Teknolojiyle pek fazla haşır neşir değilimdir. Kendisinden tabiki hoşlanırım ama aramızda tutku dolu vazgeçilmez bir bağ yok ve asla da olmadı. Gündelik yaşama dair -olmazsa olmaz- araç ve gereçlerin benim elime, keyfime, zevkime uygun olmaları ve işimi görmeleri hep yeterli olmuştur benim için. Üst modellere ve daha da ötesi kavramlara dair ilgim ve bilgim olmamıştır ne yazık ki. Hatta böylesi muhabbetlerde kendimi üvey evlat hissedecek kadar uzak kalmışımdır günümüz teknolojisine...
Evimin ve işyerimin ayrı yakalarda olmasından dolayı haftanın 6 günü ve her günün yaklaşık 4-5 saatini toplu taşıma araçlarında geçiren biri olarak teknolojinin toplu taşıma araçlarına yansıma biçim ve oranıyla ilgili ister istemez bilgi sahibi olmaktayım. Sanırım son dönemlerde bu anlamdaki en kayda değer değişme, -otobüste kitap okuma- trendinin yerini -ipod veya cep telefonuyla müzik dinleme- nin almış olması. Hala benim gibi ısrarla kitap okuyanlar olsa da, bu sayı günden güne azalmakta ve neredeyse bir elin beş parmağını geçmemekte ne yazık ki.
Bu konuda yorum yapmak ne kadar doğru olur bilmiyorum aslında. Sonuç olarak bu bir tercih meselesi ve kimseye kitap okumak yerine neden müzik dinliyorsun deme hakkına sahip değilim. Hem her an her yerde müzik dinleyebilme özelliği ile her an her yerde kitap okuyabilme özelliği de tamamen farklı şeylerdir. Kitap biraz da yapısı gereği daha sessiz, rahat, uzun ve kesintisiz zaman dilimlerini tercih eder okunmak ve hazmedilmek için...Ve tabi ki herkesin benim gibi kitap okurken kendini kaybedip, dış dünyayla bağlarını koparma özelliğine sahip olmasını bekleyemem. Sırf bu yüzden kaçırdığım durakların, söylendiğim şoförlerin, yediğim azarların haddi hesabı da yoktur. Eee diyecek birşey yok tabi ki, ne de olsa bu da benim tercihim...
Ipod ve benzerleri, kullanım hatası sonucu sağır yapmak, dikkat dağıtmak vb yan etkilere sahip olsa da, bitmek bilmeyen yol ve trafik sıkıntısını bir nebze azaltan bir araç aslında. Bir adı -eziyet- olan İstanbul trafiğine kısmen neşe ve eğlence katan bir faktör, bir nevi zamandan tasarruf...Bu nedenden ötürü de, hem kullanıcı sayısı gün ve gün artmakta hem de kullanan profili büyük bir çeşitlilik göstermekte. En son geçen hafta 70 yaşlarında ak saçlı, nur yüzlü bir dedenin kulağında ipod vardı mesela...
Fakat hemen hemen her konuda olduğu gibi bunda da yazık ki sınırlarımızı zorlamaktayız. Her gün ev-iş arası mekik dokurken, kendi ipod'um olmadığı halde, olanlar sayesinde Serdar Ortaç'tan Metallica'ya kadar binbir çeşitte şarkıcı ve grup dinlemekten gerçekten sıkıldım ve yoruldum. Kulaklık bireysel bir aksesuardır ve kişi kendi şahsına yönelik kullanır. Ama son dönemlerde, kendi şahsi kulaklıklarını bir radyo istayonu gibi kullanıp yayın yapan ve çevresindeki herkesi bu yayını dinleme mecburiyetinde bırakan kişi sayısında müthiş bir artış var ne yazık ki. Hele ki toplu taşıma araçlarında metrekareye düşen insan sayısını göz önüne aldığımızda kulak başına düşen -fm- sayısı da oldukça fazla olmakta...
Dediğim gibi herkesin tercihi kendinedir. Müzik dinlemek isteyen, istediği yerde ve şekilde müziğini dinler. Kimin hangi tarz müziği dinleyip hangi sanatçıyı sevdiğine karışamam. Serdar Ortaç dinleyene de, Metallica'yı sevene de bana uymasa bile, laf edemem. Saygı duyarım. Duymam gerekir. Ama müzik dinlemek ve gürültü kirliliği yapmak farklı şeylerdir. Müzik dinlemek yerine gürültü kirliliği yapmaya, ve bu kirliliğe beni maruz bırakmaya da kimsenin hakkı yoktur. İşte bu konuda da ben saygı beklerim.
Lütfen sınırlarımızı bilirken ve çizerken biraz daha dikkat edelim. Hem de her konuda...
Görsel: Deviantart
Evimin ve işyerimin ayrı yakalarda olmasından dolayı haftanın 6 günü ve her günün yaklaşık 4-5 saatini toplu taşıma araçlarında geçiren biri olarak teknolojinin toplu taşıma araçlarına yansıma biçim ve oranıyla ilgili ister istemez bilgi sahibi olmaktayım. Sanırım son dönemlerde bu anlamdaki en kayda değer değişme, -otobüste kitap okuma- trendinin yerini -ipod veya cep telefonuyla müzik dinleme- nin almış olması. Hala benim gibi ısrarla kitap okuyanlar olsa da, bu sayı günden güne azalmakta ve neredeyse bir elin beş parmağını geçmemekte ne yazık ki.
Bu konuda yorum yapmak ne kadar doğru olur bilmiyorum aslında. Sonuç olarak bu bir tercih meselesi ve kimseye kitap okumak yerine neden müzik dinliyorsun deme hakkına sahip değilim. Hem her an her yerde müzik dinleyebilme özelliği ile her an her yerde kitap okuyabilme özelliği de tamamen farklı şeylerdir. Kitap biraz da yapısı gereği daha sessiz, rahat, uzun ve kesintisiz zaman dilimlerini tercih eder okunmak ve hazmedilmek için...Ve tabi ki herkesin benim gibi kitap okurken kendini kaybedip, dış dünyayla bağlarını koparma özelliğine sahip olmasını bekleyemem. Sırf bu yüzden kaçırdığım durakların, söylendiğim şoförlerin, yediğim azarların haddi hesabı da yoktur. Eee diyecek birşey yok tabi ki, ne de olsa bu da benim tercihim...
Ipod ve benzerleri, kullanım hatası sonucu sağır yapmak, dikkat dağıtmak vb yan etkilere sahip olsa da, bitmek bilmeyen yol ve trafik sıkıntısını bir nebze azaltan bir araç aslında. Bir adı -eziyet- olan İstanbul trafiğine kısmen neşe ve eğlence katan bir faktör, bir nevi zamandan tasarruf...Bu nedenden ötürü de, hem kullanıcı sayısı gün ve gün artmakta hem de kullanan profili büyük bir çeşitlilik göstermekte. En son geçen hafta 70 yaşlarında ak saçlı, nur yüzlü bir dedenin kulağında ipod vardı mesela...
Fakat hemen hemen her konuda olduğu gibi bunda da yazık ki sınırlarımızı zorlamaktayız. Her gün ev-iş arası mekik dokurken, kendi ipod'um olmadığı halde, olanlar sayesinde Serdar Ortaç'tan Metallica'ya kadar binbir çeşitte şarkıcı ve grup dinlemekten gerçekten sıkıldım ve yoruldum. Kulaklık bireysel bir aksesuardır ve kişi kendi şahsına yönelik kullanır. Ama son dönemlerde, kendi şahsi kulaklıklarını bir radyo istayonu gibi kullanıp yayın yapan ve çevresindeki herkesi bu yayını dinleme mecburiyetinde bırakan kişi sayısında müthiş bir artış var ne yazık ki. Hele ki toplu taşıma araçlarında metrekareye düşen insan sayısını göz önüne aldığımızda kulak başına düşen -fm- sayısı da oldukça fazla olmakta...
Dediğim gibi herkesin tercihi kendinedir. Müzik dinlemek isteyen, istediği yerde ve şekilde müziğini dinler. Kimin hangi tarz müziği dinleyip hangi sanatçıyı sevdiğine karışamam. Serdar Ortaç dinleyene de, Metallica'yı sevene de bana uymasa bile, laf edemem. Saygı duyarım. Duymam gerekir. Ama müzik dinlemek ve gürültü kirliliği yapmak farklı şeylerdir. Müzik dinlemek yerine gürültü kirliliği yapmaya, ve bu kirliliğe beni maruz bırakmaya da kimsenin hakkı yoktur. İşte bu konuda da ben saygı beklerim.
Lütfen sınırlarımızı bilirken ve çizerken biraz daha dikkat edelim. Hem de her konuda...
Görsel: Deviantart
28 yorum:
Daha önce bir yazı yazmıştım herşeyin suyunu çıkaran bir toplumuz diye bizde öyledir uyunu çıkartmakta üstümüze yoktur iki gün sonra bununda modası geçer ve başka bir şey çıkar hopp onu bırakır diğerine adapte oluruz.Birde Sadece kulaklıktan gelse ses yine iyi bazıları eşlik bile ediyor ee bu daha da dayanılmaz hem kulaklık hem kendi sesi bir birine giriyor tam hülyalara dalacakken yolculukta kabusa uyanıyorsun malesef..
kimsenin kimseye saygısının kalmadığı şu günlerde çok şey istiyorsun sanırım. yoldayken hem kitap okumayı hem müzik dinlemeyi seviyorum. dinlediğim müzik kimseyi rahatsız etmesin diye de dikkat ediyorum. öyle zamanlar oluyor ki kendi kulağımda kulaklık varken çevremdekilerin sesinden rahatsız olabiliyorum. bir kaç defa uyardığım oldu. bazısı gerçekten farkında değildi özür dileyip kıstı. ama emin ol bir elin parmak sayısını geçmeyecek kadar azlar.. diğerlerinden hiç bahsetmiyorum bile.. zaten artık muhatap olmuyorum, başım belaya girecek bir gün..
bir de telefonla konuşmasını bilmeyenler var ki, esas onlar beni çileden çıkarıyor. telefonu açtığı andan kapadığı ana kadar mecrubi kulak misafiri olduğumuz o konuşmalar hele yalnızda değilse, zaten etraftaki herkesin dinlediği o konuşmayı yanındakine anlatmaya başlarsa vay halimize...
Eşek bir yerlerine su kaçırırsa ne olur temalı, bir o kadar anlamlı bir yazı.
Alacaksın o kulaklıkları ağzına sokacaksın kendi söyliycek :))))
ben de 4 sene okul ve 3 sene işyeri olmak üzere 7 sene karşıya gidip geldim.
günde 4-5 saat yollarda sefil oldum:)
kitap okurdum ama kitap bazen midemi bulandırırdı, herkes ylda okuyamıyor malum, müzik konusunda da sana çok hak veriyorum.Sesi öyle bir açıyorlar ki sanki herkes herkesi dinlemek zorundaymış gibi, üstelik sağır olma riskleriçokyüksek ama umurlarında değil...
onlar kulaklığı takıyorlar ya kulaklara gerisi hikaye, dünya patlasa umurları değil...
20 li yaşlardayken insandaki dünyayı anlama, öğreme, dışa açılma ve delifişek cesaretinden kaynaklanan bir teknoloji merakı oluyor abartılı veya abartısız...Sonra 30 lu yaşlarda teknoloji denen kirliliğin ana hedefinin insan ruhunu kemirmek olduğunu kavrıyorsun...çünkü o dönemlerde zaten dünyayı kendine göre algılayıp öğrenmiş oluyor ve tüm gereksiz şeylerden arınmak istiyorsun...Gerekli olanları alıp gerisini bırakarak uzaklaşmaya bakıyorsun kirlilikten...En azından durum benim için bu :)Sevgiler...
cimbakukanın yorumuna tam anlamıyla katılıyorum diyecekken, sadece kulaklıkların sokulacağı yer konusunda ayrıldığımı farkettim.:)
bütün minibüs-gemi veya otobüs ahalisine bedava dj'lik yapmış oluyorlar. :)
bu uyarıları da zannımca okumazlar. okusalar da üzerlerine alınmazlar. :)
Gülüm, bende senin gibi Kitap okurken kendimi bir kaybederim ki, sanki kitabin icindekilerle birlikteyim, cogu zaman önüme 40 tonluk TIRin geldigini bile fark etmem:)) Seni neden bu kadar cok sevdigimi bir defa daha anladim:))
Aslında bu gibi durumlarda en güzeli öfkelenmeden kibarca ve sakin bir ifade ile ''arkadaşım senin müzik dinlemene, dünyadan uzaklaşmak istemene saygı duyuyorum ancak mümkünse sesini sadece kendi duyabileceğin bir yükseklikte açabilirsen aynı zevki paylaşmayan birilerine de sen saygını göstermiş olabilirsin.'' diye uyarmak gerek diye düşünüyorum.
Eskisi kadar metelica dinlemesemde, bir zamanlar çok dinlediğimi, ipod hastalığından yeni yeni kurtulduğumu itiraf ederken, bana kızmayacağını biliyorum :)
Çünkü sana sonuna kadar katılıyorum. Çok ağır müzik dinlemek bir müddet sonra
insanı gerçekten farklı bir moda sokuyor ve ipod' da aşırıya kaçınca, sanki insanın beynini uyuşturuyor. Sanırım bunların hepsi dönemsel zevkler ve kişiler farkına varınca, alışkanlıklarını değiştiriyor. Gürültü kirliliğine sonuna kadar karşıyım. Yüksek tonda hard müzik dinlerken bile, buna ben kendime adıma hep dikkat ettim. İnsanların toplu taşıma araçlarında özellikle şoförlerin kendi zevklerine hitap eden müziği, sonuna kadar açıpta, çevresine de o müziği dinletme çabasına karşı çıkmışımdır. Evinde ne istiyorsan dinle...
Dediğin gibi gürültü kirliliğine hayır.
Senin yanındayım, saygıyı hakediyorsun.
Uzun zamandır sana merhaba diyemesemde, o güzel yazılarını hep
takip ettim. Yorum yazmadıysam, belki de çok duygusal yazıların içinde olmaktan korkmuş ve kaçmış olabilirim diye düşün ne olur.
Kendine iyi bak, Sevgilerimle.....
Kitap okuyanın kimseye bir zararı yok.Ancak ben öyle meraklıyım ki okunan kitabın adını mutlaka öğrenmeliyim, hatta okuyan kişinin fikrini de...
Kulaklarında i-pod taşırken kendileri olmayıp dinlediklerini kulaklarda zonklatanlarsa? Bir feryat ta benden yükseliyor YETER!
Cep Telefonuyla bas bas konuşanlara
"Telefonun içindeki kulağa söz söyleyebilme seminerleri" gerek..
Yaralarımıza tuz bastın canım sevgilerimizle.
bir haddini bildirmedir gidiyor mayam, önce müdür şimdi sen... ben de bir otobüs yolculuğunda gecenin sessizliğinde kulağındaki kulaklıktan sadece tıs tıslarını duyduğum çocuğun kulaklığını boynuna dolama fantazimin ortasında dayanamayıp bir had bildirmiştim ki çocuk eminim uzun süre en kısık seste dinlemiştir şarkılarını...
Bir soyurlamadır gidiyor... herkes gerçeklerden, seslerden, görüntülerden kaçıyor. Suçayamayız ki kimseyi. Suçlayacaksak da kulaklıklarından dolayı değil, unuttukları ruhlarından dolayı suçlayabiliriz belki... Çünkü sebebi değil sonucu tartışıyoruz her seferinde. İşte bu yüzden merhabayı esirgeyen insanlar olarak müzik obeziti olalım haydi...
Çok önemli bir konu bu bence.
Ben hiç bir zaman walkman sevememiştim aynı duguları ipod'a da hissediyorum.
Gürültü kirliliğinin çözümü bana göre insanın çevresine saygı duymasıyla hallolacaktır, tabii önce o insan kendine saygı duymayı öğrenecek ki başkalarına da saygı duysun.
Sevgilerimle güzel arımaya:))
Yürekten katılıyorum. Keşke bi sihir olsada müziği kulaklıkla ama herkes duyacak şekilde açanlar bu yazınızı okusa.
@Ateş Böceği: kendi sınırlarımıza müdahale ederken hakkımızı aramasını biliyoruz ama aynı özeni dikkati başkalarının sınırlarını geçiyormuyuz acaba diye göstermiyoruz ne yazık ki...
@Nily: evet ya telefon konusu da ayrı bir çeşidi bu tarz durumların. ben kalabalık yerlerde nasılsa söylenenei anlamayacağım diye açmam bile telefonu ya msj atar ya da uygun bir yere geçince tekrar ararım...
@Cimbakuka: ya o zamanda sesi çok çıkarsa :)))
@Ful yaprakları: bu yazı eski bir yazı. artık o trafiği çekmiyorum neyse ki... ama bu durum hala güncelliğini koruduğu için tekrar yayınlamak istedim...
@Maviye Yolculuk: güzel bir tespit olmuş bu arkadaşım bu şekilde hiç düşünmemiştim ama sanırım benim içinde geçerli bu durum. sağolasın...
@Abi: :))))
@Adsoy: elbette okumayacaklar yada okusalar bile üzerlerine almayacaklar ama ben yine de söyleyeyim dedim belli mi olur :)) elbette dj'lik yapacaklar ama bir otobüste aynı anda 7-8 tane dj olunca oluşan sadece gürültü krliliği. hayır bu tarz mekanlar var hani her bir odada ayrı bir dj'in müzik yaptığı ama o şekilde bir ses sistemi veyalıtım sstemi oluşması gerek öyle değil mi :)))
@Belgin: daha dur bu ne ki daha da çok seveceksin :)))))
@tutsak: kimi zaman bu tarz uyarılar ciddiye alınıyor ama kimi zaman sırf bu yüzden tartışmalar da yaşanıyor ne yazık ki sevgili tutsak...
@Filiz: sevgili Filiz yorum yazıp yazmaman hiç önemli değil buralarda olduğunu bilmek ve hissetmek bile yeter emin ol buna çok teşekkürler bu güzel yorumun için sevgiler :)))
@Sufi: o merak bende de var ne yazık ki ve bazen bu merakıma yenilip kitabın ismini sorduğum bile oluyor :))
@Evren: şiddet yok şiddet yok :))))
@Arzu'cum: farklı bir noktadan bakmışsın katılmamak elde değil ama her ne yapıyor olursak olalım saygıyı elden bırakmamalıyız öyle değil mi....
@özlem: dediğin gibi canım önce kendisine saygı duymayı bilmeli ki insan bu saygıyı etrafına da yansıtsın...
@UFUK ÇİZGİSİ: belki olur kimbilir umut etmekten vazgeçmemeli öyle değil mi :)) teşekkür ederim...
Mayam, simdikinden daha mi cok:))
@Belgin: evettttttttttt :)))
Bırak dinlesinler be canım.
Sen içinden kendi şarkını söyle..
Ben ikisini aynı anda yapanlardanım. Kulağımda müzik oldumu etrafımdaki gürültüleri duymuyor ve kitaba daha iyi konsantre olabiliyorum. Ha bir süre sonra müziği duymaz kitabın içinde yaşar oluyorum ya da tam tersi. Müziğin sesi anca benim duyabileceğim ya da etrafımdaki kirlilikleri duymayacağım ölçüde. İstanbuldayken gününün en az 4 saatini yollarda geçiren biri olarak müziğim ve kitabım her zaman vazgeçilmezim olmuştur.
@Brajeshwari: söylüyorum ama çok ses olunca karışıyor bazen :))))
@papagangibi: sende bendensin yani :)))
Maya'm ben çözüm buldum, kitap okurken müzik dinliyorum çünküüü dışarıdan gelen müzik sesleri yerine zevkime uygun müzik dinleyebiliyorum! Bana kalsa sadece kitap okumakla geçiririm aslında ama 2-3 tane ipod sesi birbirine karışınca ben deliye dönüyorum, kaç kez kavga ettim zibidilerle baktım olmuyor aldım bitane ucuzundan :D
@pRncfRn: o da bir çözüm elbet sen kurtarmışsın kendini ne güzel ama ya kitap okurken müzik dinleyemeyenler ne yapsın :)))
Yorum Gönder