“Küçükken bir alakargayı vurmuştum sapanımla. Neden yaptığımı bilmiyorum ama istemeden yapmıştım işte. Ve sonra çok üzülmüştüm, çok ağlamıştım. Çok dua etmiştim Tanrı’ya; alakarga gözlerini açıp yeniden uçsun diye. Derken birden gözlerini açtı ve uçup gitti alakarga...”
"Hepimiz acımızı saklamak için başka şeyler kurgularız" diyor Peder Ezra, hasta olduğuna daha da önemlisi karısıyla kızının ölümüne neden olduğuna inanmak istemeyen Ben’e. Doğru diye geçiriyorum içimden ve belki de yaşanan acı ne kadar büyükse kurgulanan hayat da o derece farklı ve şaşırtıcı olabiliyor işte böyle, diye düşünüyorum. Akıl kendine ve içinde bulunduğu daha doğrusu kaldığı hayata tamamen başka bir noktadan bakabiliyor. Peki ya bu acıyı taşıyamayan bir yüreği, tamamen aklın hizmetine girdiği için görmezden gelmek ne kadar doğru? Vicdanı, kaldıramayıp yok saydıkları yüzünden bizler de yok saymalı mıyız? Sayabilir miyiz?
"Hepimiz acımızı saklamak için başka şeyler kurgularız" diyor Peder Ezra. Söylediği cümleler kelimesi kelimesine tam olarak bunlar olmayabilir, ama söylemek istediği şey tam olarak bu, işte buna eminim. Ve Ben’de, elindeki -uyuyakaldığı için oluşmuş ve ailesinin ölümünün kanıtı olarak kendisine sunulan- sigara yanığı izine bakarken, kendinden emin gibi duruyor. Her ne kadar tüm söylenenleri kabul etmiş gibi sessizliğini sürdürmeye devam etse de...Kamera çoktan başka sahnelere geçti ama benim gözlerim hala orada. Ben’in elindeki sigara yanığında, hiç geçmeyen o yara izinde. Suç da böyle bir şey değil mi düşününce? Bir yara izi gibi kimliğinde yerleşip kalan. Ne yaparsan yap senin bir parçan olan. Ve her daim şimdi’ne engel olup, geçmişini yaşatan. Bu yüzden belki de; Ben’in geçmişinde işlediği suç, elindeki yara izinden çok daha acı, çok daha silinmez, çok daha eski...
İşte bu yüzden; geçmişe ait bir suç, bir zamanlar yapılmış ama artık düzeltilmeye çalışılan bir hata Ben’in ayağına dolanıp duruyor sürekli ve onu işinden ediyor önce. Karısı ve kızıyla yaşadığı küçük, mutlu hayatından, hatasının farkında olan bir insanın düzelme, düzeltme çabalarından, gelecek planlarından, ve hatta kendi yaşamından...Sonrası mı? Sonrası hapisten yeni çıkan kardeşle girişilen bir soygun, yakalanma, vurulan ve ölen kardeş, verilen idam cezası...Temyizden dönen kararın ardından son kez kızıyla konuştuğunda, bu sefer ki farklı, diye cevap veriyor o küçücük ağızdan çıkan “ne zaman geleceksin” sorularına. Her zaman baban olacağım senin, diyor her zaman seni seveceğim. Aynı sana anlattığım alakarga hikayesindeki gibi evet ama farkı; bu sefer geri dönmeyeceğim.
Geri dönmüyor. En son idam edilirken görüyoruz Ben’i, iğneler hayatını ondan alacak zehri birer birer vücuduna enjekte ederken. Kızına ve karısına, eski yaşamına geri dönemiyor ama ölmüyor da. Uyandığı yer başka bir mekan, başka bir zaman sanki, neresi, diye sorduğunda burası senin ikinci şansın, dedikleri. Küçük bir kasaba, hasta olduğu söylenen insanların olduğu bir tesis, orman içinde bir kulübe, peşinden ayrılmayan bir köpek, duyduğu tuhaf sesler, ve sürekli gözünün önüne gelip duran geçmiş zaman parçacıkları...Artık geçmişin yok diyorlar oysa ona, sen geçmişini kendin öldürdün. Senin için artık sadece burası var. Buranın ötesinde ise sadece ölüm. İşte bu yüzden burada devam edeceksin yeni hayatına, yeni biri olarak. İşte tam da bu yüzden buradan gidemezsin.
Ama gidiyor Ben. Söyledikleri gibi hasta olmadığını, karısıyla kızının hala yaşadığını, şu anda, burada kendisinin sadece bir gölge olduğunu öğrendiği an gidiyor hem de. Gerçek yaşamının orada, en son bıraktığı yerde, ailesinin yanında kaldığını anladığı an. “İkinci bir şans verildi sana, gidemezsin” dediğinde Peder Ezra, ben seçmedim ki, diye cevap veriyor. “Bana tekrar yaşama şansı verildiğini söylüyorsun, her şeyi sıfırlayıp yeni bir hayat kurma, hatalarımı onarma, yeni ve iyi biri olma şansı. Ama ben insanım, diyor Ben, olduğum halimle, geçmişimle ve şimdi’mle, hatalarımla insanım. Bir denek, bir robot, bir gölge değil! Ve emin ol ölmek, yaşarmış gibi yapmaktan çok daha kötü değil...”
Ve eve, aileye, yaşama yeniden dönüş vakti. Küçük kız “şimdiye kadar hayatında gördüğün en olağanüstü şey nedir?” diye sorduğunda, hiçbir şey, diyor annesi. Yola çıkmış ve kendilerine, yaşamlarına doğru gelen kırmızı bir kamyonetten habersiz, çok değil kısa bir süre sonra, görecek olduğu olağanüstü şeye –kocası Ben’in tekrar eve dönüşüne- şahit olacağını henüz bilmeden...
*Bu yazı “Lazarus Projesi/The Lazarus Project” filminin ardından yazılmıştır.
**Koyu yazılan bölümler filmden alıntıdır.
"Hepimiz acımızı saklamak için başka şeyler kurgularız" diyor Peder Ezra, hasta olduğuna daha da önemlisi karısıyla kızının ölümüne neden olduğuna inanmak istemeyen Ben’e. Doğru diye geçiriyorum içimden ve belki de yaşanan acı ne kadar büyükse kurgulanan hayat da o derece farklı ve şaşırtıcı olabiliyor işte böyle, diye düşünüyorum. Akıl kendine ve içinde bulunduğu daha doğrusu kaldığı hayata tamamen başka bir noktadan bakabiliyor. Peki ya bu acıyı taşıyamayan bir yüreği, tamamen aklın hizmetine girdiği için görmezden gelmek ne kadar doğru? Vicdanı, kaldıramayıp yok saydıkları yüzünden bizler de yok saymalı mıyız? Sayabilir miyiz?
"Hepimiz acımızı saklamak için başka şeyler kurgularız" diyor Peder Ezra. Söylediği cümleler kelimesi kelimesine tam olarak bunlar olmayabilir, ama söylemek istediği şey tam olarak bu, işte buna eminim. Ve Ben’de, elindeki -uyuyakaldığı için oluşmuş ve ailesinin ölümünün kanıtı olarak kendisine sunulan- sigara yanığı izine bakarken, kendinden emin gibi duruyor. Her ne kadar tüm söylenenleri kabul etmiş gibi sessizliğini sürdürmeye devam etse de...Kamera çoktan başka sahnelere geçti ama benim gözlerim hala orada. Ben’in elindeki sigara yanığında, hiç geçmeyen o yara izinde. Suç da böyle bir şey değil mi düşününce? Bir yara izi gibi kimliğinde yerleşip kalan. Ne yaparsan yap senin bir parçan olan. Ve her daim şimdi’ne engel olup, geçmişini yaşatan. Bu yüzden belki de; Ben’in geçmişinde işlediği suç, elindeki yara izinden çok daha acı, çok daha silinmez, çok daha eski...
İşte bu yüzden; geçmişe ait bir suç, bir zamanlar yapılmış ama artık düzeltilmeye çalışılan bir hata Ben’in ayağına dolanıp duruyor sürekli ve onu işinden ediyor önce. Karısı ve kızıyla yaşadığı küçük, mutlu hayatından, hatasının farkında olan bir insanın düzelme, düzeltme çabalarından, gelecek planlarından, ve hatta kendi yaşamından...Sonrası mı? Sonrası hapisten yeni çıkan kardeşle girişilen bir soygun, yakalanma, vurulan ve ölen kardeş, verilen idam cezası...Temyizden dönen kararın ardından son kez kızıyla konuştuğunda, bu sefer ki farklı, diye cevap veriyor o küçücük ağızdan çıkan “ne zaman geleceksin” sorularına. Her zaman baban olacağım senin, diyor her zaman seni seveceğim. Aynı sana anlattığım alakarga hikayesindeki gibi evet ama farkı; bu sefer geri dönmeyeceğim.
Geri dönmüyor. En son idam edilirken görüyoruz Ben’i, iğneler hayatını ondan alacak zehri birer birer vücuduna enjekte ederken. Kızına ve karısına, eski yaşamına geri dönemiyor ama ölmüyor da. Uyandığı yer başka bir mekan, başka bir zaman sanki, neresi, diye sorduğunda burası senin ikinci şansın, dedikleri. Küçük bir kasaba, hasta olduğu söylenen insanların olduğu bir tesis, orman içinde bir kulübe, peşinden ayrılmayan bir köpek, duyduğu tuhaf sesler, ve sürekli gözünün önüne gelip duran geçmiş zaman parçacıkları...Artık geçmişin yok diyorlar oysa ona, sen geçmişini kendin öldürdün. Senin için artık sadece burası var. Buranın ötesinde ise sadece ölüm. İşte bu yüzden burada devam edeceksin yeni hayatına, yeni biri olarak. İşte tam da bu yüzden buradan gidemezsin.
Ama gidiyor Ben. Söyledikleri gibi hasta olmadığını, karısıyla kızının hala yaşadığını, şu anda, burada kendisinin sadece bir gölge olduğunu öğrendiği an gidiyor hem de. Gerçek yaşamının orada, en son bıraktığı yerde, ailesinin yanında kaldığını anladığı an. “İkinci bir şans verildi sana, gidemezsin” dediğinde Peder Ezra, ben seçmedim ki, diye cevap veriyor. “Bana tekrar yaşama şansı verildiğini söylüyorsun, her şeyi sıfırlayıp yeni bir hayat kurma, hatalarımı onarma, yeni ve iyi biri olma şansı. Ama ben insanım, diyor Ben, olduğum halimle, geçmişimle ve şimdi’mle, hatalarımla insanım. Bir denek, bir robot, bir gölge değil! Ve emin ol ölmek, yaşarmış gibi yapmaktan çok daha kötü değil...”
Ve eve, aileye, yaşama yeniden dönüş vakti. Küçük kız “şimdiye kadar hayatında gördüğün en olağanüstü şey nedir?” diye sorduğunda, hiçbir şey, diyor annesi. Yola çıkmış ve kendilerine, yaşamlarına doğru gelen kırmızı bir kamyonetten habersiz, çok değil kısa bir süre sonra, görecek olduğu olağanüstü şeye –kocası Ben’in tekrar eve dönüşüne- şahit olacağını henüz bilmeden...
*Bu yazı “Lazarus Projesi/The Lazarus Project” filminin ardından yazılmıştır.
**Koyu yazılan bölümler filmden alıntıdır.
29 yorum:
Seni okumayı seviyorum, nasıl beceriyorsun böyle aktarımları? Beni de yazar mısın bi gün? Ölmeden ama :)
sorunlar yasadıgında ınsan
savunma mekanızmaları olusturuyor
ayakta kalabılmek ıcın baska caresı yok
ne kadar güzel yazmışsın, çok özenli çok akıcı, bayıldım :)
filmi izlemek istedim en kısa zamanda:)
kalemine sağlık :D
saygı duruşu :)
Hepimiz acımızı saklamak için başka şeyler kurgularız... nasilda dogru.
Deli gibi izlemek istedim simdi bu filmi :)
Geçmiş sadece bir izlek olsa bizim için , Peder Ezra haklı.Ama geçmiş hafızada yer bellek.Bellek olarak kaldığı sürece de yaşamdan parça olmaya devam eder. Geçmişinden kaçan (bilerek seçtim kaçmak kelimesini çünkü sadece kaçabilirsiniz) insan belki o sigara yanığını unutabiliyor ama ya diğer insanlar?Her sigara yanığını gören kendince yargılamaya kalkışmıyor mu neden ve niçin lerine aldırmadan?Sigara yanığı olanın insan olduğunu unutup robot muamelesi yapmıyor mu?
Siz istediğiniz kadar kaçın ayağınıza çelme takan çok olur.
Çok güzeldi, bazen darmadığın ediyorsun yazdıklarınla...
Açık yazılan bölümlerden bir film daha çıkmış zaten.
Sevgiler...
Kelimelerinle insani önce darmadagin edip, sonra yeniden topluyorsun ya, iste ben senin bu anlatimlarina bayiliyorum..
Günaydin canimin ici..
Bir Kitap yazsan artik diyorum, gelmedi mi zamani daha hâlâ???
Kitabini okumadan gitmeyecegim!
Bu konuda israrciyim, bilesin..
@Sazan: seni yazdım, yazıyorum da hatta ben her gün. ama buraya değil yüreğime be güzelim. o yüzden sadece sana okur sana söylerim :)))
@öykü: elbette ki bu da bir savunma biçimi ama doğruluğu tartışılır biraz da sanki. ne de olsa bazen öyle büyük kurgular çıkıyor ki ortaya yaşanan sorundan daha büyük sorunlar yaşanıyor.
@Ful yaprakları: teşekkür ederim canım. ve filmi izlemeni de öneririm :))
@AyŞeGüL: yok artık :)))
@A-H: ağır ilerleyen ama çok şaşırtan bir film ve nedense ben çok etkilendim. bilmem sen beğenir misin :))
@AVRAM USTA: o tekmelere dolanmamak, maruz kalmamak için belki de önce bizim kaçmamamız, kabullenmemiz gerekir ne dersin?
@özlem: teşekkür ederim canım ve dilerim sonrasında toparlayabiliyorumdur da :))
@Onur: o da benim kurguladığım başka bir film olsun o zaman :)))
@Belgin: böyle güzel sözlerle güne başlamak ne güzel :))
çok teşekkürler canım benim ve de sevgiler...
@Belgin: zamanı değil elbet ama daha da önemlisi haddim değil be Belgin'im...eğer kitap çıkarmak gibi bir şeye karar verirsem daha çok fırın ekmek yemem lazım benim.
yine de çok teşekkür ederim :))
Bence yedigin ekmekler bir degil, onlarca kitap yazmaya yeter..
Bir an önce ise baslasan diyorum hani (bu konuda israrciyim demistim ama di mi):)
@Belgin: :)))) bak ya sen şimdi bir döndün pir döndün bakıyorum. o zaman şöyle bir anlaşma yapalım seninle bir daha gitme ben de bu konuyu en azından düşüneyim :)))
Çok güzeldi... Filmi kesinlikle izlemeliyim. sonra gelip buraya ikinci bir yorum daha bırakmalıyım...
@Elif Gizem: o zaman bekliyorum izlmeni ve yorumlamanı :)))
Eger sen bu isi benim gitme meme bagladiysan, ben gitmem, burada sabahlarim artik ben. Gerekirse haftalarca, aylarca sabahlarim ben burda, canimda SIKILMAZ, okumak icin yeterince malzeme var nasil olsa;))
@Belgin: oldu canım ::)))
her cümlesini içime ala ala okudum. sigara yanığı dediğinde, baktım, parmaklarımdaki dikiş izlerine, sonra başkalarına. gün dönümü gibi hayat ve tercihlerimiz yol haritalarımızı belirleyen. çok güzelmiş,nerden bulsam da tam şimdi şu an seyretsem, geçmeden, örtemeden üzerini.
@y: bir yara izi bile kaç ömür, kaç öykü saklıyor içinde sevgili y. birini anlatmaya çalışsan diğer kalıyor geride. işte bu film de böyle aslında. ben kendi görebildiğimi anlattım sadece sen seyrettiğin an kim bilir benim kaçırdığım hangilerini görecek ve anlatacaksın...
wassup beenmaya.blogspot.com admin discovered your site via Google but it was hard to find and I see you could have more visitors because there are not so many comments yet. I have found site which offer to dramatically increase traffic to your website http://xrumerservice.org they claim they managed to get close to 1000 visitors/day using their services you could also get lot more targeted traffic from search engines as you have now. I used their services and got significantly more visitors to my blog. Hope this helps :) They offer best backlink service Take care. Jason
Yorum Gönder