Bilimin insan ömrünü uzatmaya yönelik sağlıklı beslenmeden genetik kodlamaya kadar çok çeşitli aşamalarda devam eden ve sonu gelmeyen araştırmalarına karşın bugün okuduğum bir haber dehşete düşürüyor beni. Sınır Tanımayan Doktorlar Grubu’nun (MSF) yayınladığı kriz listesinde 2008’in payına düşen “En Büyük 10 İnsani Kriz” başlığı altında; ekonomik çöküşün yaşandığı Zimbabve’de ortalama insan ömrünün 34 yıla kadar düştüğü bilgisi verilmiş. Bilimin onca uzatma çabasına(!) rağmen kısalan, kısaltılan, kısalttığımız insan ömrü...
MSF yani Sınır Tanımayan Doktorlar Grubu dünya genelinde pek çok ülkede zor durumdaki kişilere acil tıbbi yardım sağlayan bir örgüt. Şu anda yaklaşık 70 ülkede görev yapmakta olan örgüt gerek basının gerekse tüm dünyanın yeterli duyarlılığı göstermediğini düşündüğü, sadece acil ve temel ihtiyaçları değil kendileri de “yok sayılan” milyonlarca insanın içinde bulunduğu duruma dikkat çekmek amacıyla önem sırası belirlemeksizin her sene bir liste yayınlamakta. 1998’den beri yayınlanan bu “insani kriz” listesinde bu sene yani 2008’de ilk sıralarda ekonomik çöküşün insan ömrünü 34 yıla düşürdüğü Zimbabve ile birlikte sağlık sisteminin çökmesiyle her on kadından birinin doğum yaparken, her beş çocuktan birinin ise daha beş yaşını doldurmadan hayatını kaybettiği Somali, hükümet ile çeşitli silahlı grupların çatışmaları nedeniyle evlerinden ve yaşamsal haklarından olan sivil halkıyla Demoktarik Kongo Cumhuriyeti ve 130bin kişinin ölümü ve kaybolmasına neden olan Nergis kasırgası felaketinin yanısıra AIDS, sıtma ve verem gibi hastalıkların askeri cunta tarafından görmezden gelindiği Myanmar yer alıyor.
Liste dünya genelinde 5 milyon çocuğun hayatını kaybetmesine yol açan yetersiz beslenmeden, Pakistan’ın aşiret bölgelerindeki çatışmalara kadar daha pek çok önemli “insani” ayrıntıyı da içermekle birlikte saldırıya uğrayan yardım kuruluşlarına da dikkat çekerek, insani çabanın ve yardım dağıtımının siyasileştirilmesi nedeniyle hedefine ulaşamadığının da altını çiziyor.
Bu haberi okuduktan sonra teknolojinin, bilimin, insanlık adına; insanın yaşam süresini uzatmaktan günlük yaşam koşullarını kolaylaştırmaya kadar yaptığı, yapacağı çalışmaların ne kadar anlamı olduğu üzerine düşünüyorum ister istemez. Uzatmaya çalışırken kendi ellerimizle sonlandırdığımız hayatlar, daha iyi koşullar sunmayı amaçlarken temel haklarını ellerinden alıp görmezden geldiğimiz yaşamlar, çoğaltırken eksilttiklerimiz, doldurmaya çalışırken boşalttıklarımız, yok saydıklarımız, görmezden geldiklerimiz, ses etmediklerimiz...
“...teknoloji düşmanı sayılmazdım ama insan hayatını kolaylaştırmak için var olduğu söylenen teknoloji, gelişip günlük yaşamın her alanına girdikçe, insanlık daha zavallı, aşk daha imkansız, şiir daha yaralı, sözler daha yetersiz ve tenler daha soğuk olmaya başlıyordu.” diye kelimelere dökmüş yazarın biri benim kafamda kurup da dile dökemediklerimi. İşte sözün yetmediği an sanırım burada başlıyor...
*Haber Kaynağı: cnnturk.com
**Görsel: www.savaskarsitlari.org/arsiv.asp?ArsivTipID=...
***Alıntı: Uğur Özakıncı-Siyah
MSF yani Sınır Tanımayan Doktorlar Grubu dünya genelinde pek çok ülkede zor durumdaki kişilere acil tıbbi yardım sağlayan bir örgüt. Şu anda yaklaşık 70 ülkede görev yapmakta olan örgüt gerek basının gerekse tüm dünyanın yeterli duyarlılığı göstermediğini düşündüğü, sadece acil ve temel ihtiyaçları değil kendileri de “yok sayılan” milyonlarca insanın içinde bulunduğu duruma dikkat çekmek amacıyla önem sırası belirlemeksizin her sene bir liste yayınlamakta. 1998’den beri yayınlanan bu “insani kriz” listesinde bu sene yani 2008’de ilk sıralarda ekonomik çöküşün insan ömrünü 34 yıla düşürdüğü Zimbabve ile birlikte sağlık sisteminin çökmesiyle her on kadından birinin doğum yaparken, her beş çocuktan birinin ise daha beş yaşını doldurmadan hayatını kaybettiği Somali, hükümet ile çeşitli silahlı grupların çatışmaları nedeniyle evlerinden ve yaşamsal haklarından olan sivil halkıyla Demoktarik Kongo Cumhuriyeti ve 130bin kişinin ölümü ve kaybolmasına neden olan Nergis kasırgası felaketinin yanısıra AIDS, sıtma ve verem gibi hastalıkların askeri cunta tarafından görmezden gelindiği Myanmar yer alıyor.
Liste dünya genelinde 5 milyon çocuğun hayatını kaybetmesine yol açan yetersiz beslenmeden, Pakistan’ın aşiret bölgelerindeki çatışmalara kadar daha pek çok önemli “insani” ayrıntıyı da içermekle birlikte saldırıya uğrayan yardım kuruluşlarına da dikkat çekerek, insani çabanın ve yardım dağıtımının siyasileştirilmesi nedeniyle hedefine ulaşamadığının da altını çiziyor.
Bu haberi okuduktan sonra teknolojinin, bilimin, insanlık adına; insanın yaşam süresini uzatmaktan günlük yaşam koşullarını kolaylaştırmaya kadar yaptığı, yapacağı çalışmaların ne kadar anlamı olduğu üzerine düşünüyorum ister istemez. Uzatmaya çalışırken kendi ellerimizle sonlandırdığımız hayatlar, daha iyi koşullar sunmayı amaçlarken temel haklarını ellerinden alıp görmezden geldiğimiz yaşamlar, çoğaltırken eksilttiklerimiz, doldurmaya çalışırken boşalttıklarımız, yok saydıklarımız, görmezden geldiklerimiz, ses etmediklerimiz...
“...teknoloji düşmanı sayılmazdım ama insan hayatını kolaylaştırmak için var olduğu söylenen teknoloji, gelişip günlük yaşamın her alanına girdikçe, insanlık daha zavallı, aşk daha imkansız, şiir daha yaralı, sözler daha yetersiz ve tenler daha soğuk olmaya başlıyordu.” diye kelimelere dökmüş yazarın biri benim kafamda kurup da dile dökemediklerimi. İşte sözün yetmediği an sanırım burada başlıyor...
*Haber Kaynağı: cnnturk.com
**Görsel: www.savaskarsitlari.org/arsiv.asp?ArsivTipID=...
***Alıntı: Uğur Özakıncı-Siyah
34 yorum:
34... kanım dondu resmen.
gözlerimle görmüşlüğüm var beenmaya... gördüm yoksunluğun, çaresizliğin en acımasız yüzünü...
insan hayatı o kadar ucuz, o kadar değersiz ki; çok çabuk unutur hale gelmişler kaybettiklerini... birileri görev adlediyor ve bir şeyler yapmaya çalışıyor kendi çapında ve fakat büyük çoğunluk görmezlikten geliyor, yadsıyor tüm bu olup biteni...
çok güzel bir konuya değinmişsin, tebrik ederim...
İnsani değerler çoktan kaybolmuştu zaten, beklentilerin artması, insanların duygularını da içten içe yok etmeye başladı.
Bir ülke düşünün atom bombası'nı denemek için, en fakir ülkeyi seçiyor ve oradaki insanlar zaten zombie olarak görülüyor.
Türkiye'de teknolojinin uğradığı dünya ülkelerinden biri ama baktığımız zaman yazı da bahsedilen'in aksine yaşam'ın uzaması yerine, bizleri de tıpkı Afrika'daki insanlar gibi yavaş yavaş öldürmüyor mu?
Dünya üzerinde ki ayrımcılığa gözümüz kapalı olduğumuz sürece bende kendimi tıpkı oradaki insanlar gibi 34 yaşında yaşayan bir ölü modunda görebilirim kim bilir?
Yani biz kendi kendimize, yine kendimizi yok ediyoruz Beenmaya'cım.
Bilerek ve istetyerek.
Kötü olan da bu işte.
Sevgilerimle...
İşte o son paragraf bitirdi beni...Ne yazık ki insanlık ürettiği teknolojiyi kendi yararına kullanmayı beceremedi....
uğur özakıncı güzel ve iyi adamdı. iyi adamlar iyi atlarına binip gidiyorlar.
hatırlattığın için sağol.
ben bu konuda gerçek bir çan eğrisi olduğunu düşündüm şimdi..
maviye yolculuk'un yorumundan da yola çıkarak şöyle açıklayabilirim.
teknoloji ve gelişimin olmadığı yıllarda ömür yine kısaydı..
sonra 1930-40-kısmen 50 doğumluların ömürlerinin sürdüğü dönem teknoloji ve gelişimin saf haliyle kullanıldığı zamanlar oldu..
Oysa 60'lardan sonra doğup büyüyenler için durum böyle değil.
Şöyle düşünelim daha açık bir örnekle..
Babam 1930 doğumlu..
Hormon, stres ve bir sürü problemin yaşamımıza son 20 yıldır girdiğini düşündüğümüzde, babam hayatının ilk altmış yılında hormonla tanışmadı.
ben ilk otuz yılımda..
büyük kızım ilk on yılında bilmedi böyle bir şeyi..
Ama küçük kızım hormon dünyasının içine doğdu..
sonuç olarak, benim babam kadar,
küçük kızımın benim kadar yaşama olasılığı giderek azalıyor..
bu dünyanın her tarafı için aynı..
bak, michael jackson yıllardır haydut şeklinde dolaştı ama yine z.çtı.:))
sevgiyle..
Bazen yazacak hiçbir şey olmuyor olamıyor maalesef. her zaman bireysel gücün damlaların denize dönüşecek gücünün varlığına inandım. hatta son zamanlarda tüketim azaltmaya yönelik bireysel olarak kaynakları dikkatli harcamaya çalıştım. Ama yok işte oradaki yalnız insanlara faydamız desteğimiz yok. Terkedilmiş ve unutulmuşlar. Keşke elimizden anlamlı bir yardım dokunabilse oralara...
görmezden gelmesen ve ses etsen bile kolay olmayabiliyor. gün geçtikçe insanın insanla iletişim kurması güçleşiyor, güven azalıyor ve yavaş yavaş köprüler atılıyor. afrikadaki durum için bir şey diyemem ama myanmarda ben bunu gözlerimle gördüm. sen elini uzatsan bile yaşananlar yaşadıkları çektikleri acılar onları o kadar güvensiz yapmış ve diğer insanların o kadar uzağına bırakmış ki.. her şeyi yeni baştan kurman gerekiyor. uzatılan ele bu kadar ihtiyacı varken ve çaresizken önce o güveni ve sıcaklığı arıyorlar. bir umutla tutundukları kişiler tarafından o kadar çok sömürülmüşler ki... böyle olmakta elbette ki haklılar... ama bu beni biraz ümitsizliğe düşürdü, geç kalındı demekten kendimi alamadım...umarım yanılırım...
yazık oradakı insanlara ya...
biz burada boş şeylerle ugrasırken onlar hayat için mücadele edıyorlar...yasamak için...
hastalık zaten kendılıgınden geliyor..o yoklukta...
umarım düzelir bu sorunlar demekten baska bırsey dıleyemıyorum..
Afrika aslında tüm dünyanın ayıbıdır. Teknoloji ve tüketim toplumlarının hızla palazlandığı bu yıllarda açlıktan ya da salgın hastalıktan birilerinin ölüyor olması birilerinin
"Diğer"leştirildiğinin çok net bir kanıtı aslında.
Bu durum en çok çocukları ve kadınları etkiliyor ne yazık ki. Sağlıklı şartlarda gelişmeyen gebelikler ve doğumlar, yetersiz beslenme , hastalık ve yoksulluk. Keşke "Diğerleri"nin de bu dünyada sağlıklı yaşama, beslenme ve eğitilme haklarına sahip oldukları gerçeğini herkes görebilse...
beenmaya teşekkürler benim duyarlı arkadaşım...
hayat bizler için ne ki... oruç bile tutmaya dayanamazken insanlar açlıktan ölüyo... biz robottan insanlar yapaduralım; açlıktan ölenlerin yerini doldurmak lazım değil mi.... nerede acaba bu dünya çapındaki yardım kuruluşları... nerede dünya barış örgütleri...
canım sevgiler ve tekrar teşekkürler
biliyor musun..' ne yazarsan yaz, silkeliyorsun insani.. Buraya gelip, ben simdi ne okudum ki deyip donmek mumkun degil..
gerek:
yaşamaya değil,
yaşatmaya çalışmak.
ölümsüzlüğü bu denli aramak,
ölümlü olduğunu sanmaktan kaynaklansa...
bu da gerek.
biz senin duygusal yanını sewyrz, böyle bilimsel şeylerle gelme bize :P
Bu durumun nedeni teknoloji mi gerçekten maya ? Bence teknoloji değil bencillik, merhametin azalması, hırs. Benim karnım tok, sırtım pek olsun yeter, ben bi mutlu olayım, bi param olsun hele bi şu aşamaya geleyim diye diye unuttuğumuz ötekiler, ötelenenler
halbüse ırak'ı vurmak için harcanan 162 milyar doların 1 milyar doları bu ülkelere bağışlanmış olsaymış, afrika ihya olacakmış. hayat ne tuhafmış haggaten ya.. thegirleffect.org'u tasviye ederim.
@feanor: donmayacak gibi değil ki...ve sanırımki bu daha buzdağının görünen kısmı. ya görmediklerimiz, görmek istemediklerimiz....
@kutup zencisi: gördüğünü biliyorum bir kısmını anlatmaya çalışıyorsun, göstermeye çalışıyorsun kelimelerinle bizlere. evet bazıları ellerinden geldiğince yardım etmeye birşeyler yapmaya çalışıyor ama yetmiyor, yetilmiyor ne yazıkki...herkes, hepimiz birşeyler yapmalıyız belki de...
@Cimbakuka: aslında hiç farkımız yok gibi. bedenimiz yok olmasa bile zaten gitgide ruhlarımız ölmüyor mu...hepimiz ölü, görmeyen, hissetmeyen ruhlar şeklinde dolanıp durmuyor muyuz...ve bu yüzden bu kadar duyarsız değil miyi yaşananlara karşı...
@özlem: aynen öyle aslında. kendi kendimize verdiğimiz zarar neyse de günahsız bir sürü çocuğa yapılanlar, yaptıklarımız daha çok acıtıyor canımı...
@Maviye Yolculuk: çok daha iyiye, güzele gidilebilirdi aslında ama hırsımız, nankörlüğümüz ön plana çıkınca gözlerimiz kör oldu işte...
@adsoy: bir dost sayesinde tanıdım kendisini. ve dediğin gibi hatırlamalı, hatırlatmalı böylesine yürekleri...
@Abi: valla çok güzel bir örnekleme yapmışsın. gerçekten de dediğin gibi iyiyken kötüye doğru gitmeye başladı herşey. daha doğrusu kötüye çeviren yine bizler olduk...
@Su İzi: en çok da çocukları, hiçbir şeyden haberi olmayan ve belki de olmayacak olan, dünyayı yaşadıkları şiddet, açlık vb sorunlardan ibaret sanan ve büyüyemeyen çocukları düşünmek üzüyor, acıtıyor içimi. ve dediğin gibi ne gücümüz ne elimiz yetişiyor onlara...
@Nily: geç kalmak sanırım olabilecek en kötü şey. çok haklılar aslında güvensiz olmaya. uzatılan ellerden öyle çok kötülük görmüş olmalılar ki bu sefer uzatılan ellerin iyi niyetli olduğuna inanmaları çok zor...neredne başlayıp da nasıl düzeltilmeli, o köprü yeniden nasıl kurulabilir bilmiyorum ama bende yazıkki senin gibi artık sağlam temeller üzerine hiçbirşey kurulamayacağını düşünüyorum...
@Elif...den: biz yaşarken şikayet ediyoruz oysa onların tek derdi yaşayabilmek...işte aramızdaki en büyük fark da bu değil mi...
@Yeşim Özdemir: yaşayabilme hakkı olduğunun görülebilmesi...bu nasıl bir "ötekileştirmedir" inan aklım almıyor. birileri hangi hakla başka birilerinin yaşama haklarını elinden alabiliyor ki...
@FLAME:çalıkuşu: yetmiyor arkadaşım yetmeyecekte...yardım kuruluşları birşeyler yapsa bile diğer yandan öldürmeye devam edenler olduğu müddtçe bu ayıp hiçbir zaman sona ermeyecek ne yazıkki...
@Mehtap P.G: keşke iyiden, güzelden yana birşeyler yazıp keyifli bir tebessüm bırakabilsem yüzünüzde okuduktan sonra ama çoğu zaman olmuyor işte. benim kalemim yazamıyor böyle kelimeleri...güzel sözlerin onure etti beni çok çok sağol...
@korhan: yaşatmaya çalışmak gerek hatta yaşamak, yaşadım diyebilmek için...
@Bızbız: :)) ilahi sen yaa. peki öyle olsun. bundan sonra çıkacak ilk yazıda senin olsun madem iyi mi :))
@siminya: elbetteki öyle. peki bu hırs teknolojinin verdiği güçle daha da artmadı mı dersin siminim. daha da sanallaştığımız için, ruhlara dokunulmadığı için uzaklaşmadık mı birbirimizden, kopmadı mı bağlarımız, yıkılmadı mı bu köprüler...elbetteki insanın kendinden kaynaklanıyor. ama teknolojik destekle zaten hırsına yenik düşen nankör insanoğlu çok daha fazlasına ulaşmak için "ötekileştirdiklerini" göz göre göre harcıyor, feda ediyor...
@hamdi vizyonuyok: ama yaşatmak yerine yok etmek seçilen ne yazık ki...öneri için teşekkürler...
o adam işte bu yüzden yaktı kendini. Söylenecek bir şey olmadığı için.
@efrasiyab: :((((
bişiler yapmak, en azından konuşmak ,yazmak ve irdelemek lazım...
teşekkürler...
@ferkul: hem de daha fazla geç olmadan...sevgiler selamlar...
Happy new year to you
@~PakKaramu: thank you. I wish you a happy new year to you...
biriki şey daha söyliycem;
bu konuyla uzaktan akraba
yaş otuzbeş yolun yarısı demiş birisi
herkes de ciddi ciddi inanır durur kardeşim.
bakın afrika için geçerli değil.
gazdan zehirlendi gençler yarıyı bile bulmadı.
sonunu bilmediğin bişeyin yarısını nerdem bileceksin!
ya birazdan ölecekmiş gibi yaşayacaksın
ya hiç ölmeyecek gibi.
o hesap bize ait değil karışmayacaksın.
yürrü be mantığım,
kim tutar seni deyince
bööle...
@korhan: sonunu bilsen bile kime göre, neye göre ortası hem. yani benim için belki şu anda ömrümün ortası yada sonu bunun kararını kim verebilir ki...güxel bir bakış açısı bu. sağolasın...
oysa hala herkes egosunun peşinde büyük bir bencillikle alıp veriyor nefeslerini..
oysa bazen uzakta bazne yanıbaşımızda bizim bencilliklerimiz yüzünden solup gidiyor hayatlar..
@7.oda: ne kadar haklısın ve o kadar da ekleyecek bir şeyim yok söylediklerine...
Yorum Gönder