“Kendi seçtiklerimiz tarafından hakkımız olanı yaşayabilmek için seçiliyoruz. Sayısal hayat bu yaşadığımız. Noter huzurunda yapılan çekilişte numarası çıkan yaşamaya(!) hak kazanıyor.”
Bu cümleleri yazdığım zamanlarda yani kasım ayında katıldıkları çekilişle değişmişti hayatları. Noter huzurunda yapılan bu çekilişle, para falan kazanmamışlardı belki ama o an için hayatlarının en büyük ödülünü kazandıkları, isimleri okunduğunda gözlerinde parlayan ışıktan belliydi. “Çalışmaya” hak kazanmışlardı çünkü, böylesi bir kriz ortamında fiziksel dayanıklılık gibi pek çok elemeden başarıyla geçmiş, üniversite mezunlarını bile geride bırakmış ve son olarak yapılan çekilişle 20.000 başvuru arasından isimlerini TTK’da çalışacak 3000 maden işçisinin arasına yazdırmayı başarmışlardı. Gözlerindeki ışık yaşamaya dairdi işte, ekmek götürecekleri evlerini yaşatmaya dair...
Ama olmadı...
3 haftalık “iş kazası” eğitimlerinin ardından ocak ayında işbaşı yaptıkları madende, 2 gün önce yerin 260 metre altında gaz patlaması sonucu meydana gelen göçüğün altında kaldılar. Dört kişiydiler; diğer iki arkadaşları belki de eski ve deneyimli olmalarının sağladığı avantajla yaralı olarak kurtarıldı. Ama onlar; Adem Altıparmak ve Murat Katırcı, daha bir ayları dolmadan, ilk maaşlarını bile alamadan, belki de henüz maden ocağının ağırlığı gözlerindeki kazanma sevincini bile karartamadan göçük altında hayatlarını kaybettiler. Onlar yaşamı seçtiklerini sanmışlardı oysa 2 ay önce katıldıkları kurada, ama yanılmışlardı işte, hayatı seçtiklerini sandıkları kuradan paylarına ölüm çıkmıştı. Katıldıkları kura kadar bile ilgi görmedi ölümleri. Sadece birkaç dakika ayrıldı isimlerine haber bültenlerinde, gazete köşelerinde birkaç satırlık yer uygun görüldü. Ne de olsa kurada kazanmışlardı onlar sadece yaşamdaysa belki de daha en başından kaybetmişlerdi...
Görsel: ntvmsnbc.com
Bu cümleleri yazdığım zamanlarda yani kasım ayında katıldıkları çekilişle değişmişti hayatları. Noter huzurunda yapılan bu çekilişle, para falan kazanmamışlardı belki ama o an için hayatlarının en büyük ödülünü kazandıkları, isimleri okunduğunda gözlerinde parlayan ışıktan belliydi. “Çalışmaya” hak kazanmışlardı çünkü, böylesi bir kriz ortamında fiziksel dayanıklılık gibi pek çok elemeden başarıyla geçmiş, üniversite mezunlarını bile geride bırakmış ve son olarak yapılan çekilişle 20.000 başvuru arasından isimlerini TTK’da çalışacak 3000 maden işçisinin arasına yazdırmayı başarmışlardı. Gözlerindeki ışık yaşamaya dairdi işte, ekmek götürecekleri evlerini yaşatmaya dair...
Ama olmadı...
3 haftalık “iş kazası” eğitimlerinin ardından ocak ayında işbaşı yaptıkları madende, 2 gün önce yerin 260 metre altında gaz patlaması sonucu meydana gelen göçüğün altında kaldılar. Dört kişiydiler; diğer iki arkadaşları belki de eski ve deneyimli olmalarının sağladığı avantajla yaralı olarak kurtarıldı. Ama onlar; Adem Altıparmak ve Murat Katırcı, daha bir ayları dolmadan, ilk maaşlarını bile alamadan, belki de henüz maden ocağının ağırlığı gözlerindeki kazanma sevincini bile karartamadan göçük altında hayatlarını kaybettiler. Onlar yaşamı seçtiklerini sanmışlardı oysa 2 ay önce katıldıkları kurada, ama yanılmışlardı işte, hayatı seçtiklerini sandıkları kuradan paylarına ölüm çıkmıştı. Katıldıkları kura kadar bile ilgi görmedi ölümleri. Sadece birkaç dakika ayrıldı isimlerine haber bültenlerinde, gazete köşelerinde birkaç satırlık yer uygun görüldü. Ne de olsa kurada kazanmışlardı onlar sadece yaşamdaysa belki de daha en başından kaybetmişlerdi...
Görsel: ntvmsnbc.com
28 yorum:
:( Kızıyorum kendime şimdi çokkkkk :(
diyecek bir şey bulamıyorum beenmaya. şöyle bir durumda yer verilmemesine ise.......
bilemeden ne kadar keskin taraflarına düşüyoruz hayatın, bizi kesip atacak kadar.....
bazen biçilmiş, bazen yazılmış, bazen seçilmiş hayatlar yaşanıyor. ne çıkarsa bahtına oluyor. biçilmiş olan çekiyor, yazılmış diyen kendini teselli ediyor, seçilmiş olanın ruhu duymuyor.
Evet Türkiye böyle bir yer işte. SOkakta herşeyden habersiz yürürken geçtiğin kaldırımdaki binanın en üst katına takılan cam birdenbire kafana düşer ve haftalarca komada kalırsın. Üstelik duyarsız firma sahibi camcı efendi çevreye uyarı asmayı bile umursamaz. Ambulanslara kimse yol vermez, kimse kimsenin doğuştan gelen yaşamsal haklarına saygı göstermez. Aslında düşünüyorum da kelle koltukta gezilen, sayısal loto kadar can güvenliği ihtimali taşıyan bu ülkede yaşamak gerçekten çok cesaret isteyen bir iş. O yüzden bu ülkede yaşamaya çabalayan tüm cesur insanları kutluyorum gerçekten :(
bu olay hiç değişmeyecek sanırım :(
Sen neden hep beni böyle üzüntülü anlarımda kafamı sıkıca tutup bak hayatta neler oluyor kendine gel... diyorsun. Ama iyi ki diyorsun.
Üzügünüm değiştirebileceğimiz şeylerin daha çok uzun yıllar böyle devam edeceğini biliyorum.
Hayat bir yolculuk...
Yoluna neler çıkacagı belli degil..
belki anıden kamyon çıkıp altında sürükleye bılıyor seni...
Ölüm şeklimizi bizim seçme hakkımız yok..
inşallah ölenler allahımın cennetınde daha mutludurlar
İnsanların yaşamlarının nasıl son bulacağı sınıflarının ne olduğuyla belirleniyor bu ülkede.. büyük bir genelleme gibi değil mi? Sınıflarına göre ölüyor insanların "çoğu".. Acı.. TVde kısa haber olarak "geciştiriliyor" bu ölümler.. Ve gene ait olduğu sınıfın gücü kadar görünüyor ekranda bu ölümler..
bir maden ocağında
beş gören göz
beş atna yürektiler
ama öldüler.
Bunu yazalı herhalde bir 25 sene olmuştur. (Hoş bu beş kişi maden işcisi değil hükümlüydüler) Gene aynı...
@Evren: aslında hepimizin kendine kızması gerekiyor be güzelim hem de çok...
@coffeé: ve o keskin taraflar bazılarının hayatını alırken bazılarını da kanatıyor işte...
@Nily: aynen öyle arkadaşım aynen öyle...
@Maviye Yolculuk: yaşıyorum derken yaşayamamak belki de bizimkisi öyle değil mi...
@Bekriya: bu duyarsızlık, sessizlik, bu kendi kendine hali değişmediği müddetçe değişmeyecek ne yazıkki...
@efsa: seni değil aslında ben kendimi silkeliyorum be güzelim kendime "şöyle bir etrafına bak ve kendine gel" diyorum...
@Elif...den: ölüm karşısında çaresisiz belki. ama daha iyi yaşama ve çalışma koşulları sağlama anlamında yapmamız gereken öyle çok şey var ki arkadaşım öyle değil mi...
@Karöshi: "ölüm tanımı olmayan bir çiçeğin kokuları gibidir. ve tanımı olmayan ölümlerle ölür insanlar" diye yazıyordu bir kitapta...ve bizlerde bu tanımsızlık içersinde sessizliğimizle yer alıyoruz ne yazık ki...
@Kaptanzade: böyle giderse 25 sene sonra da aynı şeyleri yazacağız sanırım...
Yüz karası değil, kömür karası,
Böyle kazanılır ekmek parası;
(Böyle yitirilir yaşama sevdası)
O kadar saçma şeylerle zengin oluyorki bazıları. Bir kasetle trilyoner olunuyor mesela bu ülkede, sonrada ona tapılıyor, kral muamelesi yapılıyor. Ben hep böylesi insanları övenleri, ve bu türler kendilerini överken maden ocakalrındaki insanları örnek veriyorum. Sen nesin ya, bir şarkıyla ne oldun, bir programla ne oldun. Bu insanlar senden çok daha fazla saygıyı hak ediyorlar diyorum..düşünüyorum.
Allah rahmet eylesin. Zibidiler şımarıkça zenginlik içinde dolaşırken bu insanlar ailelerine bakmak için, 1-1.5 milyar için yerin binlerce metre altında adeta insanlıktan çıkıyorlar..ömürleri bile kısalıyor. Üzüldüm....
Çok geçti içimden demek için ama ne diyeceğimi bilemiyorum şimdi..
:(
Canım sayfamda ödülün var:)
Ölüm konusun da elimiz kolumuz bağlı ne yazıkki, mutlaka bir neden halkediyor. Bazen de kendimiz o nedene doğru gidiyoruz. Diğer konuda ise çaresizlik boynumuzu büküyor keşke bütün bunları değiştirebilecek bir konumda olabilseydim demekten başka birşey söyleyemiyorum.
Allah ölenlere rahmet, birşeyleri değiştirebilecek konumda olanlara da vicdan nasibeylesin.
sevgili kırmızı günlük,
size bir ödül verdim, mühim bir şey değil, sanallıktan da öteye gitmiyor, ancak yazılarınız sevdiğim v edeğer verdiğimi düşünmenizi isterim,
detaylar blogumda,sevgiler.
@Boş Arsa: be böyle yitip gider işte koca koca yaşamlar...
@UFUK ÇİZGİSİ: bazılarımız en başından eksik başlıyor ne yazıkki yaşama. ve yaşadıkları sürece tek istedikleri bu eksikliği kapatmaktan ziyade sadece insanca yaşayabilmek...
@Çalıkuşu: aslında demekten öte yapmamız gereken öyle çok şey var ki öyle değil mi...
@Muhabbet Çiçeği: teşekkür ederim canım...
@tutsak: ölüm konusunda elimiz kolumuz bağlı. ama keşke insanca yaşayabilsek...
@Ful Yaprakları: sanallıktan öteye gidiyor aslında verdiğiniz ödül gelip de yüreğime değiyor daha ne olsun :)) ödülden ziyade aklınızda ve yüreğinizde bu şekilde yer etmiş olmak büyük bir onur aslında benim için. çok sağolun çok teşekkürler...
Adalet var mı yok..Kimileri yalan dolanla zengin olup bide kibirlenip kimseleri beğenmez,kimileride bu insanlar gibi alınlarının terlerini sıvazlaya sıvazlaya çalışır bide canından olur..
Kahrolsun insanı insan yerine koymayan zihniyet ve kahrolsun maddeyi göğe çıkarıp insanı hiçe sayan yaratıklar..
@peri'm: ne desen haklısın perim yani ne insanca yaşanıyor ne de insanca ölünüyor...
Ahh.eksiği kapatmak ne mümkün.
@UFUK ÇİZGİSİ: yine de umut etmeye değer....
Sevgili Benmaya,
Aynı duyguları paylaşmış olmaktan ilk kez üzüntü duyuyorum. Blogumda senin de belirttiğin gibi ne ilk ne de son olacak ne yazık ki bu ölümler...
Sevgiler...
@aysema: umarım en kısa sürede güzellikler adına ortak düşüncelerde, yazılarda buluşur kalemlerimiz...
sevgiler benden...
Kader deyip geçip gidiyoruz oysa herşey gibi bu yaşananlara da..
ama kaderimizi kim(ler) belirliyor düşünmüyoruz bile..
@7.oda: hele bugünlerde aklımdan geçem komplo teorilerini bir bilsen şaşarsın valla...
Yorum Gönder