
Gri;
Siyah ve beyazın anlamının yittiği renk
Ve tüm diğer renkleri yutuveren bir sis.
Velhasıl; şu yeryüzü dedikleri gri mi ne
Güneşin tüm renklerine göz koymuş bir de
Önce bulutları ele geçirmiş,
Bulutlar ki beyaz olmalı
Gökyüzü mavi
Güneş turuncu
Yeryüzü turuncuyu giymeliydi üzerine
Ne olduysa oldu
O griyi seçti.
Velhasıl; şu yeryüzü dedikleri hep kural hep kanun…
Tek adımda biten bir yol.
Maskeler büyüyor topraktan
Düşlerim ve gördüklerim, yaşadıklarımdan fazla bu yüzden
Bir de şu yerçekimi yok mu?
Ne kadar yücelmek istersen iste
Bırakmak istemez seni
Gerisi teslimiyet…
Bir kabulle başlarsın, sonrası kural, kanun olur…
İsim olur, cisme bürünür…
Her kafadan bir ses çıkar da
Yargı olur, suç olur…
Tüm bunların karşısında insan mağdur olur...
Hep bir sevdaya teslim olacakken;
Düşünce olur, korku olur…
Bir rüzgar gibi savurur geçer hayat her birimizi…
İnsan ürperdiğiyle kalır…
Sabırla beklemeyi hep aynı duruş sanmak bundan mı?
Hep birbirimizi ararken kendimize çarpışımız?
Her seferinde bulduğumuzun kendimizden bir parça olduğunu görüşümüz?
Ve ben
Yeryüzü gri olalı beri
Yeryüzüne uzak oldum,
Gökyüzüne bakar oldum
Yorgundu kollarım…
Bir uzatsam ellerimi koparacaktım mutluluğu belki dalından…
Ama ben
Düş-erim bir gün diye tedirgin
Tırmanmadım gökyüzüne
Daha da sert basıyordu ayaklarım...
Ya bir kez yerden kesilirse?
Basamazsam bir daha toprağa eskisi gibi?
Bu yüzden yerçekimine teslim edilirdi ya bedenler
Hem griye ortak hem şikâyetçi diller
Bir de bastığı yer kendiliğinden yeşillensin isterdi ayaklar…
Kollar ise uçmaya gıpta ederdi…
Yükselmeli
Bulutları da aşmalı bulutları da
Ta ki maviyi, güneşin turuncu yüzünü görene dek
Bir kez bakınca semadan yüreklere...
Yerçekimine rağmen…
İnemez insan, direnir çırpınır…
Dönüp de yürüse yollarda herkes gibi;
Ayaklarına dolanır yeryüzü, sahnelenen her bir oyun…
Gökyüzü aşk, mutluluk ve isyan
Yeryüzü gökyüzünü griye boyarken,
O mavisini verir denizlere
Güneş turuncularını saçar dört bir yana
Ey gök!
Yeryüzüne mutluluğu uzatan gök…
Sar dünyayı
Ve söyle
Güzelin sadece güzel olması yeter mi?
O güzellikle ne yapacağın değil midir mühim olan?
Okumayı sökmüş olunca okumuş olmuyorsun ya...
Her şey yazıldığı gibi okunsaydı herkes alim olurdu...
Ey şekli gözüme,
Sesi kulağıma,
Adı aklıma kazınan dünya...
Gözlerim bir yerden seviyor seni...
Dilim yakalıyor sesini.
Elim duyuyor buralardan geçtiğini...
Ne yazık geç kaldın ya da erken geldim ben.
Sanma ki umurumda değilsin...
Seni yerde ararken gökte buldum ben.
İşte o vakit ki bir ışık gördüm ve göğe yükseldim.
Öldüm, düş-tüğümde toprağa, sen çoktan gitmiştin...
Sisler ardında kalmıştın.
Gözlerin bakar ama sevmez olmuş.
Ellerin dokunur ama duymaz olmuş.
Kulakların işitir ama görmez olmuş.
O görkemli gölgene sığınıp da unutmuşsun meğer beni...
Seni bilmem dünya
Böyle girdi gökyüzü yeryüzüyle benim arama
Mavilerin içinde kaldım bir süre.
Tüm renklerimi gökyüzünden aldım
Güneşe dayadım sırtımı
Turuncu bir hayat yaşıyorum.
Yazan: MASALCI (Bugünü Yaşama Arzu'su)
*Can dostuma, masalcıma, Arzu'ma bana bu harika yazısını blogumda yayınlama izni verdiği için bir kez daha çok ama çok teşekkürler...Görsel: Deviantart