır vardı onun için samimiyetsizlik ve yalanlarla çizilmiş olan bir sınırdı. Bu sınırları aşan insanların alanına girdiğinde konuşma isteğinin yerini sessizlik alırdı.'
İşte böyle başlamıştık susmalara, dilimizden dökülen kelimeler endişe tohumlarına dönüşmeden önce konuşmayı ne de çok severdik...
Muhteşem kelimelerine teşekkürler kardeşim:)
sen sus.sen sus ki başkası versin kararı.sen hiçbirşeye karışma karışma ki başkası karıştırsın dünyayı.
çok güzel bir yazı eline,düşüncene sağlık
hic kimse duymak istemiyenler kadar sagir olamaz.. iste oyle kapatirlar kapilari, yukseltirler duvarlari, kendilerine siginirlar oyle..
Yürekten dinlemek ve anlamakta başarılı olunca insan hele bir de onun doğasında varsa; sanki herkes bunu kolaylıkla yapabilirmiş gibi geliyor. Duyulmadığında ise büyük kırgınlıklar yaşanıyor. Belki tek hafifletici etken kişinin aslında söylediklerimizden değil o kapılar ardına kilitlenen yığınla korkularından kaçtığını bilmek. Benden ya da senden değil kendinden kaçtığını farketmek...
Kaleminize sağlık... Çok sık hissettiğim bir yenilgidir bu...
hiç bir şey söyleyemiyorum sindirmem lazım galiba...gönlünüze sağlık...
Kelimeleri yalın haliyle değil demlendirip sunman bile kendini anlaşılır kılmak istemenden ve saygından...Ben çok yaşadım bu sahneyi hayatımda ...Kimi zaman o gidenin ardından dökülen kelimeleri peşinden fırlattım kimi zamanda itinayla toplayıp Ondan uzaklaştığımda tekrar bana döndüğünde koyduğum yerden itinayla çıkarıp tekrar O na sundum...Ozaman sanki daha bir anlamış gibi hal alır yüzleri...Ama ne faydası vardırki zaman yaşandığı zaman daha çok anlam barındırıyor gecikmiş anlaşılmalar neye yarıyorki bazen...Öptümmmm
@YALNIZLIK OKULU: korktukça, korkularımızı ve hatta kendimizi kapılar arasına sakladıkça, kendimizden kaçtıkça bu şekilde nasıl "yaşadım" diyebiliriz ki peki...
@İsMurat: sanırım o zamanı, o dengeyi, ne zaman susmamız gerekip ne zaman konuşmamız gerektiğini bir şekilde bilmemiz, hissetmemiz lazım...
@sufi: oysa o kelimeler ki yürekten yüreğe ulaşan, mekan, zaman sınırı tanımadan aramızda köprüler kuran kelimeler değil mi...çoğalan sevgilerimizin içinde birbiriize ulaşan köprülerimiz hiç yıkılmasın...sevgilerle...
@Nily: hele ki şimdi, heleki bu zamanlarda, heleki bugünlerde öyle değil mi...
Maviye Yolculuk: çok haklısın. hizla kendi içimize, kendimize yönelirken aynı zamanda bencilliğimiz de artıyor. oysa insan kendi içindekini bulup almak ve bunu yaymak adına kendine yönelmeli ama biz kendimizde kısılıp kalıyor korkudan, zamandan, güvensizlikten, bencillikten başka kimseyi bu duvarın ötesine geçirmiyoruz ne yazık ki...
@vili: sadece kendine yakın olan düşüncelerini paylaşmak ve diğerlerini reddetmek farklı birşeydir bir insanı dinleyip kendine yakın olanları kendine almak başka bir şey ama biz bu ayrımı yapamıyoruz işte. herhangi bir söz, düşünce, kelime eğer bize uygun değilse direk dışlıyor ve "öteki" yapıyoruz ne yazıkki...
@Arzu: kardeşim sessizliğin de bir dili vardır oysa konuşmak istedikten sonra sende bunu iyi bilenlerden birisin...ama elbette gönül ister ki kelimelerimiz hiç ama hiç bitmesin başka dillerde, başka yüreklerde, başka kulaklarda...
@rebelon: susmak kimi zaman sessizliğin dilini de bildikten sonra konuşmanın bir başka biçimi sayılır ama diğer yandan gerçekten susmak ve de susturmaya çalışmakla kendimize, bir başkasına ve hatta hayatın kendisine dokunmadan teğet geçmiş kalırız öyle değil mi...teşekkürler. sevgiler...
@Mehtap P.G: duymak istemeyenler kadar kapalı, umarsız, duyarsız olamaz gerçekten de. ve öyle bir duvarın ardındadırlar ki bir süre sonra kendilerinin bile o duvarı geçmeye gücü, cesareti, isteği kalmaz, kalamaz...teşekkürler sevgiler...
@Su İzi: duymamak, o duvarın arkasına sığınmak, bunu belki de bilmeden, istemeden farkında olmadan yapanlar da var elbette. ama özellikle böyle bir duvar oluşturup hiç denemeye çalışmayanlar, kendilerinden olmayan her söze, bakışa, görüşe direk "öteki" yaftasını yapıştıranlar var ki başta kendi yaşamları olmak üzere hayatı gerçekten yaşanmaz kılmaktalar aslında...teşekkürler. sevgiler...
@arzu: söylemenize gerek yok. burada olmanız yeter. teşekkürler sevgiler...
@Portakalmavisi: aynen öyle. herşeyin bir zamanı var ne yazıkki ve o andan sarkma olduğunda hiçbirşey aynı anlamında olmuyor, kalmıyor işte...teşekkürler güzel anne. sevgiyle...
duymak istemediklerimizi duyuyoruz hep.biride çıksaya duygularımızın dili olup haykırsaya olmuyor olamıyor.ayaklarımız baglı biryere kıpırtamadan seyrediyoruz sadece olayları,gidişleri.bazen bo son diyoruz kendımıze verdıgımız sözleri bile tutamıyoruz..
çok güzel bir yazı..yüregınle..
sevgıyle...
@Elif: belki de herşey duymak istemediklerimizde, henüz söylenmeyenlerde saklı kim bilir...
teşekkürler ve sevgiler benden...
İnsanlar sorgular evet sorgularlar her zaman. Neden? Sadece yargılamak için ve her zaman daha fazlasını isterler, daha fazla yargılamak bunun için daha fazla sorgulamak diğerlerini. Peah!
söylenenleri kulaklar duyar duymasınada, aslolan konuşulmayanı duymak. bazen sessizliklerde ayrılığa dairdir.
Sen böyle hoş,böyle güzel, böyle "löpcenaz" yazzılar yazarak suca teşvik mi ediyorsun beni!
"gelecek olana dair"i caldıgım gibi (calmak kelimesini haberin olmadan sitemde yayınladıgım için kullanıyorum.ismini yazmıstım ama.)
@pRncfRn: yargılamak ve kendinden olmayanları dışlamak için...
@efrasiyab: sesin dilini bile çözememişken daha, doğru iletişimi kuramamışken sessizliğin dilini anlayabilmek ve anlatabilmek o kadar zor ki...
@batraz: anlaşıldı ve karar verildi. suçlunun ağır tahrik altında kaldığı tespit edilmiş olup ceza olarak burada yazılan her yazıyı okumasına, bir daha özür dilememesine, "çalmak" fiilini konuyla bir ilgisi olmadığı için bir daha kullanmamasına temyiz yolu kapalı olmak üzere karar verilmiştir.
hadi bakalım kolay gele :))
one seksi fotoğraf lannn !!! allam saça bak, dekolteye bak yareppim, daılın abi bakmayın mayaya vurmayım şakağınızdan :P
Neyse sapıtık sapıtık davranmayım ben sonuçta bağyanım, erkeksi hareketler benim gibi cici bir kıza yakışmaz, gidip zıbarayım diğmmıı
@Siminya: yaa sen habersiz gelip git buralara anca fotolardan görürsün beni bundan sonra. daha dur bu ne ki bak nasıl fotolar koyacam buraya :))
hepimiz bir şekilde yapıyoruz bunu karşımızdakilere,
söylenenler hep duymak istediklerimiz oluyor. bizde aslında bunu içten içe bilmek istiyoruz. gözlerimizi kapatıyoruz ve duyuyoruz çounlukla...
ohh be 2 gundur sonunda yazabildim ya yorumumu içim rahatladı. aç kapa aç kapa. valla bütün trafik kaynaklarını zaptedtim.
@efsa: ama hayat çoğu zaman duymak istemediğimiz yerlerden akıp gidiyor aslında öyle değil mi...
aferin sana o halde güzel kardeşim benim :))
ah ki kelimeler duyumsamak istemediğim, cebimde biriktirip uç uca eklediğim...
yalnızlık okulunda gördüm biloğunu, nie önce farketmedim die iç geçirdimm
@Bekriya: ekledikçe biriktirip kendi içimde bir yumağa dönüştürdüğüm ve sonrasında kendi dilimi de unuttuğum, unutturduğum kelimeler...
@eğreltiotu: iç geçirme sakın her şeyin bir vakti vardır ya hani şimdiymiş işte :)) hoş geldin :))
batraz: :) yazılar okundu, yine yeniden hep begenildi.
ve alkışşşş...
@batraz: böyle giderse aftan yararlanabilirsin bak demedi deme :))
hani bugün dedin ya bana; ekleyecek hiçbir şey bulamıyorum bazen diye...
bu da öyle bir yazı işte..
hatmedicem tüm yazılarını beenmaya...!
nasıl da güzel anlatmışsın o sıkışmışlığı ve sıkışıklığın içinde bir tarafın güvensizlik dolu tıkanıklığını..
@feanor: aaa ben bu yorumunu cevaplamayı unutmuşum yahu :))) özledi hem ben seni gel artık yaaaa :))
@7.oda: hiçbir yere gitmiyor, gidemiyor insan, iletişim böyle durumda durduğu yerde kalıveriyor öyle değil mi...
maya'm, ben de çok özledim :) granadadan selamlar :)buraya kesinlikle birlikte gelmeliyiz! sokakta yürürken, kafamı exorcist filmindeki gibi 360 derece döndürebilme yeteneğine sahip olmak istiyorum. gözüm gönlüm hiç bu kadar açılmamıştı vallahi, granada tam senlik, evlere şenlik!
@feanor: o zaman gel artık lafımı geri alıyorum. sen dur orada ben geliyorum anlaştık mı :))
maya'm yarın dönüyorum isveç'e. resmen +7 dereceden -19 dereceye geçicem :'(
ama cuma norveçteyim, oranınkiler de iyi diye duydum; atla gel :P hiç olmadı isveç'e gel :D:D onlar da taş. ama soğuklar.
bu arada, böyle bir yazının altına böyle yorumlar yazdığım için, kendimi huzurunda kınıyorum. :kına:
@feanor: sahiden de lütfen yazının altını böyle yorumlarla doldurmayalım. varsa bir diyeceğin mail at burada kalabalık yapma lütfen :)=))
maya: yaz, İstanbul, 3 ispanyol, 2 italyan, 1 fransız. bilemedin sen onu. hıh!
@feanor: :))) maile gel maile hadi uzatmaaa :))
kelimelerim kovalamaca oynar gibi kaçıyorlar birbirlerinden. Yerlerini beğenmiyorlar, kavga ediyorlar habire. "Ben senden önde olmalıyım", "hayır ben senden önce olmalıyım." Oysa ne farkı var, nasıl sıralanırsa sıralansın, aynı anlama gelecekse o cümle...
demiştim ben de bir keresinde. Sen de bilirsin, bazen işte, harcanır kelimelerimiz hiç yok yere.
@Parpali: sen demişsin. her zamanki gibi çok güzel demişsin hem de...
Yorum Gönder