Çalışmamam gereken bir cumartesi sabahı çalışıyor olmanın memnuniyetsizliği üzerimde. Hava gergin, yol gergin, ben gerginim. Tuhaf bir şekilde sen de beni geriyorsun. Genizden çalınan bir ıslık gibi çıkıyor sesin.
“Aldığın her nefesin tadını çıkar” diyorsun bana. Sadece benim duyabileceğim bir fısıltıyla ekliyorsun sonra “Hayatın aslı sende. Senin içinde. Unutma hayatın aslı sensin.”
Kim olduğunu bilmiyorum. Adın, yaşın, en çok hangi rengi sevdiğin konusunda hiçbir fikrim yok. Hatta neye benzediğine dair bile...Tesadüf eseri arabalarımız arapsaçına dönmüş trafik yumağının çözümsüz uçlarından birinde yanyana gelmeseydi varlığından bile haberim olmayacaktı kimbilir...
“Kim olduğum çok mu önemli senin için” diye soruyorsun bana, “ya da ne olduğum.” "Peki sen kendini biliyor musun, tanıyor musun gerçekten. Yaptıklarına, veya yapacaklarına dair bana sunabileceğin en iyi şey nedir?Başkalarından önce kendini tanıman, kendini bilmen gerekmez mi aslında bir düşünsene. Bir beklentin varsa eğer hayattan, önce kendine hak ettiğin değeri vermelisin."
Susuyorum. Hayat gibi sen de ağır geliyorsun bana. Ağır ama gerçek. Aynı yol üzerinde ilerliyoruz, milim milim gitmeye ne kadar ilerlemek denirse. Gözümü alan güneş seni net olarak görmeme engel oluyor her seferinde. Görebildiğim kadarıyla ikimizde yolcu tarafındayız. Göremediklerimse zihnimin içinde yeni olasıklara gebe, hazırolda bekliyor.
“Kaçırma gözlerini hayattan. Hep hayatın içinde olsun bakışların. Hep kendi içinde. Baktığın kadar varsın bu hayatta. Hatta sadece bakmakla da yetinme. Görmen de lazım. Görüp te bilmen, bilip te sevmen lazım. Hayatı kendi içinde, kendini hayatın içinde...”
Yaşamdan bıkmış bir ifadeyle camdan yolu takip ediyorum isteksiz. O kadar bıkkın hissediyorum ki kendimi söylediklerin bir kulağımdan girip, içimi acıtıp da derinlemesine, diğer kulağımdan çıkıyor. Cevap vermek bile gelmiyor içimden. Verebileceğim bir cevap var mı onu da bilmiyorum. Ben camın iç tarafındayım. Camın dışındaysa arabalar, insanlar, yollar, ağaçlar, koskoca bir hayat...Farkındayım ki gündelik yaşam ben dahil olmasam bile gayet hızlı ve doludizgin yoluna devam ediyor. Bense sadece bakıyorum.
“Bir nefeslik molaları çok görme kendine. Arada bir karanlıkta kalsa da bir yanın, sakın pes etme. Çekil kendi kabuğuna bir süre. Sadece içine bak. Kendi aydınlığın senin içinde. Ara ve bul. Gerçeğin düşlerle bölünmesine, düşlerin gerçeğin altında ezilmesine izin verme.”
Doğru diye düşünüyorum içimden ve kafamı kaldırdığımda ilk defa gözgöze geliyoruz ışıkhızıyla. Sonra aniden kayboluyorsun. Seni kısa süreliğine de olsa görmüş olmanın şaşkınlığı üzerimde, açılan yolun senin aracına verdiği önceliği seyrediyorum.
Ben gri bir renault megan’ın içindeyim. İşim gereği bir güzellik fuarına doğru gidiyorum. Sense kendi güzelliğine bile doyamadan belki de, bir cenaze arabasında, bu dünyadan gidiyorsun. Bu yolculuk senin için nerede sona erecek bilmiyorum. Sessizce veda ediyorum sana. Son sözcüklerin geliyor uzaklardan kulağıma. Melekler yolun başını tutmuş. Seni bekliyor. Görüyorum.
“Meraklanma. Hepimiz aynı değil miyiz başından beri. Başladığımız yol da aynı, yolun sonunda varacağımız kapı da. Seni farklı kılan bu yolu nasıl geçtiğin, nasıl ilerlediğin sadece. Unutma bu hayatta sen, gerçeğinle varsın. Ama düşlerin kadar, düşlerinle yaşarsın.”
Görsel: commanderdex.deviantart.com
“Aldığın her nefesin tadını çıkar” diyorsun bana. Sadece benim duyabileceğim bir fısıltıyla ekliyorsun sonra “Hayatın aslı sende. Senin içinde. Unutma hayatın aslı sensin.”
Kim olduğunu bilmiyorum. Adın, yaşın, en çok hangi rengi sevdiğin konusunda hiçbir fikrim yok. Hatta neye benzediğine dair bile...Tesadüf eseri arabalarımız arapsaçına dönmüş trafik yumağının çözümsüz uçlarından birinde yanyana gelmeseydi varlığından bile haberim olmayacaktı kimbilir...
“Kim olduğum çok mu önemli senin için” diye soruyorsun bana, “ya da ne olduğum.” "Peki sen kendini biliyor musun, tanıyor musun gerçekten. Yaptıklarına, veya yapacaklarına dair bana sunabileceğin en iyi şey nedir?Başkalarından önce kendini tanıman, kendini bilmen gerekmez mi aslında bir düşünsene. Bir beklentin varsa eğer hayattan, önce kendine hak ettiğin değeri vermelisin."
Susuyorum. Hayat gibi sen de ağır geliyorsun bana. Ağır ama gerçek. Aynı yol üzerinde ilerliyoruz, milim milim gitmeye ne kadar ilerlemek denirse. Gözümü alan güneş seni net olarak görmeme engel oluyor her seferinde. Görebildiğim kadarıyla ikimizde yolcu tarafındayız. Göremediklerimse zihnimin içinde yeni olasıklara gebe, hazırolda bekliyor.
“Kaçırma gözlerini hayattan. Hep hayatın içinde olsun bakışların. Hep kendi içinde. Baktığın kadar varsın bu hayatta. Hatta sadece bakmakla da yetinme. Görmen de lazım. Görüp te bilmen, bilip te sevmen lazım. Hayatı kendi içinde, kendini hayatın içinde...”
Yaşamdan bıkmış bir ifadeyle camdan yolu takip ediyorum isteksiz. O kadar bıkkın hissediyorum ki kendimi söylediklerin bir kulağımdan girip, içimi acıtıp da derinlemesine, diğer kulağımdan çıkıyor. Cevap vermek bile gelmiyor içimden. Verebileceğim bir cevap var mı onu da bilmiyorum. Ben camın iç tarafındayım. Camın dışındaysa arabalar, insanlar, yollar, ağaçlar, koskoca bir hayat...Farkındayım ki gündelik yaşam ben dahil olmasam bile gayet hızlı ve doludizgin yoluna devam ediyor. Bense sadece bakıyorum.
“Bir nefeslik molaları çok görme kendine. Arada bir karanlıkta kalsa da bir yanın, sakın pes etme. Çekil kendi kabuğuna bir süre. Sadece içine bak. Kendi aydınlığın senin içinde. Ara ve bul. Gerçeğin düşlerle bölünmesine, düşlerin gerçeğin altında ezilmesine izin verme.”
Doğru diye düşünüyorum içimden ve kafamı kaldırdığımda ilk defa gözgöze geliyoruz ışıkhızıyla. Sonra aniden kayboluyorsun. Seni kısa süreliğine de olsa görmüş olmanın şaşkınlığı üzerimde, açılan yolun senin aracına verdiği önceliği seyrediyorum.
Ben gri bir renault megan’ın içindeyim. İşim gereği bir güzellik fuarına doğru gidiyorum. Sense kendi güzelliğine bile doyamadan belki de, bir cenaze arabasında, bu dünyadan gidiyorsun. Bu yolculuk senin için nerede sona erecek bilmiyorum. Sessizce veda ediyorum sana. Son sözcüklerin geliyor uzaklardan kulağıma. Melekler yolun başını tutmuş. Seni bekliyor. Görüyorum.
“Meraklanma. Hepimiz aynı değil miyiz başından beri. Başladığımız yol da aynı, yolun sonunda varacağımız kapı da. Seni farklı kılan bu yolu nasıl geçtiğin, nasıl ilerlediğin sadece. Unutma bu hayatta sen, gerçeğinle varsın. Ama düşlerin kadar, düşlerinle yaşarsın.”
Görsel: commanderdex.deviantart.com
44 yorum:
ah ki yollar ve de yolculuklar ...
Garip bir düş gördüm dün gece
Sen dönüştün güneşe
Olmak ister miydin bilmem
Isıtıyordun beni her seferinde... Sen yaz beenmaya ben başımı alıp gideyim. Çünkü bir düş gördüm dün gece ben bulmuştum kendimi çeşmede...
Ayna gibi hissettiren bir yazı daha...
bende buna benzer bi post şey ettim :)Sonuç hep aynı...
yaşam ve ölüm ile ilgili okuduğum en iyi yazılardan birisiydi.
O anları gidip gelmelerle değilde sürekli yaşayabilse insan ne güzel olurdu değil mi? Yaşayanın ve yaşatanın dilinden dinlemek te hoş.
Sevgiler
İnsanların göremedikleri statik bir yapıda ilerledikleri. bu yazı bir çoğunun içerisinde, toplumun tutunamayanlarını anlatmış ve anlatırken aslında iğnelemişte. Çok güzel bir anlatımdı teşekkürler:)
@Bekriya: hele kendi içimizdekiler...
@Evren: sen gitme bir yerlere benimle kal daha çok kelimelerin sıcağında ısınacağız güneş gibi birlikte...
@efsa: ama aynanın diğer yanına tam olarak bakamıyoruz hala hiçbirimiz öyle değil mi...sadece yazılarımızda kelimelerimizde yansıyor bize...
@perikızı: okuyacağım seninkinide ama okumadan söyleyebilirim ki evet hep aynı :))
@Abi: az önce yazını okudum da tuhaf bir zamanlama olmuş :(( buruk bi şekilde teşekkür edeiliyorum sana. ve dualarımı buradan da yolluyorum...
@tutsak: sürekli yaşayabilsek, farkında olabilsek ve anın değerini bilebilsek belki daha az keşkemiz olurdu öyle değil mi...sevgiler benden...
@Liberterkedi: asıl ben teşekkür ederim okuduğun, gördüklerin ve beğenin için..sevgiler benden...
ben de senin yazını okuduktan sonra yazmaya kara verdim zaten ve hatta yazılar arası bağlantı işi vardı "ilişkilendir" gibi bi şey, aradım aradım bulamadım vazgeçtim sonra.. ama sen de ilişkilendirdin işte..
sevgiler.
Yok valla gideyim ben...Çeşme şimdi nasıl güzeldir. İstersen sen de gel. Boştur sokaklar ve açtır kediler ve özgürdür balıklar şimdi Çeşme'de... Kelimeler orada daha bir güzel gelir dile. Düşleri gerçeğe çevirecek bir küçük sopa bulsak bir yerde ne güzel olurdu :)Hooppppppp nerde olmak istersen oradasın...
Boyle bir son beklemeden okuyordum yazini.. Birgun arabalarin degisecegi kesin olan tek sey.. Bir de hayatin aslinin kendimiz oldugu...
Offf offf Beenmaya'cım, bittim ben.
Bu yazıdan sonra iflah olmam artık.
Yahu nedir bu böyle? Yapma bu kadar silkinip kendime getirtme beni:))
Ne güzel rutin rutin yaşayıp gidiyoruz işte, sorgulatma bana kendimi.
Şaka bir yana bayıldım yazına her zaman olduğu gibi:)
Nefesimizin kokusunu kim gerçekten bilebilir ki akıl verecek kadar..?
@Abi: valla o yazılar arası bağlantı işini bende ne anlamış ne de becerebilmiş değilim (çok şaşırmamış olmalısın tabi bu söylediklerime ne de olsa beceriksizliğimden bolca söz etmiştim sana)
bu yazı -ki gerçektir yani bir cenaze arabasıyla uzun süre yanyana gitmem sonucu yazılmıştır- keşke daha iyi yazılar yazdırabilseydi demek geldi içimden. ama umarım en kısa sürede güzel haberleri de duyarız kaleminden...
@Evren: illa gidicem diyorsan o zaman bende geliyim bari :))
@Mehtap P.G: evet ama bir de bunun ayrımında olabilsek keşke...kocaman sevgiler İatanbul'dan bahar gibi bir kış gününden hem de...
@özlem: hepimiz bırakmışız kendimizi yaşayıp gitmiyor muyuz zaten be güzelim. işte zaman zaman yolda gördüğümüz bir cenaze arabası böylesine sorular sorduruyor insana...bende sesli düşünmüş oldum sadece...sevgiler kocaman...
@pRncfRn: yine kendimiz belki de...
Socrates dediği gibi;
“Sorgulanmayan hayat yaşamaya değmez”
paylaşımınız için teşekkürler.
@akıllıiğne: bunun üzerine laf söylenemez zaten...teşekkürler ve sevgiler...
ekledim .. şantaj yaparsın hee..
@arti: eee kısasa kısas olum resmen zorla hakkında istihbarat toplamaya çalışırsa olacağı bu tabe :)))
Herkesin kendinden birşey bulabileceği bir yazı olmuş canım. Çok beğendim. Yüreğine sağlık.Sevgiler.
Bu yolculuk yazısı bana çok sevdiğim bir dostumu anımsattı birden. Onunla ilk tanışmam da bir yolculuk yazısı üzerine olmuştu. İnsanın kendi içinde bir yolculuğa çıkması ve karşılaştığı benlerle yüzleşmesi ne büyük bir farkındalık!
Yolun açık olsun, güzel yürekli cesur arkadaşım.
Sevgiler...
e hadi yaz bakim şimdi reaalistic bişiyler.. çıkartırım haaa blogroldan...hiç acımam.. kalırsın ortada cascavlak
Ne garip; koyu olmayan yazılarda seni, söylenmiş koyu sözlerde ise Brajeshwari'yi buldum sanki.
Cümlelerin hep mest etti beni Beenmaya'm; sen ve kelimelerin, varsınız iyi ki..!
“Meraklanma. Hepimiz aynı değil miyiz başından beri. Başladığımız yol da aynı, yolun sonunda varacağımız kapı da. Seni farklı kılan bu yolu nasıl geçtiğin, nasıl ilerlediğin sadece. Unutma bu hayatta sen, gerçeğinle varsın. Ama düşlerin kadar, düşlerinle yaşarsın.”
...
güzel düşlere........
@Muhabbet Çiçeği: teşekkür ederim çiçeğim. sağolasın. sevgiler...
@:den: umarım güzel birşeylerin hatırlanmasına vesile olmuşumdur ve teşekkür ederim güzel sözlerin için. kimi zaman bu yüzleşmeyi yapabiliyoruz ama çoğu zaman kendimizden kaçarak, es geçerek, görmezden gelerek geçiriyoruz akıp giden zamanı ne yazık ki...
@feanor: hep söylerim ya benzer yürekler, diller, sözler, kelimeler bir gün, bir yerde mutlaka biraraya gelir, gelecektir diye...işte bizde Burcum'la çok daha önceden aynı dilden tanışıp da konuşuyormuşuz zaten ama birbirimizi bulmamız bugünlere denk gelmiş olmalı :)))
@coffeé: hep birlikte :)))
@arti: eh be arti düşündüm de bir an şeytana uyup senin gibi hareket ettiğime karar verdim. şeytana değilde sana uymuşum aslında sen şeytana bile pabucunu ters giydirirsin ya hadi neyse :))
yahu hadi ben ekle beni, yazayım seni dedim de senin bu laf üzerine ekleyebileceğin hiç aklıma gelmedi valla yalan yok. her ne kadar benim lafımla eklemiş olmanın pek sevindirici bir yanı olmasa da hazır eklenmişken bir tadını çıkarayım, keyfini süreyim müsade edersen...
yazıya gelince sözümüz söz. al gülüm ver gülüm olsa da bu iş yazacağım birkaç satır merak etme sen :)))
Güzel bir anlatım.
İnsanı derin bir düşünceye itiyor.
Teşekkürler..
Başladığımız yol da aynı..Seni farklı kılan bu yolu nasıl geçti ve nasıl geçirecegin...
Herkez kendi yolunu çizer ,ileriyi görmeden,yolların neler verip ,neler alacagını bılmeden çıkılır yollara..
Bazen kendımızı yeşil çimenlerın üstünde buluruz,bazense dipsiz kuyularda ,çıkışı olmayan yollarda...
Hayat akıp gidiyor herseyi iyi görelim ,iyi yaşayalım be canım..
Maya'm
güzel ruhunun renklerini açtığını görmekten inanilmaz mutlu oluyorum.Geriden yorum yazsamda,aslında okuyup okuyup duruyorum yazdıklarını...Aynı yolda, neler görüyor insan değil mi? yol sensin işte ve yolculuğun güzel geçsin böyle..öpüyorum.
@Demli Hayat: ben teşekkür ederim zaman ayırdığınız, okuyup paylaştığınız ve güzel sözleriniz için. sevgiler...
@Elif...den: sindire sindire, tadını çıkara çıkara, aldığımız her nefesin değerini bile bile öyle değil mi :))
@Brajeshwari: canım benim bu yol üzerinde karşılaştığım en değerli varlıklardan birisin biliyorsun bunu değil mi...
cenaze arabasını kim sürüyordu görebildin mi?
@yazana dair: o başka bir sefere anlatılacak lütfen şu anda kurcalamayalım :))
Ah be beenmayacım;
Aynı güzergahta seyreden aracının içinden diğer araçların içindekilerinin nereye yol aldığını senin gibi sorgulayan duyarlı insanların olduğunu bilmek insanı duygulandırıyor.Yollar; herkese ve cismi toprağa gidenlere de açık olsun dilerim.Ruhun yolu var mı yahut nereye ve nasıl gittiği ile ilgili bir bilgim yok.Sevgilerimle dilek.
@sufi: dileğine canı gönülden katılıyorum bende ve teşekkür ederim yürekten gelen sözlerin için. kocaman ve yürenten sevgilerimle...
geldik,
gideceğiz.
geldiğimizi bilecek kadar çok yaşadık.
gideceğimiz günü düşünüyorum, acıklı ve masum bir şarkının mp3 de pil bitene kadar çalması...
iyi valla önce savasacağız, önce umutlar beklentiler mücadeler içinde olacağız, önce amaçlarımız olacak.ne güzel düşceğiz kanayacağız yaşarken ölecek küfredecek çağlayacağız.gitmeden bir kaç dakika öncesini düşünüyorum, amaçların coşkuların mücadelenin gerekli ama o kadar da gerekli olmadığını ...zamanı dondurdugumuzu..ana baba kardeş yar çoluk çocuk damlayacak gözden,tanrım nasıl güzel karmasık sade tezat anlamsız müthiş bir hayat dünya bu diyecek,bilgeliğe erecek...aklıma hep tanrı ile gürşmek gelir,oysa son dakikada sıcak sütlü çay içilecek,kaymaksız,kakaolu..
...göçmek..göç yollarında 3-5 kuşak sonrasında anımsanmamak...keyif al hayattan, acısından da tatlısından da keyif al; kusarken düşerken açarken uyanırken fark ederken...
ben o karşı arabadakini tanıyorum.megandakinden bahsediyorum, biraz ben,biraz sen..
hadi ben öldüm,sen öldün, o öldü, hayat zaman öldü; bu nedenlerle tanrı ölümsüz ve biz yokken diriltecek biri var düşüncesi zihnimde...ve diyelim ki, hadi ne zaman yaşayacağız fark ederek içimize çektiğimiz soluktaki havayı, sudaki berraklığı..
herneyse herneyse, gülücükler gülücükler gülücükler yağmur toğrağa düşerken
@beyazmavi: yazsaydın ya daha çok devam etseydin ya bende okusaydım dışımdan kendimi...
gri meganın ilk gitmesi gerken yer araba boyacısı olmalı,aviye meyaza turuncuya pembeye boyamalı arabasını...ve sürekli seslendim, mantıklı şeyler söylüyorsun dedim yolcu kendi içi ile konuşurken...bir an ben kendimi meganda, diğer yolcu cenaze arabasında sandım...gidecek çok yolun, açacak çok baharın, saçmalayacak mantıksızlığa düşecek yanılacak doğrulacak çok nefesin var; şimdi sana güneşi gösteriyim dediğimde sen beni gördün; içinde ne var bilmiyorum ama tebessüm olmalıydı cenaze aracının ardından, ılık bir tebessüme hayatı değişenler var...ve senden onlardan olmalısın dedim...beni duyuyor muydu, meganın camını aaçsa...gerçi trafik nefesi almaktansa otomobilde uzun süre **surup içine çekmesi daha mantıklı,en azından akcigerlere zarar vermez dedim; ölmem esprilerimin kaliteli olmasını gerektirmezdi...buluta akarken gördüm, beyazdı, evet çocukluğun gibi...boşuna dönemezsin çocukluk zamanına, ama benden sana bir fırsat,seni 30 lu yaşlarında dağ esintisi ile kuş cıvıltılarına bırakıyorum, bir martı arabanızın üzerinde uçuyor..ki yanıldım,bizim arabaya gelmiş; haydi sen selam söyle mevismlere doğaya canlılara herşeye;bir de tanrıya...yolculuga çıkan ben olsamda, konuşmak için zaman mekan şartı yok, 10 dk sı üç rekat...yine yaptım yapacağımı....bilmiyorum, ben dedem oluyorum ...ölüyorum...sen ben oluyorsun...bakıyorsun ve dedesiyle konusan ben oluyorsun,ben sen...karışıyor ama anlıyorsun; arabayı durdurmak ve yğrğmek ve güneşe yüzünü dönüp soluk almak istiyorsun...
imza:kardeşin
@beenmaya: teşekkür ederim...
arkadaşlarım bana sonu hiç beklemediğin bir yöne giden (sevdiğim tarz) filmleri önerirlerken: "fatoş, senin 'hasiktir' sonlarından var bu filmde" derler :)
senin yazının sonunda da böyle oldum işte ! :)
@7.oda: güzel bir tanımlama sevdim bak bunu :)))
Yorum Gönder