Zamanla geçer, derler. Geçer elbet. Ama, zaman geçer. Geçip gider üstüne bir çizik atarak. Bazen ekleyip sana, bazen senden birer birer çıkartarak. Zaman geçer gider hiç bakmadan ardına, geçmişe hiç takılmadan, seni hiç görüp duymadan. Ama sen geçmezsen eğer o zamandan, içindeki yaradan, acıdan, karanlıktan vazgeçip de kaldırmazsan eğer başını gökyüzüne, geçmez işte. Gerçekten bitmesi için zamanla değil, zamandan hiç değil, senden geçmesi gerek önce...
İşte sırf bu yüzden dostum öncelik sen olmalısın, öncelik sensin. Aşk, acı, hüzün, mutluluk kısaca hayat adına iyi kötü ne varsa onlar zaten en başından beri senin içinde. Sadece biri veya birşeyler gün yüzüne çıkarıyor içinde olanı. Evet dışarı çıkarmalarına, yaşamalarına ve yaşatmalarına izin ver. Ama senin içindeki hayatın, senin hayatının sahibi olmalarına sakın izin verme. Çünkü o sana ait sadece, bir başkasına değil. Bir başkası onu gün yüzüne çıkardı diye, asla böyle bir hakka sahip değil. Olamaz da...
Aynen öyle, yavaş yavaş çıkacaksın yüzeye. Ve evet, bazen yüzeye ulaşmak için dibe vurmak gerekir senin de dediğin gibi. Arada sırada tek bir sözle, tek bir bakışla yalpaladığın olacak. Yüzeye vardım sandığında, daha çok uzağında olduğunu fark ettiğin zamanlar olacak. Elinin, ayağının, aklının, yüreğinin uyuştuğu, tutmadığı anlar olacak. Sen geçmişi ardında bırakmaya çalıştıkça, geçmiş senin üzerine abanıyormuşcasına, boğuluyorum sandığın zamanlar olacak. Hatta ayağına takılı bir taş gibi seni tekrar dibe çektiği anlar da olacak. Ama eğer o taşı ayağına bağlayanın kendin olduğunu, en dibe inebileceğin gibi, istersen o halatı çözüp yüzeye çıkmanın da sadece senin elinde olduğunu unutmazsan o zamanların hepsinden geçer gidersin. Ve sen bunu yapabilirsin dostum. Sen bu güce sahipsin.
O yüzden içindeki deniz seni boğmadan, geçmişinde boğulmadan, çok geç olmadan çevir hadi başını tekrar gökyüzüne...
UNUTMA MEKTUPLARI-IV
OCAK 10’
Görsel: Deviantart
İşte sırf bu yüzden dostum öncelik sen olmalısın, öncelik sensin. Aşk, acı, hüzün, mutluluk kısaca hayat adına iyi kötü ne varsa onlar zaten en başından beri senin içinde. Sadece biri veya birşeyler gün yüzüne çıkarıyor içinde olanı. Evet dışarı çıkarmalarına, yaşamalarına ve yaşatmalarına izin ver. Ama senin içindeki hayatın, senin hayatının sahibi olmalarına sakın izin verme. Çünkü o sana ait sadece, bir başkasına değil. Bir başkası onu gün yüzüne çıkardı diye, asla böyle bir hakka sahip değil. Olamaz da...
Aynen öyle, yavaş yavaş çıkacaksın yüzeye. Ve evet, bazen yüzeye ulaşmak için dibe vurmak gerekir senin de dediğin gibi. Arada sırada tek bir sözle, tek bir bakışla yalpaladığın olacak. Yüzeye vardım sandığında, daha çok uzağında olduğunu fark ettiğin zamanlar olacak. Elinin, ayağının, aklının, yüreğinin uyuştuğu, tutmadığı anlar olacak. Sen geçmişi ardında bırakmaya çalıştıkça, geçmiş senin üzerine abanıyormuşcasına, boğuluyorum sandığın zamanlar olacak. Hatta ayağına takılı bir taş gibi seni tekrar dibe çektiği anlar da olacak. Ama eğer o taşı ayağına bağlayanın kendin olduğunu, en dibe inebileceğin gibi, istersen o halatı çözüp yüzeye çıkmanın da sadece senin elinde olduğunu unutmazsan o zamanların hepsinden geçer gidersin. Ve sen bunu yapabilirsin dostum. Sen bu güce sahipsin.
O yüzden içindeki deniz seni boğmadan, geçmişinde boğulmadan, çok geç olmadan çevir hadi başını tekrar gökyüzüne...
UNUTMA MEKTUPLARI-IV
OCAK 10’
Görsel: Deviantart
34 yorum:
zaman'ı her gördüğümde, hep zamanın nasıl geçeceği sorusuyla karşılaştığımda ahmet ümit'in paraf'ı gelir aklıma.
minik seslerle söylemeye başlarım dilimin ucundan. içim rahatlar aynı oranda da acır. sonra bi' kıskançlık duyarım neden ben dile getiremedim bu cümleleri diye, o kadar kalben yaklaşır ki bana kelimeler. olsun derim sonra; benzer duyguları benzer şekilde birinin cümlesinde hissetmekte marifet.
"geçecek, her şey geçer. hepsi geçer. hatta sonra, çok sonra anılar hükmünü yitirdikten, onu iyice unuttuktan, içindeki acının yerini kocaman bir boşluk aldıktan, keşke geçmeseydi dedikten sonra, keşke acısını bir hastalık gibi yüreğimde taşısaydım desen bile geçer. zaman insanla oynamayı seven hem zalim hem de merhametli bir tanrıdır. ona karşı çıkamazsın. yapman gereken beklemek. onun, derin bir unutuşla bizi rahatlatacak örtüsünü üzerimize örtmesini beklemek..."
evet evet hazır pazartesi pazartesi ucundan kıyısından huzuru yakalamışken, zamanı alıp götürdüklerini, getirdiklerini sallamadan kafayı çevirelim gökyüzüne. yoksa korkum, ister istemez bi zaman sonra bakırköy' e dönecek kafa...:)
Ne durak yolcusuz kalır ne de yolcu duraksız.Zaman bütün duraklardan geçer.O geçip giderken yüzyıllardır sessizce ve kendi halince, aslında değişen bizler değil miyiz ?
Geçerken tutamadıkların, içinde sana ait olan sadece senin kullanacağın olan "ben" sana ait olana kadar beklemek ve başkalarını yaşamak geçmişin en büyük özlemidir Maya'm.
Zamanı gelirmi bilmem ben'i yaşamak için ama vardır bir sonu herşeyde olduğu gibi:(
zamanı mayalaşmaya bırakırken taşırıyoruz kimi zaman hamurunu.. ya çok kabarıyor yada tuzu, yağı bir şeyleri sürekli eksik kalıyor.. yine, yeniden yoğurmak yerine belki de denemeliyiz o hamurdan ekmek yapabilmeyi.. ve belki de damağımızı alıştırmalıyız bu yeni tada.. tabiki eski somunları, kızarmış ekmekleri ve kömürleşen tortularını unutmadan :)
geçmiş yapışsa da yakana, zamana bırakıp yeniden her şeye ben buradayım ve bu kavganın içindeyim demelisin:))
geçmişde bizim gelecek de bizim, biz hepsinin karışımıyız aslında:)
bir an ben konuşuyorum sandım..ne kadar "ben"sin bennmaya :)
zaman sadece hayatının dağınıklığını tasnif edebilmen için bi araç aslında.."olan" ları dizebilmen için bir ip..
kim sana senden daha iyi bir hayat sunabilir ya da kim gerçekte sana ait olanı senden alabilir?
tek bağlılığın-bağımlılığın kendine olduğunda zaman sadece bir "ip".
çok iyi geldi.... çook....
Been Maya başyapıtını verdi neredeyse..
@ben.: çok güzel bir paragraf bu her ne kadar "unutmak" kısmına katılmıyor olsam da :)))
sağolasın bu harika paylaşım için. sevgiler :))
@gereksiz adam: yok be arkadaşım biz gökyüzünü de yeryüzünü benzetiriz bu halimizle ilk fırsatta emin ol buna :))
ama bize bir şey olmaz meraklanma :)))
@Onur: bizleriz elbette sevgili Onur. kimi zaman takılır kalır, kimi zaman son hızla gideriz. bazen molalar verir, bazen adım adım ilerleriz. ama zaman öyle mi?hem içinde olduğumuz hem de bir o kadar dışında kaldığımız, kendimizce adlandırıp, o sonsuz döngüsü içinde adına geçmiş, şimdi ve gelecek dediğimiz kavram öyle mi? o akıp gider hiç kimseye, hiç bir şeye aldırmadan...
@YAŞAMIN KIYISINDA: ben'i o an yaşayabilirsek eğer, o an farkına varabilirsek o zaman geçmişte takılıp kalmayız sanki...
sevgiler canım benim...
@s'ius: yani o an'ı, şimdi'yi, yaşanılan içinde olunan zaman'ı bilmeli, görmeli ve yaşamalıyız öyle değil mi?
çok güzel bir benzetme bu. teşekkürler ve de sevgiler :))
@Ful yaprakları: ve ne geçmişteyiz artık ne de şimdiden gelecekte. biz şu andayız, şimdide...
@parmakuçlarım: yaşanılan her anın dizildiği bir ip...bak bu benzetmeyi de çok sevdim ben parmakuçlarım...
sahi bu aralar ne çok sen ben'de ben sen'de kaldım :)))
@DeliRapunzel: iyi geldiyse hem de çok iyi geldiyse ne güzel diyorum ben de o halde...
sen hep iyi ol emi :)))
@Syrakusa/Beter Böcek: başyapıt mı dedin? bana mı dedin? yok yahu ben kim başyapıt vermek kim sevgili Syrakusa/Beter Böcek. kelimeler dışarı çıkmalıyız diye dürtüyorlar ben de salıveriyorum onları işte hepsi bu :)))
yine de teşekkür ederim ve hoş geldin :)))
Sen derken , aslında ne çok BEN diyoruz.
@AVRAM USTA: "sen" derken aslında tamamen "ben" diyoruz da henüz bunu kendimize itiraf edecek cesaretimiz yok be usta...
İçimi bir umutla doldurdun.Yaşam sevinci ekledin.Sağol,var ol..
@kamikaze: asıl sen sağol var ol canım benim ve hep böyle güzel kal emi :)))
bir kere tozlandırmayı unutursan yaşadıklarını, geçmişi yaşamaktan bugünü yaşamaya vakit bulamazsın. yaşanacak herşeyi yaşayınca beynimizin içinde bir odacık ayırıyoruz unutmak istediklerimize değil, tozlandırmak istediklerimize, biliyoruz ki yaşadığımız hiçbirşey unutulmaz, günü geldiğinde çıkar karşımıza yine.
yine de sen kötü anıların kapısını iyi kapatanlardan ol,geçmişin hayaletleriyle gölgeleme güneşlerini.
@y.: ne aralık kalsın o kapı ne de biz eşikte olalım öyle değil mi yüreği yüreğimin dili sevgili y.
[beenmaya] [yani o an'ı, şimdi'yi, yaşanılan içinde olunan zaman'ı bilmeli, görmeli ve yaşamalıyız öyle değil mi?]
aynen öyle.. yapamıyorsak bile en azından denemeliyiz, keşke dememek için.. sevgiler, saygılar :)
@s'ius: sevgiler saygılar benden sevgili s'ius ve de bu güzel yorum için çok teşekkürler :))
''Gerçekten bitmesi için zamanla değil, zamandan hiç değil, senden geçmesi gerek önce...''
Ayağımıza taş bağlamayalım. Şöyle parlak, sektirilebilcek bir taş bulalım kumsalda. Sonra sektirmek için olanca gücüyle denize fırlatalım onu. Tabi onu yapmadan önce de gökyüzüne bakalım. Tıpkı eskilerin alışkanlıkları gibi. Baş ağrısında nazardandır diye gökyüzüne baktırırlar ya hani. ''Nazar değmiş sana'' derler ardından.
Nazar değmesin sana arkadaşım... ;-)
@Aynadaki Aksim: gök/yüzünden eksik olmasın kalmasın başlarımız arkadaşım hiçbirimizin...
nazarboncuğu isterim o vakit bilesin :))
Zamana güvenip daha da çok kıstırmıyor muyuz kendimizi ucu kapalı bir tünelin içine... Zamanla geçer elbet, bir bırakabilmeyi öğrensek zamanı kendi haline...
Yüreğine sağlık. Yine çok güzel...
Alırız sana bi nazar boncuğu doğum gününde arkadaşım. :)
@Elif Gizem: zaman nasıl bizi bırakıyorsa kendi halimize bizim de onu bırakmamız lazım aslında öyle değil mi...
@Aynadaki Aksim: anlaştık o zaman :))
bu sözlerin karşısında söyleyecek cümle yok ki..yüreğine sağlık. bunu kopyalayacağım ve içim her daraldığında tekrar tekrar okuyacağum. teşekkür ederim. iyi geldi
@losstime: biraz olsun işe yaradıysa ne mutlu bana...
daha iyi olman dileğiyle...
Yorum Gönder