Sabah gün yine aydın başlamıyor. Kaç zamandır böyle ya, içimizdeki sıkıntı gökyüzüne de yansımış gibi hava da bizimle aynı bugün; arada bir kendini gösteren güneş dışında çoğunlukla bulutlu, çoğunlukla kapalı, çoğunlukla gri...
Yolda dinlediğim radyo programına bağlanan birinin sözleri dikkatimi çekiyor; "eskiden omuzlarda roketatar, ellerde tüfeklerle silahlarla yapılırdı terör, diyor. Şimdi ise omuzlarda kameralar, ellerde kalemlerle yapılıyor." Üzerine Yılmaz Özdil’in Çömelme Açılımı adlı yazısını okuyorum.
“Ankara’da yıllardır yan gelip yatarken, dizlerinin üstüne çökmüş örgütün, yeniden ayağa kalkmasına göz yummanın neticesidir bu... Kahramanlarımıza vatan haini muamelesi yapıp, içeri tıkarken, “güzel şeyler oluyor” deyip, teröriste havai fişek fırlatmanın, şımartmanın neticesidir. Şeref madalyalı subaylarımız kendi kafasına sıkarken, utanmadan sırıtmanın...“Camilerimizi bombalayacaklar, bize suikast yapacaklar” iftirasıyla cahil cüheladan oy toplayıp, elinde roketle gezenleri gizli gizli affetmeye çalışmanın bedelidir. Adamlar harıl harıl memleketin yollarına mayın döşerken, şarkıcılarla türkücülerle şov yapmanın, 4-4-2’yle mi yoksa 3-5-2’yle mi hallederiz bu meseleyi diye, futbolcularla top sektirmenin bedelidir”
Sonrasında Fatih Çekirge’nin birkaç gün önce kaleme aldığı Biz Şimdi Öldük yazısı geliyor aklıma; “Soruyorsun: Nasıl bitecek bu? Neden yine başladı? Böyle bitmiyor işte kardeşim. Sabah uyanıyoruz. Aslında uyanamıyoruz. Çünkü onlar uyanamıyor. İşte 11 vatan evladı daha uyanamadı. Ben nasıl uyanırım, sen nasıl uyanırsın. Biz niye bir türlü uyanamıyoruz...”
Derken bir annenin satırlarına takılıyor gözüm ama en çok da yüreğim. Sui Generis öyle bir dile döküyor ki içindekileri anne olmadığım halde bir anneymişcesine kazınıyor içime kelimeleri;
“Siz diyorsunuz ki ‘Her şey vatan için!’ Eyvallah! Ama benim vatanım oğlum bayanlar, beyler. Benim vatanım da, camim de, havram da, kilisem de oğlum. Tırnağına zarar gelse dünyayı çıkarırım yörüngesinden. Başkalarının çocukları da en az benimki kadar kıymetlidir bilirim. Acılarını yüreğimin en derininde hissederim. Bizden çook uzaklarda yaşayan hüzünlü bir hikayenin acıyla biten sonuna üzülür gibi izleyemem Elmas Abla’yı. Önce vatan diyerek cevaplayamam sorduğu soruları. Büyük soruların cevapları bazen çok basittir aslında. Artık düşününüz! Artık anlayınız! Ve artık yeter! Lütfen cevap veriniz; Sahi neyin bedeli bizim çocuklarımız???”
Ve günlerdir kulağımdan gitmeyen o feryat, aklımdan çıkmayan o soru, yüreğimden gitmeyen o acı çörekleniyor yine içime. Hani soruyor ya Şehit Uzman Çavuş Ömer Kara’nın annesi Elmas Kara oğlunun tabutunun başında; “Sen niye öldün oğlum? Sen neyin bedelisin oğlum? diye. Sahi kim verecek bu sorunun cevabını bu anneye, tüm bu annelere? Sahi sen neyin bedelisin çocuk, dile gelsen sen söyleyebilir misin bize?
Görsel: Deviantart
Yolda dinlediğim radyo programına bağlanan birinin sözleri dikkatimi çekiyor; "eskiden omuzlarda roketatar, ellerde tüfeklerle silahlarla yapılırdı terör, diyor. Şimdi ise omuzlarda kameralar, ellerde kalemlerle yapılıyor." Üzerine Yılmaz Özdil’in Çömelme Açılımı adlı yazısını okuyorum.
“Ankara’da yıllardır yan gelip yatarken, dizlerinin üstüne çökmüş örgütün, yeniden ayağa kalkmasına göz yummanın neticesidir bu... Kahramanlarımıza vatan haini muamelesi yapıp, içeri tıkarken, “güzel şeyler oluyor” deyip, teröriste havai fişek fırlatmanın, şımartmanın neticesidir. Şeref madalyalı subaylarımız kendi kafasına sıkarken, utanmadan sırıtmanın...“Camilerimizi bombalayacaklar, bize suikast yapacaklar” iftirasıyla cahil cüheladan oy toplayıp, elinde roketle gezenleri gizli gizli affetmeye çalışmanın bedelidir. Adamlar harıl harıl memleketin yollarına mayın döşerken, şarkıcılarla türkücülerle şov yapmanın, 4-4-2’yle mi yoksa 3-5-2’yle mi hallederiz bu meseleyi diye, futbolcularla top sektirmenin bedelidir”
Sonrasında Fatih Çekirge’nin birkaç gün önce kaleme aldığı Biz Şimdi Öldük yazısı geliyor aklıma; “Soruyorsun: Nasıl bitecek bu? Neden yine başladı? Böyle bitmiyor işte kardeşim. Sabah uyanıyoruz. Aslında uyanamıyoruz. Çünkü onlar uyanamıyor. İşte 11 vatan evladı daha uyanamadı. Ben nasıl uyanırım, sen nasıl uyanırsın. Biz niye bir türlü uyanamıyoruz...”
Derken bir annenin satırlarına takılıyor gözüm ama en çok da yüreğim. Sui Generis öyle bir dile döküyor ki içindekileri anne olmadığım halde bir anneymişcesine kazınıyor içime kelimeleri;
“Siz diyorsunuz ki ‘Her şey vatan için!’ Eyvallah! Ama benim vatanım oğlum bayanlar, beyler. Benim vatanım da, camim de, havram da, kilisem de oğlum. Tırnağına zarar gelse dünyayı çıkarırım yörüngesinden. Başkalarının çocukları da en az benimki kadar kıymetlidir bilirim. Acılarını yüreğimin en derininde hissederim. Bizden çook uzaklarda yaşayan hüzünlü bir hikayenin acıyla biten sonuna üzülür gibi izleyemem Elmas Abla’yı. Önce vatan diyerek cevaplayamam sorduğu soruları. Büyük soruların cevapları bazen çok basittir aslında. Artık düşününüz! Artık anlayınız! Ve artık yeter! Lütfen cevap veriniz; Sahi neyin bedeli bizim çocuklarımız???”
Ve günlerdir kulağımdan gitmeyen o feryat, aklımdan çıkmayan o soru, yüreğimden gitmeyen o acı çörekleniyor yine içime. Hani soruyor ya Şehit Uzman Çavuş Ömer Kara’nın annesi Elmas Kara oğlunun tabutunun başında; “Sen niye öldün oğlum? Sen neyin bedelisin oğlum? diye. Sahi kim verecek bu sorunun cevabını bu anneye, tüm bu annelere? Sahi sen neyin bedelisin çocuk, dile gelsen sen söyleyebilir misin bize?
Görsel: Deviantart
26 yorum:
Bu sorunun yanıtını kim verecek, kim verebilecek?
SORU İŞARETLERİ o kadar çok ki...
Sayın beenmaya,
Hükümet, sözde iyi niyetli “açılım” paketiyle bu sorunu çözebileceğine hâlâ inanıyor mu? halâ..
Hangi annenin, hangi babanın, hangi yavuklunun yüreğinde ki yangın söner.
Sevgi ve saygılar
Tüylerim diken diken oldu. Her sabah bir umutsuzlukla açar olduk gözlerimizi, her sabah bir dua içimizde düzelir diye birşeyler belki...
Bir şarkısı var ya Zülfü Livanelinin her dinlediğimde içim burkulur.
"Bugun efkarlıyım açmasın güller,
Yiğidimden kara haber verirler.
Demirden döşeyin taştan sedirler,
Yiğidim aslanım burda yatıyor.
Ne bir haram yedi ne cana kıydı,
Ekmek kadar temiz su gibi hayrı.
Hiç kimse duymadan hükümler giydi,
Yiğidim aslanım burda yatıyor."
İşte aynı duyguyla çarptı yine yüreğim...
Canım,öyle güzel kaleme almışsın ki daha iyi anlatılamazdı sanırım.Bugün bende kısa bir yazı yazdım herkese duyuralım sesimizi bu konu yazılsın konuşulsun ..Ve lütfen artık bitsin..Her sabah uyandığımda acaba bugün kaç şehit olmuştur diye tv açmak istemiyorum..Sevgiyle
asıl işini unutup, yeni işler türetenlerin acısını çekiyor bu ülke...
bu toprak, bu vatan kimin..?
yüreğine sağlık..
yazınızı sevgili nehirce sayesinde okudum ve tamamlayamadım okurken ağlamaktan..
sözleyecek söz bulamıyorum...:((
Vatan sağolsun diye diye binlerce yiğit , binlerce ana kuzusu sağ değil. Bu gidişle bu binlercesinin üzerine bir o kadar daha eklenecek ama bu vatanın sağ olduğu falan yok. Bir kandırmaca, bir aldatmaca.
Havai fişeklerle karşılanıp yurda sokulduklarında o hainler yüreğim bir kez daha yandı. Her şehitle bir kez daha yanıyor. Ve bir ordu kendi ülkesinde bir terör örgütünün çıkıp sağa sola azgın kurtlar gibi saldırabileceği yüzde yüz muhtemel bir tepeyi koruyamıyor. Bir ordu benim evladımı, senin evladını üç beş çapulcudan koruyamıyor.
Vatan mı sağolsun? Hadi ordan...
bir acı varsa, ki var;
tüm ülkenin acısıdır ve
bir yandan şehitler toprağa verilirken, diğer yandan alışveriş merkezlerinde bangırbangır bağıran müziği anlayamıyorum;gün geçtikçe kanıksanıyor,alıştırılıyoruz şehit haberlerine;adam gibi bir ülkede yas ilan edilirdi...ki zonguldaktaki 30 ölümü bile hazmeden midesiz iktidar halen muhalefeti suçluyorsa ..
pkk propagandası yapıp askere gitmeyin,dağa çıkın zihniyeti taşıyan siyasilere oy ugruna dokunulmazlığına dokunulmuyorsa...yazık maya..
umutsuz kalma
düzelecek
ooff offf kaç of çeksm gitmez bu dert...
tüylerim yine diken dken oldu....
o kadar kızıyorum ki o kadar öfkeliyim ki o kadar üzülüyorum ki...
ya...sen neyin bedelisin ben burda böyle rahatken... içim o kadar huzursuz ki...hiç rahat değilim hiç...
eline sağlık mayam
blogumda bu sayfadaki bu yazıya link verdim,izin vereceğini umuyorum.
alnın açık ufkun açık gözün gönlün açık olsun,herzamanki gibi
orda şehit olan arkadaşlarımız kardeşlerimiz bu başımızda duran - askerlik yan gelip yatma yeri değildir kardeşim diyen zattın yaptuığı aptalca açılım muhabbetleri sonucunda ortaya çıkan tablodur. bu reklamdır bırak kendini oğlu bile çürük raporu alarak askerlik gibi vatan borcunu ödemeyen adam oraya gidip reklam yapıyor. dikkatli izlerseni o haberleri yüreğiniz kaldırırsa gazi arkadaşın sözlerini dinlerken o kadar yapmacık duruyor ki.. yazık yazık bu adam müsvettesi bizim birde başbakanımız..açılımla göz boyamaya devam edelim yakında topraklarımızı da alır bu ..sıfatsızlar...her göz yaşımda içim acıyor her feryat içime saplanıyor allah kalan ana ve babalara sabır versin ..
ben oğlumu kaybedeceğim (Allah korusun) ben de onunla öleceğim haliyle.. O ana- baba da çocuklarıyla öldüler, hepimizin bir tarafı öldü onlarla birlikte... Bu hale getirilen devletin büyükleri ve büyüklerini seçenler sağolsun diye. Hepimiz öldük... işte bunun bedeli, hepimizin ölümü...
Arkadaşlar,
Herkes konuşuyor, yazıyor, eleştiriyor. Köşe yazarları, emekli paşalar, sözde terörle mücadele uzmanları, kısacası herkesten bir ses çıkıyor. Ama hiç kimseden bu işin nasıl çözüleceğine dair bir öneri gelmiyor.
Bırakın içi dolu çözüm önerilerinde bulunmayı, üstün körü geçiştirme öneriler bile yok. Biri çıkıyor onlarca sene uygulanmış olağan üstü hal uygulamasından bahsediyor. Diğerlerinin ne dediği bile belli değil. Çözüm önerileri olmayanların üstünde birleştiği tek nokta bunun suçlusunun hükümet olduğu. Belki haklılardır! Ne dersiniz?
Diğer taraftan bir diğer yanlışa düşülüyor. Silivri de yatanlar içeride diye terör tırmandı yanlışına düşülüyor. Oradaki herkes masum ilan ediliyor. Haklarındaki tüm iddialar bir anda iftiraya dönüşüyor. Mahkeme var diyor! Genelkurmay var diyor! Hatta bazıları kendileri var diyor! Yok, yeterli değil! İlla masumlar! Darbe dönemlerini yaşamadıysanız bile yaşayanlara bir sorun. Sorun bakalım neler olmuş? Danıştay’ı basan adam “başörtüsü” için bastı zaten orayı. Bu zihniyet bu ülkenin en tepesindeki 5 hâkimi vurup birini öldürdü. O içeridekilerden en masumu oynayan adamın “terörist elebaşı” ile çekilmiş, ona karanfil uzatırken fotoğrafları var. Bu da mı yeterli bir kanıt değil? Birçoğunun inkâr edemediği ses kayıtları var. Sadece, “Yasal yoldan mı elde edildi bu kayıtlar?” diye sorabiliyorlar. Niye kimse sizi, beni dinlemiyor?
Şimdi de terör tırmanışta. Bu sabah yaşanan olayın önlemi olmaz, bunu kabul etmek lazım. İstihbarat dahi bir yere kadar işler. Bunda tek kabahatli, zaten suçlu olan terör örgütüdür. Peki ya, üs basılıp onlarca canımız toprağa düşerken, onlarcası yaralanırken de bir hata yok mu? Hafta başında terör saldırıları artabilir açıklaması yapılan bir ülkenin sınır karakolu ama 200 ama 50 çapulcu tarafından basılıp, nasıl bu kadar cana mal olan bir güvenlik politikası uygulanır. (Adamlar 3 tane uçak savar taşıyıp kurmuşlar. Dikkatinizi çekerim!) En yetkili olan kişi bunu nasıl “Çanakkale kahramanlığına” benzetebilir. Üç beş çapulcu senin en güçlü olması gereken karakolunu basıyor ve orada canlar alıyorsa bunun suçlusu kimdir?
Bunun suçlusu şu an sadece teröristlerdir. Burada yapılabilecek ilk ve tek şey, tek vücut olup devletinin yanında olmaktır. Hükümetiyle, muhalefeti, medyası ve vatandaşıyla herkes birliktelik mesajları vermelidir. Eleştirilerin tamamı teröristlere ve onların yandaşlarına yöneltilmelidir. Bu sorunu çözdükten sonra oturur tartışırız, 3 mermi atmış askerin o karakolda ne işi olduğunu ya da hükümetin politikalarının yanlışlıklarını. Ama şimdi değil! Şu anda olmaz!
Buradaki konu denedik yanıldıkla bile açıklanamaz.Hatta "denedik ama biz yanılmayız doğru yoldayız da "diyebiliyorlar.Bir ülke yönetenin boynunadır vebal, vatan uğruna herbir ölen.Ki bu ölümlerin ne uğruna olduğu bile tartışılır mayam.
sevgilerimle.
Artık sehıt haberı duymak ıstemıyorum(z)
Bu soruların cevaplarını çömeldiği yerden kimse veremezki, dimdik durmak gerek bu sorulara cevap vermek için. O dağlarda çömelmeyen askerim de neyin bedeli olduğunu bilmeden düştü toprağa. Kanıyla suladı toprağı, kanla sulanan toprakta gül biter mi Mayam...
Ona "Haydi
Savaşa dediler
Başkaca
birşey
Söylemediler
Aldılar köyünden
Davulla zurnayla
Geride üç çocuk
Bir eş ve bir ana
Eline bir silah
Tutuşturdular
Ve karşılaştı
Düşman ordular
Vurulup düştü
İlk
çatışmada
Göğsünde bir oyuk
Üç delik alnında
"Ey bu
topraklar için
Toprağa düşen"
Bir karış toprağın
Var
mıydı yaşarken??
Ataol BEHRAMOĞLU nun söylediği gibi yazınızda belirttiğiniz gibi kimler neyin bedeli çokta uzakta aramamak lazım cevapları ve sadece insan kelimesinden daha güzel ve masum bir ismin olmadığını gözümüzü kapatmanın açmaktan daha zor olduğu bilmek çokta zor olmamalı
evet ohal gelsin, derin devlet her bir köşeyi tutsun, sevmeyenler gtsin, kurtlar ulusun itler sokaklarda gezsin ... geçmişe dönelim, kürt halkı yok kart kurtlar var. israilin filistini tanımaması yanlış ama bizim kürt halkına yaptığımızın kutsal kitapta yeri var....vs vs
sancılı günlerden geçildiği türk ve kürt gençlerinin ölüm haberlerinin iki halkın arasını git gide açtığı doğru maya ama çözüm genede daha fazla demokraside. sevgiyle kal
bu sorunun doğru cevabı verildiği gün bu lanet olası terör de bitecek!
ama şimdilik; bir kardeşi ablasız bırakmanın bedeli, bir hayatı 17sinde 20 sine 25 inde... kısacası ilk 30unda yitirmenin bedeli, 2yaşında bir bebekle eşi yalnız koymanın bedeli, bir anneyi ölmeden toprağa koymanın bedeli, bir babanın bir tarafının felçlenmeden işlememesinin bedeli,en iyi arkadaşın canının ölene kadar yanmasının bedeli,,,
ama en kötüsü ne biliyor musun? en önemli bedel vatanı daha iyiye götürmek için ya da en basidi ilerdeki çocuklar şeker yiyebilsin diye olaydı da keşke yürekler bu kadar acımasaydı, yanmasaydı!!!
türkiye kendi eliyle sonunu hazırlıyor sanki, yanarım yanarım gencecik yüreklere yanarım:/
Ne güzel yazmışsın. Diyecek tek kelime yok . Tüylerim diken diken oldu. :(((((((((((((((
biliyor musun mayam, insan ancak anne olunca anlıyor derlerdi büyüklerimiz, elbette öyledir diyordum içimden. ama anne oldum, olunca anladım ki, anne olunca bir başka oluyormuş dünya, canından can vererek çıkardığını koruyamadığında, nereye isyan edeceğini bilemez oluyorsun. artık ölmesin bu vatanın çocukları, annelerin çocukları ölmesin. bir an bir saniye durup düşününce çiçekleri kopartmamayı, sevgi sözcüklerini öğrettiğimiz çocuklarımız ateşten bir metalle ölmesin, ölmesin işte..
sen ne zaman böyle yazsan, diyorum ki açarken şimdi bu kadın çyle açık sokacak ki burnumuza gene ağlayacaksın, çaresizline isyan edeceksin. ve gene gene... öperim.
@öncelikle zaman ayırıp okuyan, düşüncelerini paylaşan herkese çok teşekkürler...gördüğüm ve anladığım kadarıyla bu konudaki hislerimiz de düşüncelerimiz de çok benzer hatta aynı...
bu yorum kutucuğuna her şeye rağmen umuda, iyi dileklere, aydınlık günlere dair birşeyler yazmak istiyorum ama bu sefer de dün akşam Elazığ'da yaşananlar, şehitlerimiz, hayatını kaybeden bir ninemiz, ağır yaralı 5 yaşındaki bir çocuğumuz duraksatıyor beni...
ama yine de vazgeçmemeli öyle değil mi. eğer umut etmekten, iyiyi, güzeli dilemekten vazgeçersek işte o zaman hayattan vazgeçmiş sayılırız.
Can Yücel'in şiirinde söylediği gibi;
Kan yasası bu insanın:
Üzümden şarap yapacaksın
Çakmak taşından ateş
Ve öpücüklerden insan!
Can yasası bu insanın:
Savaşlara yoksulluklara
Ve binbir belaya karşın
İlle de yaşayacaksın!
Us yasası bu insanın:
Suyu şavka döndürüp
Düşü gerçeğe çevirip
Düşmanı dost kılacaksın!
Anayasası bu insanın
Emekleyen çocuktan
Uzayda koşana dek
Yürürlükte her zaman
Biliyor musun ben de bunu düşünüyorumu bir erkek çocuk annesi olarak, çünkü benim de vatanım oğlum.
Onu en iyi koşullarda adam gibi adam yapmaya vakfetmişken kendimi acısına asla dayanamam ben.
Güzel yüreğine sağlık canım.
Biliyor musun ben de bunu düşünüyorumu bir erkek çocuk annesi olarak, çünkü benim de vatanım oğlum.
Onu en iyi koşullarda adam gibi adam yapmaya vakfetmişken kendimi acısına asla dayanamam ben.
Güzel yüreğine sağlık canım.
blogunu çok beğendim sevgili arı maya:) yazıların ve yorumların keyif veriyor...sevgiler...
@Burcu Aşçı: teşekkürler sevgili Burcu ve de hoş geldin :)))))
sevgiler benden...
Yorum Gönder